Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 Arkadaşları:20 Cinsiyet:Erkek Memleket:ANKARA Yaş:56 Mesaj:
6.134 Konular:
555 Beğenildi:1089 Beğendi:252 Takdirleri:10770 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Kitab'a Yanlış Yaklaşımlar B.Kur'an'ı Modernizmin Aracı Kılma Çabası
İslam modernizmi, 12 Eylül rejiminin üretmek istediği bir gündemdi. Kur'an ayetleri ve diğer İslami birikimi üst entellektüel bir söylem kullanarak ulus-devleti, laikliği, demokratlığı ve batılı yaşam tarzını meşrulaştırmaya çalışan bu akım, İslam'ı sadece bir inanç sistemi ve Kur'an'ı da bir ahlak kitabı olarak göstermek istiyordu, ilk cumhuriyet uygulamalarında baskı ve şiddetle oturtulan laiklik ilkesini, geleneği aşmak konusunda bir imkan olarak gören Fazlurrahman tipi uzlaşmacı-modernist akademisyenler hiç bir zaman müstekbirler, firavuni yöneticiler ve modern yaşamın ifsadı karşısında tavır sahibi olmadılar. İslam modernizminin Kur'an'ı bir ahlak kitabına indirgemeye çalışıp da, çağdaş zulüm, sömürü ve ahlaksızlık karşısında tavır almamaları önemli bir ahlaksızlık ve iki yüzlülüktü.
İslam'ı, Kur'an ayetlerini eğip bükerek hayata müdahale eden siyasi söyleminden arındırmaya çalışan bu akım; Kur'an'dan yararlanma yöntemine, ve İslam kültürünü tahkik etmeye yönelik çalışmalarıyla ilgisini çektikleri Kur'an'a yönelen insanların ilgi alanlarını daraltmaya ve Kur'ani bilinçlenme potansiyelini rejim adına kontrol altına almaya çalışıyorlardı.Bazı samimi kişileri bilgi güçleri ile etkileyen bu akımın genellikle ilahiyat mensubu temsilcileri, kurulu düzene ve emperyalist emele hizmet eden yaklaşımlarını "bilimsellik" maskesiyle gizleyerek özellikle Kur'ani ilimlere meyleden genç kuşağı bugün de aldatmaya çalışmaktadırlar. Ancak Kur'an'ın zorba ve müstekbir güçlere karşı açık mesajım örtmeye-saptırmaya çalışan bu akımın "bilimsellik" yutturmacası gittikçe sadece laik ve îslam karşıtı güçlerin nezdinde itibar kazanmaktadır. C."Kur'an İslam'ı" Terkibi ve Saptırıcılar
îslam, "sabit" ve "değişebilir" ilkeler bütünlüğünde yaşanılan bir dindir. Onun değişebilir yanı zaman ve mekanla kayıtlı olan kültürü ve medeniyeti oluşturan bir dinamizmi içerir. Ancak İslam kültürü de İslam medeniyeti de zaman, mekan ve insan aklı ile sınırlı bir üretimdir. İslam, kültürün üretilmesine karşı değildir. Ancak üretilmiş olan, vahiyle "iletilmiş" olan sabit ölçülerin bir açılımı olmalı veya açık nasslarla çelişmemelidir. Yoksa Kur'an'ın sabit-evrensel ilkelerini ölçü edinememiş bir kültür, yorum veya medeniyet İslam'la vasıflandınlsa bile îslami değildir ve Kur'an'ın mesajım perdeleyen büyük bir aldanış oluşturmaktadır.Muharref geleneğin, uzlaşmacı tutumların İslam'la vasfedildiği veya îslami uyanışın "Siyasal İslam", "Radikal İslam", "İslamcılık" terkipleriyle karalanmaya çalışıldığı son dönemlerde, İslami kültürü modern ve geleneksel tahrifattan arındırma, Müslümanları sahih bir kimliğe ve tevhidi hedeflere yöneltme azmiyle kullanılmaya başlanılan "Kur'an İslam'ı" ifadesi kitlelere tevhidi gerçekleri gösterme açısından önemli bir imkan oluşturuyordu.
"Kur'an'daki İslam", "Kur'ani îslam" vurgulanyla da zikredilmeye çalışılan "Kur'an İslam'ı" terkibi dinimizin temel kitabım ölçü edinmeyi esas alan; din adına ortaya konan her türlü fikir ve eylemin Kur'an'la uyum içerisinde olması gerektiğini hatırlatan bir kullanımdı. Esasında saf ve net bir tanımı içeren "îslam" kavramının îslam olarak; "Müslüman" kavramının Müslüman olarak kullanımı yeterliydi. Ama "Müslüman" kavramının "muvahhid", "gerçek", "tevhidi" gibi sıfatlarla kullanılması kitleler nezdinde anlam kaymasına uğrayan değerini düzeltme kaygısı taşıyordu ve bu kaygı îslam konusunda da "Kur'an îslam'ı" terkibini oluşturmuştu. "Kur'an îslam'ı" terkibinin kitleleri îslami mücadeleye sevketmede kaynak ve usul sorununu aydınlatması açısından kullanım elverişliliği egemenlerin ve Samiri misyonuna endekslenmiş bazı ilahiyatçıların hemen ilgisini çekti. Devlet eliyle Milli Güvenlik Kurulu'nda, MGK Genel Sekreteri ve bazı ilahiyatçılarla "Kur'an İslam'ı" terkibinin sisteme karşı olmaktan çıkartılıp, devletin çıkarları doğrultusunda nasıl kullanılacağıyla ilgili bir divan oluşturuldu. Ve bundan sonra Kur'ani nasslardan kalkılarak muharref geleneğin bid'at ve hurafeleri aşağılayıcı bir üslupla eleştirilirken; laik, ulusçu, vatancı, devletçi tezler "Kur'an İslam'ı" terkibiyle rasyonalize edilip Kur'an'ın bildirdiği değerlermiş gibi gösterilmeye çalışıldı. "Kur'an İslam'ı" artık düzen tarafından benimsendi ve her türlü îslami gelişme karşısında medyatik bir saldın aracı haline getirildi. Samiri kılıklı ilahiyatçıların Kur'an bilgisinin imkanlarıyla şekillenen ve uluslararası egemen sermayenin ve emperyalistlerin Türkiye taşeronluğunu yapan Lions ve Rotary kulüpleriyle Anadolu halkına taşınan bu söylem, insanları Kur'an'la aldatmaya başladı. Ancak bu saptırılmış çizginin İslami duyarlılık taşıyan camialar arasında değil de, modem yaşamı benimsemiş laik kesimler arasında yaygınlık kazanabilmesi bozguncu etkisini sınırlandırmaktadır. D.Kur'an'm Anlaşılmasını Uzmanlaşma Kıskacına Hapsedenler
Kur'an anlaşılan bir kitaptır. Anlaşılmasında uzmanlık gerektiren bazı kelime ve terkipler hariç mesajı apaçık olan bir kitaptır. Onun mesajını yüklenmek ve şirk-tevhid çatışmasında rol üstlenmek yerine detay konuları abartanlar, Kur'an'ın yaşadığımız ortamdaki egemenlere, hukuki, ekonomik, siyasi yapıya yönelik olarak Müslümanlara nasıl bir görev yüklediğini gizlemeye çalışmaktadırlar. Kur'an'ın hayatla irtibatı üzerinde durmayan ve sadece usuli ve detay konularda yoğunlaşan bu resmi ve sivil Kur'an akademisyenlerinin dikkatle izlendiğinde siyasal anlamda sığınmacı-uzletçi suskun bir tablo çizdikleri görülecektir. Bunlardan iyi niyetli olanlar ise îslami mücadeleyi, zulüm ve şirk düzenine karşı üstlenilmesi gereken İslami şahitliği sürekli erteleyici bir tavır içine girmektedirler. "Siyasal İslam" ve "Radikalizm" eleştirilerini İslami çevrelerde tartışma gündemine getirmeyi çokça seven bu kesim, hayatın öncelikli sorunlarından uzaklaşarak yaptıkları Kur'an araştırmalarıyla samimi insanların ilgilerini tevhidi bütünlükten koparmakta ve usuli meselelerle sınırlandırmaktadırlar. Anlaşılanları önemsemeyen bu tavır, ilgileri ihtilaflar üzerinde kilitleyip enerjilerin dar konularda deşarjına ve uyuşturulmasına neden olmaktadır."[3]
Kur'an'ın anlaşılması için bilinmesi gereken epey sayıda bir ilimden bahsedilmektedir. Örneğin, hicri IX. yüzyılda yaşamış tefsir usulcülerinden Ebu Abdullah el-Kafiyeci(h. vef. 879), şunları saymaktadır:
"Birincisi: Müfred lafızların konuldukları manaya, asıl itibariyle delaletlerini bilmektir. Bu da Lügat İlmidir.
İkincisi: Bazı müfred lafızların diğerleriyle olan münasebetlerini bilmektir ki bu da İştikak İlmidir.
Üçüncüsü: Yapısı ve tasrifi bakımından müfred lafızlara arız olan hükümleri bilmektir ki bu da Sarf İlmidir.
Dördüncüsü: Mananın aslına delaleti bakımından terkib itibariyle lafızlara arız olan i'rab hükümlerini bilmektir ki bu da Nahiv İlmidir.
Beşincisi: 'Mananın manası' diye tabir olunan, mananın aslı için lazım olanı ifade etme yönünden kelamın terkiblerinin özelliklerini bilmektir ki bu de Meani İlmidir.
Altıncısı: Delaletin açık veya gizli, ziyade veya noksan olmasından meydana gelen ihtilaflar bakımından kelamın terkiblerinin hususiyetlerini bilmektir ki bu da Beyan İlmidir.
Yedincisi: Manevi ve lafzi güzelliklerle sözü güzelleştirme yönlerini bilmektir ki bu da Bedi' İlmidir.
Sekizincsi: Kur'an'ın zatına taalluk eden şeyi bilmektir ki bu da Kıraat İlmidir.
Dokuzuncusu: Kur'an ayetlerinin nüzul sebeplerine taalluk eden şeyleri bilmektir. Bu bilgi, nüzul sebepleri hakkında tedvin edilmiş kitapları mütalaa ile mümkün olur.
Onuncusu: Peygamberlere ve geçmiş zamanlara ait, Kur'an surelerinin ihtiva ettiği kıssaları şerhetmektir ki bu da Asar ve Haberler İlmidir.
Onbirincisi: Hz. Peygamber'den (s.a) ve vahye şahid olan sahabeden, ittifak ve ihtilaflı olarak nakledilen, mücmeli beyan veya mübhemi tefsir eden hadislerin zikridir ki bu da Hadis ilmidir.
Onikincisi: Nasih ve mensubu, umum ve hususu, mücmel ve mübeyyeni, muhkem ve müteşabihi, zahir ve müevveli, mantuk ve mefhumu / iktiza, işaret ve delaleti, icmaı ve şer'i kıyası, kıyasın nerelerde sahih olup olmadığını bilmektir ki bu da Usul-i Fıkıh ilmidir.
Onüçüncüsü: Dinin ahkam ve adabı ile nefse, akrabaya ve reayaya ait olan üç siyaset adabını bilmektir ki bu da Fıkıh ve Ahlak ilmidir.
Ondördüncüsü: Akli delilleri, hakiki burhanları, taksim ve tahdidi, akli olanlarla za¬ruri olanlar arasındaki farkı ve bunlar gibi olan diğer şeyleri bilmektir ki bu da Nazar ve Kelam İlmidir.
Onbeşincisi: Mevhibe ilmidir. Bu öyle bir ilimdir ki Allah Teala, ilmiyle amel edenleri ve Allah'tan sakınıp ihsanda bulunanları ona varis kılar. (Kafiyeci, 1989: 52-53)" E.Tarihselcilik ve Görelilik İddialarıyla Kur'an'a Bilimsellik Zırhı içinde Saldıranlar
"Kur'an'ın muhkem hükümlerini ve evrenselliğini geçersiz kılmaya yönelen "tarihselcilik" ve "görelilik" yaklaşımları, oryantalistlerin Kur'an hakkında ve Müslümanların temel inançlarında şüphe uyandırmak üzere gündeme soktukları tartışmalardır.
Kur'ani mesajı yaşamlaştırma gayretini taşımayan bazı yerel Kur'an araştırmacıları, oryantalistlerin bilgi gücü karşısında düştükleri aşağılık duygusunun bir ürünü olarak bu tezleri çeviri-telif ağırlıklı bir çabayla Türkiye'deki Kur'an çalışmalarına ilgi duyan genç kuşağın gündemine sokmaya çalışmaktadırlar. "Türk İslam'ı", "Ilımlı İslam", "Toplumsal Uzlaşı" hedefleri için elverişlilik taşıyan ve Kur'an'ı tarihsel verilerle tanımlamaya çalışan bu çabalar, en başta Kur'an'ın sabit olan metnine, evrensel hükümler taşıyan nasslarına karşı kesin bir inançsızlık beslemektedirler.
Bu söylemin kitlesel boyutu yoktur. Ancak İngiliz emperyalizminin dostu Sir Seyyid Ahmed Han'dan bu yana geliştirilmeye çalışılan ve İslam düşmanlannca desteklenen bu çizginin en önemli hedefi, Kur'an merkezli îslami harekete ilgi duyan genç kuşağı temel değerleri konusunda şüpheye düşürmek ve bireyciliği yaygıınlaştırmaktır." Mehmet Kaya
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim)
|