Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Mart 2013, 14:46   Mesaj No:2

iklimya

Medineweb Sadık Üyesi
iklimya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:iklimya isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 90
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Ankara
Mesaj: 513
Konular: 114
Beğenildi:31
Beğendi:0
Takdirleri:112
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: İslâm'a Göre Kurbanın Tarihçesi

BAYRAMIN HEYECANI VE KESİLEN KURBANLAR

Hayatın monotonluğunu kıran ve biteviye giden, seyrini değiştiren bazı olaylar ve günler vardır. Bunların başında hiç şüphesiz kişisel ve toplumsal planda büyük coşkularla ve derin duygularla kutladığımız dînî bayramlar ve bu bayramlarda icraya çalıştığımız her yönüyle topluma yansıyan dînî törenler gelmektedir.

İslâm dininde Rasülû Ekrem Efendimizin Medine-i Münevvere'ye hicreti ile başlayan ve kıyamete kadar devam edecek olan iki bayram bulunmaktadır. Bilindiği gibi Ramazan bayramı ile, bu günlerde hululiyle müşerref olduğumuz Kurban bayramı. Her ikisinin de kendilerine has özellikleri ve güzellikleri bulunması yanında ortak vasıflara sahip oldukları da bir gerçektir. Bu bayramlarda gönlünün menfezleri az da olsa açık olan hemen herkes günün rengiyle boyanır, sevinciyle tebessüm eder, içinde bulunduğu manevî amosferde kimseye karşı kötü davranışlarda bulunmaz. Düşüncesinde olmayanları ve karşısında yer alanları tahkir de etmez, tehdit de etmez, ama fıtrî tabii, insiyakıyla herkesi kucaklar ve herkese koşar, bayramları kutlamakla yetinmez aynı zaman da işleri ve sözleriyle, tutum ve davranışlarıyla bizatihi onları yaşar.

Bidayette geniş halk kitlelerinin İslâm'ı seçmelerini ve İslâm'a girmelerini kolaylaştıran, gayr-i müslim unsurlar arasında Müslüman kişilerin yerleşmesine ve yerlileşmesine zemin oluşturan merhametli olmak, şefkatli davranmak, yumuşak üslup kullanmak ve yardımı sevmek hasletleri en çok bayramlarda görülür, bayramlarda hissedilir. Hatta denebilir ki her insan bu hasletler nisbetinde ve insan sevgisi ölçüsünde bayramlardan feyz alabilir. Çünkü bayramlar, sadece şahsî ve ferdi bir neşe değil, umumî sohbet ve muhabbetin insanî duyguların parıltılarıdır. Karşılıklı sevgilerle, samimi duygularla kaşnaşmayan, hele o mübarek kılınan günlerde dayanışma ve yardımlaşma duygularından mahrum toplulukların bayramı tarif edilen anlamda bayram olmaktan çok uzaktır.

Ruhlara neşe, gönüllere zevk, bedenlere sağlık veren Ramazan'ın rahmet ve bereketi bayramla zirveye ulaşmışken elde edilen tesanüt ve dayanışma ruhu, eserlerini ve esintilerini devam ettirirken gökteki ayın hareketi hesabıyla iki ay on gün, yaklaşık 70 gün gibi kısa denilebilecek bir zaman sonra Zilhicce ayının 10. gününde bu duyguları yeniden geliştirerek ve toplum yapısının daha muhkem ve mükemmel hale getirilmesine vesile teşkil eden Kurban bayramı kutlanmakta ve yaşanmaktadır. Tarihî ve Kur'anî gerçekler muvacehesinde Kurban bayramı, milletinden bulunduğumuz tevhid kahramanı Hz. İbrahim (a.s.)'a kadar dayanır ve kaynağını hatta feyzini O'ndan alır.

Nitekim Saffat sûresi'nin 99 ila 108. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyurur: (İbrahim a.s.) ÓBen Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver diye yalvardı. Biz de O'na yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik, çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: ÒEy Oğulcuğum! Doğrusu ben seni uykuda iken boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin dedi. Ey babacığım! ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse sabredenlerden olduğumu göreceksinÓ dedi. İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip oğlunu alnı üzerine yatırınca biz Ey İbrahim! Rüyanı gerçek yaptın, işte iyi davrananları mükafatlandırırız diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir denemeydi. O'na fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.Ó Âyetlerde Hz. İbrahim (a.s.) ile kendisi gibi Peygamber olacak oğlu arasında cereyan eden ilâhî imtihanın baba-oğul tarafından tam bir teslimiyetle sonuçlandığı açıklanmış, bu teslimiyet büyük bir kurbanlıkla mükafatlandırılmıştır. Her ne kadar oğlan isminden bahsedilmemiş ise de işaretlerden bunun, Hz. İsmail (a.s.) olduğu kanaatine müfessirler varmışlardır.

Kurban kelime olarak gufran ölçüsünde mastar olup yakınlık ve yaklaşma anlamına gelmektedir. Din ıstılahında ise hak yolunda Yüce Allah'ın emirlerine uyarak sevap kazanmak maksadıyla kesilen ve Allah'a yaklaşmaya vesile olan hayvanın adıdır. Zilhicce ayının onuncu günü başlayıp 4 gün süren bayramın ilk üç gününde usûlüne uygun olarak kesilen bu kurbanlar dolayısıyla Òİyd-i AdhaÓ da denilen bayrama Kurban bayramı adı verilmekte, bu adı taşıyan bayramın tadı da toplumun her kesiminde bununla çıkmaktadır. Gayesi et yemekten daha ziyade yedirmek olduğundan dolayı da yoksul halk kesimlerini sevindirmekle Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanma düşüncesi ağır basmaktadır.

Meseleye bu açıdan baktığımızda Ramazan bayramına şeker bayramı demek doğru olmadığı gibi Kurban bayramına da et bayramı demek doğru bulunmamaktadır. Açıklamaya gayret ettiğimiz şekilde Kurban kesmekle ürünlerinden hem istifade etmek hem de ettirmekle Yüce Allah'a yaklaşmak ve rızasını kazanmak gaye edinilmektedir. Nitekim Allah Teâlâ bu mevzuda ÒOnların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır, fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır. Size verdiği hidayetten (ve bu hayvanlara sahip kılmasından) dolayı Allah'ı büyük tanımanız içindir ki O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Rasûlüm) güzel davrananları (iyilik yapanları) müjdele! (1) buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme genel olarak bütün ibadetlerde iyi niyeti, ihlas ve samimiyeti ortaya koymakta, Allah'ın rızasını ve kulun takvasını ön plana çıkarmakadır. Bundan anlaşılıyor ki ibadetlerimizde, bu meyanda kestiğimiz kurbanlarımızda bizi Allah rızasına ulaştıracak temel unsur, her türlü gösterişten ve dünyevi çıkar hesaplarından uzak olarak sırf Allah rızası için yapma çabası ve gayretidir. Bu konuda Hz. Peygamberimiz de; ÒAmellerin kıymeti ancak niyete göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek olan da odur...Ó (2) buyurmuşlardır.

Dinimizin tesbit ettiği şartlar muvacehesinde kurbanlık hayvanların kesilmesinde maddî ve manevî, kişisel ve toplumsal yönlerden sayısız faydalar vardır ve hemen söyleyelim ki, bunda bir hayvan itlafı ve et israfı kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü bu muayyen günlerde kesilen hayvanlar yaklaşık olarak diğer günlerde de kesilmekte, yenilen etler diğer günlerde de yenmekte, ancak kurban bayramı dışındakilerden belli bir kesim faydalanmakta, kurbanda ise herkes yararlanmakta, belki de muhtaçlar daha çok istifade etmektedir. Kurban konusunda istisnalar hariç tutulursa genel olarak mendup ve mesnun olan kurban etlerinin ev halkına, konuklara ve fakirlere olmak üzere üçe taksimi, derisinin de bir hayır kurumuna bağışlanmasıdır. Koyun, keçi, sığır, manda ve deveden kesilmesi gereken kurban, koyun ve keçi için birer, diğerleri için de en çok yedi kişinin ortaklığı ile geçerli sayılmakla beraber, koyun ve keçinin anasından farklı görülmediği takdirde altı aylıktan aşağısı gösterişli olmadığında ise bir yaşından, sığır ve mandanın iki yaşından ve devenin de beş yaşından aşağısı kurban olmamaktadır.

Şüphesiz bunda bir kısım hikmetler ve sebepler mevcuttur ki; bunu hayvancılıktan doğan millî hasılayı en üst sınıra çıkarmak ve erken kesimden doğacak zararları önlemek şeklinde özetlemek mümkündür. Aslında bu yaş sınırı, diğer kesilecek hayvanlar için de millî menfaatler açısından elzemdir. Varsın tarım, iktisat ve ekonomi uzmanları erken kesimden doğacak zararları önlemek için tedbirler düşünsünler. Din otoriteleri ve büyük fakihler koydukları her zaman geçerli olan prensiplerle meseleye çözüm getirmişler ve asırlardan beri aksatmadan kolaylıkla uygulamışlardır. Kurban bayramlarında asgari tahminlere göre mevcut olan potansiyel et tüketimini karşılamak için hayvan üretimini teşvik gözle görülecek kadar yaygın olan dayanışma ve kaynaşma sayesinde toplumsal barışı temin, nihayet sene boyunca etten, proteinden mahrum aile bireylerini beslemek ve sevindirmek, sosyal kurumlar, yurtlar ve pansiyonlarda barınanların iaşe ve ibateleriyle meşgul olan devlet ve dernek bütçelerine kurban bağışı yoluyla katkıda bulunmak ve bu bayramda cereyan eden çok hayırlı ve faydalı hizmetler cümlesindendir.

Diğer taraftan bayram sabahı erken uyanan insan, gecenin karanlık perdesini yırtan ve dalga dalga etrafa yayılan, bu arada bizim de kapı ve penceremizi çalan ezan sesinin çağrısına uyarak abdestli, usûlünce getireceği tekbirleriyle camisinin veya mescidinin yolunu tutmakta, camideki görevlerin ifasından sonra bayramlaşma, helalleşme, tokalaşma, büyükleri, özellikle camiye gelemiyecek kadar yaşlı ve hastaları, hatta kabirleri ziyaret etmek, bakımevleri, huzurevleri, cezaevleri vb. yerleri de unutmamak bu suretle bayramın maddi ve manevî zevklerini tatmak, insan denen fani varlık için bu fani dünyada erişebilecek hazların en büyüğüdür.

Bu hazları tatmamak ve bu toplumsal heyecanı duymamak müslüman bir toplumda hem bir ayıp hem de büyük bir kayıptır. Bu manevi heyecanda en büyük pay, kestikleri kurbanlarla kişilerin, kurum ve kuruluşların sevinçlerine katkıda bulanan zenginlerimize aittir. Ama nemelazımlıkla, vurdumduymazlıkla ve umursamazlıkla hareket edip aksi davrananlar peygamber lisanıyla yerilmişler ve haklarında varid olan hadisi şerifte Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuşlar: ÒKim bir vus'at (genişlik) bulur da kurban kezmezse camimize de gelmesine gerek yok.Ó Bunda bir uyarının da ötesinde Peygamberî bir kınama vardır. Müslüman, durumu müsaitse kurban da kesecek, camiye de gidecektir. Bu sayede Allah'ın rızasına ermek ve va'dini tutmak için oğlunu kurban etmeye azmetmekle ilâhî imtihanı kazanan Hz. İbrahim (a.s.) gibi hakkın rızasına erecektir. Bu bayram sebebiyle ve yazı münasebetiyle kaleme aldığım dört kıt'a ile satırlarıma son veriyor, bayramın topluca Allah'ı birlemeye ve topyekün tevhidde birleşmeye vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Boşa yaratılmamış insan,
Elbette var bunda bir meram,
Su gibi akıp gider zaman,
Sevindirir insanı bayram.
Varlıklılar keserler kurban,
Yanlış, buna diretmek taban,
Her emirde ilahi sır var,
Beşere armağandır bayram.
Ömrün değiştirir seyrini,
Çoğaltır ruhlarda feyzini,
Her zaman ve yerde bulunmaz,
İnsanların neşesi bayram.
Güldürür fakirin yüzünüy,
Açar insanların gözünü,
Büyük heyecanla beklenir,
Dostluğun vesilesi bayram.

1- Hac, 37.
2-Ettâcu'l-Camiu'lil-usûl fî ehâdis-i Resul,
cilt 1, sahife 51.
3- Ettergib vet-terhib c. 2, s. 155.


Fahrettin AŞIK
Eskişehir İl Müftüsü

devam ediyor...

__________________
Bismillah diyerek...
Alıntı ile Cevapla