Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Temmuz 2013, 23:44   Mesaj No:211

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Standart Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi

Hz Fatımanın Resuli Ekremin Huzuruna Gelmesi

Birgün Hz. Fâtıma, bir hizmet için, Resul-i ekremin huzuruna girmişti. Resulullahın mübarek nazarları kerimelerine ilişti. Evlenme çağına eriştiğini müşahede ettiler.

Ümm-i Seleme ve Selman’dan rivayet olunmuştur ki; Hz. Fâtıma bülûğ çağına erdikten sonra, Kureyşten çok kimseler istedi. Resul aleyhisselam, kimsenin sözüne iltifat etmeyip, buyurdu ki:

- Onun işi, Hak teâlânın emrine bağlıdır.

Birgün Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Sâd bin Muâz, mescidde oturup; Hz. Fâtıma’yı, Hz. Ali’den gayri herkes istedi. Kimseye iltifat olunmadı? diye konuştular. Hz. Sıddık dedi ki:

- Zannederim ki Ali’ye nasip olur. Gelin, ziyaretine gidelim ve bu meseleyi açalım. Eğer fakirliği ileri sürerse, yardımda bulunalım.

Sâd bin Muâz da dedi ki:

- Ya Eba Bekir! Sen, hep hayır yaparsın. Kalk, biz de sana arkadaş olalım.

-Beni memnun ettiniz, dedi Hz. Ebu Bekir.

Üçü birden mescidden çıkıp, Hz. Ali’nin evine gittiler. Hz. Ali, onları görünce, karşılayıp hâl ve hatırlarını sordu. Hz. Ebu Bekir şöyle sordu:

- Ya Ali! Her hayırlı işte sen öndersin ve Resul-i ekrem katında hiç kimseye nasip olmamış bir mertebedesin. Fâtıma’yı herkes talep etti. Hiç kimseye iltifat olunmadı. Sana nasip olacağını zannediyoruz. Niçin teşebbüs etmezsin?

Hz. Ali bunu işitince, mübarek gözleri yaşla doldu ve dedi ki:

- Ya Eba Bekir! Beni ziyadesiyle memnun ettiniz. Ona, benden daha fazla rağbet eden yoktur. Lâkin elimin darlığı buna mânidir.

Hz. Ebu Bekir, bunun üzerine şöyle cevap verdi:

- Böyle söyleme! Allahü teâlâ ve Resulünün yanında, dünya birşey değildir. Buna fakirlik mâni olamaz. Var, Fâtıma’yı iste!

Hz. Ali buyuruyor ki:

Resulullahın huzuruna utanarak ve sıkılarak girdim. Resulullahın bütün heybet ve vakârı üzerinde idi. Huzurunda oturdum ve konuşmaya kâdir olamadım. Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Niçin geldin, bir ihtiyacın mı var?

Sustum. Resulullah efendimiz:

- Herhâlde Fâtıma’yı istemeye geldin? buyurunca; “Evet” diyebildim.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz, Hz. Fâtıma’ya, Hz. Ali’nin kendisini istediğini duyurdu. O da sustu.

Peygamber efendimiz her ikisinin de rızasının olduğunu anlamıştı ve Ali'ye dönerek buyurdular ki:

- Fâtıma’ya mehr olarak verecek neyin var?

- Ya Resulallah! Benim hâlimi sizden iyi kimse bilmez. Bir kılıcım, bir de devem vardır. Başka bir şeyim yoktur.

Resulullah efendimiz tekrar buyurdular ki:

- Kılıcın gazaya lazımdır. Deven bineğindir. Sana verdiğim Hutamî zırhlı gömleğin nerededir, ne oldu?

- Yanımdadır.

- Onu sat ve parasını bana getir! Mihr olarak o kâfidir.

.............................

Ama bir gelin ki, Adı Fatıma
Ama bir yiğit ki, adı Haydar-ı Kerrar.
Ve bir aile oldular, Muhammed Mustafa'nın duasıyla.
Ve Medine'de küçük bir düğün ziyafeti verildi, sadece hurma ve biraz şerbet...

Küçük bir düğün ama, ama en güzel düğün.
Gelin, peygamber kızı, gelin Peygamber gelini...
Alıntı ile Cevapla