Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj:
3.038 Konular:
340 Beğenildi:1441 Beğendi:480 Takdirleri:10498 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: ANKARA İLİTAM Din ve Ahlak Felsefesi Özetleri ÜNİTE 6: FELSEFE VE AHLAK İLİŞKİSİ
Ahlâk kelimesi Arapça ‘hulk’ (veya ‘huluk’) kelimesinin çoğulu olup Türkçe' de tekil olarak kullanılır. Hulk; din, tabiat, huy ve karakter gibi manalara gelir.
İslam düşüncesinde ahlak kelimesi, bir meleke veya hal olarak görülmüştür. Gazali ve İbn-i Sina ahlakı;meleke olarak tanımlamışlardır. Ahlakın, kendisiyle tanımlandığı meleke ise, “nefiste iyice yerleşen özellik” demektir. Mesela her biri birer meleke olan; cömertlik, yiğitlik, iffet, haya gibi meziyetler, ahlaklı insanların sahip olduğu birer özelliktir. Cömert bir insanın malı mülkü elinden gitse ondaki cömertlik melekesi kaybolmaz.
Osmanlı düşüncesinde ahlak, huy manasına gelen “hulk”un çoğulu olarak görülmüştür. Hulk ise;”nefsi natıka’nın bir kuvve-i rasihasıdır ki, insanın bütün fiil ve amellerinin çıktığı yer,”olarak tarif edilmiştir. Kuvve-i rasiha nedir? meleke” dediğimiz keyfiyyat-ı nefsaniyedir.
İslam düşüncesinde Ahlakı “hal” olarak tanımlayanlardan biri, İbni Misvekey.Onun ahlak tanımı;”ahlak, nefsin bir halidir ki,bu hal nefsi,düşünüp taşınmadan fiillerini yapmaya sevk eder.”
Osmanlı Düşünürlerinden Mustafa Zihni; Ahlak, nefsin bir halidir ki, bu hal nefsi, düşünüp taşınmadan fiillerini yapmaya sevk eder, Nefsi natıkanın öyle bir halidir ki fikir, görüş ve fiilleri meydana getirir.
Bir davranış veya olayın “ahlaki” olarak değerlendirilmesinin öncelikli şartı; iradi olarak yapılmasıdır. İnsan korktuğu zaman benzi sararır, utandığı zaman yüzü kızarır, bu gibi irade dışı ve gelip geçici durumların meleke ile dolayısı ile ahlakla ilgisi yoktur.
Türkçe’ de zaman zaman ahlak kavramının yerinde kullanılan kelime ;Edep. Ahlak kelimesinin hem “güzel ahlak “ hem de “kötü ahlak “şeklindeki kullanımı düşünüldüğünde Türkçe’ de zaman zaman ahlak kavramının yerinde kullanılan edep kavramının ahlakın “güzel ahlak” terimi ile temsil edilen kısmına tekabül ettiği söylenebilir.
İbn Kutebye; nin Edebul Katib adlı eserinde, dilin edeplendirilmesi ve nefsin edeplendirilmesinden söz edilerek kişinin dilini edeplendirmesinden, yani edebiyat ve dil bilimlerinden eğitilmesinden önce nefsini edeplendirmesi, ahlakını güzelleştirmesi gerektiği, nefsin edeplendirilmesinin de iffet, hilim, sabır, gerçeğe saygı, vakar, merhamet gibi erdemlerle mümkün olduğu anlışılır.
Batı dillerinde ahlâk karşılığında kullanılan Yunanca ve Latince’ den türetilmiş iki kelime vardır, bu iki kelime ; ethics(yunanca ethos kelimesinden gelmektedir) ve Moral.
Ethos ;Bir sosyal grubu diğerinden ayırt eden örf, adet, töre, alışkanlık ve karakter anlamına gelir.
Ethics ve Moral nasıl kullanılır? Tartışmalı olmakla birlikte Latince kökenli moral, somut ahlaki olayların tahlili için kullanılır. Yunanca kökenli ethics ise, her ahlak yasasının konusunu oluşturan iyi, kötü, yükümlülük, ödev vb. gibi temel kavramların incelenmesi için kullanılır.
Ahlak kavramının yakın bir ilişki içinde olduğu kavramlar; Ahlak kavramının; örf, adet, gelenek, görenek ve uylaşım gibi kavramlarla yakın bir ilişkisi vardır. Ahlak bu kavramlardan; a) gerçekleştirilmelerine karşı hissedilen yükümlülüğün derecesi ile, b) onları ihlal etmenin uyardığı duygunun türü ile, c) uygulanan müeyyidenin şekli ile, d) etki alanlarının genelliği veya etkiledikleri kişilerin sınırı ile, e)süreklilik dereceleri ile, ayırt edilir.
Örf ve adetler toplumların yaşayabilmek için yaptıkları bir icattan ibarettir. Dolayısıyla örf ve adetler bir toplum veya kültür içinde değişiklik gösterdikleri gibi, bir toplumun örf ve adetleri de başka toplumlarınkine benzemez; bunlar mutlak değil izafi değerlerdir
Uylaşım; davranışın yerine getirilmesinde dahili bir zorunluluğun olmadığını vurgular ve bilirli bir davranış tarzının mükemmel olarak kabul edildiği konusunda sözlü veya sözsüz belli oranda bir anlaşmanın olduğu ima edilir.
Ahlak ile adet arasında fark, Aksekili’ ye göre; ahlak kuralları, bütün insanları kapsar; milliyet,kavmiyet, mezhep ile değişmez.Oysa adet böyle değildir.Bunun içindir ki,milletler ve kavimlerin birbirine uymayan,bir kavmin iyi kabul ettiğini diğerinin kötü görmesi adetler kabilindendir.
Ali seyyid’e göre; ahlak ruhi hallerden, adet ise aynı fiillerin tekerrürü ile nefiste husule gelen maddi melekelerden ibarettir.
Ahlak terimi, felsefi bir metinde kullanıldığında, şu anlamlara gelir:1.anlamı, Ahlak terimi, insanın değer hükümlerinde bulunabilme kapasitesine işaret eder. Mesela faaliyetlerinden sorumlu olmadığını ifade etmek üzere, deli bir insanın “ahlak dışı” olduğuna hükmedilebilir. Aynı zamanda hayvanlar için de kullanılabilir. 2. anlamı, ahlaki terimi, davranışları ahlaki standartlara uyumlu olan bir kişiye delalet eder. Bu ikinci kullanımda ahlak terimi yerine “ ahlaklı” terimi kullanılır.
Ahlak teriminin üç farklı şekilde kullanımı vardır
1- Umumî bir hayat tarzını(örn. İslam ahlâkı, Hıristiyan ahlakı )
2- Bir grup davranış kuralını(örn. meslek ahlâkı)
3- Davranış kuralları veya hayat tarzları üzerinde yapılan fikrî bir araştırmayı (felsefenin bir kolunu, ahlâk felsefesini) ifade eder.
Bir konu iki farklı açıdan ele alınabilir
a) Bir şeyi, nasıl varlığa çıktığını ve diğer şeylerle nasıl ilişki içinde olduğunu anlamak için, olduğu gibi ele alabiliriz;
b) veya o şeyi olduğu hal üzere değil de olması gereken ile mukayese edebiliriz. Buna bağlı olarak da iki tür bilime sahip oluruz:
1) Şeyleri oldukları hal üzere açıklamak ve tasvir etmekle ilgilenen bilimler,(tabii)
2) onlar üzerinde verdiğimiz hükümlerimizle ilgilenen bilimler.(normatif veya eleştirel). İşte ahlak, bu anlamda, eleştirel veya normatiftir
İslam düşüncesinde ahlak ilmi iki kısma ayrılmıştır. “nazari” ve “ameli” olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.
