Cvp: Nefsin Mâhiyeti Allâh Teâlânın Tezkiye Etmesi
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
Kendinizi (beğenip) temize çıkarmayın.
O, fenalıktan sakınanın kim olduğunu çok iyi bilir."
(en-Necm, 32)
Merhum Elmalılı Hamdi Efendi bu âyet-i kerîmeyi şöyle tefsir eder:
Kendinizi günahsız, kusursuz ve tertemiz addederek övmeyin.
Zîrâ farkında olmadığınız birçok kusurlarınız bulunabilir."
Bu mevzuda müfessir Âlûsî de şöyle der:
Bu âyetin, «- Bizim namazımız, orucumuz, haccımız var!» diyen
bir topluluk hakkında indiği rivayet edilir.
Ucub ve riya karışması endişesiyle
kulun işlediği ibâdet ve hayırları gizli tutması daha makbuldür.
Fakat böyle menfî bir niyet olmaksızın,
teşvîk maksadıyla söylenmesinde bir beis yoktur."
Diğer bir âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
Kendilerini temize çıkaranlara bakmadın mı?
Bilakis, Allah kimi dilerse onu temize çıkarır."
(en Nisa, 49)
Bu âyetteki tezkiye,
kişinin kendini överek temize çıkarma çabasından ibarettir.
Hâlbuki tezkiye takvaya bağlıdır.
Takva ise bâtında bir sıfattır ve onun hakîkatini ancak Allah bilir.
O bakımdan ancak Allah'ın tezkiyesi makbul olur, k
endi kendimizi tezkiye etmemiz değil.
Nitekim -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
Allah'ım! Nefsime takvasını ver ve onu tezkiye et!
Sen onu tezkiye edenlerin en hayırlısısın.
Sen onun velîsi ve Mevlâ'sısın." (Müslim, Zikir, 73)
diye dua ederlerdi.
Âyet-i kerîmede:
Eğer üzerinizde Allah'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı
içinizden hiçbiriniz ebediyyen temize çıkamazdı.
mâliyle bilendir." (en-Nur, 21) buyurulur.
Görüldüğü gibi âyet-i kerîmede tezkiyenin Allah'a ait olduğu ifâde ediliyor.
Zîrâ Allah Teâlâ, fazlı ve rahmetiyle
kulu taatlere ve diğer tezkiye vâsıtalarını kullanmaya muvaffak kılar.
Bu itibarla kul, benlik iddiasından sakınarak,
ilâhî tezkiye sayesinde ulaştığı kemâli,
kendi dirayet, liyâkat ve gayretine hamletmemelidir.
Cenâb-ı Hakk'ın tezkiye etmesi dışında
kulun, âhirette kendini temize çıkaramayacağının
idrâki içinde bulunması gerekir.
Bu anlayış, ebedî kurtuluşa kavuşmanın en mühim vesîlelerinden biridir.
Zîrâ tezkiye, her ne kadar azim ve gayret bakımından
insana; irşâd ve tâlim yönüyle peygamberlere
ve onun vârisi durumundaki mürşidlere nisbet edilirse de,
ilâhî merhametiyle
kullarını tezkiyeye muvaffak kılması ve bunu yaratması açısından
Cenâb-ı Hakk'a nisbet edilmelidir. |