Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 Arkadaşları:3 Cinsiyet:Erkek Memleket:Kayıp bir Kentten Yaş:44 Mesaj:
745 Konular:
145 Beğenildi:313 Beğendi:100 Takdirleri:3844 Takdir Et:
| Cevap: Menzil tarikatı şeyhi Fevzeddin Erol
[QUOTE=AŞK'ÜL İSLAM;214837] Mistizm dinsel öğretilerin fonksiyonelliğini yok etmek üzerine kuruludur. Bizim coğrafyada ki, adı, “tasavvuftur.”
Bundan dolayı, dinsel anlayışı mistik hale getirenlerin, yapmaya çalıştıkları ile "reel", uyuşamaz...
Amaçları kişiyi “ruhanileştirme projesidir.” Bundan dolayı, tasavvufla uğraşanlar, matematikle, fenle uğraşmazlar.
Genel öğretilerinde de, bunlar olmadığı gibi, üniversite okumak da, yoktur.
Bundan dolayı, tasavvuf öğretilerini sunulduğu yerlere bakın, bilimsel ve teknik, sanayileşme adına bir şey bulamazsınız…
İnancı, dünyanın dışına attılar ve tamamen “mistizm” üzerine kurdular. Her saat başı namaz, ellerinde tespih ile üç bin, beş bin zikir, (kalben anmak anlamında) vb… öğretiler.
Tüm bunlar kişinin fonksiyonelliğini yok edip etmediği tartışılmaz. Ama kişi bunu yapar. Neden yaptığını da, bilmez. Öyle sunuldu, çünkü soru sormak, “edep dışı…” anlayış olarak yutturulmuştur.
Tüm bunlar, kişinin ve toplumun ne işine yarar? Gibi soru aklına gelirse, şeytanın vesvesesi diye düşün, denilmiştir. Amaç aklın devre dışı bırakılmasıdır.
Yani sorgulama, tükürüleni yut… (tiksinmeye bile zaman vermiyorlar.) Evvela Tasavvuf inasnın nefsin hasletleri ile kirlenmiş olan ruh, kalp ve özünü maddi ve manevi temizlenmesini gaye edinen ve bunu da başta Peygamberimizin s.a.v olmak üzere Kuranda övülmüş diğer Peygamberlerin güzel ahlaklarını öğretmeyi ve kazanmayı hedef edinen bir yoldur. Eğer siz İslam tasavvufu ve bilim adamlarını incelemiş olsaydınız tasavvuf tarihinin hemen hemen her döneminde nice tasavvufcu olupta müsbet ilim dallarında da adından söz ettiren şahsiyetleri görürdünüz. Cabir bin Hayyan, Akşemseddin, Gazali, gelin butarafa Elmalılı merhum Necip Fazıla kadar günümüze değin bir çok ilim, bilim adamı ve tasavvufcu vardır. Anlıyacağınız kardeşim bu iddianız yersiz ve de ilmi gerçeklere aykırıdır. Kaldıki günümüzde doktor, mühendis, fizikçi, psikolog vs. olupta tasavvufa bağlı binlerce insan var. Siz anlaşılan doğu mistizmini İslam tasavvufuyla aynı sananlardan ve hataya düşenlerdensiniz tasavvuf tarihini iyi inceleyin sizin gibi sözde modern ilimlere vakıf birinin bu tarihi gerçekleri bilmemesi ne kadar ilmidir acaba?
Bu düşünce sistemi çok eskidir. Ne zaman bir peygamber gelse, onu, “insan olmakla suçluyorlardı.” Neden?
Çünkü onların din adamları, yaratıcı ile irtibatı olan yani insanlardan “üstün” varlıklardı. Yani ruhaniydi.
Yaratıcını alında, ya da kişide zuhur(kendini göstermesi) bu düşüncenin ürünüdür.
Yoksa insanlar, neden? Peygamberi, “insan olduğu” için suçlasın, değil mi? Her davranışın mutlaka bir arkada bahçesi olduğu gibi, bunu da arka bahçesi budur.
Bu öğretini aksine, hiçbir peygamber kimseye, ölürken ya da öbür dünyada hiçbir şey vaat etmemiştir. Ve hizmet ettikleri topluluktan da, kişisel olarak hiçbir istekleri de, olmamıştır. Toplum için, adaleti (hukuk ve paylaşımda) sağlamışlardır. Dikkatinize…
Fakat o, din adamları, ölürken “iman kurtaracak”, diğer dünyada ise, “Allaha takdim“ edecekler. Sanki Allah kulunu bilmiyor… Yeryüzünde olması gereken adalet bu öğretilerin ilgi alanına girmez. İstediğiniz kadar “aç” olun, fark etmez… Tasavvuf Kuran ve Sünnet çerçevesinde olduğundan sizin beyan ettiğiniz sapkınlıklardan uzak ve Şeriata ve Sünnete ehemmiyet veren ve kişiye asla Allahtan c.c. Ve Resulünden s.a.v başka bir kurtarıcı olmadığını öğreten bir yoldur. Peygamberler zaten amaçları insanlara Allahı c.c. Anlatmak olduğundan bu görevlerini nasıl hayattayken yapıyorlarsa Alimlerde aynı şekilde devam ettirmektedireler. Nitekim Osmanlının yükseliş ve çöküş evrelerini eğer okursanız tasavvufcu ilim adamlarının etkilerini görürsünüz. Çalışmakta bir ibadettir fikrini öğreten ve ilim ve bilim müslümanın yitik malıdır gerçeğini dile getiren bir dinin insaflı tabilerinin ve bıraktıkları eserlerin görünmesine rağmen hemde bariz bir şekilde, bu kurduğunuz mantık batılı filozofların iddiaları gibi yersiz ve çürük bir tezdir buda sizin mantığınızın arka bahçesidir.
…
Aracılık hizmeti burada da bitmiyor.
Bir şeyhe sahip değilseniz, dualarınız yaratıcıya ulaşmaz. Şeytanlar gökte duayı çevirirler. İşte gökte duanız giderken, şeytanın geri çevirmesini engellerler ve duanızı ulaştırırlar… Maalesef durum bu! Maalesef koca bir iftira durum bu, bu şekilde olaya yaklaşılması ne kadar iftira ise o kadar da bir müslüman için vebaldir.
Sonra,
Şu duayı, şu saatte, şu kadar tekrar edersen, Allah(c.c) kabul eder. Şu saatte yapılan dua, asla geri çevrilmez. Nereden biliyorsunuz?
Öyle olsaydı, reçetede(zamanı ve miktarı) yazan duayı herkes yapar ve memlekette fakir kalmazdı, değil mi? Bu dinin Tebliğcisi öğreticisi Aleyhisselatu vesselamdan biliyoruz mesela Cuma günü yapılan dualar müstecabdır gibi ifadelerden heralde siz bu dinin Şariinden daha iyi bilici değilsiniz değimli? Lakin hadislerden cımbızla çekilip alınanlar dışında diğerlerini reddeden bir düşünce için buda ne kadar yerinde olur bunuda düşünmek lazım...
…
Din ise, toplumun sorunları ile uğraşır. Bu sorunları yok etmek ister ve bu dünya ile diğerini ayırmaz. Din insanın içinde ve dışındaki doğal yasalardır. İçinde olan nedir izah edermisiniz, gıybet, kin, nefret, hased vs. olgular içindemidir eğer içinde ise ki evet içinde, ozaman bunlarla mücadele etme yöntemini öğreten ahlakı güzelliği öğreten tasavufa neden münkirsiniz. Yoksa size göre bunlar az günahlardanmıdır? mücadele edilmemesi gereken şeylermidir? Yok mücadelesi gerekir diyorsanız bu tezat ve çelişki nedir?
Tevhid dinin öğretileri, kişiyi “ruhanileştirmek” için değildir. Bunu oradan kaldırmak içindir. Daha açık ifade ile kişiye tapınmayı, yok etmek ve kişiyi özgürleştirmek içindir.
Bundan dolayı, kurana bakarsanız, “dinde ruhban sınıfı yoktur,” der.
Ruhban sınıfı, ruhani olmakla kalmaz, inancı babasını çiftliği haline getirir ve istediğini, dine alır, istediğini ise, dinden atar.
