Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Ekim 2013, 12:39   Mesaj No:3

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ankara ilitam fıkıh ders özetleri

ÜNİTE: 3

FIKHÎ MEZHEPLER VE KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

YAŞAYAN FIKIH MEZHEPLERİ

HANEFİ MEZHEBİ___________________________________________ ______

EBU HANİFE (h. 80-150 / m. 699-769)

- Asıl adı Numan b. Sabit olup Ebu Hanife onun künyesidir.
- Milliyeti belli olmasa da Arap olmadığı fakat onların arasında yaşadığı kesindir.
- Dedesi Sabit küçüklüğünde Hz. Ali’den kendisi ve nesli için bereket duâsı almıştır.
- Ebû Hanîfe tabiîndendir. Zira sahâbî Enes b. Mâlik’le görüşmüştür. Bilindiği gibi Enes b. Mâlik Basra’da vefat eden son sahâbîdir. Dört sahabiye yetişmiş olsa da onlarla görüşememiştir. Ebû Hanîfe’nin tebe-i tâbiînden olduğu da söylenmektedir.
- Ticaretle geçimlerini temin ediyor olsa da uzun düşüncelerden sonra fıkıh ilmiyle meşgul olmaya karar verir.
- Yaşı 21’i geçse de o devirde Irak’ın en ileri gelen alimi Hammad b. EbiSüleyman’ın (ö. 737m.) Kufe Camii’ndeki ders halkalarına o vefat edinceye kadar devam eder.
- Hocası ölünce o zaman 40 yaşında olan Ebu Hanife, ısrarlar üzerine onun yerine geçer ve ders halkasını devam ettirir. 30 sene içerisinde 4 bini aşkın öğrenci yetiştirir. Bunkardan en az 40’ı ictihad yeteneğine sahiptir.

Ebu Hanife’nin ders ve fetva verme yöntemi (rivayet ve ananecilerin dinleme) sema yönteminden farklı olup ders halkasında iki türlü müzakere yapılmaktaydı:
1- Öğrenciler için takip edilen düzenli fıkıh dersleri
2- Ders halkası dışından ve halktan cevabı istenen sorular (istiftâ)

Cevabı istenen mesele ortaya koyulup da ehil olanlar ictihadlarını bitirdikten sonra sıra imama gelirdi. O da meseleyi yeniden açıkladıktan sonra öğrencilerinin konu ile ilgili mütalaalarını belirterek kendi mütalaalarını, ictihadlarını ve delillerini ortaya koyduktan ve gerekli düzenlemeler yapılıp sorulara cevap verildikten sonra alınan karar, çoğunlukla delillerden tecrit edilerek son derece veciz cümlelerle bizzat imam tarafından imla edilirdi. İşte bu imla vecizeleri daha sonra ‘fıkıh kaideleri’ haline gelmiştir.

Bu ders halkalarında müslümanlığın ameller (a’mal=ef’âl) hakkındaki bütün öğretileri yeni baştan teker teker gözden geçirilerek incelenmiş ve düzenlenmiştir. Ders halkalarında karara bağlanarak tespit edilen konular onun öğrencisi İmam Muhammed tarafından tedvin edilmiş ve ‘Zâhiru’r- Rivaye’ adlı eserde toplanmıştır.

Görüldüğü gibi Ebu Hanife’nin derslerinde bir yandan fıkhın eski olaylara verdiği cevaplar takrir edilirken bir yandan da yeni karşılaşılan olayların (mesail-i nâzile=nevâzil) hükümleri de aranırdı. Ebu Hanife’ye kadar geleceğin farazî meselelerine karışılmadığı halde o bunu ilmî bir zorunluluk olarak kabul etmiştir.

Ebu Hanife bir meselenin çözümü hakkında Kur’an’da bir şey bulamazsa sünnete yönelir ve belki de esaslarını hocasından aldığı kendine has bir yöntemi ile çözmeye çalışırdı. O İslam’ın esas ve asıllarına uymayan ‘haber-i vahid’i reddettiği için itiraz ve ithamla karşılaşmıştır.

Ebu Hanife, Kitap ve Sünnet’te (ve sünnet olması muhtemel olan sahabi fetva ve kazalarında) bir kaynak bulamadığında ‘kıyas’ ve ‘istihsan’a başvururdu ve bunu öğrencilerine de öğretmişti. Ayrıca ‘icma’ yı da fıkhen şeriatın kaynaklarından birisi saymaktaydı. (İcma: Müslüman toplumun veya bir devir ve bölgedeki ictihad ehli ve teşrî’ işleri ile ilgili ‘ehlu’l- hall ve’l-akd’in bir hükmün üzerinde ittifak etmesidir.)

Ebu Hanife’nin vefatından sonra öğrencileri, mezhebin tasnif ve tedvin işini de ele almışlardır: Şöyle ki;
O zaman genç olan Muhammed eş- Şeybani, 7-8 yıl Ebu Yusuf’un derslerine devam eder ve ayrıca Medine’de İmam Malik’in de derslerini de üç seneden fazla takip ettikten sonra Ebu Yusuf’un ‘kâdi’l- kudât’ görevini kabul ettikten sonra Ebu hanife’nin tarzı üzere ders halkaları açmıştır.
İmam Muhammed sırasıyla el-Asl, el- Câmiu’s- Sagîr, el-Câmiu’l Kebir, ez-Ziyâdât ve es-Siyer’ul Kebir adlı eserini yazmıştır. Bu eserler ‘Zahiru’r Rivaye’ adıyla bilinen Hanefi mezhebinin ana kaynakları olarak bilinmektedir.

