Konu Başlıkları: Risâle-i Nur'da Ramazan ve Oruç
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Temmuz 2013, 11:46   Mesaj No:2

EyMeN&TaLhA

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.297
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Standart Cevap: Risâle-i Nur'da Ramazan ve Oruç

Bismillahirrahmanirrahim

İKİNCİ NÜKTE
Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukàbil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor.

O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün’im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır.

İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor.
Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.

Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, “O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in’âmıdır; Onun emrini bekliyorum” diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.
İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.
(Yirmi Dokuzuncu Mektup,İkinci Risale olan İkinci Kısım)

alıntıdır
risale haber
Alıntı ile Cevapla