Herkesin dilinde bir aşk sözüdür gidiyor. Ve âlem halkı bunları aşk zannediyor. Halbuki yüce Mevlâ’dan gayri bir temâşâsı olan sevgi aşk değildir. Aşkı bilmeyenler, şehvetin adını aşk koydular.
Aslında aşk; şiddetli sevgi, sevginin koyulaşmış şekli, iptilâ, düşkünlük, aşırı muhabbet. Sarmak, sıkmak ve yanmak gibi mânalar taşır ve (a-ş-k) dan türemiştir. İnsanı sarmaşık gibi sıkarak onu kuvvetsiz bırakması nedeniyle böyle söylenir. Alevlerin bir şeyi kuşatmasını anlatır; aşk sözü, yoklukla doğrudan ilişkilidir. Sôfîlerce aşk, kâinatın varlık sebebidir.
Aşk, muhabbetten dallanır. Aşk ikidir. Mecâzî ve hakîkî aşk. Aşk Hakk’ın sıfatıdır. Kendisini aşkla sevenleri, Allah da aşkla sever. İnsandan başka kimse aşka tahammül edememiştir. Bu yüzden aşk ateşi, en büyük âzaptır ve herkesin kârı değildir.
“Aşk ile gel imdi Allah diyelim Dert ile gözyaşı ile ah!.. edelim” S. Çelebi
“Aşk, her gafili agâh eder
Cahili ârifi billah eder” Fazıl
Aşk, şiddetli sevgidir. Sevgi ve muhabbetin kaynayıp koyulaşması ve süzülmesidir. Aşk, muhabbet ufkunun zirvesidir. Aşk, insan yaratılışındaki güzellik ve varlığın temelidir.
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim ve âlemi yarattım” kudsî sözünün içinde aşk vardır... İnsan, ahsen-i takvîm, Allah ise hüsn-i mutlaktır. Aşkın temelinde güzellik vardır. Güzelliğin temeli, Allah’ın tarifsiz güzelliğidir.
Allah’a karşı duyulan aşk, maddeden mânâya, halktan Hakk’a, fâniden bâkiye, yönelir.
Aşk, Allah Tâlâ’ya karşı sevginin kemâle erişi, âşığın aşkta yok oluşudur.
Aşk, tasavvuf düşüncesinin temel sözcüklerindendir. Tasavvufta aşk,varlığın aslı ve yaratılış sebebi, sevenin sevgilide kendini yok etmesi; âşığın yok, mâşukun var olması, her şeyin ondan ibâret olmasıdır.
“Aşk, her an secde hâlidir, aşk, imanın kemâlidir.” (K.Rifâi)
“Aşk hâline, arzularını azaltıp, şükrünü artırarak erişebilirsin.”
“Bir aşk armağanı almak istiyorsan, kalbini mürçidene aç.”
“Hüşyâr gönüllerde hasıl olan aşkın sırlarına nâil olmak istersen, bir gönül sahibinin gönlüne gir. Bunun için başka yol yoktur.”
“Aşk yoluna revan olmak istersen, dikkat et, o yolda ezelî ahde vefâ isterler…”
“Allah’ın huzuruna kabul edilenlerden olmayı istiyorsan, tevâzu’ içinde yaşamaya çalış.”
“Unutma ki Hak, hidâyetini, ancak kendisine muhabbet edene verir!..”
“Bil ki hazineyi açan anahtar, aşktan başka bir şey değildir.”
“Aşk semtinden başka yolda oturma; aşksız hayat boştur…”
“İlâhî aşkın lezzetinden mahrum, dünya hayatına mağrur, hayvânî maîşete meftûn, rûhânî lezzetten yoksun olanlardan uzak ol.”
“Hâdiseler senin kalbini kırmışsa üzülme. Mevlâ onu mahsus kırdırtmıştır. Kendi bulunsun için…(Ben kırık kalplerleyim) diye açık adresini resmen ilân etmemiş midir?”
“Eğer bu dünyada belâlara uğramışsan, Hakk’ın seni sevdiğini bil. Bu ezel kısmetidir anla.”
“Mevlâ’nın dayağından lezzet almayan, muhabbet davasında sâdık olmadığını bilsin.” (Rabiatül Adeviyye)
“Aşk nedir bilmiyorsan gecelere sor, şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor.”
“Bin düşmanın yıktığını bir aşk yeniden yapabilir.”
“Hayır, hayatın değil, hakikatin, muhabbetin, aşkın adamını yetiştirmeliyiz. Hayatın hesapları aşkımızın düşmanıdır.” (Topçu)
“Unutma ki:Aşk şarabıyla yıkanmayan kalp, mudgadan ibarettir.”
“Kalplerine aşkın sıcağı dokunmadan yaşayan fosiller, yürüyen cesetler, canlı cenazelerdir.”
“Aşk yolu, ehl-i hevâya kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sâdıklara açıktır.”
“Evet, göz yaşı olan yere rahmet yağar, Allah Teâlâ’nın korkusundan akan bir damla, cehennemleri söndürür.”
“İlâhî aşka nisbeti olan kimsenin yanında güneş, bir lamba dahi olamaz.”
“Aşkın tatlı ateşiyle yanan kalpten çıkan âh, âşıkı, hakîkî mâşûku olan Allah’a bir anda vâsıl edecektir.”
“Rahmet deryasının feryâd ve figân ile cûşa geldiğini unutma! Zira “Mevlâ’nın en çok sevdiği amel, mü’minlerin seherlerde âh u vâh ile inleyip sızlanmalarıdır.”
“Aşkın odu ciğerimi-Yaka geldi yaka gider”
“Aşkın aldı benden beni-Bana seni gerek seni
Ben yanarım dünü günü-Bana seni gerek seni” (Yunus)
“Rahmet kapısının seherlerde göz yaşlarına açılacağına dâir ilân vardır. Zirâ Hakk’ın en çok sevdiği amel, “ümmetin seherlerde âh u vâh edip inlemeleridir.”
“Değil mi ki bir aşk yarası taşımayan yürek, ya deliye aittir, ya ölüye.”
“Aşk olmadıktan, kalb yanmadıktan sonra muhteşem kubbelerin altında haykırarak “Allah” demekten ne çıkar?..”
“İlim, bizi aşkın kapısına götürmüyorsa o bizim için yorgunluklar, yılgınlıklar ve bezginlikler getirecektir.” İlim Cibril ise aşk, refreftir. Cibril’in bizi götüreceği Sidre’ye kadardır. Halbuki menzil-i maksûda ancak aşk ile varılır.
“Evet boynuna aşkın zinciri takılmayan kimse, henüz mânevî hayata kavuşmamış demektir. Hakiki hayata kavuşmayan, hayatı “cidal” diye tarif eder, “hayat mücadeledir” der.
“Feyiz ve ihsan kapısı her zaman herkese açıktır. Oradan hiç kimse men edilmez, avucunu açanı boş döndürmez, kapısına geleni geri çevirmezler. O kapıdan henüz eli boş dönen olmadı. Yeter ki istemesini, almasını ve her birini irfan hayatımıza mal etmesini bilenlerden olalım.”
“Aşk ve muhabbet sarayına girmek istersen, bırak bütün sûrî amellerini yağma etsinler…Gözyaşı ile abdest alabiliyorsan ne mutlu. O namazda mi’rac muhakkaktır. Yalnız bu iş, İlâhî aşk ile olur. İlâhî aşk da, akl-ı maaş ile alınır. Yânî o fedâ edilmeden, bu şarâb içilmez.”
“Ey insan!...Can bahçesine gam fidanı dikmeyi bırak. Ecel makası ömür ipini kesmeden gönül erlerinin güzelliğinden renkler almaya bak. Kim onlar gibi bir dostun halkasına girerse, Allah’ı ve Resulünü hoşnut eder!..” (Mevlânâ)
“Ey aşk, ey gönlümüzün derûnî mânâsı! Ey ektiğimiz tohum! Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hâle bir bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler…Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi…” (Mevlânâ)
Muhammed İkbal şöyle feryâd ederdi:
“Yazıklar olsun! Artık aşkın vecdi ve heyecânı kalmadı…Artık Müslümanların damarlarındaki kan dahi kurudu. Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalplerde huzur yok! İçten gelen o İlâhî cezbe kaybolmuş!..”
“Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryân düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyân düştü” (N.Genç)
Akşemseddin Hazretlerini dinleyelim:
“Aşk hastası olanların, dost derdidir dermanları
Aşka esir olanların, dosta fedâdır canları.”
“Bu aşkı ben bilmez idim, bu bir acep sevdâ imiş
Bir zerresi ây u güneş, bir damlası deryâ imiş”
“Aşka esirdir ehl-i hâl, bu aşka sığmaz kıyl ü kal
Aşkın acep halleri var, kul eyledi sultanları.” (Akşemseddin)
“Bir şâha kul oldum ki kulu sultan-ı cihandır
Bir şâha kul oldum ki cihan ona gedâdır.” (Avnî)
“Duânın çabuk kabul olmasını istersen kalbini Hakk’ın dostunun kalbine bağla. Sakın Allah dostunu incitme!”
“İnsan her şeyiyle yağma edilecek bir metâ gibidir: Azrâil canını alınca varisler malını, makamına göz dikenler makamını, kabirdeki haşereler cesedini, alacaklı olanlar da hasenâtını-sevaplarını yağma ederler.”
“Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe ıstırap ve felâketten kurtulamaz.”
“Aşk eri Hak’tan ayrı değildir, o dâimâ öndedir, baştadır. Onlar dağlara baksalar, baktıkları dağı altın ederler.” (Akşemseddin)
“Ey âşıkları coşturup mâşûka sevkeden rehber! Kalk, sevgilinin adıyla gönüllerimize hayat üfle!” (Mevlânâ)
Aşkın menbaı olan yüce Mevlâ’ya emânet olunuz.