Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Ekim 2013, 12:40   Mesaj No:5

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ankara ilitam fıkıh ders özetleri

ÜNİTE: 5

A H V Â L – İ Ş A H S İ Y Y E


Prof. Dr. Şamil DAĞCI

Giriş

Fıkıh disiplini, konuları itibariyle geleneksel olarak üçlü bir ayrıma tabi tutulmuştur: İbâdât (İbadetler) muâmelât (hukukiişlemler), ukûbât (suç ve yaptırımlar)

Evlenme akdi____________________________________

İslâm hukukunda evlilik, günümüzde olduğu gibi, bir akit olarak düzenlenmiştir. Evlilik akdi, klasik fıkıh literatüründe akdu’n-nikahya da akdu’z-zevâctabirleri ile ifade edilir. Münâkehât, evliliğe ilişkin hukuki düzenlemeleri; müfârekât ise boşanma ile ilgili hükümleri içermektedir.

Evlenme: “Evliliklerine şer’î bir engel bulunmayan bir kadın ve erkeğin, karı-koca olarak birlikte yaşamalarını meşrû kılan ve karşılıklı olarak herbirine haklar ve sorumluluklar yükleyen, rızaya dayalı bir akittir.”

İslâm hukukunda evlenme akdi, dinî karakterinden çok hukukî nitelikli bir ‘sözleşme’ mahiyetindedir.

Kimi hukukçuların evliliğe ibadet anlamı atfetmeleri ya da evlilikleri vacib, mekruh, haram gibi tavsif etmeleri, evlilik akdinin hukukî niteliği ile ilgili değildir. Söz konusu yaklaşım, aile ve evlilik kurumunun hukukî konumunun yanısıra, toplumun temelini oluşturması bakımından İslâm dini tarafından da son derece önemli görüldüğünü vurgulamak amaçlıdır.

Nişanlanma

Hz. Peygamber’in hadislerinde evlilik teklifi anlamında ‘hıtbe’ifadesi yer almaktadır. İslâm hukukçuları bu kelimeyi nişanlanma olarak kavramlaştırmışlardır.

Nişanlanma evlilik mukaddimesi kabul edildiği için her şeyden önce evlenecek kadın ve erkek arasında bir evlenme engelinin olmaması gerekir. Aralarında evlenme yasağı olan kişilerin durumunda olduğu gibi yasak ve hükümsüz olan bir işleme teşebbüs de hükümsüz olacaktır.

Bir sebeple evliliğin sona erdiği durumlarda kadının iddet beklemesi de geçici bir evlenme engeli olarak kabul edilmektedir. İddet bekleme durumunda olan kadına üstü kapalı biçimde (zımnen) evlilik teklifi yapılabileceği Bakara Suresi 235. ayetinden anlaşılmaktadır ve bu duruma ‘tarizi nikah’ denilmektedir.

Nişanlanmanın Hukuki Sonuçları

Nişanlanmaya, nişanlanan erkek ve kadını evlenmeye zorlayıcı herhangi bir sonuç bağlanmamıştır. Bu nedenle nişanlandıktan sonra evlenmekten vazgeçen kadın ya da erkeğin evliliğe zorlanması hukuka uygun değildir.

Nişanın bozulması bazı sonuçlar doğurmaktadır. Bunların mehr, hediyeler ve tazminat açısından ele alınması uygun görünmektedir.

Genellikle evlenilecek kadına ödenecek mehr miktarı nişanlanma sırasında belirlenir. Evlenme akdi gerçekleşmeden nişanın bozulması durumunda, mehr olarak ödenen eşya ve malın aynen, telef olmuşsa, kıymet bedelinin iade edilmesi gerekir.
Nişanlıların karşılıklı olarak birbirine verdiği hediyelerde, hibe (bağışlama) hükümleri geçerlidir. Bu nedenle hediye mevcut ise aynen geri alınabilir, kullanılmış veya telef olmuşsa artık geri alınamaz.

Klasik fıkıhta nişanın bozulması sonucunda tarafların maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceği hususunda bir hüküm bulunmazken Muhammed Ebu Zehra ve Zekiyüddin Şa’ban gibi çağdaş İslam hukukçuları ise tazminat talebinde bulunan tarafın kusursuz olması halinde böyle bir talebin İslam hukukunda da mümkün olabileceği kanaatindedirler.

