üç mevsime mahkumuz biz
ondört asırlık yoldur sürdüğümüz iz
biz, hepimiz...
yaşadık birer birer o asrı
her asırda bin bır gözyası akıttık
her damlada mevsimler sakladık...
üç mevsim sakladık
ilk bahara kimsenin yüreği dayanmadı,
üç mevsime demir attık...
her susuşumuz,
her iç çekişimiz medine hasretınden oldu...
çünkü o ay parcası bizden önce dogdu...
biz üç mevsim bildik...
kış, yaz, sonbahar
bir turlu olmadı mevsim ilkbahar
kışın zemheri karanlığı bürüdü içimizi üşüdük
solugumuzdaki sıcaklıkla ısınmaya çalıştıysakta olmadı
bogucu bir fırtınaya yakalandık.
yaz mevsimi geldi kimi zaman
kavurucu bir güneş şimdide kor olup düştü bagrımıza
sustuk... susuz kaldık...
sonbahar geldigi zaman kimse duramıyordu aglamaktan
içimizin en üşüyen yanı öyle mahzun ve durgundu ki
huzun gece olsa böyle bi kadıfeliğe hayran kalırdı...
kadife bi yalnızlıktı...
hiç ilk bahar olamadık.
çiçeklerimiz açmadı yarasulallah...
güller ilk tazelıklerını sunamadı
güneş bir çığ damlasını parıldatmadı
o çiğ damlası yüreğimizde saklı
cemreler gözlerimizden düştüde
biz yinede ilk bahara, sana hasret kaldık efendım
yapraklar yeşil türküsünü fısıldayamadı kulaklarımıza
sen yurumedınkı sokaklardan
hangı yaprak aglamasın ardından.....
mutlu degılız efendım ilk baharı goremedık...
şimdi sensiz,
üç mevsime mahkum
yakarışlar ve haykırıslarka kaldık...
üç mevsime mahkum kaldık efendım...