Nazari ahlak: Ahlaki esaslarla, kanunlarla ilgili nazariyeleri, fikirleri içine alır; bugünkü kullanımıyla ahlak felsefesine tekabül eden ahlakın kısmıdır
Ameli ahlak: Ahlaki vazifelerin kısımlarını, türlerini ve vasıflarını bildiren kısmıdır. Bu açıdan İslam ahlakçıları, nazari ahlaktan daha ziyade ameli ahlaka önem vermiş, ahlak ile ilgili nazariyeler ile ilgilenmeye lüzum görmemişlerdir.
İslam dünyasında ahlak ilmi için kullanılan terimler ;Hikmet-i ameliye, ilmu’l edep, ilmi tehzibi’n-nefs ve son dönemde ilm-i ahlak terimleri kullanılmıştır.
Bilim olarak ahlak; İçinde doğru ve yanlış hakkındaki hükümlerin somutlaştığı veya bu hükümlerin kendilerine uygulandığı olgusal durumları toplamak, tasvir etmek, açıklamak ve sınıflandırmakla ilgilenir.
Filozoflar ahlakı; Teorik ve pratik olmak üzere ikiye ayırırlar. Teorik ahlak; ahlaka bir temel bulmak iddiasındadır. Burada insanın hangi gaye için yaşaması gerektiği,iyi ile kötünün,vazifenin ne olduğu gibi umumi problemlerle uğraşılır.Pratik ahlak;insanın ailesine ,memleketine karşı olan vazifelerini belirtmek iddiasındadır.
Bilim olarak ahlak kendi içinde ikiye ayrılır. Sosyal (veya sosyolojik) ahlak ve bireysel (veya psikolojik) ahlak olmak üzere iki kısma ayrılır.
Sosyal ahlak; Tarihte veya günümüzdeki hayatta, farklı ırklar, insanlar ve kültürlerde bulunan davranışlar hakkındaki ahlaki değeri haiz hükümlerin ürünü olan veya bu tür hükümlerin gelişmesine sebep olan alışkanlıklar, uygulamalar, fikirler, inançlar vs ile ilgilenir.
Psikolojik ahlak; Bireydeki ahlaki bilincin, doğru ve yanlış hakkındaki hükümlerin, yükümlülük duygusunun, vicdan azabı, utanma duygularının, tasvip edilme arzusunun kökeni ve gelişmesinin izlerini bulmak ile ilgilenir.
Sanat olarak ahlak ; insanların kendilerine göre hedeflerine ulaşabileceği eylemde bulunma kurallarını keşfetme ve formüle etme ile ilgilenir.
Felsefenin bir kolu olarak ahlak; âlemle ilgili temel teorilerle bağlantılı olarak belirli kavramların mahiyeti ve gerçekliğini araştırır. Bu anlamda o, ahlaki açıdan bir gerçeklik teorisidir. Descartes’e göre ahlak, felsefenin hem başında hem de sonunda gelir.
Felsefenin ahlaka yaklaşımı , hem kural korucu hem de analitik bir tarzda olur.
Ahlak filozofu , beşeri ilişkilerimizde uymamız gereken kurallar geliştirmeye, bir hayat modeli geliştirmeye gayret eder.Sadece neyin iyi neyin doğru olduğunu değil, nasıl iyi insan olunacağını göstermeye çalışır,ahlak ilkelerini mantıki açıdan tahlil eder.
Ahlak üç devreye ayrılabilir.1-Popüler ahlak dönemi, 2-Geçişli,şüpheci veya sofistik dönem, 3-Bilinçli veya felsefi dönem
Felsefenin ahlâka yaklaşımı hususunda analitik felsefe geleneğine bağlı filozofların görüşleri çeşitli farklılık arz eder. Eflatun, Aristo, Kant gibi sistem sahibi filozoflar, birer ahlâk teorisi geliştirerek ahlâkî olayları değerlendirmişler, ahlâkî iyi ve kötüyü tayin eden belirli prensipler koymuşlar; genel geçer ahlâk ilkeleri tespit edip, bu ilkelerin doğruluğunu göstermek üzere aklî deliller geliştirmişlerdir.
Oysa R.M.Hare,A.J.Ayer,Nowell-Smith gibi analitik filozoflarca ahlâk filozofunun görevi, ahlâk terimlerini sadece analiz etmeye indirgenmiştir. Bu anlayışa göre, ahlâk filozofu herhangi bir değer hükmünde bulunamaz. Yapacağı şey sadece, ‘doğru-yanlış, iyi-kötü gibi ahlâk terimleri ne ifade eder’; ‘ahlâkî hükümlerin mâhiyeti nedir; onları diğer hükümlerden ayıran özellikler nelerdir’ gibi mantıkî, epistemolojik veya semantik türden sorular sormak ve bu soruların cevaplarım aramaktır. Bu sebepten geleneksel kural koyucu ahlâk teorilerinden bu anlayışı ayırmak üzere, analitik ahlâk teorisi (****-ethics) ifadesi kullanılmaya başlanmıştır.
Şüpheci ahlak filozofları ise; genel kabul gören ahlaki inançlara dokunmadılar ama onlar için objektif bir temelin bulunup bulunmadığını sorguladılar.
Kural koyucu(normatif)ahlak felsefesi denilince, ahlak filozofunun bütün ahlak ifadeleri veya aktüel normatif kanıtı kural koyucu olarak nitelendirilir.
Kural koyucu(Normatif) ahlak ifadeleri şu tür ifadelerdir;Normatif ahlak iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı belirlemek için genel prensipler tesis eder.Böyle bir teşebbüste sorulan ahlaki sorunun sayısı çoktur fakat bunların tamamı, üç soru başlığı altında toplanabilir.”doğru ve yanlış nedir?”,” övgüye ve yargıya layık olan nedir”,”değerli veya arzu edilen nedir?”
“masum insanlara işkence etmek kötüdür”
“İnsanın anne ve babasını hasta hallerinde yalnızlığa terk etmesi tek kelime ile gaddarlıktır”
Geleneksel felsefi çalışmalarda daha soyut ve normatif ahlak ifadeleri de bulunur. Buna şu örneği verebiliriz;
“sadece ve yalnızca haz, kendinde iyidir; sadece ve yalnızca haz kendinde kötüdür.”-Analitik(****etik)ahlak felsefesi denilince ne anlaşılır? Ahlaki terimlerin kullanımları veya anlamları hakkındaki tartışmalar ve ahlaki kavramların tabiatı hakkındaki iddialar “analitik(****etik)ahlak felsefesi olarak isimlendirilir.
Analitik(****etik)ifadeler ne hakkındadır?
—normatif ahlak ifadeleri veya terimleri hakkında
—ahlak kanıtının tabiatı hakkında
—ahlakı oluşturan şeyin kendisi hakkındadır.
Şu tür ifadeler bunun tipik örnekleridir:
“ahlak ifadeleri ne otobiografik ifadeler nede tabii olmayan olguların ifadeleridir, onlar duygunun anlatım tarzıdır.” ,“iyi; basit, analiz edilemeyen, tabii olmayan bir niteliğin adıdır.”
Ziya Ülken’ e göre Âlem ile insanın ortaklaşa ürettikleri eserler, üç davranış tarzına karşılık gelmekte olup üç merhale oluşturmaktadır, bu üç merhale,
—Bilmek, üzerine düşünceden, teorik felsefe “kozalite fikri” hüküm sürer
—Etmek üzerine düşünceden, pratik felsefe “hürriyet” hüküm sürer
—Yaratmak üzerine düşünceden sanat felsefesi “gayelik” hüküm sürer
Ziya Ülken’ e göre ahlak felsefesi, “etmek” üzerindeki düşünceden doğmuş olan pratik felsefenin bir kısmıdır.
Pratik felsefenin kısımları ;Ahlak felsefesi,siyaset,iktisat ve hukuk
Ahlak felsefesi iki açıdan incelenebilir.
1.”ahlaki hareket” açısından,( ahlakın objektif tarafını oluşturur bir anlamda “ahlaki hakikat felsefesi” demektir
2.”ahlaki amil” açısından,(ahlakın sübjektif tarafıdır. Böylece biz, her ahlaki hareket içinde birbirinden ayrılabilen, tahlil edilebilen kasıt ve niyetleri, istekleri, ahlaki muhayyileyi inceleyebiliriz.
Canlılar arasında sadece insan davranışlarının ahlaki değerlendirmeye konu olmasının görünen iki sebebi vardır. Bunlar ;1.insanın, akıllı olması, 2.topum halinde yaşaması(s187 1.prg.sonu)
** İnsanın iyiyi kötüden ayırt edebilecek bir zekâ seviyesine sahip olması ahlaki değerlendirmeye konu olması açısından yeterli değildir. İnsanın veya davranışının iyi veya kötü olarak değerlendirilmesi, insanın kendi dışında birisiyle girdiği ilişkide söz konusu olmaktadır. Ahlaki iyi ve ahlaki kötü değerlendirmesi, toplum hayatı söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır.
Ahlaki iyi ve ahlaki kötü nedir? Ahlaki iyi; aynı zamanda beraber yaşadığımız başka insanların da hoşlanacağı ve insanlar arasında iyi geçinme imkânları yaratacak olan şeydir. Ahlaki kötü; bireye ve topluma zararlı sonuçlar doğuran şeydir.
İnsanın akıl sahibi olması, hür olması, bencil olması ve bir arada yasama mecburiyetinde olması dikkate alınarak düşünüldüğünde, ahlâkın niçin sadece insanlar için söz konusu olduğu daha iyi anlaşılır.
Ahlak- insanın varlık şartı: İnsan bencilik duygusunu tatmin için, hürriyetini başkalarına zarar verecek şekilde kullanabilir. Başkalarının hakkını çiğneme, birlikte yaşamaya zarar verdiğinden, böyle bir halden kendisi de olumsuz yönde etkileneceği için fertlerin hürriyet haklarını kullanmada, bir nizam ve düzene ihtiyaç vardır. İşte ahlâk, din ve hukuk gibi disiplinler, yaptıkları düzenlemelerle insan hürriyetinin sınırlarını belirlerler. Bundan dolayı ahlak sahasının, bilgi gibi, insanın bir “varlık şartı” olduğunu ve insanla birlikte meydana geldiğini, onun dışında veya onun yanında bir şey olmadığını tespit edebiliriz.
İnsan bir ahlâk varlığı, ahlâklılık insanın özsel bir niteliği olarak kabul edildiğinde ahlâk alanı, sadece insanî ilişkilerle sınırlı olur. Çünkü insanın ilişkileri, sadece insanlarla sınırlı değildir; diğer canlılarla ilişkileri, Yaratıcısıyla girdiği dinî ve mistik ilişkileri de vardır ki bütün bu ilişkileri ahlâkî değerlendirmeye konu olur; çünkü bu ilişkileri başlatan insandır. Buna göre bir insanın başına bir ağaç düşmesi olayı, ahlâkî değerlendirme dışı tutulabilir, ama bir insanın ağacı kesmesi ahlâken değerlendirilecek bir olaydır.
Ahlâkî varlık, insan olarak, bizi birbirimize bağlayan, duygudaşlığımıza imkân veren, hangi kültür çevresine mensup olursak olalım aramızda müşterek tarafların bulunmasını sağlayan varlıktır. İnsan bir ahlâk varlığı olduğu ya da ahlâk, insanın özsel niteliği olduğu için, insanın hareketleri düşünceleri, sözleri ve yazılarının hepsi, ahlâkî değerlendirmenin konusu olur. Bu, insanın yapıp ettiği her şeyin, ahlâkî varlık sahası tarafından kuşatılması demektir.
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|