Evlenme Akdinin Unsurları (Rükünleri)

Akdin unsuru denildiğinde, onu meydana getiren ve yapısına dahil olan; bulunmaması akdin yok hükmünde sayılmasına sebep olan temel öğeler kastedilir. Buna göre evlenme akdinin iki unsurundan söz edilebilir. Bunlar akdin tarafları ve irade beyanıdır.

1. Akdin Tarafları: İslâm hukukunda evlenme akdinin tarafları, doğrudan evlenecek kadın ve erkek ya da kendilerini temsil eden veli veya vekilleridir. Bu bakımdan evlenme ehliyetine sahip olan kimseler bizzat evlenebilecekleri gibi, veli ve vekil gibi temsilcileri aracılığıyla da evlilik akdini gerçekleştirebilirler.

2. İrade Beyanı (Sıygatü’l-akd): İrade beyanı ile icab ve kabul kastedilmektedir. İcab, evlenme teklifi anlamında olup, önce söylenen sözdür. (Kadın ya da erkekten veya veli yahut vekillerden, önce teklifte bulunanın beyanına icab denilmektedir. Kabul ise, karşı tarafın, teklifi kabul ettiğine ilişkin sözüdür.)

Evlenme Akdinin Kurucu (İn’ikad) Şartları

Şart, hukukta, bir işlemin yapısına ilişkin olmamakla birlikte, bulunmaması, hukûkî işlemi hükümsüz kılan durumdur. Akdin kurucu şartları ifadesinden, herhangi birisinin ya da tümünün bulunmaması durumunda akdin hükümsüz (batıl) hale geldiği şartlar kastedilmektedir. Evlenme akdinin kurucu şartları da evlenme ehliyeti, akitte meclis birliği ve evlenme engelininbulunmamasından ibarettir.

1. Evlenme Ehliyeti: İslâm hukukunda evlenme akdinde taraf olmak, yani bir başkasının izni ve onayına gerek olmaksızın evlenme akdi yapabilmek için mümeyyiz ve büluğa ermiş olmak (âkil ve bâliğ olmak) gerekir.
- Hanefilere göre sefihler de evlenme selahiyetine sahiptir. - Mümeyyiz küçükler ancak velilerinin izni ya da onayı ile evlenebilirler. - Mümeyyiz olmayan küçükler ve akıl hastalarının kendileri ya da başkaları adına (vekaleten) yaptıkları akitler ise batıldır.
2. Meclis Birliği: İrade beyanları, araya başka bir konu ve işlemin girmediği veya icabdan vazgeçmeyi gösteren bir söz ya da durumun ortaya çıkmadığı akit ortamında açıklanmalıdır. Bu ortama meclis birliği (ittihadu’l-meclis) denilir.
Evlenme Engelinin Bulunmaması

Evlenme akdinin kurulabilmesi için, taraflar arasında evliliğe engel oluşturan durumlardan herhangi birisinin bulunmaması gerekir. Evlenecek kadın ve erkek arasında evlenme engelinin bulunmaması, akdin gerçekleşmesi için zorunlu olan bir şarttır.

1. Sürekli (Mutlak) Evlenme Engelleri

Ana-oğul, baba-kız gibi doğuştan geldiği için süreklilik arz eden veya damat-kayınanne ve gelin-kayınbaba, sütanne süt evlat ve süt kardeşler gibi sonradan oluşan, fakat süreklilik kazanan akrabalık ilişkisine dayanmaktadır.

a. Neseb Akrabalığı: Aralarında evlenme engeli bulunan nesep akrabaları; kişinin usûlü ve furûu; ana babasının furûu ve dede ve ninenin birinci derecedeki furuu olmak üzere belirlenmiştir.

b. Sıhriyetten Doğan Akrabalık: Sıhriyetten doğan sürekli evlenme engelleri, evlilik sebebiyle oluşan akrabalıktan doğan engelleridir. Buna hurmet-i musâhere de denilir. Kişinin bir aileye mensubiyeti, her şeyden önce sıhriyet (evlilik) olgusuna dayanır.