İstediklerini yerine getirmeyenlerin, başlarına felaket getireceğini söyler. Buna da, inandırmışlardır. İnsanüstü güçleri var ya… Bundan dolayı korkarlar… Kuran Tevhid üzeredir evet, ama ne buyurur Allah c.c. “kad efleha men zekkâhâ” nefsini temizleyen kurtulmuş olandır. Nasıl temizlenir bu nefs ? Nedir ki bu ? İkincisi aslolan ruhmudur yoksa cesetmi ? Kişi ibadetleri ile ruhumu arındırır yoksa cesedimi ? Eğer arınan ceset ise neden çürüyüp giderki ? İnsan üstü güçler, çarpmalar, uçmalar v.s bunlar da karalamak için her sözün sonuna eklenmiş iftiralardır. Hem amacın Allah c.c. Rızası olacak hemde bunu diyeceksin yok kardeşim böyle bir mevzu...
…
Gerçektende insan üstü birtakım güçleri olduğuna inanan ve size empoze eden, sıfatı ne olursa olsun, kişilik varsa, buna asla inanmayınız.
Bu kişilik zamanla da, değişmiyor. Bunlar “şizotipal” kişiliğe sahiptir. Bu kişiliğe sahip olanlar, kendilerinde insanüstü, büyüsel güç olduğuna inanırlar. Kısaca normal insan değillerdir.
Hâlbuki öyle güçleri yoktur. Bunlara birilerini normal insan olduğuna nasıl ikna edebilir, bilemem. Amakuranı kerim “onlarda, sizin gibi kuldur”, sonra“öyle bir günden korkun ki, kimse, kimse için hiçbir şey yapamaz.” Şunu da, hatırlatalım.Fatiha suresi“din gününün(devamı olan dünya) mutlak hâkimi, Allah’tır.” diyor. Onlar bu bilgileri bile dikkate almıyor. (Not: “İnsana Tapmanın Kuranı Kerimdeki Karşılığı” isimli paylaşıma göz atınız…) Yine iftira ile süslenmiş cümleler ne kadar acı, ya biz göremedik bu güçleri Ya da sizin tezinizde eksiklik var Ya da her nereden duyduysanız artık, Kuran ve Sünnete sımsıkı sarılan bir toplumun üstün gücemi ihtiyacı var Ya da bunu görmeyemi, keramet, mucize gibi olaylar inanmayanlar içindir. İnanan bir topluma ne gösterirseniz gösterin asla şaşma olmaz inançlarında, Lakin Allah c.c. Bundanda aciz değil oda ayrı bir mevzu elbet ...
…Dine istediği kuralı koyar.Daha ileri gidersek, şunu, şöyle yapmazsanız, “Allah kabul etmez,” gibi keskin ifadeler kullanabilirler. Kimsenin aklına da, “sen bunu nereden biliyorsun gibi soru sormak gelmez.“ ya da sen ”Allah’mısın be kardeşim,” demez… Ne kadar acı bana birkere bu sorular denk gelmedi inanın aklına gelecek kişilerden biriyim ama ne gariptir hiç rastgelmedim senelerdir. Demek siz ya tasavvuf diye kandırdıklarındansınız Ya da sevmediğinizden bu şekilde algıladınız, duygularınızla yaklaşıyorsunuz...
Sistem, kutsal kavramı ile uyutmak üzerine kuruludur…
“Rüyada yazdırılıyor” ifadesi en meşhurudur. Çünkü o kutsal kişi…
Aklınız bir söz gelse, deyin ki… Bu hadistir, kaynaksa “Buharı, Müslim ya da Tilmizi”, “anında kutsala bağlayarak kabul ettirir ve uyutursunuz.”
Mistizm öğretileri, kuranı kerime, taban tabana zıttır. Doğal olarak da,
Mistizm, insan öldürme aracıdır…
Ve toplumun da, hiçbir sorunun çözmüyor… Dindeki vesayet(tarikat ve cemaat) kavramının çıkış kaynağıdır. Bizim coğrafyada bunlardan bol miktarda bulunur. Fakirine de, denk gelmeniz mümkün değil… Tarikat ve cemaat anlamlarını bilmeyenlere helede aklı bu yoldakilerin amaçlarının aslında Allah c.c. Olduğuna basmayanlar için , dini kalıplaştırmış ve Kuranı eşsiz olmasına rağmen kalıplaştırmış, daraltmış zihniyetler elbette buna bir kulp takmak için bu tavırları sergilemek zorundalar. Oysa o işe yaramayan cemaat ve tarikatlar bugün milyonlarca insanı bataklıktan kurtarıp islama yani özlerine tekrar kzandırmışlardır. Hemde büyük bir şevkat ve sabır ile toplum içinde toplumla hemhl olmuş kişiler bunu yaparkende bir takım sözde alimcikler gibi tv karşısına gecip Tevhidden, cihaddan yalan yanlış bilgilerden bahsederek insanların akıllarını bulandırmak yerine onların içinde bulunup onları kurtarma çabasındalar. Fakirlik meselesi ise ne kadar dar bir akıldırki , müslüman = fakir anlayışıdır. Müslüman fakir ve hakir olan değildir. Elbette zengin olmalıdır aslolan bu zenginliği nasıl değerlendirdiğidir.
…
Siz, Hz.Peygamber’in, her saat başı namaz kılarak, elinde tespih ile bilmem kaç bin zikr çekerek, şu soruna karşı, şu duayı, bu soruna karşı, bu duayı okuyarak, toplumun sorunun çözdüğüne inanıyor musunuz? Buna inanan zaten aptaldır, ahmaktır, peygambere s.a.v iftira atandır. Biz onun vasıflarını hamd olsun çok iyi biliyoruz , en azından “o bir elçiydi, görevini yaptı gitti “ diyerek haddi aşıpta O na karşı edepsizlik etmiyoruz...
Toplumun sorunu neyse, dinin sorunu “o” dur.
Tevhid(Kuranı Kerim) dini, muhteşem bir vicdan oluşturmayı hedefler. Yani özeleştiri yapabilen empati kurabilen, ilkeli kişilik oluşturma sanatıdır. Buna teknik olarak günümüzde “gelişmiş(ilkeli, özbenlik) kişilik” denir. Bu içimizdeki, doğal dindir. Evet toplumun sorunlarını bırakıp bu şekilde toplumu eleştirmek te dinin neresindedir. Vicdan denen olgu nedir ? Bilmeden, şahit olmadan kişilere iftira atmakmıdır? Yoksa BEN likmidir? Gelişmiş kişilik insanları hor görmek, yalan yanlış bilgilerle ve bir iki süslü kelime ile insanları büyüemekmidir? Eğer buysa kaldırıp atmak lazım bunu çöpe, müslümanın hal ve hareketleri nasıl olması gerektiği Kuran ve Sünnet çizgisindedir. Bunuda yakalayamayan sadece gelişmiş kişilik , vicdan , özbenlik, içindeki doğal din gibi bir çok süslü kelimelerle kendisini kandırıp aslında kendi dinini oluşturan kişilerden ibarettir... Hizmetmi istiyorsunuz, islama yardımmı istiyorsunuz, bırakın cemaat, tarikat , o cu , şu cu olmayı aslolan ümmetin ittihatıdır. Bunun için gelin ümmetin sorunlarını tartışalım, müslümanların durumunu gözden geçirelim, bugün müslüman gençliğin sıkıntılarına bakalım, sorunlar neden kaynaklanıyor bunu gözden geçirelim, hala görevlerini tamamlayıp bu dünyadan göç eden , Mevlanaların, İbni Arabilierin, Teymiyyelerin etlerini yemeyelim onların yaptığı gibi amacımız Allah c.c. Olsun , tarikatla cemaatle , tekfirle, kulp takmalarla sadece islama zarar verilir. Kaş yapalım derken gözlerden olunur .... Allah c.c. Ümmete tez zamanda bir ittihat nasip etsin duamızla selam ederiz ve müslümanları Allahın c.c. Sıkça davet ettiği akletmeye, düşünmeye davet ederiz ...vesselam |