FECR Üyemizden Alıntı
Çok önemli bir sapma da menkıbelerin ve meşayihin sözlerinin teoride olmasa da pratikte hadislerin, hatta ayetlerin önüne geçirilmesi, bir menkıbe ve keramet İslam'ının oluşturulmasıdır.
Hadis ve fıkıh İmamı, Leys bin Sa'd: 'Bidat ehlinin suda yürüdüğünü görsen bile onu asla kabullenmeyeceksin' dermiş. İmam Şafii de onun bu sözünü tekrarlarmış.
Tarikatlarımızın çoğu için menkıbelerin ve kerametlerin sünnetin yerini aldığını kim inkâr edebilir! Oysa tarikat ehlinin büyükleri bile ölçüyü tam olarak ortaya koymuşlardı. Ama 'Varak-ı mihr'ü vefayı kim okur kim dinler'.
Dikkatimi çeken bir husustur ki, Türkiye'de mesela İmam Rabbanî'nin Mektubat'ına sarılan, onu adeta Kuranı Kerim'in ve sünnetin ardından en büyük kaynak olarak gören gruplar bile Rabbanî'nin çoğu söylediğine kulak tıkarlar.
Mesela İmam Rabbani der ki:
'İmana dair hakikatlerden tek birinin ortaya çıkmasını binlerce zevk, vecd ve keramete tercih ederim… Bütün tarikatların asıl hedefi iman hakikatlerinin ortaya çıkması olmalıdır…
'İslam'ın üç temel unsuru vardır: İlim, amel ve ihlas. Bu üçünü birden elde edemeyen kimse, İslam'ı anlamış olamaz. …Tesavvuf büyüklerinin elde ettikleri, tarikat ve hakikat, İslam hükümlerinin yardımcısıdır, onun sadece üçüncü unsuru olan ihlası kazanmaya yarar. Tarikata ve hakikate başvurmak, İslam'ı tamamlamak içindir. Yoksa İslam'dan başka şeyler elde etmek için değildir.
'Tasavvuf yolcularının, o yolculukta gördükleri, tattıkları, haller, vecdler, ilim ve marifetler, imrenilecek, istenilecek şeyler değildir. Hepsi, evham ve hayaller gibi gelip geçici şeylerdir…
'Hakikati göremeyen zavallılar, bu halleri ve vecdleri, bir şey sanırlar. Hep bunları arzular ve yolda kalır, vehm ve hayalden kurtulamaz, İslam'ın kemâline kavuşamazlar'.
İmam Şaranî de aynı şeyleri söyler: 'Nasıl olursa olsun, keşifle değil şeriatla beraber olun. Çünkü keşif yanıltır. Bu sebeple fıkıh kitaplarının çok mütalaa edilmesi gerekir. Oysa sufiler bunun aksini yaparlar. Tarikattan bir parıltı görür görmez fıkıh mütalaasını bırakırlar ve cahilce derler ki, bunlar bize perde oluyor'. Evet, Sünneti devreden çıkarmak, kendi anlayışını sünnet yerine koymak, ya da kendini Hz. Peygamber yerine koymak demektir. Menkıbeleri Sünnetin yerine koymak da meşayihi Peygamber yerine koymak demektir. Faruk Beşer
YENİ ŞAFAK |