Üvey kız ile ilgili Nisa Suresi’nin 23. ayetine göre şu temel kural mevcuttur: Fiili birleşme olmasa bile bir kadının kızıyla sadece nikah akdi yapmak bile kızın annesiyle evliliği; annesiyle nikah akdi yaptıktan sonra fiilen karı koca olmak (zifaf) ise, kızı ile evliliği haram kılar.

c. Süt Akrabalığı: İslâm hukukunda, başkasının çocuğunu emziren kadının hem kendisi, hem de kendi öz çocukları ile, emzirdiği başka bir kadından olan çocuk arasında sütten kaynaklanan bir akrabalık bağı oluşmakta ve bu bağ bir evlenme engeli oluşturmaktadır.

2. Geçici (Nisbi) Evlenme Engelleri

Bunlar zaman içinde ortadan kalkma durumu ve ihtimali söz konusu olan evlenme engelleri olup şunlardır:

a. Din Farklılığı: Müslüman erkek ve kadınlar müşriklerle evlenemezler. Müslüman bir erkeğin ehl-i kitap (yahudi vehıristiyan) ile evlenmesine müsaade edilmiştir. Ancak İslam doktrininde müslüman bir kadının müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi yasak görülmüştür.

b. Üç Kez Boşanmış Olma (bâin talak): Bu durumda erkeğin boşadığı kadınla tekrar evlenebilmesi için; kadının iddet beklemesi, başka bir erkekle hukuka uygun olarak evlenmesi ve evlenmenin fiilen gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

c. Çok Evlilikten Doğan Evlenme Engeli: Kuran-ı Kerim, aralarında adaleti sağlama şartı getirerek bir erkeğin dört kadın ile aynı anda evli bulunmasına cevaz vermiştir. (Taaddüd-izevcat) Dolayısıyla beşinci bir kadınla evlenemez.

d. Sıhri Civar Akrabalığı: Örneğin; kişi, iki kız kardeş ile ya da teyze ve yeğen ile aynı anda evlenemez. Ancak bunlardan biri ile olan evliliğin sona ermesi durumunda diğeri ile evlenmek mümkündür.

e. İddete Bağlı Evlenme Engeli: Karı-koca arasındaki evlilik bağının kocanın ölümü, boşanma ya da nikah akdinin feshi sebebiyle sona ermesi durumunda; kadın yeni bir evlilik akdi yapabilmek için evliliğin sona eriş biçimine ve kadının biyolojik-fiziksel durumuna göre (hayız çağında olup olmamasına) göre değişen belli bir süreyi (iddeti) beklemek zorundadır.

İrade Beyanının Şartsız (müneccez) Olması

Evlilik akdinin unsurlarını oluşturan icab ve kabul beyanlarının, taraflarca işitilir ve anlaşılır bir nitelik taşıması, irade beyanında kullanılan ifadelerin, yapılan işlemin evlenme akdi olduğunu kesin ve açık olarak göstermesi gerekir. Kısaca irade beyanları hemen sonuç doğurma niteliği taşımalı ve gelecek zamana bağlanmamalıdır.
İslam hukukçuları irade beyanında tarafların, evlenme akdinin ruhuna ve aile düzenine aykırılık oluşturmayan bir takım takyidi (kayıtlandırıcı-sınırlayıcı) şartla evlilik akdinin kurulabileceğini, örneğin; evlik akdi esnasında kadının kocasından istediği zaman ayrılma hakkına sahip olma şartıyla evlilik yapmasını (tevfid-italak) kabul etmektedirler.


Evlenme Akdinin Geçerlilik (Sıhhat) Şartları

- Şahitlerin Bulunması: Evlenme akdi esnasında iki erkek ya da bir erkek iki kadın şahidin bulunması ve şahitlerin taraflara ait icab-kabul beyanlarını birlikte duymaları evliliğin sıhhat şartıdır.

- Evlilik Akitlerinin İkrah Altında Yapılmaması: Hanefî hukukçular ikrah altında gerçekleşen evlilik akitlerini geçerli kabul etmekle birlikte, çoğunluk İslâm hukukçuları, evlenme akdinin ikrah altında yapılmamış olmasını, bir sıhhat şartı olarak kabul ederler. Diğer mezhepler ise, fiziksel ve psikolojik baskı-cebir, zorlama ve baskı yoluyla yapılan akitleri geçersiz saymaktadırlar.

