Konu Başlıkları: Evlilik Okulu...
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Ocak 2013, 13:15   Mesaj No:15

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:39
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:169
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
evtx Cevap: Evlilik Okulu...

Hazinenin Anahtarı (Evlilik Okulu 15. Ders)





Evlilik Okulunda “Ses” konusundan sonra yazılarıma bir süre ara verip yazdığım kitaba ağırlık verdim. Kitap bitti çok şükür, şimdi yayın sürecinde. Evlilik okulumuzun dersleri ile yazmaya devam…
Yeni kitaptaki hikayelerin üzerine özlü sözler ekledim. Sözleri seçerken epey bir kitap karıştırdım. Yusuf Has Hacip’ in “Diline dikkat et, dişini kırmasın.” sözünü çok beğenerek aldım kitaba. Gerek eşler arası iletişimde gerek diğer genel olarak iletişimde dilimiz başımıza çok dertler açıyor. Allah resulu her sabah kalkınca “Dilimin şerrinden sana sığınırım Allahım.” diye dua ediyor ki peygamber dili şer üretmeyeceğine göre dua bizlere misal olmalı.
Oysa bizler günümüzde ağzımıza geleni söylemeyi özgürlük zannediyoruz. Günümüzde birey olma derdindeyiz. “Düşündüklerimi söyleyemeyeceksem nasıl birey olacağım?” diye soranlar var. Susmak eziklik, konuşmak zeka alameti zannediyoruz. Oysa esas nerde susacağını bilmek zekayı gösterir. Dilimize dikkat etmezsek, önce kendi kalbimizi kırdırırız.
Evlilik ilişkisinde en çok yapılan hata eşlerin birbirini eleştirmesidir. Tenkit etmeye, eşimizin hatalarını söylemeye bayılıyoruz fakat kendi hatalarımız söylendiği zaman hoşumuza gitmiyor ve hemen savunmaya geçiyoruz. Tabii biz hata yaptıysak kesin haklı sebeplerimiz vardır. Fakat eşimiz hata yaptıysa düşüncesizliğinden ya da bize değer vermediğinden yapıyordur. Eleştirilerek hatasını düzelten bir insan ben bilmiyorum. Genellikle daha kötü olur ve kendini yetersiz hissetmesine sebep olan kişiden nefret eder.
Bu yüzden muhabbet istiyorsak eleştiriyi bırakıyoruz. “Hiç mi birbirimizi eleştirmeyeceğiz?” diye soranlar olacaktır. Çok az eleştiri olmalı onu da hakaret eder gibi kişiliğine saldırarak yapmamak gerek. Zamanını ve şartları kollayarak usulüne uygun bir şekilde suçlamadan yapılabilir. O zaman bir işe yarayabilir öteki türlü sadece kalbi yaralar.
Eleştirildiğimiz zaman tavrımız da önemli.
Evlilik eğitimlerinde hanımlara “Eşiniz sizi eleştirdiği zaman nasıl davranıyorsunuz?” diye sorduğum zaman aldığım cevaplar genellikle eşlerinin eleştirisine karşılık “savunma ve saldırıya geçmek” şeklinde oluyor. Bazıları da “odayı terk ediyorum” diyorlar bu da çok yanlış. Genellikle erkekler mekanı terk etmeyi tercih ederler fakat bunu yapan hanımlarda var. İki taraf içinde yanlış bir yol. Konuşulan ortamı terk etmek “Sen istediğin kadar konuş ben haklıyım ve seni dinlemeye bile değer bulmuyorum.” demektir. Bu da eşi iyici kızgınlaştırır. Mekanı terk etmek ancak konuşma çok uzadıysa ortam geriliyorsa sakinleşmek için yapılmalı.
Bir eleştiri geldiğinde yapılacaklar:
Bir işle meşgulsek işi bırakıp dinlemek ve göz teması kurmak gerekir.
Eş konuşurken sağa, sola, etraf bakmak ya da bir işle meşgul olmak “boş konuşuyorsun” mesajı vermektir. Bu eşi kızgınlaştırır ve sizi etrafa bakamayacak kadar etkileyecek ağır sözler söylemeye teşvik eder.
Aynı zamanda dinlerken yüz ifadesi de önemlidir. Tabii bunun için önce iç sesleri düzenlemek lazım. Susup dinlerken yüzünüzde “Allah belanı versin.” ifadesi varsa bu ifade ağır sözler duymanıza sebep olur.
Haksız bir eleştiriye maruz kalmışsak bile eşin sözü bitmeden cevap yetiştirmeye çalışmamak gerek. Önce dinleyip sonra söyleyeceklerimiz varsa onun haklı olduğu noktaları da vurgulayarak söyleyebiliriz. Fakat karşınızda çok kızgın bir eş varsa o zaman o sakinleşene kadar sözü ertelemek en iyisi olur.
Eleştiri sırasında en büyük yanlış savunmaya ve saldırıya geçmektir. Kadınlar savunma ve saldırıyı tercih ederlerken erkekler saldırı ya da susmayı tercih ederler. Mesela erkek kadını eleştirdi. Kadın önce pek çok kelime ile neden yaptığını anlatır kendini temize çıkarmaya çalışır. Savunmasını yaptıktan sonra saldırı safhası başlar. Adama “sen kendine bak, senin de şu hataların var ya da senin yüzünden yaptım”…gibi
Erkek ise ya susar; buzdan bir duvar örer, kadını iyice çıldırtır ya da en ağır sözleri söyler. Erkekler savunma ve kendilerini temize çıkarmaya çalışma metodunu kadınlar kadar kullanmazlar. Savunma için detay gereklidir. Detay ise daha çok kadınlar için önemlidir. Savunmak, susmak (tavır alarak susmak) ya da saldırmak üçü de karı koca arasındaki muhabbeti öldürmenin üç etkili yoludur. Üçü de çok bencilcedir çünkü. Haklı çıkmaya çalışmak ya da sana değer vermiyorum mesajı evlilikte kullanılıyorsa o evlilikte iletişim ölmüş demektir.
Oysa eleştiri karşısında “Haklısın canım, düşünemedim, bir daha dikkat ederim, özür dilerim.” gibi bir kaç tatlı söz ortamı sakinleştirir. Eşin hatası varsa bile onun hatasına odaklanmak, savunmaya geçmek yerine kendi hatalarımızı düzeltme gayretine girmek de pek çok sorunu çözer.
Eşi tenkit etmek yerine takdir etmek gerek. İlmin kapısı Hz. Ali “İnsanın kendisine iyilik edeni övmesi, iyiliği arttırır.” diyerek bizlere güzel bir yol göstermiş. Bir erkeğin karısına iltifat etmesi, kadının kocasını takdir etmesi neden bu kadar zor geliyor acaba? Sebebi aleyhimize çalışanlar olabilir. Onlara değil, Rabbimize kulak verelim.
Rabbimiz “Mümin kullarıma söyle: En güzel olan sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarına fesat ve kavga sokar. Şeytan şüphesiz insana apaçık bir düşmandır. “ buyuruyor. (İsra suresi 53. âyet-i kerîme)
Güzel sözü de en çok yakınlarımız hak etmiyor mu? Yabancılar bize iyilik yaptığında teşekkür etmeyi genellikle unutmadığımız halde en yakınlarımız; eşimiz çocuklarımız ne yapsa onları mecbur görüp teşekkür etmiyoruz, takdir etmiyoruz. Bu da onların daha iyi olma arzularını öldürüyor. Bir de üstüne eleştiri gelince birbirimize iyi olmak yerine başkalarına iyi olmayı tercih ediyoruz. Takdir ihtiyacımızı kim karşılıyorsa onun için bir şeyler yapmak nefsimizin hoşuna gidiyor.
Konu ile ilgili kitaba aldığım bir söz daha var. Şeyh Sâdi’nin:
“Ağızda dil nedir, a akıl sahibi? Hünerli kimsenin hazine anahtarı değil mi?”
Dil şerrin anahtarı da olabilir, hazinenin anahtarı da olabilir. Gurur ve kibrimize kapılıp bir şer anahtarı olarak kullanmak yerine, sevdiklerimizin gönlüne girecek bir hazine anahtarı olarak kullanmak daha akıllıca değil mi? İki dünyamız için de…
Not: Ödevimiz konudan da anlaşılacağı üzere eşleri eleştirmeyi bırakıp bolca takdir ediyoruz.
Alıntı ile Cevapla