İmâm Ebû Hanîfe’nin Eserleri:

1. el-Fıkhu’l-Ekber (Kendisine ait olduğu hemen hemen kesin olan eseridir.)
2. el-Fıkhu’l-Ebsat
3. Kitâbu’l-Âlim ve’l-Müteallim
4. Kitâbu’r-Risâle
5. el-Vasiyye
6. el-Kasîdetü’n-Nu’mâniyye
7. Ma’rifetu’l-Mezâhib
8. Müsnedü’l-İmâm Ebî Hanîfe

Ebû Hanîfe’nin Önde Gelen Öğrencileri

a. Ebû Yûsuf (113h.-183h.)

Fakih, alim bir kimse idi. Hafız idi. Çok hadis ezberlemesine rağmen (ki hadisçiler onu ‘muhaddis’ olarak kabul eder) Ebu Hanife’nin görüşlerini benimsemiştir. Malik b. Enes ile Medine’de görüşmüştür. Bu sebeple ehl-i hadis ile ehl-i re’y ekolünü karşılaştırma ve birbirine yakınlaştırma özelliğine sahiptir. Hanefî mezhebi ile ilgili ilk kitap tedvin eden Ebû Yûsuf’tur. Kâdi’l-kudâtlıkgörevini üstlenen ilk fakîhtir.
Meşhur eseri el-Harâc’ı Harûn er-Reşîd’e devlet ve raiyye konusunda tavsiyede bulunmak amacıyla yazmıştır.

Eserleri:

“el-Harâc”, “el-Mehâric fi’l-Hiyeli’ş Şer’iyye”, “er-Redd alâ Siyeri’l-Evzâî”dir.

b. Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybânî

Kûfe’de yetişti. Züfer, Mâlik, Evzâî ve Sevrî’ye öğrenci oldu. Ebû Hanîfe’ye de öğrenci olup fıkhı ondan öğrendi. Ancak Ebû Hanîfe’nin vefatı nedeniyle onun yanında fazla kalamadı. Kûfe alimlerine ve Ebû Yûsuf’a öğrenci oldu.
Medine’de Mâlik b. Enes’ten hadis öğrendi; onun el-Muvatta’ adlı eserini rivayet etti.

Eserleri

1. el-Asl (el-Mebsût olarak bilinir)
2. el-Câmiu’s-Sağîr (bin beş yüzden fazla fıkhî mesele yer almaktadır.)
3. el-Câmiu’l-Kebîr
4. ‘es-Siyerü’s-Sağîr’ ve ‘es-Siyerü’l-Kebîr’: İslâm devletler hukuku ile ilgili olup Serahsî (ö.490h.) bunlardan es-Siyerü’l-Kebîr’i şerh etmiştir.
5. Kitâbu’z-Ziyâdât
6. Kitâbu Ziyâdeti’z-Ziyâdât (Muhammed eş-Şeybânî’nin bu iki kitabı, el-Câmiu’l- Kebîr’i yazdıktan sonra ondaki bazı meseleleri tamamlamak amacıyla yazmıştır.)

Bu altı kitap Hanefî mezhebinde, tevatür derecesinde nakledildiği ve şöhret bulduğundan, Zâhirü’r-Rivâyediye bilinmektedir. Zâhirü’r-Rivâye adı verilen bu altı kitabın dışındaki eserlerin de, âhâd (haber-i vâhid) yoluyla nakledildiği için Gayru Zâhiri’r-Rivâyediye isim verilmektedir.
Bu eserleri şunlardır:
- Ruk’iyyat (Irak’ta Ruka kadılığı görevini sürdürürken karşılaştığı fıkhi meseleleri ele almaktadır)
- el-Keysaniyyât (kendisinden Şuayb b. Süleyman el-Keysâni’nin rivayet ettiği meseleleri içermektedir.
- el-Cürcaniyyat
- el-Haruniyyat
- Kitâbu’l-Hiyel ve’l-Mehâric

Hadis rivayeti ağırlıklı eserleri:
el-Âsâr, el- Muvatta ile el-Hucce fi’l İhticac elâ Ehl’il Medine’dir.

Hakim eş-Şehid el-Mervezî’nin yazdığı ‘el-Kâfi’ adlı eseri Zahiru’r Rivaye’nin özetidir. Serahsi de ‘el-Kâfi’ adlı eseri esas alarak 30 ciltlik el-Mebsut adlı eseri yazmıştır. (Bu şerh gibi gözükse de aslında bir hanefi fıkıh eseridir.)