Evlenme Akdinin Yürürlük (nefaz) Şartları:

Evlenme akdinin hukuki sonuçlarını hemen doğurmasına ‘akdin nafiz olması’, bu akdin yürürlük kazanabilmesi için gerekli olan şartlara da ‘nefaz şartları’ denir.

Evlenecek kişiler tam ehliyetli ise, kendilerinin; eksik ehliyetli iseler, kendi başlarına yaptıkları nikahlarda velilerinin rızaları alınmadıkça akid mevkuf (askıda) olup, hukukî sonuç doğurmaz.

Evlenme Akdinin Bağlayıcılık (lüzum) Şartları

Evlenme akdi, tarafları bağlayan ve prensip olarak tek taraflı feshedilmeyen bir akit türüdür. Bulunmadığında akdin feshini gerektiren şartlar, bağlayıcılık şartlarıdır. Bununla birlikte bazı durumlarda örneğin, evlenecek kadın ve erkeğin denklik (kefaetin) bulunmadığı veya taraflardan her ikisinin ya da birinin büluğa bağlı seçimlik hakkının (büluğ muhayyerliği) mevcut olduğu durumlarda nikah akdinin tek taraflı feshi mümkün olmaktadır.

Evlenme Akdinin Hukuki Sonuçları__________________

Evlilik, karı kocaya karşılıklı olarak birtakım haklar ve borçlar yüklemektedir. Evliliğin yegâne amacı, eşlerin cinsel olarak birbirlerinden faydalanmaları değildir. Evliliğin; sevgi, duygu, dini-ahlâki yönü de bulunmaktadır. Bu bakımdan evlilik, tarafların karşılıklı olarak sevgi ve saygıyı, karşılıklı olarak birbirlerinin haklarını gözetmelerini öngörür.

Evlilik akdinin en önemli mali sonuçları mehir ve nafakadan ibarettir.

1. Mehr

Mehr, evlenme akdi kurulurken erkeğin kadına verdiği yahut vermeyi taahhüt ettiği parasal kıymettir. Mehr, İslam hukukunda evlenme akdinin doğurduğu mali sonuçlardan biridir. Ancak Maliki hukukçular mehri akdin sıhhat şartlarından saymışlardır.

Miktarının akit esnasında tespit edilip edilmemesine göre:

- Mehr-i müsemmâ:Taraflarca akit sırasında belirlenen mehr
- Mehr-i misil:Akit sırasında belirlenmeyen ancak benzer şartlardaki kadınların durumu emsal alınarak tesbit edilen mehre ise benzer mehr

Hemen ödenip ödenmemesine göre:

- Mehr-imuaccel: Peşin olarak ödenen mehr.
- Mehr-imüeccel: Ödenmesi tecil edilen, sonraya bırakılan vadeli mehr.

Akit sırasında mehrin belirlenmemesi ya da mehr ödenmemesinin şart koşulması durumunda bile evlenecek kadın mehr alma hakkına sahiptir.

Nafaka

Bu yükümlülük kocaya ait olup eşin ve çocukların geçim masraflarını içermektedir. Kocanın bu yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda kadın mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.

Evliliğin Sona Ermesi_____________________________

İslâm hukukunda evliliğin eşler arasında sürekli bir hayat ortaklığı esasına dayanması temel ilkedir. Yani nikah, herhangi bir zaman dilimi ile sınırlandırılmaksızın akdedilmektedir. Buna uygun olarak boşamada hürmet (yani boşamanın olmaması) esas kabul edilmiş; en azından meşrû gerekçelere dayanmayan boşama/boşanmalar dinen günah sayılmıştır.

İslâm hukukunda evlilik birliği; kocanın eşini boşaması (talak), karının bir bedel ödemek üzere eşlerin karşılıklı rıza ile evliliği sona erdirmeleri (muhâlaa), yargı yolu ile boşama (tefrik) ve ölüm ile sona ermektedir.

Talak Tanımı ve Şartları

Talak, kocanın tek taraflı irade beyanıyla gerçekleştirdiği boşanmayı ifade eder. Aslında klasik İslâm hukuk literatüründe talak kelimesi geniş anlamlı olup, ölüm dışında, nikah bağını sona erdiren her türlü işlemi içine alır. Günümüzde ise daha çok kocanın tek taraflı olarak karısını boşaması anlamında kullanılmaktadır.

Koca boşama yetkisini doğrudan doğruya kullanabileceği gibi vekil vasıtasıyla da kullanabilir. Veliler velayetleri altında bulunan eksik ehliyetli ya da ehliyetsiz kişileri evlendirme hakkına sahip olsalar da onların eşlerini boşama yetkisine sahip değildirler. Şayet koca karısına boşama yetkisi vermişse (tevfiz-italak) kadın bu yetkiyi kullanarak boşanabilir.

Talak Sayısı

İslam hukukunda bir evlilik süresince kocaya tanınan boşama hakkı üç ile sınırlandırılmıştır.

Koca ilk iki boşama hakkını kullandığında ya iddet içinde yeni bir akde gerek olmaksızın; ya da iddeti bittikten sonra yeni bir akitle karısına dönebilir.

Üçüncü boşama hakkını kullandıktan sonra ise erkeğin, artık boşadığı karısına dönebilmesi için, boşadığı kadının hukuka uygun olarak bir başkasıyla evlenmiş olması gerekir. Bu ağır şart kocanın boşama yetkisini kötüye kullanmasını engelleme amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Talakın Çeşitleri

1. Ric’î talak (dönülebilir boşama)

Ric’î talak, kocanın iddet süresi içinde, yeni bir evlenme akdine gerek olmaksızın boşadığı karısına dönebildiği boşamadır. Koca, boşadığı eşine iddet içinde dönmek istediğinde, onun rızasını almak ve yeniden mehr ödemekle yükümlü değildir.

Boşamanın ric’î talak kabul edilebilmesi için bazı şartlar vardır. Buna göre evliliğin zifafla fiilen gerçekleşmiş olması; talak beyanının sarih olmayan (kinaî) ve şiddet / mübalağa içeren sözlerle yapılmamış olması gerekir.

Ayrıca bir diğer şart da boşamanın, üçüncü boşama hakkının kullanımını teşkil etmemesidir. Şayet üçüncü boşama hakkı da kullanılırsa, artık aşağıda geleceği üzere, eşler isteseler dahi tekrar bir araya gelmezler.
Ric’î talakla gerçekleşen boşamada, iddet bitinceye kadar evlilik devam eder ve hükümlerini doğurur: Buna göre karı-koca arasında miras hükümleri cereyan eder. Koca, ric’î boşama sebebiyle iddet bekleyen karısının nafakasını karşılamak yükümlülüğünde olduğu gibi, kadın iddet beklemekte iken eşlerden birisinin ölmesi durumunda, diğeri kendisine mirasçı olabilmektedir.

2. Bâin Talak (ayırıcı boşama)

Kocaya, boşadığı karısına ancak yeni bir evlenme akdi ile dönme imkanı veren boşamaya ise bâin (ayırıcı) talak denir. Bu tür boşamaya bâin denilmesi, eşlerin yeni bir evlilik akdi yapmaları durumunda kadının iradesinin aslî bir unsur oluşundan ötürüdür.

Buna göre şayet koca üçüncü boşama hakkını kullanmamış ise (veya hukukçuların çoğunluğuna göre, aynı anda üç hakkınıkullanmamış ise), eşler yeni bir evlenme akdi ile birbirlerine dönebilirler.

Üçüncü boşama hakkının kullanılmasıyla birlikte beynûnet-ikübrâ(kesin ayırıcı boşama, büyük ayrılık) gerçekleşir. Bu durumda eşler yeni bir akitle tekrar evlenebilmeleri, kadının başka bir kimse ileevlenmesi ve bu ikinci evliliğin de meşru biçimde sona ermesinden sonra mümkündür.

Miras Hukuku___________________________________

Miras hukuku, ölen kişilerin malvarlıklarının (tereke) kimlere, nasıl intikal edeceğini konu edinen bir hukuk disiplinidir. İslâm hukukunda mirasa ve mirasçılara ilişkin temel prensipler Kitab ve Sünnet’te, diğer bir kısım alanlara nazaran ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Miras hukuku, fıkıhta Kitabü’l feraiz başlığı altında incelenmiştir.

Ferâiz ilmi sadece ölen kişinin mal varlığının mirasçılar arasında nasıl taksim edileceğini değil; varsa, borçlarının da nasıl ödeneceğini düzenlemektedir. Bu bakımdan ferâiz ölen kişinin hem aktifinin (alacak hak ve mallarının), hem de pasifinin (borçyükümlülüklerinin) nasıl intikal edeceğini de ele alır.

