Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi DOKUZUNCU BÖLÜM Bir patlama sesi duyuldu. Havada bir alev topu belirdi. İki rus helikopteri çarpışmıştı. O sırada
bir helikopter de mücahidlerin roketi ile düştü. Helikopterlerin patlaması ortalığı aydınlatmıştı.
Bu fırsattan yararlanan mücahidler rusların üzerine ateş yağdırmaya başladı. Ruslarda karşı
saldırıya geçti ama geç kalmışlardı. Gece geç saatlere kadar süren çatışma rusların geri çekil-
mesiyle nihayete erdi. Mücahidlerden de şehid olan ve yaralananlar vardı. Ortalık henüz sakin-
leşmediği için neyin ne olduğu tam olarak belli değildi. Mücahidlerden inleyen yaralılara derhal
müdahale edildi ama karanlıkta tam bir müdahale sözkonusu değildi. Bir müddet sonra tanyeri
ağarmaya başladı. Herkes abdestini aldı. Mücahidlerden yarası hafif olanlar da abdestlerini alıp
namaza durdular. Namazı yine her zaman olduğu gibi komutan kıldırdı. Namazdan sonra, nasib
ettiği zafer nedeniyle Rabbimize bol bol ve içten dualar edildi. Ortalık ta aydınlanmıştı. Hemen
yaralıların durumuna bakıldı. 3 tane Şehid vardı. 8 tane de yaralı. Yaralılardan ikisinin durumu
ağırdı. Karargâhta tam teşekküllü bir müdahale sözkonusu değildi. En kısa zamanda yaralıların
cephe gerisine sevkedilmesi gerekiyordu. Tabi bu o kadar da kolay değildi. Hem ulaşım imkan-
ları sınırlı ve hem de etraf rus kaynıyordu. Hatta bazen yaralıların yurt dışına, diğer müslüman
ülkelere gönderilmesi gerekiyordu. Yaralılara hemen ilk müdahale yapıldı. Hafif yaralılarda her-
hangibir problem yoktu. Yaralılardan birinin kanaması vardı. Kanamanın durdurulması gereki-
yordu. Hemen yaralı yere turnike uygulandı ama yaralı mücahid çok kan kaybetmişti, hemen
ameliyata alınıp kan verilmesi gerekiyordu. Ve fakat buna imkan yoktu. Bir süre sonra yaralı
mücahidin ağzından:" Eşhedu en la ilahe illellah Ve eşhedu enne Muhammedun Rasulullah"
şehadet kelimesi döküldü ve başı yana kaydı. Gözlerinin içi ise gülüyordu. Diğer mücahidler
ise ağlıyorlardı. Arkadaşlarına bir şey yapamamak onlara çok dokunmuştu. Ama elden ne
gelirdi ki. Aslında onlar bu duruma alışıktı. Ve hepsi mütevekkildi ama yine de böyle durumlar
onları etkiliyordu. Ve hepsinin gözlerinin önüne gününü gün eden, sofrasında nerdeyse kuş
sütü eksik olmayan ve en ufak bir baş ağrısında bile avrupalara giden sözüm ona müslümanlar
geliyordu. Ah ediyorlardı ah, ama ne çare. Diğer mücahidin durumu ise, Şehid olan kardeşi-
ne nazaran daha iyiydi. Vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar ve bir iki kırık mevcuttu. Karargâh-
taki doktor hemen yaralarını pansuman yapıp kırıkları sardı ve ellerinde bulunan ağrı kesicilerden
içirerek ağrılarının dindirilmesine çalıştı. Daha sonra şehidler defnedildi. Kur'an okundu, dua-
lar edildi. Defin işleminden sonra sabah kahvaltısı yaptılar. Kahvaltı dediysek biraz kuru ekme
çökelek ve çay. Neyse ki çayları boldu. Kahvaltının ardından bulundukları tepeden aşağı doğru
baktıklarında ise…. DOKUZUNCU BÖLÜMÜN SONU |