Ebû Yûsuf ve Muhammed eş-Şeybânî’nin İctihâdlarının Hanefi Fıkhına Etkisi

Onların öğrenciliği Ebu Hanife’nin hüküm çıkarırken (istinbat), ictihad yaparken ya da fetva verirken kullandığı yöntemin esaslarına ve kurallarına uyma noktasındadır. Fakat hocalarına karşı fikrî bağımsızlığa sahip idiler. Nitekim Hanefî mezhebi ile ilgili kaynaklar incelendiğinde, Ebû Yûsuf ile Muhammed eş Şeybânî’nin, hocaları Ebû Hanîfe’nin görüşlerine bir çok konularda katılmadıkları görülecektir. Yoksa Ebu Hanife ne derse onlar da onu söyleyen mukallid kimseler değildi.
Ebû Hanîfe’nin öğrencileri “hanefî fıkhının düzenlenmesinde” Ebû Hanîfe’nin istinbât yöntemini benimsemişlerdir. Bununla beraber Hanefi fıkıhçılar, fıkhi meseleleri üç kısma ayırmışlardır:
1- el-Usül (Zahiru’r Rivaye eserlerin içerdiği konular)
2- en-Nevadir (Gayru Zahiri’r Rivaye eserlerin çıkardığı konular)
3- al- Fetâvâ (Ebu Hanife’nin görüşünün bulunmadığı, Hanefi usül ve esaslarına dayanarak tahric edilmiş fetvalar olup bu yöntemle yazılan ilk eser Ebu’l Leys es-Semerkandi’nin ‘en-Nevazil’ adlı eseridir.)

Ebû Hanîfe’nin Kişiliğinin Oluşumuna Etki Eden Faktörler

Sağlam ve parlak bir kişiliğe sahip olan Ebu Hanife’nin kişiliğinin oluşumunda;
• Yaratılışından gelen kişisel özellikler.
• Karşılaştığı ve etkilendiği hocaların kendisine çizdikleri yol, onun da fıkıh alanında bu yolu izlemesi.
• Yaşadığı özel hayat ve toplumla sıkı ilişkisi sonucunda elde ettiği tecrübeler.

Ebû Hanîfe’nin fıkhî düşüncesinin oluşumuna etki eden faktörler:

Çevre: Çevre karşılaşılan problemlerin çözümü ve yaşanan olayların hukuki açıdan değerlendirilmesi zorunluluğu bakımdan etkili olmuştur.
Yapılan ilmî münakaşalar. (Daha çok kaza- kader ve iman konularında)

Kûfe medresesinde yaklaşık on sekiz yıl hocası Hammâd b. Ebî Süleymân’dan ders almıştır. Bu medresenin kendine has bir özelliği vardır. Sahâbîlerden İbn Mes’ûd bu ekoldendi.

Hanefî Mezhebinin Kaynakları / Esasları

Ebu Hanife’nin hüküm çıkarılmasında diğerlerinden farklı olarak izlediği yol;
istihsan ve kıyas yöntemini diğerlerine göre fazla kullanmasıydı.
İmâm Ebû Hanîfe bir haberin kabul edilebilmesi için, haberin ‘sika raviler’in rivayet ettiği meşhûr bir haber olmasını, rivayet eden ravînin bu rivâyetin aksine amel etmemesini şart koşmaktadır.
Zarûret söz konusu olduğunda kıyası ve eseri (rivâyet edilen haberi) terk edip genel ilkeyi ön plana çıkarmaktadır. Ya da tercih edilen başka bir kıyas sebebiyle kıyası terk etmektedir ki buna “istihsân” denmektedir.
Aslında her müctehid kıyas ve istihsan yöntemini ‘istislah’ gibi farklı isimlendirerek kullanmışlardır.

Ebû Hanîfe’nin Hüküm Çıkarırken Kullandığı Kaynaklar:

1. Kur’ân.
2. Sünnet. (Ancak âhâd haberle amel etme konusunda onun kendisine özgü bir yöntemi vardır.)
3. İcmâ’. (Sarih icmâ’ı kesin bir delil olarak kabul ederken sükutî icmâ’ı ise zanni bir delil olarak kabul etmiştir.)
4. Sahâbe kavli: Re’ye yer olmayan konularda Ebû Hanîfe, sahabî kavli ile amel etmiştir.
5. Kıyâs.
6. İstihsân: Esasında Ebû Hanîfe, sadece istihsânı yöntem olarak kullanmamış olmasına rağmen, istihsânı yöntem olarak en çok kullanan kimse olarak kabul edilmektedir.
7. Örf (Ancak örf kıyas ile çatışırsa ‘sahih örf’ü tercih etmiştir.)
8. Mesâlih-i mürsele, istishâb.

Hanefî Fıkhının Karakteristik Özellikleri

İbâdetlerde ve muâmelatta kolaylaştırmayı esas almıştır.
Verdiği hükümlerde Kur’ân’ın tavsiyesine uyarak hep fakîr ve zayıfın yanında yer almıştır.
Mümkün olduğunca insanların tasarruflarını geçerli saymaya gayret göstermiştir.
İnsana ve insan hürriyetine saygı göstermiştir.
• İmamın şahsında tecelli eden devlet hakimiyetine riayeti ve devleti temsil etmekte olan imama itaati gözetmiştir.
• Farazi fıkha yer vererek sonrakilere fıkhi bir servet (çözülmüş meseleler) bırakmıştır.

MÂLİKÎ MEZHEBÎ___________________________________________ ______

İMAM MALİK (ö.179h. - 795m.)

İlim tahsiline başladığı 17 yaşından itibaren 85 yaşına kadar ömrünü Medine’de insanlara dini öğretmek ve onların problemlerini çözmek için gayret göstermiştir.

İmam Mâlik, İbn Ömer’in fetvâlarını Nâfi’den öğrenmiştir. Bilindiği gibi Abdullah b. Ömer’in Sünnet’in ışığında hüküm istinbâtı konusunda önemli bir yeri vardır.
Mâlik b. Enes, Hicaz’ın imâmı olarak kabul edilmiştir. Medîne ehlinin fıkhı ona ve yedi imâma dayanmaktadır.
Aynı şekilde Ebû Hanîfe de Irâk’ın imâmı olarak kabul edilmiştir. Kûfe ehlinin fıkhı (fıkh-ı ehl-i Kûfe) onun ve altı fakîhin görüşlerine dayanmaktadır.

İmam Malik’in Eserleri

Muvatta’ İmam Malik’in kırk yıla yakın bir sürede bizzat kendisinin yazmış olduğu ve okuttuğu bir kitap olup Zeyd b. Ali Zeyne’l Âbidîn’in ‘Mecmuul Fıkhîl Kebir’ isimli kitabından sonra bize ulaşan ilk kitaptır.
Muvatta’ dışında da çeşitli telif risaleleri vardır.

İmâm Mâlik’in Önde Gelen Öğrencileri

Mezhebin yayılmasında emeği geçen öğrencileri ikiye ayırabiliriz:

- Mısır’lı öğrencileri: Bunları Abdurrahman b. el-Kâsım, Abdullah b. Vehb, Eşheb b. Abdilazîz, Abdurrahman b. el-Hakem, Esbağ b. el-Ferec el-Emevî,
- Kuzey (Doğu) Afrika’lı öğrencileri: Esed b. el-Furât, Sehnûn et-Tenûhî, Abdülmelik b. Habîb.
Mâlikî mezhebinin kaynaklarını şöyle sıralayabiliriz:

1- Kur’ân,
2- Sünnet (Haber-i vahid’i ifrata kaçmadan delil olarak kullanmıştır. Ebu Hanife ise bazen kullanmıştır.)
3- İcmâ’,
4- Kıyâs,
5- İstihsan (Bunu kabul etse de Ebu Hanife kadar yaygın kullanmamıştır.)
6- İstishâb (aksine bir delil olmadıkça bir şeyin hali üzere devam etmesi),
7- El-mesâlihü’l-mürsele (fazlaca kullanmıştır),
8- Seddu’z-zerâi’ (bu konuda da diğerlerinden ayrı olup bununla çok hüküm vermiştir),
9- Örf (fazla başvurmamıştır)
10- Sahâbî kavli (Özellikle yedi fakih’in fıkhını esas almış ve sünnet olarak telakki etmiştir)

İmam Malik’in Hadislerden yararlanma / Hüküm Çıkarma Yolları

İmam malik hadisleri onlardan amel edilebilmesi için hüküm istinbatı amacıyla rivayet etmiştir. O, hadisi rivayet eder, arkasından Hz. Peygamber’in bu hadisten neyin yapılmasını istediğini, bu hadisi hangi amaçla söylediğini zikrederek hadisin fıkhi yönünü de açıklar.
Re’y ile hüküm verme konusunda Ebu Hanife kadar rahat hareket edemez ve şunu söyler: “Bir konuda Hz. Peygamber’in hadisi varsa, ya da O’nun sahabilerinin ve tabiînin görüşü varsa ben bunun dışına çıkmam.”

Mâlikî Mezhebinin Karakteristik Özellikleri

Mâlikî usûlünün, elastiki özelliğe sahip olması.
İster kıyas, ister istihsân, ister maslahat-ı mürsele ister sedd-i zerîa, hangi yolla olursa olsun maslahatı delil olarak kullanması.
• Fıkhın asıl gayesinin tespitinde ve uygulanmasında sahabilerin fetvaları ve verdikleri hükümlere dayanması.
• Bu fıkhı benimseyenlerin aklı kullanmaları, ufuklarının geniş olması ve ilkelerinin elastiki olması bu mezhebin yayılmasını sağlamıştır.

ŞAFİÎ MEZHEBİ___________________________________________ __________

İMAM ŞAFİÎ (150h. - 204h.)

Hz. Peygamber ile uzaktan akrabalığı vardır. Mekke’de Müslim ez-Zenci ve Sufyan b. Uyeyne’den hadis ve fıkıh tahsil etmiştir. 20 yaşında Medine’ye gitmiş ve İmam Malik vefat edinceye kadar ondan fıkıh öğrenmiştir.
Halife Harun Reşid’in sunduğu fırsat ile tartıştığı İmâm Muhammed’den Irâk fıkhını öğrenerek, şahsında Irâk ve Hicâz fıkhını birleştirmiştir.
Ehl-i hadis ile ehl-i re’yin ortası diyebileceğimiz nitelikte bir mezhebin doğuşunu hazırlamıştır. Er-Risâle adlı eserinde daha önce belirlenmeyen fıkhın usûl ve esaslarını belirlemiştir.

İmam Şafiî’nin Hüküm Verirken Başvurduğu Kaynaklar

Asıl kaynaklar Kur’an ve sünnet olup orada bir hüküm bulamazsa Kur’an ve sünnette bulunan benzer bir hükme kıyas yapılır.Hz. peygamber’e isnadı açık olan bir hadis ile hüküm verilir. İcma haber-i vahid’den önce gelir. Şafii, sahih sünneti neredeyse Kur’an gibi görür.
İmam Şafii’nin hayatını fıkhi açıdan üçe ayırabiliriz:
Mekke Dönemi (9 sene), Bağdat Dönemi (3 sene) ve Mısır Dönemi (4 sene olup Usül-i Fıkıh ile ilgili er Risale adlı eserini burada yazmıştır.)
İmâm Şafiî’nin ilmî hayatını eski dönem (Irâk’ta geçirdiği dönem) ile yeni dönem (Mısır’da geçirdiği dönem) olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Mısır’a yerleştikten sonra Iraktaki görüşlerinin çoğundan vazgeçmiştir. Eski görüşlerine el-kavlu’l-kadîm, Mısırdaki yeni görüşlerine ise el-kavlu’l-cedîdadını vermiştir.