Ölenin Malvarlığı ile İlgili Yapılacak İşlemler

- Cenazenin techiz ve tekfîni: Bu konudaki masraflar murisin terekesinden karşılanır.

- Miras bırakanın borçlarının ödenmesi: Borçların muhatabı mirasçılar değil tereke olduğu için murisin borçları terekeden ödenir.

- Vasiyetlerinin ifası: Ölmeden önce başkası lehine vasiyyet ederek ölüme bağlı bir tasarrufta bulunan kişinin vasiyyeti, tereke mirasçılara teslim edilmeden önce yerine getirilir. Ancak kişi malını 1/3’inden fazlasını başkasına vasiyet edemeyeceği gibi, mirastaki payları belli olan varislerine de vasiyette bulunamaz.

- Mirasın taksimi: Yukarıdaki işlemlerden sonra hâlâ mal varlığı bulunuyorsa onun taksimi yapılır. Bu konuda üç grup mirasçı vardır:

· Ashabü’l ferâiz: Kitap ve sünnette payları kesin olarak belirlenmiş mirasçılardır. (ferdi sistemebenzer)

· Asabe: Murisin baba tarafında bulunan araya kadın girmeyen ‘erkek akrabaları’dır. (sınıf usülüne benzer)

· Zevi’l erhâm: Ölenin yukarıdaki iki grup dışındaki akrabalarıdır. (zümre usülüne benzer)


İslam Miras Hukunun Temel Özellikleri

- Hangi mirasçıların terekeden ne kadar miras alacakları Kitap ve sünnet tarafından belirlendiği için ictihada bırakılan alan oldukça sınırlıdır.

- Murisin vasiyet dışında mirasçı belirleme hakkı yoktur. Vasiyetinin 1/3’inden fazlasını vasiyet etme hakkı yoktur.

- Mirasçı olmada ve mirastan pay almada murise yakınlık temel alınmaktadır: Asabelerin belirlenmesinde “el-akreb, fel-akrab”(önce en yakın, sonra ondan sonraki en yakın) ilkesi temel alınır.

- Miras oranlarının belirlenmesinde ‘el-harac bid-daman‘ ilkesinden hareketle nimet külfet dengesi esas alınmış ve ölen kişinin sağlığında iken maddi, ekonomik, nafaka yükümlülüğü olan akrabalara öncelik verilmişitir.

- Mirastan pay alan kişi ve zümrelerin çerçevesi geniş tutularak malın belli kişilere intikali önlenmiştir.

- Hem muris hem de varis açısından miras icbâridir. Örneğin, annesinin karnında iken babası ölen çocuğun mirasçılık hakları saklı tutulmaktadır.

İslam Hukukunda Mirasçılık Sebepleri

- Kan Hısımlığı: Kan akrabalığı ile miras bırakana neseb bakımından bağlanan akrabalar kastedilir.

- Evlilik: Muris öldüğünde evlilik bağı devam ediyor ise birbirlerine mirasçı olabilirler. Evlilik akdinin sıhhati mirasçılık için yeterlidir.

- Vela: Kölenin ölmesi durumunda mirası kendisini azad eden, özgürlüğüne kavuşturan efendisine (mevla’l-itâka) kalmaktadır.

Mirasçı Olmanın Şartları

- Miras bırakanın ölmüş olması
- Mirasçıların sağ olması
- Mirasçılık sebeplerinin bulunması
- Mirasçılık engellerinin bulunmaması

Mirasçı Olmaya Engel Durumlar

- Mirasçının miras bırakanı öldürmesi.
- Din farklılığı: Karşışıklı olarak müslimler ve gayr-i müslimler birbirlerine mirasçı olamazlar.
- Ülke farklılığı: Hanefiler müslümanların farklı devletlerin vatandaşları olmalarını (ihtilafü’d dâr) mirasçılık bakımından bir engel görürken diğer mezhepler bunu engel olarak görmezler.
- Kölelik: köleler, İslâm hukukunda kimi sınırlı alanlar bakımından hukuk kişisi kabul edilmiş olmakla birlikte, miras hukukunda vâris olma ehliyetine sahip değildirler.

Mirasta Payları Belli Olan Kişiler

Baba ,dede (cedd-i sahîh) anabir erkek ve kız kardeşler, anne, oğlunun kızları, bababir kız kardeşler, karı, koca, nine, ölenin kızları, ana- bababir kız kardeşlerin ölenin malvarlığından (tereke) alacakları pay oranları belirlidir.





Vasiyet________________________________________

Vasiyet, ölümden sonra hukukî sonuç doğurmak (nâfiz olmak) üzere, bir mal, menfaat ya da alacağın karşılıksız olarak başkasına temlik edilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Hanefî hukukçulara göre vasiyet, tek taraflı bir hukukî tasarruf olduğu için, vasiyette bulunacak kişinin icabı, vasiyet işleminin kurulması için yeterlidir.
Diğer hukukçular ise vasiyeti iki taraflı hukuki tasarruf olarak kabul ettikleri için vasiyetin kurulabilmesi için icab ve kabulün bulunmasını zorunlu görmüşlerdir. Vasiyet bağlayıcı olmayan (gayr-i lazım) feshi mümkün hukuki bir işlemdir.

Vasiyetin Geçerlilik Şartları

- Vasiyet Ehliyetini Haiz Olmak: Vasiyetin geçerli olabilmesi için vasiyette bulunan kimsenin teberru ehliyetine sahip (mümeyyiz ve baliğ) olması gerekir. Bazı hukukçular ise sadece mümeyyiz olmayı yeterli görmüşlerdir.

- Vasiyet Cihetinin Bilinir Olması: Kimin lehine vasiyette bulunulacaksa o kişi, kurum veya cihetin (amaç) niteliklerinin bilinmesi gerekir. Örnek: “Ahmet’in düğün masrafları karşılanacak” ya da “Çocuk esirgeme Kurumu’ndaki bütün çocuklara pantolon alınacak” gibi amaç belirtilecektir. Gayr-i müslim vatandaşa ve cenine de bazı şartlarla vasiyet yapılabilir.

- Vasiyete Konu Teşkil Eden Şeyin Hukuka Uygun Olması: Vasiyet konusunu teşkil eden şey (mal, menfaat, alacak) hukukî muameleye uygun ve elverişli olmalıdır. Diğer taraftan bir kişinin malik olmadığı bir şeyi vasiyet etmesi de mümkün değildir.

Vasiyetin Nefaz Şartları

Tereke borca batık olsun ya da olmasın vasiyetin uygulanması, alacaklıların icazetine (onayına) bağlıdır. Tereke borca batıksa, vasiyetin tümü, borca batık değilse borç oranında olan kısmı alacaklıların kabul etmesi halinde yerine getirilebilecektir.

Vasiyetin Hükümsüzlüğü

- Vasiyette bulunan kişi vasiyetinden dönebilir.
- Vasiyet eden kişinin ölmeden vasiyet ehliyetini kaybetmesi.
- Lehine vasiyette bulunulan kişinin vasiyet edenden önce ölmesi.
- Vasiyetin lehine vasiyet yapan kişi tarafından reddedilmesi (kabul edilmemesi).
- Lehine vasiyet edilen kimsenin vasiyette bulunanı öldürmesi.
- Vasiyete konu olan şeyin zayi olması.

SÖZLÜK

Ferâiz : Belirli pay anlamına gelen farîza kelimesinin çoğuludur. Terekeden kimlerin hangi ölçü ve miktarda pay sahibi olduğunu belirleyen fıkhın bir alt disiplininin adı.
Fesih : Adlî boşama, evlilik akdinin hakim kararı ile sona erdirilmesi.
Halvet-i sahîha : Baş başa kalma, aralarında nikah akdi bulunan kadın ve erkeğin herhangi bir maddi ve psikolojik engele maruz kalmaksızın fiilî birleşmede bulunabilecekleri bir ortamda baş başa kalmaları.
Hıtbe : Evlilik teklifinde bulunma. Terim olarak çağdaş İslam hukukunda nişanlanma anlamında kullanılmaktadır.
Meclis birliği : Bir akdin gerçekleştiği ortam.
Mutlak evlenme engeli : Sürekli evlenme engeli.
Nısbî evlilik engeli : Geçici evlenme engeli.
Tereke : Sözlük olarak terk edilen şey. Terim olarak; ölen kişinin, bıraktığı mal varlığı anlamındadır.


__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla