Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04Haziran 2008, 00:12   Mesaj No:38

medinelii

Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: atın nalı...düşüncelerin gülümsemesi...

KORKUYA GEREK YOK
Bir Rus generali, Şeyh Şâmil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şâmil:
Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır,


TAKVA NE DEMEK?
Ebu Hureyre "takva"nın ne olduğunu soranlara:
- "Siz hiç dikenli yoldan geçtiniz mi?" dedi. Onlar da "Evet geçtik" dediler.
Bunun üzerine: "O halde oradan geçerken ne yaptınız?" diye sordu. Onlar:
- Dikenlerden sakındık, dediler.
- İşte takva da, günah ve hatalardan sakınmaktır, cevabını verdi.



İNSANIN MAHARETİ
Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya'ya:
-Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir:
- Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!




GÖNDERİLEN, GÖNDERENDEN HABERCİDİR
Dahi kumandan Halid Bin Velid Hazretlerinden, Efendimizi (s.a.v.) anlatmasını istemişler.
- Bu hususta son derece acizim demiş.
Israr etmişler.
Gönderilen, gönderenin şanına lâyık olur, buyurmuş. Onu gönderen Allah (c.c.) olduğuna göre, gerisini anlayın artık.



GÜNLÜK
Bir Hıristiyan, Ahmed Vefik Paşa'ya:
- Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
- Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.




HAKLI TENKİT
Eflâtun, bir grup arkadaşı arasında oturan Sokrat'a:
- Geçen gün bir arkadaşını herkesin arasında azarladın, diye çıkışmış. O sözleri baş başa kaldığın zaman söyleyemez miydin?
Sokrat, soruya soruyla karşılık vermiş:
Beni böyle azarlamak için, baş başa kalmamızı bekleyemez miydin?



OLMADIĞI YERİ GÖSTERİN
Materyalist öğretmen, öğrencisine:
- Söyle bakalım, demiş. Allah nerede? Eğer bilirsen portakal vereceğim.
Öğrencinin cevabı şu olmuş:
- Siz bana O'nun olmadığı yeri gösterin, ben size bahçe dolusu portakal vereyim.
,


HANGİSİ İÇİN İYİ?
Zengin bir adam, İslâm büyüklerinden birine:
- "Bin altınım var, size versem ne dersiniz?" diye sorduğunda, şu cevabı almış:
Verirseniz sizin için iyi olur. Vermezseniz de benim için.



HER ŞEYE İYİ YÖNÜYLE BAKMAK
Hz. Lokman'a:
- "Edebi kimden öğrendin?" diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Edepsizlerden.



EŞSİZ CÖMERTLİK
Hz. Ebû Bekir'in cömertlikte de bir eşi yoktu. Bir defasında cihad için yardım istendi... Bütün sahabiler koşuştular. Kimi malının yarısını, kimi dörtte birini getirmişti. Hz. Ebu Bekir'in getirdiği ise, malının tamamıydı.
Resulûllah (a.s.v.) kendisine sordu:
- Ailene ne bıraktın?
Hz. Ebubekir, cevap verdi.
Allah ve Resûlü'nün muhabbetini!..


KANAAT
Bir talebe, hikmet sahibi bir zât ile sohbet ederken:
- Cennet'te küçük bir yerim olsa bana yeter deyince, o zât şu cevabı verdi:
- Âhiret için ettiğin kanaati, keşke dünya için de etseydin.



GÜZEL İNSANLAR
Sahabelerden biri, Hz. Ebûbekir'in yanına gelerek:
- Çok günahkarım, der. Benim için dua eder misiniz?
Hz. Ebûbekir:
Yâ Rabbi, der. Bir günahkar, bir diğerinden dua istiyor. İkisini de affeyle.


BİLİNMEYEN LEVHALAR
İngiliz Büyükelçisi, eski Osmanlı evlerinin dış duvarlarına asılan "Yâ Hafîz" (Muhafaza eden Allah (c.c.) ) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşa'ya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa, İngilizin anlayacağı dille cevap vermiş:
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.



ÇOK YÜZLÜLER
Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:
- İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.


UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlânâ Hazretleri, talebelerinden biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa.
Mevlânâ, tebessüm ederek karşılık verir.
Aralarında bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.



KALEMİN İŞİ ZOR
Ünlü gazeteci ve yazarlardan Velid Ebüzziya, İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanıp beraat ettikten sonra, genç meslektaşlarına nasihat etmiş:
- Şu sıralarda sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin...
Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak:
Bu söylediğin imkansız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!..


DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye:
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.


ATLIYA CEVAP
Efendimiz (s.a.v.) sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak,
- Bu kavmin efendisi kim? diye sordu O'nu arıyorum.
Efendimiz (s.a.v.) bu soruya, gurur olur endişesiyle "benim" diye cevap vermedi. Ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti:
Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.


SAĞLAM İŞ
Mehmed Âkif, Berlin'den döndüğünde sormuşlar:
- Berlin'de ne var ne yok üstad!
Şöyle cevap vermiş:
- Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.


MUTLULUK
Tolstoy'a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek.


İMTİHANSIZ GEÇMEK YOK
Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için:
- Çocuklar demiş. Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek:
Öğretmenim demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?



NE BAL VAR, NE DE PEKMEZ...
A. Geylanî Hazretlerinin üzerine hiç sinek konmazdı. Onun bu haline vakıf olanlardan biri sordu.
- Üzerinize sinek konduğunu hiç görmüyoruz? Sebebi nedir?
Şu cevabı verdi:
Niçin konsun ki? Üzerimde ne dünyanın pekmezi var, ne de ahiretin balı...



ALIŞVERİŞE GELDİK...
İbn-i Muhayrız isimli din alimi, elbise almak için bir mağazaya girdiğinde, içerdekilerden birisi onu tanıdı ve dükkan sahibine:
- Bu zât, İbn-i Muhayrız'dır, dedi.
İbn-i Muhayrız kendisine özel bir muamele yapılmaması için hemen dışarı çıkarken:
- Biz paramızla birşeyler almaya geldik, dedi. Dinimizle değil.



İHLASLI OLMAK
Yahya bin Muaz'a:
- Kul ne vakit ihlaslı sayılır? diye sormuşlar. Cevaben şöyle buyurmuş:
- Kendisini öven insanla, tenkid eden insanı bir gördüğü vakit...



SİZ DE ORTAKSINIZ
Süfyan-ı Sevrî, evinin kapısı önünde bir dostuyla sohbet ederken, önlerinden son derece süslü giyinmiş bir adam geçti. Dostu bu adama hayranlıkla bakarken, Süfyan-ı Sevrî ona şöyle buyurdu:
- Eğer sizler gıpta ile bakmamış olsaydınız, bu adam böyle süslenip israfa girmezdi. Hayranlığınızı ifade eden tavrınızla bu adamın 'israf' günahına siz de ortak oluyorsunuz



REHBER BÖCEK
Ebü'l-Haccac Aksurî'ye:
- Maneviyatta rehberin kim? diye sorduklarında:
- Bir böcek, dedi.
Alay ediyor sandılar. İzah etti:
- Dışarıda gezerken, fener direğine çıkmak isteyen küçük bir böcek gördüm. Kaygan olduğu için yarı yoldan düşüyor, fakat hiç yılmıyordu. Yüzlerce defa aynı hareketi tekrarladı. Onu o halde bırakıp mescide gittim. Çıktığımda bir de ne göreyim, direği tırmanmış, fenerin yanında duruyor. O hayvan engellerden yılmama ve sebat etme konusunda rehberim oldu.



BİR ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce:
- Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.


MALIN NEREDE?
Hasan el-Basrî, "Ben ölümden korkuyor ve onu sevmiyorum" diyen birine şu cevabı vermiştir:
- Malını geride bıraktığın için ölümü sevmiyorsun. Eğer malını ileriye (ahirete) gönderseydin, peşinden gitmek isteyecektin.
Alıntı ile Cevapla