İmâm Şâfiî’nin Eserleri

Onun günümüze intikal eden eserleri öğrencisi er-Rabi’ b. Süleyman tarafından rivayet edilmiştir.
1. er-Risâle (usûl-i fıkh)
2. el-Umm (furû-i fıkh)
3. Ahkâmu’l-Kur’ân (Beyhakî tarafından bir araya getirilen ahkâm ayetleri ile ilgili Şafiî’nin açıklamalarını içermektedir.)
4. Kitâbu Cimâ’ul-İlm.
5. Kitâbu İhtilâfi’l-Hadîs
6. Kitâbu İbtâli’l-İstihsân
7. Kitâbu’r-Redd alâ Muhammed b. el-Hasen
8. Ahkâmu’t-Tedbîr
9. el-Mükâteb



İmâm Şâfiî’nin Önde Gelen Öğrencileri

Eski görüşlerini nakleden öğrencileri;
ez-Za’ferâni, Ebû Sevr, Ahmed b. Hanbel, Ahmed b. Ömer, İbrâhim b. Hâlid ve el-Kerâbîsî’dir.
Yeni görüşlerini nakleden öğrencileri ise;
el-Müzenî, er-Rabî’ b. Süleymân el- Cîzî, er-Rabî’ b. Süleyman el-Murâdî, el-Buveytî, Hermele ve Yûnus b. Abd el-A’lâ’dır.

İmâm Şâfiî’nin hüküm çıkarırken kullandığı kaynaklar şunlardır:

Kitâb, Sünnet, İcmâ’, Sahâbî kavli, Kıyâs, İstishâb ve Örf.

Şâfiî Fıkhının Karakteristik Özellikleri

Şafiî fıkhı, ehl-i hadis ve ehl-i re’y fıkhının ortasında bir özellik arz etmektedir.
• Hadisleri ve yardımcı kaynakları delil olarak kullanmada kendine göre bir sınır çizmiştir.
Şâfiî’ye göre, Kur’ân ve Sünnet’teki bir nassın anlaşılmasında, nassın zâhiriyle amel edilmesi gerektiği bunun ötesine gidilmemesi gerekmektedir.
• Usülü, nazari ve tatbiki bir esasa dayanır. Farazi fıkha değil de yaşanan gerçek olaylara göre hüküm verir.
• Bir konuda birden çok görüşe rastlanabilmektedir.

HANBELÎ MEZHEBİ___________________________________________ _______

Ahmed b. Hanbel (164-247h. / 780-855m)

Bağdat’ta doğmuştur. Hem Bağdat’ta hem de tahsil amacıyla gittiği Irak, Suriye, Hicaz ve Yemen’de bütün mesaisini hadis incelemelerine ayırmıştır. İlim ve takvası, etrafında büyük bir öğrenci grubunun oluşmasına neden olmuştur.
İmam Şafii Mısır’a gidinceye kadar onun yakın arkadaşı ve öğrencisi olmuştur. Daha sonra bağımsız bir müctehid olmuş, buna ilave olarak Buhari ve Müslim’in kendisinden rivayet ettiği bir hadis imamı olmuştur.
İbn Hanbel kendine özgü bir fıkıh sistemi kurmamıştır. Ancak öğrencilerinin fıkıh ile ilgili meselelere verdiği cevaplar onun fıkhi görüşlerini yansıtmaktadır. Onun fıkıh ile ilgili görüşleri, öğrencisi Salih ve Harb tarafında toplanarak el Fetâvâ adıyla tedvin edilmiştir.
Ehl-i hadîsten olduğu için İbn Hanbel, ancak zaruret halinde re’ye cevaz vermektedir. Mümkün olan normal hallerde fıkhî hükümlerin doğrudan doğruya hadislerden çıkarılması gerektiği görüşündedir. Bidatlere karşı oluşu taraftarlarında hoşgörü eksikliği (müsamahasızlık) oluşturmuştur.
Hanbeli mezhebinin günümüzde taraftarı oldukça az olsa da hicri 8. asra kadar geniş bir coğrafyaya yayılmasında bu mezhebi diğerlerine karşı savunan İbn Teymiye’nin büyük rolü olmuştur. (İbn Teymiye’nin bu gayretleri 18. y.y.’da ortaya çıkacak olan ‘Vehhabilik’ üzerinde etkisi olmuştur.)

Ahmed b. Hanbel’in Eserleri

- el-Müsned: İbn Hanbel’in eserlerinden en önemlisi olup oğlu Abdullah tarafından verdiği derslerden toplanan ve ilavelerle 29 bin hadis içeren bir eseridir.
- Kitâbu’z-Zühd:Bu eserine oğlu ilavelerde bulunmuştur.
- Kitâbu’s-Salât ve mâ Yelzem fîhâ:Namaz hakkındaki eseri.
- Kitâbu’l-Vera’ ve’l-İlm,
- Kitâbu’l-Eşribe,
- er-Radd ale’z-Zenâdika ve’l-Cehmiyye fîmâ Şekkat fîhî min Müteşâbihi’l-Kur’ân,
- Kitabu Tâati’r-Rasûl
- Kitâbu’s-Sünne adlı dinî inanç ve düşüncelerini açıkladığı eseri vardır.

Ahmed b. Hanbel’in Önde Gelen Öğrencileri ve Hanbelî Mezhebinin Önemli Fakîhleri

En meşhûr öğrencileri;
- Salih b. Ahmed b. Hanbel (Ahmed b. Hanbel’in en büyük oğlu),
- Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (Ahmed b. Hanbel’in oğullarından bir diğeridir. Babasından el-Müsned’i rivayet etmiştir.)
- İbrâhîm b. İshâk el-Harbî,
- Ahmed b. Muhammed b. Hârûn Ebû Bekr el-Hallâl,
- Ömer b. el-Huseyn el-Hırakî’dir.

Ahmed b. Hanbel’in hüküm çıkarırken kullandığı kaynaklar şunlardır:

Nasslar, sahâbenin fetvâları, mürsel ve zayıf hadis, kıyâs.
Ahmed b. Hanbel’in, bu kaynakların dışında istishâb, mesâlih-i mürsele ve sedd-i zerâi’i de kaynak olarak kullandığı Hanbelî usûl kitaplarında belirtilmektedir.

Hanbelî Fıkhının Karakteristik Özellikleri

Ahmed b. Hanbel’in fetvaları, hadislere, haberlere, selef-i salihînin rivayetlerine ve uygulamalarına dayanmaktadır.
Gerçekleşmemiş olaylar hakkında (iftirâdât) fetva vermekten kaçınırdı.
• Hüküm verirken önce hadislere dayanması onun fıkıh anlayışını onun fıkh anlayışını toplumdan ve günlük hayattan uzaklaştıramamıştır.
Ahmed b. Hanbel nasslarda ya da eserlerde mevcut bir hüküm bulamazsa “maslahat” a dayanarak fetva verirdi.

Hanbelî mezhebinin özellikle 7.h. asırda yayılmasında iki büyük alim İbn Teymiyye ile öğrencisi İbn Kayyım el-Cevziyye’nin büyük katkısı olmuştur.

İbn Teymiyye (661-728 h.)

Dört mezhebin mantığını iyi kavramış, onları birbirleriyle iyi karşılaştırmıştır. Bir çok alimin tepkisini çekse de ‘bir anda üç talakın gerekmeyeceği’ görüşü ile şöhret bulmuştur.

Eserlerinden bazıları:

Es-Siyasetu’ş-Şer’iye fî islahi’r Râî ve’r-Raiye
El-Hisbe fi’l İslam
Meâricu’l-Vusul ilâ Ma’rifet’il-Usûl

İbn Teymiye’nin hüküm çıkarırken izlediği yöntem:

- Akla sonsuz bir şekilde güvenmez fakat aklı ihmal de etmezdi.
- İnsanların isimlerine tabi olmaz, Kur’an’a, Sünnet’e ve selefin eserlerine dayanmayan sözü kabul etmezdi.
- Belli bir düşünceye saplanıp kalmazdı.

İbn Kayyim el-Cevziyye (691-751)

İbn teymiyye’nin öğrencisi olup onun yöntemini kullanmış fakat kendisine özgü bağımsız bir yöntem de geliştirmiştir.

Eserleri:

- İ’lamu’l Muvakıîn an Rabbil Alemin
- Zâdu’l Meâd
- Et-Turûku’l-Hükmiyye fi’s Siyaseti’ş-Şer’iyye

İbn Kayyim el-Cevziyye’nin hüküm çıkarırken izlediği yöntem:

- Akli ve nakli delilleri oldukça çok kullanmaktadır.
- Bir konuda fakih görüşlerinin en isabetli olanını seçer
- Önce kendi delillerini sunarak karşı görüşleri belirtir ve bunları çürütür.
- Sünnet Kur’an’da olmayan bişr hükmü koyabilir.
- Belli bir mezhebe bağlı değildir. Hedeflerinin temel noktası; ictihada teşvik ve taklidden uzaklaşmadır.

ZAHİRİYYE MEZHEBİ___________________________________________ _____

Dâvud ez-Zahirî (202-270h.)

Dâvud ez- Zahirî olarak bilinen Ebu Süleyman Davud b. Ali Bağdat’ta doğmuş, İsfahan’da yaşamıştır. Zahirî mezhebinin kurucusudur. Şâfiî’nin öğrencilerinden fıkıh öğrenmiştir. Re’y’e ve kıyasa karşı olduğu için Hanefi’nin de muhalifiydi.
Dâvud ez-Zâhirî, mezhebini Kitap ve Sünnet’in zahiri ile amel etme esasına dayandırmıştır. (Sahâbenin icmâ’ı dışında icmâ’ kabul etmemektedir) Ona göre Kitap ve Sünnetin naslarında her problemin çözümü vardır.

İbn Hazm ez-Zahirî (384-456 h.)

Dâvud ez- Zahirî’nin mezhebini kabul edip benimseyen Zahiri mezhebinin gerçek kurucusudur.
Ali b. Ahmed b. Hazm ez-Zâhirî Endülüs’te, Kurtuba’da doğmuştur. Önce Endülüs’te yaygın olan Mâlikî mezhebine yönelmiş, daha sonra Şâfiî mezhebini incelemiş, daha sonra nasslara bağlılığı, kıyası batıl sayması sebebiyle Davûd ez-Zâhirî’ye yönelmiştir.

