Konu Başlıkları: 'O Diyarın Sakinleri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Ağustos 2008, 23:22   Mesaj No:10

Huzurİslam

Medineweb Sadık Üyesi
Huzurİslam - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Huzurİslam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 761
Konular: 392
Beğenildi:20
Beğendi:0
Takdirleri:87
Takdir Et:
Standart Cvp: 'O Diyarın Sakinleri

Beyatsız Yaşamazlardı
- "Beni yükletiniz. Çünkü ben ne müstezaafınden ne de yolu bilmeyenlerdenim. Vallahi bu gece Mekke'de yatmam" diyordu. Oğulları, bir sedyeye koydular ve Medine'ye doğru yola çıktılar. Medine'ye yaklaştığında iyice ağırlaştı. İhtiyar şahabı anladı ki, ölüm ile burun buruna geldi. Sağ elini sol elinin üzerine koydu ve:
"Allah'ım, şu senin, şu da Resûlünün, Resûlün sana ne ile beyat ettiyse ben de öyle beyat ediyorum..." dedi ve ruhunu teslim etti.
Medine'ye Resûlullah'a kavuşamadan vefat eden sahabenin ölüm haberi Medine'ye ulaşınca, Cündüb İbn Demre (r.a.)'in Hicret sevabından mahrum kaldığı sahabeler arasında konuşulmaya başlandı. Fakat Hz. Allah, o ihtiyar kulunun durumunu şöyle açıklıyordu:
"Kim Allah'a ve Resûlüne itaatle Hicret ederek evinden çıkarda sonra kendisine ölüm yetişirse onun ecri (Mükafatı) gerçekten Allah'a düşmüştür. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir." (Nisa/100)
Hicreti tamamlayamadan yolda ölen sahabenin beyatı böylece Hakk katında kabul ediliyordu. İşte onlar böyle idi.
O DİYARIN SAKİNLERİ[/B], beyatsız bir anını dahi geçirmezlerdi. Çünkü inanmışlardı ki, Beyatsız yaşamak, gömleğin baştan çıkarıldığı gibi îmanın tehlikeye düşmesi demekti. Onlarm tamamı, müslümanlık üzerine Beyatlaşmışlardı. Mesela kısa olarak O DİYARIN SAKİNLERİ'nin beyatlaşmış olduğu bazı maddeleri zikredelim:
1- Allah'a şirk (ortak) koşmamak,
Hırsızlık etmemek,
3- Zina etmemek,
4- Çocukları öldürmemek,
5- Kimseye iftira etmemek,
6- Emirlere isyan etmemek,
7- Beş vakit namazı vaktinde kılmak,
8- Farz olan zekatı vermek,
9- Ramazan ayında bir ay oruç tutmak,
10- Allah rızası için cihad etmek,
11- Zenginse hacca gitmek,
12- Müslümanlara nasihat etmek,
13- Kocalarının mallarını habersiz başkalarına yedirmemek,
14- Toplanıp, ölen bir kimse için ağıt yakmamak,
15- Cahiliyye süsleri ile sokağa çıkmamak,
16- Gizli çocuk öldürmemek... vs.
O DİYARIN SAKİNLERİ'ni görüyoruz ki, kimisi iyi amellere, kimisi cihad'a kimisi hicrete, kimisi Allah yolunda ölmeye Beyat ediyor. Çünkü İslâm'ın emirlerinin yaşanmasında Beyatın tırnak-et olması söz konusudur.
O DİYARIN SAKINLERİ[/B]'nin beyatlaşmış olduğu mevzuların başında Allah'a şirk koşmamak gelirdi. İdare ve hükümde, yaratma ve hakimiyette Allah'tan başkalarına yönelmemek, onlara söz hakkı ve yetki tanımamak... Beyatın temelini bunlar teşkil ederdi. Bu ciddi ve îman bakımından hayatiyet arzeden meselelerde Allah'a değil de, kullara müracaat müslüman da iman namına bir şey bırakmazdı. Ya o, ya bu! Kurt koyun karışımı bir hayat olamazdı. Hem Ebu Cehil, hem Hz. Muhammed (s.a.v.) hem Dar'un-Nedve, hem Daru'1 Erkam... ikisini birlikte yürütmek mü'minin işi değildi.
O DİYARIN SAKİNLERİ[/B] beyatla İslâmi hayata adım atarlardı. Daima ağırbaşlı ve vakarlı idiler, çünkü beyatları vardı. Daima müslümanlar hakkında iyi düşünürlerdi, çünkü beyatları vardı. Cihadsız ne günleri, ne aylan geçerdi, çünkü beyatları vardı. Takvadan ayrılmazlardı, bir hata yaparlarsa, ardından hemen bir iyilik yaparlardı. Çünkü beyatları vardı, dinin hiçbir emrinde gevşeklik göstermezler, Allah'a itaatsizliği akıllarından geçirmezlerdi, çünkü beyatları vardı.
Aç kalırlar, susuz kalırlar, karınlarına taş üstüne taş bağlarlardı. Bütün bu zorluklara rağmen İslâm'ın önünde verdikleri mücadeleden gevşeklik göstermezlerdi. Çünkü beyat etmişlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nin kadınları da aynı idi. Yani beyat etmişlerdi. Çocuklarım öldürmezler, iftira ve dedikodu yapmazlar, kocalarına hiyanet etmezler, kocalarının haberi olmadan evlerinden bir şey tasadduk etmezlerdi. Çünkü beyat etmişlerdi.
O DİYARIN SAKİNLERİ'nin kadınları beyatlaşmak için ellerini uzattıkların da "ben kadınların ellerine dokunmam" cevabını alırlar, böylece beyatlaşmaları tahakkuk ederdi. Zamanımızın da bazı din simsarlarının yaptığı, kadınlarla tokalaşma hadisesi İslâm'ın cevaz verdiği bir amel değildir.
Böylece şu hakikati kavramış oluyoruz:
Müslümanlık, Allah'ı ve Resûlü'nü tasdikten ibaret olmakla beraber, bu tasdik keyfiyeti sonradan bir anlaşma ile teyit edilmiş oluyor. Müslümanın başıboş bırakılması kendine göre yaşaması mümkün değildir. Müslümanlık cemaat dinidir. Elbette bu cemaatın bir de imamı olacaktır. Cemaatin, imamın başkanlığında vereceği mücadele Hakk düsturlarının hayata hakim olmasını temin etmektir. Fertlerin böyle bir cemaatın halkalarından bir halka olmamaları beyatsız yaşamayı intac eder. Damla, deryanın içerisine karışırsa değer bulur. Bir deryaya karşı deryadan ayrılan damlanın fonksiyonu olamaz.
Islahatlanmız ile canlanan bir hayat vardır. Beyat ıslahatımız da onlardan biri veya başıdır. Halkı müslim olan ülkelerdeki tüm kıyamların altında yatan gerçek, kullara kul olmaktan kurtulup, Allah'a kul olmaktır. Beyatla kula kul olma devri bitmekte, işler Allah adına yapılmaktadır. Böylece insanlar insanlara hükmetme yetkisini beyatla kaybetmektedirler. Onun için hayata canlılık veren kelimelerimiz, müslümanlardan gizli tutulmuş, öğrenmeleri istenmemiştir. Beyatlı günler dünya müslümanlarını ihata etmeye hamiledir...
Abdullah Büyük
Alıntı ile Cevapla