Durumu: Medine No : 1568 Üyelik T.:
28 Nisan 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:44 Mesaj:
147 Konular:
39 Beğenildi:5 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cvp: Bizler seni göremeden çok sevdik En SEVGİLİ..
Bir seher vakti uyandım Yine gama, yine kedere dalmış her yer Efendim
Yine efkar, yine ah u zar almış cihanı Bir velvele ki, sorma Efendim
Yine hasret, yine gurbet almış her yanı
Bütün aşklar, sevgi ve muhabbetler, bütün dertler kıyama kalkmış
Sana hasret, sana müştak, sana tutkun gönüller kıyama kalkmış
Bir seher uyandım Efendim, sana meczup aşıklar kıyama kalkmış
Her varlık ah u zara durmuş, laleler, sümbüller, güller kıyama kalkmış
Kıyam etmiş bülbüller, zikre durmuş gönüller
Bir seher uyandım efendim, bülbüle kulak verdim;
Geçmiş günleri, sevda ve aşkları yad ediyordu
Sana yazılan na’tları, bestelenen şiirleri hikaye ediyordu
Ötüyordu dertli dertli Yine hicran, yine giryan, yine hazan, yine hüsrandı
Kah ağlıyor, kah inliyor, kah susuyordu yine
Hiç böyle ötmemişti, böyle şakımamıştı
Yakmıştı canı, yıkmıştı cananı, velveleye vermişti cihanı
Hiç böyle sızlanmamıştı, böyle dertlenmemişti, geçmişe böyle yanmamıştı
Bu sabah ona kulak verdim Efendim
Bir sevda dilindeydi, bir aşkı anlatıyordu
Oturduğu dalı, yaprağı, gövdeyi titretiyordu, öyle ötüyordu
Hasretten yanıyor, gurbetten ağlıyordu Sanki bütün sevdalıları ağlatıyordu
Bu seher başkaydı efendim, bu sefer başka
Hazır dili çözülmüşken ona sormak istiyordum;
Bunca velvele, bunca serseniş kime? Onca kıyamet, onca şikayet niye?
Bir şeyler fısıldadı, bir şeyler söyledi
Ah efendim, beni yüreğimden vurdu
Kalbim böylesine yanmamıştı, göğsüm böyle daralmamıştı
Ruhumu inletti, beni divane, muzdarip etti
Böyle aşk dinlemedim, böyle muhabbet, böyle hasret görmedim
Seherde ağlattı beni, yine gama, kedere saldı[/COLOR][/SIZE]
Meğer bunca dağlanışı, sızlanışı, bunca ahı, bunca efganı;
Yıkık gönüller, kırık kalpler, kavrulmuş yürekler adına imiş
Yanık sinelerin, aşka adanmış türkülerin,
Hasretten lal kesilmişdillerin sözcüsü imiş meğer
Bunca kıyamet Efendim, bunca ahu zar;
Sana adanmış ruhların, türkülerin, aşk ve sevdaların
Yürek yakıcı bir efganı, bir efkarıymış Efendim
Nasıl bilmedim, nasıl uyanmadım, kendimden utandım
Hissizliğimden, insanlığımdan, aşka olan sessizliğimden utandım
Soğumuş bir demir kesilmiş bedenimden,
Kurumuş, çölleşmiş, hadekamdan, Sana tutkun gönüllerden utandım
Bir seher vakti uyandım Efendim, her yer meşke boyanmış, her yer sermest olmuş
Bağban hayran, bülbül mestana, kızıllık her yeri sarmış, sanki gülzare dönmüş
Günler buruk ve yalnız, öksüz ve yetim kalmış, o kutlu doğumu yada durmuş
Bir sessizlik var her yerde Efendim, sanki varlık lal kesilmiş
Yine hazan, yine hicran, yine giryan cana düştü Yine efgan bana düştü
Gül böylesine kızıl olmamıştı, böyle dertli, gönül böyle mahsun olmamıştı
Her zerresini böyle gam, böyle keder, her yanını kırmızı almamıştı
Mevsim böylesine yaş dökmemişti ardından, akşam böyle kararmamıştı
Sabahlar ne kadar inlemiş, gül ne kadar gözyaşı içmiş bilsen Efendim
Göz ne kadar acı dökmüş Gam ne keder vermiş, ne canlar yakmış,
Ne hüsranlar yaratmış bilsen
Yokluğun ne elem salmış geceye, ne hüzün vermiş sehere, ne dert vermiş
Kırmızılık bir kez daha giyinmiş, bir kez daha kuşanmış ayrılık güllerinde
Onlar Sen’i temsil ediyor sözde, Seni hatırlatıyor
Aşkını o sembolize ediyor, teninin kokusunu o takdim ediyor sanki
Gönül bir teselli bulmak istiyor, ayrılık ateşine bir çare
Bu hicrana, bu efgana, bu hüsrana bir merhem istiyor
Bir seher vakti Efendim, teselli aradım gülden, bülbülden
Geceden, gündüzden Sen’i sordum
Aşktan, ızdıraptan, hasretten bezenmiş bir buket yaptım
Sabahı Sana delalet, şafağı teselli yaptım
Hasret ve tutkularıma Efendim, sebeb-i meserret yaptım
Bir ferman yazmak isterdim her yerde okunsun,
Sana olan aşkları, tutkuları dile getirsin
Bir çerağ yakmak isterdim, gönüllerde Sen’in sevdanı tutuştursun
Bir türkü söylemek isterdim, Sen’in adını yüceltsin
Aşkına adanmış bir beste yazmak, güle, bülbüle onu okutmak
Her dertli gönüle onu ezberletmek isterdim
Ne çare, sonunda anladım ki Efendim,
Sevdanı anmak, sevdanı yazmak için,
Erbab-ı dil olmak gerek, erbab-ı gönül |