Durumu: Medine No : 14876 Üyelik T.:
01 Aralık 2011 Arkadaşları:13 Cinsiyet:Anne Mesaj:
874 Konular:
134 Beğenildi:137 Beğendi:67 Takdirleri:484 Takdir Et:
| Cevap: kabir azabı Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur: "Allah yolunda öldürülenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar" (Âlu İmrân, 3/169), "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (el-Bakara, 2/154). Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız. (Secde 21) Dediler ki: «Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi şu ateşten çıkmak için bize bir yol var mı?» (Mümin 11) Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün: "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun!" denir. (Mümin 46) Yoksa kötülükleri işleyen kimseler kendilerini inanıp iyi ameller işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar? Yaşamaları ve ölmeleri bir olacak öyle mi? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye 21) Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları. O gün, tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamaz ve onlara yardım da edilmez. Zulmedenlere, şüphesiz bundan başka da azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler. (Tur 45 -46-47) Gerek çevrenizdeki bedeviler içinde ve gerekse Medine halkı arasında ikiyüzlülükte uzmanlaşmış, kaşarlanmış münafıklar vardır. Sen onları bilmezsin, ancak biz biliriz. Onları iki kez azaba çarptıracağız, sonra da büyük azaba uğratılacaklardır. (Tevbe 101) Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız. (Secde 21) Her konuda ''Kurandan delili ne'' diyen kişilerin bu delilleri görmezden gelmesi manidardır. Kabir azabına sünneten deliller; Hz. Peygamber (asv) bir [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]lerinde şöyle buyururlar: "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26). Kabir azabını inkâr eden Ehl-i sünnetten çıkar. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Kabir azabı haktır.) [Buhari] “Kardeşiniz için istiğfarda bulununuz ve ona tespit için dua edin, zira o, şu anda sorguya çekilmektedir.”( Buhari, Cenaiz, 49, 51, 89; Nesai, Cenaiz, 44) 4) “Cenaze (tabuta) konup da omuzlara alındığı vakit, salih birisi ise der ki: ‘Çabuk çabuk, acele acele beni yerime götürünüz.’ Eğer Salih birisi değilse der ki: ‘Vah zavallı onu nereye götürüyorsunuz.’ Onun sesini insan hariç bütün mahlukat işitir. Şayet insan onun bu haykırışını duyacak olsa helak olur, ölür giderdi.’’(Buhari, Cenaiz, 49, 51, 89; Nesai, Cenaiz, 44) İmam-ı a’zam hazretleri buyurdu ki: Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilecek) buyuruldu. (Mümin 46) [Sabah akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı, ikincisi ise cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)] İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet kabir azabını gösteriyor) buyurdu. (İhya) İmam-ı Süyuti hazretleri, kabir azabı ile ilgili Şerhussudur isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhari ve Müslim ve diğer hadis kitaplarındaki kabir azabıyla ilgili hadis-i şerifleri nakletmiştir. Her hadis kitabında kabir azabı bildirilmektedir. Kabir azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını inkâr etmiş olur. Ehl-i sünnetin dışında kalır. Altınoluk dergisindeki bir yazı; Resûl-i Ekrem’in vahiy kâtiplerinden Zeyd İbni Sâbit radıyallahu anh anlatıyor: Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Neccaroğullarına ait bir bahçedeydi; O sırada biz de yanındaydık. Bindiği katır birden yönünü değiştiriverdi; hayvan az kalsın Hz. Peygamber’i yere düşürüyordu. Orada altı veya daha az kabir bulunduğunu farkettik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: - “Bu kabirlerin kime ait olduğunu bilen var mı?” diye sordu. Oradakilerden biri: - “Ben biliyorum” dedi. Hz. Peygamber: - “Bu kimseler ne zaman öldü?” diye sordu. Adam da: - “İslâmiyet’ten önceki şirk döneminde öldüler” dedi. O zaman Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: - “Bu kabirlerde bulunan kimseler imtihan oluyorlar. Eğer olup biteni duyduktan sonra birbirinizi defnetmeyi bırakmayacağınızdan emin olsaydım, benim şu anda işitmekte olduğum kabir azâbını size de duyurması için mutlaka Allah’a dua ederdim.” Bu sözlerden sonra Resûl-i Ekrem yüzünü bize döndü ve: - “Cehennem azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu. Sahâbîler: - “Cehennem azâbından Allah’a sığınırız” dediler. - “Kabir azâbından Allah’a sığınınız” buyurdu. - “Kabir azâbından Allah’a sığınırız” dediler. - “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınınız” buyurdu. - “Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah’a sığınırız” dediler. - “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınınız” buyurdu. - “Deccâl fitnesinden Allah’a sığınırız” dediler (Müslim, Cennet 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 190). Bu hadîs-i şerif sevgili Peygamberimiz’in bizim görmediğimizi gördüğünü, duymadığımızı duyduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü onun sırdaşı Cebrâil aleyhisselâm’dı. Onunla her zaman görüşür, konuşur, ama bunu kimseler görmez, duymazdı. Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz: - “Âişe! Bak, Cebrâil sana selâm söylüyor” buyurdu. Efendimiz’in sevgili eşi, buna çok sevindi ve: - “Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi onun üzerine de olsun, Yâ Resûlellah! Sen bizim görmediklerimizi de görüyorsun” dedi (Buhârî, Bed'ü'l-halk 6, Edeb 111, İsti’zân 16, 19). Annemizin ifade ettiği gibi, görmediklerimizi gören Peygamberler Sultanı bize bilmediğimiz âlemlerden taze nefesler sunduğunda, onu tâ ciğerimizin içine çekmeliyiz. Yeni bir şeyi daha öğrendik diye düğün bayram etmeliyiz. Hadîs-i şeriflerin, Kur'ân-ı Kerîm’den sonra bizim en büyük servetimiz olduğunu iyi bilmeliyiz. Peygamber Efendimiz yukarıdaki hadîs-i şerifte insanı bekleyen dört tehlikeye işaret etmekte, bunların cehennem azâbı, kabir azâbı, ortaya çıkan ve çıkmayan fitneler ve deccâl fitnesi olduğunu söylemekte ve bunlardan Allah’a sığınmamızı emretmektedir. Kendisi de pek çok duasında bu tehlikelerden Cenâb-ı Hakk’a sığınmıştır. Onun bir duası şöyledir: “Allahım! Cehennem azâbından, kabir azâbından, hayat ve ölüm fitnesinden, kör deccâlin fitnesinin şerrinden sana sığınırım” (Müslim, Mesâcid 128, 130-134; Ebû Dâvûd, Salât 149, 179; Nesâî, Sehv 64). Resûlullah Efendimiz’in sevdiği ve iyi bir âlim olması için dua ettiği Abdullah İbni Abbas’ın söylediğine göre, Allah’ın elçisinin bu duayı ashâb-ı kirâma, tıpkı Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi öğretmesi (Müslim, Mesâcid 134; Nesâî, Cenâiz 115) ne kadar düşündürücüdür. İşte bu meseleler bu kadar önemlidir. Korkunç Manzara Sonsuz âhiret hayatının ilk istasyonu olan kabir bizi düşündürmelidir. Özene bezene güzelleştirmeye çalıştığımız şu iğreti evlerimizden, orada daha uzun süre kalacağımız iyi bilinmelidir. Asıl orayı güzelleştirip sevgili Peygamberimiz’in deyişiyle, “cennet bahçelerinden bir bahçe” haline getirmemiz gerektiği unutulmamalıdır. Ne yazık ki kabirlerden, kabristanlardan ders almıyoruz; gördüklerimiz üzerinde yeterince düşünmüyoruz. Çok duyarlı biri olduğumuzu söylesek bile, yeterince duyarlı davranmıyoruz. Peygamberimiz’in dikkatli öğrencileri olan ashâb-ı kirâm efendilerimiz bizim gibi değildi: Hz. Ebû Bekir’in kızı ve Efendimiz’in baldızı olan Esmâ anlatıyor: Bir gün Allah’ın Resûlü kabirde insanın başına gelecek hallerden söz ediyordu. Onun anlattıklarını duyan Müslümanlar öyle bir çığlık kopardılar ki, Allah’ın elçisinin ne buyurduğunu anlayamadım. Herkes susunca, bana en yakın olan adama Hz. Peygamber’in sözünü nasıl tamamladığını sordum. O da Resûl-i Ekrem’in: - “Allah bana şunu vahyetti: Siz kabirlerinizde Deccâl fitnesine yakın bir imtihandan geçeceksiniz” buyurduğunu söyledi (Buhârî, Cenâiz 86; Nesâî Cenâiz 115). Kabir azâbı hakkındaki bu söz, ashâb-ı kirâmı kendilerinden geçirmeye yetti. Hz. Osman bir kabrin başında durunca, gözyaşları sakalını ıslatacak derecede ağlardı. Biri ona: - “Cennetten, cehennemden söz edince ağlamıyorsun da, kabri görünce neden ağlıyorsun?” diye sordu. Peygamber Efendimiz’in cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Hz. Osman ona şunları söyledi: - “Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. İnsan orada yakasını kurtarırsa, gerisi kolaydır. Eğer orada yakasını kurtaramazsa, daha sonrası çok daha kötüdür.’ Peygamber aleyhisselâm sözünü şöyle tamamladı: “Ben hayatımda kabirden daha korkunç bir manzara görmedim” (Tirmizî, Zühd 5; İbni Mâce, Zühd 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 63-64). İşte bizim Efendimiz, insanların bilmediğini bilir, görmediğini görür, duymadığını duyardı. Kâinâtın Rabbi ona böyle bir imtiyaz vermişti. Bu sebeple biz gönlümüzü onun eşiğine bağlamalı, hayatımıza onun buyruklarına göre yön vermeli, onun izinde yürümeye gayret etmeliyiz. Yüce Rabbim bizi onun yolundan ayırmasın (Âmîn, yâ Rabbe’l-âlemîn). Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ başka ; İmam Ebû Hanîfe şöyle der: "Kabir azabını bilmem" diyen kimse helaka uğrayan Cehmiyye'dendir. Çünkü o kimse, kabir azabının ifade edildiği "Biz onları iki defa azaplandıracağız" (9/et-Tevbe, 101) ayetini ve kabirdeki azabı anlatan "Şüphesiz zulmedenlere bundan başka da bir azap var" (52/et-Tûr, 47) ayetini inkâr etmiştir. Eğer bu kimse, "Ben ayete inanıyorum; ancak tefsir ve teviline inanmıyorum" derse kâfir olur. Çünkü Kur'an'da, tevili tenzilinin aynı olan (ne ifade ettiği konusunda ayrıca yoruma gerek bırakmayacak ölçüde açık olan) ayetler vardır. Eğer bunu inkâr ederse kâfir olur."[1]
__________________ |