Zâhirî Mezhebinin Karakteristik Özellikleri

Zahirî mezhebi, genel anlamda nassların, özel anlamda hadis fıkhıdır.
Hüküm istinbâtında sınırlı kaynakları kabul etmesi, kıyasla amel etmeyi reddetmesi, sahâbenin dışındaki icmâ’ı ve diğer yardımcı kaynakları kabul etmemesi, insanların çözüm bekleyen problemlerin çoğunda sıkıntı ve zorluklara sebep olmuştur.
• Zahiriler, Hanbeliler’in aksine nas ve icma ile sabit olmayan her akdin ve şartın batıl olduğu görüşündedir.






İMAMİYYE (CA’FERİYYE; İSNA AŞERİYYE) MEZHEBİ____________________

İMAM CAFER es SADIK (80-148 h.)

Ebû Abdillah Ca’fer es-Sâdık İmâmiyye (isnâ aşeriyye) şiasının imâmlarının en büyüğü olarak kabul edilir. İmâmiyye şiası, kendisine özgü yöntemi, kendisine has özellikleri ve fıkıh anlayışı olan şia fırkalarının en büyüğüdür.

İmamiyye Şiasının hüküm çıkarırken kullandığı kaynaklar şunlardır:

- Kur’an
- Sünnet (Hz. Peygamber ve masum imamlardan sadır olan emirler, nehiyler, onların fiilleri ve takrirlerini içine alan sünnettir.)
- İcma’: İslam hukukçularının tamamının üzerinde ittifak ettiği bir fetva ile amel etmek vaciptir. Çünkü diğer mezhepler gibi “müslümanlar hata üzerinde birleşmezler” ilkesini kaul etmişlerdir.
- Akıl: Nassın ve İcma’ın olmadığı konularda kullanılır.

İmâmiyye Fıkhının Karakteristik Özellikleri

İmâmiyye kelimesi, tek bir fıkıh anlayışını ifade etmez. Çünkü İmâmiyye “ahbâriyyûn”, “usûliyyûn” diye ikiye ayrılmaktadır ve her birinin kendine has yöntemleri vardır.
Ahbâriyyûn’a göre;
- İmamlar masum olduğu için onların sözleri Şarinin nasları konumundadır. İctihad ve re’y ile hüküm çıkarılamaz ancak masum imamın bildirmesiyle hüküm verilebilir.
- Kendi muhaddislerine güvenirler. (el-Kuleyni, es-Saduk ve et-Tusi)

Usûliyyûn’a göre;
Kendilerinin olan dört hadis kitabındaki hadislere güvenilmemesi gerektiğini
bunların senetlerinin kritik edilmesinin şart olduğunu söylerler.

Ahbâriyyûn”, ile “Usûliyyûn” yöntem açısından iki noktada birbirinden ayrılırlar:
- el- Ahbariyyün ‘kütüb-i erbaa’daki haberleri hiçbir ayrıma tabi tutmadan kat’i kabul edip bunlarla amel eder, el-Usüliyyün ise emir ve nehyin teklif edildiğini bildiren bir delil olmadıkça berâet ve ibâha olduğu kanaatindedirler.
- el-Ahbariyyün masum imamları taklid ederler, kitaplarda herhangi bir nas bulamazlarsa ictihad yapmazlar. El-Usüliyyün ise aksi görüşte olup bu kitaplarda yer alan haberlerin yetersizliği sebebiyle zaruret olarak gördükleri ictihadın yapılması kanaatindedirler.

Bu iki fırka da genel olarak bütün imâmların, özel olarak da Cafer-i Sadık ve babasının sözlerinin hüccet (delil) olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
Gayri menkullere kadınları mirasçı yapmamak ve mut’a nikahını kabul etmek İmamiyye’nin karakteristik özellikleri arasındadır.
Hicri 3. asırdan sonra gelişmeye başlayan İmâmiyye’nin ictihâda yer verdiği için esnek ve hareketli bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Zira onlara göre, yaşayan problemlerin çözümü, ölmüş müctehidlerin ictihâdlarıyla çözülemez. Problemleri çözecek olan müctehidin yaşıyor olması gerekmektedir.

İMAM ZEYD (80-122h.)______________________________________________

Zeydî fıkhı, sadece İmâm Zeyd’in fıkhı değildir. Zeydî fıkhı, İmâm Zeyd’in fıkhı ile kendisinden sonra ehl-i beytin ileri gelenlerinden olup kendi mezhebini benimseyen öğrencilerinin fıkıh anlayışının mezcedilmesinden doğmuştur.

İmam Zeyd’in hüküm çıkarırken kullandığı kaynaklar şunlardır:

Kitap, Sünnet ve İcma’

Zeydî Fıkhının Karakteristik Özellikleri

İmam Zeyd, fıkıh anlayışını hadis ve re’ye dayandırmaktadır.
Diğer fakihlerin aksine, Zeydî mezhebinin fakihleri, kendi mezheplerinin mantığıyla ters düşmeyen, kendi görüşlerine uygun olan diğer mezheplerin görüşlerini de kabul etmektedirler.
İctihâd kapısının açık olduğu, olayları takip etmenin ve şerîatın ruhuna uygun şekilde yeni karşılaşılan olaylara hemen çözüm getirilmesi gerektiği görüşündedirler.

İmâm Zeyd’in en Meşhur Öğrencileri

- Haşim b. İbrahim er-Ressî
- Hâdî Yahyâ b. el-Huseyn b. el-Kâsım (Torunu)
- el-Hasen b. Ali
- Ahmed b. Yahyâ el-Murtedâ’dır.

Zeydiler’in diğer şia fırkalarına karşı olduğu noktalar:

- İcma ve kıyası fıkhın ikinci kaynağı olarak kabul ederek,İmamiyye’ye muhaliftirler.
- Cenazedeki tekbirlerin beş olduğu görüşündedirler.
- Gayr-i müslimlerin kestiğinin yenmeyeceği görüşüncedirler.
- Ehl-i kitapla evlenmenin haram olduğu görüşündedirler.
- Mut’a nikahını caiz görmezler.
- Mest üzerine meshetmeyi kabul etmezler.

İSMÂİLİYYE MEZHEBİ___________________________________________ ___

Şia’nın bir koludur. Mezhep imâmı Ca’fer-i Sâdık’ın oğlu İsmail’e nispetle İsmâiliyye adını almıştır. İmâmiyye ile aralarındaki ihtilaf, imâmetin intikali ile ilgilidir. İmâmiyye, imâmeti, Ca’fer’den sonra oğluna intikal ettirirken, İsmâilîler imâmetin İsmail’e geçtiği kanaatindedirler.
İsmaililer bugün ikiye ayrılmış durumdadırlar: Doğudakilerinmerkezi Pakistan, olup batıda olanlar ise Güney Arabistan ve Halic bölgesindedir. (Suriye’de de dağlık bölgelerde vardır)

İBADİYYE (HARİCİLİK) MEZHEBİ_____________________________________

İmâm Câbir el-İbâdî (21-93 h.)

Mezhebin ilk kurucusu olup aslen Umman’lıdır ve tabiinin önde gelenlerindendir. Basra’da yaşamış, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Enes b. Malik gibi sahabenin ileri gelenlerini tanımıştır.
İbâdiyye mezhebi harici fırkalarından biridir. Düşünce ve fıkhî görüşleri açısındanCumhur’a (fakihlerin çoğunluğu) en yakın ve mutedil olan fırkadır.
Bu mezhep, Abdullah b. İbâdî et-Temîmî’ye nispet edilerek “ibâdiyye” diye meşhur olmuştur. Bu mezhebin esaslarını vaz’eden ve kaynaklarını tedvin eden de odur.

İbâdiyye’nin Hüküm İstinbâtında Kullandığı Kaynaklar

İbâdiyye de, diğer meşhur mezheplerin kullandıkları kaynakları kullanmıştır:
Kitap, Sünnet, İcmâ’, Kıyas, İstıshâb, Mesâlih-i Mürsele ve İstihsân, İbadiyye’nin de kullandığı kaynaklardır.
En meşhur fıkıhçıları Muhammed b. Yusuf b. Utufeyyiş’tir.

İbâdiyye Mezhebinin Karakteristik Özellikleri

1. Büyük günah işleyenleri tekfir (kâfir saymak) ederler.
2. Zulmeden imâma (devlet başkanına) karşı isyanı vacip kabul ederler.
3. Hilafetin, müslümanların seçtiği kimsenin hakkı olduğunu kabul ederler. (Kureyşli olup olmaması ferketmez. Bunu ‘La hukme illa lillah’ -Hükmetmek sadece Allah’a aittir-ayetine dayandırırlar.)
4. Haricîler, amelin imandan bir cüz olduğunu kabul ederler.
5. Haricîler, muhsan (başından sahih bir nikah evliliği geçmiş kimse) olan kimsenin recmedilemeyeceği (taşlanarak öldürme) görüşündedirler. Nur Suresi’ndeki ‘celd’ ayetini hem bekar hem de erkekleri kapsadığı kanaatindedirler.


TARİHE MÂL OLMUŞ FIKIH MEZHEPLERİ

a. Evzâî Mezhebi (88-157 h.)

Mezhebin imâmı, Evzâî’dir. Mezhebi de onun adıyla anılmaktadır. Şam halkının imâmıdır.
Zührî ve Atâ’dan hadis ve ilim öğrenmiştir. Kendisinden de Sevrî rivayette bulunmuştur. Ayrıca Abdullah b. el-Mubârek ve birçok kimse kendisinden ders almıştır.
Evzâî, kıyası kabul etmeyen hadis ehlinden olduğu kabul edilmektedir.
Şam halkı onun mezhebine göre amel etmiştir. Daha sonra Endülüs’e intikal etmiştir.
Kendisinden sonra Şam’da Şâfiî mezhebi hakim olmuş, aynı şekilde Endülüs’te de Mâlikî mezhebi hakim olmuştur.

b. Taberî Mezhebi (224-310)

Mezhep imâmı olan Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd b. Hâlid et-Taberî’ye nispetle Taberî mezhebi denilmektedir.
Mısır’da Rabî’ b. Süleyman yoluyla Şâfiî fıkhıyla tanışmıştır. Mâlik’in ve Irak’ın fıkhını da öğrenmiştir.
Sonuçta tefsir, hadis, fıkıh ve tarih ilimlerinde otorite olmuştur. Bağımsız bir mezhebin de imâmı olmuştur. Beşinci asrın sonlarına kadar bilinen ve amel edilen bir mezhep olarak varlığını sürdürmüştür.


__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla