Cvp: Toplumuzdaki Kanadı Kırıklar: Yetimler ve Yoksullar İmâm-ı Âzam Hazretlerinin bu şuurunu en güzel şekilde kavrayarak hayatımıza tatbîk etmeye ne kadar muhtacız! Zîrâ sokakların insafına terk edilmiş tinerci çocuklar, uyuşturucu kullanan gençler ve yetimhânelerdeki kimsesizler de bizim yavru-larımızdır. Daha birçoğu rüşdüne ermemiş bu çocuklar, bu taze bahar dalı gibi bedenler, göz göre göre, yavaş yavaş toplumun mezbeleliklerine itilmektedirler. Soludukları zehirle ciğerlerini yakmakta, beyinlerini ve kalbî fonksiyonlarını imha etmektedirler. Laçkalaşmış sinirleriyle topluma düşman kesilerek çetelerin elemanları hâline gelmektedirler. Onlara din, ahlâk ve vatanperverlik duygularını veremediğimiz için kendimizi vicdanen ne kadar mes’ûl hissedebiliyoruz?
Dînin zahirî kısmı akılla; bâtınî ve derûnî kısmı, yâni özü ise gönülle telâkki edilir ve öğretilir. İnsanları terbiye, sevk ve idârede en bereketli netice merhamet ve muhabbetle hasıl olur. Çünkü palisiye kuvvetle hakim olunamayan nice insan, muhabbet ve merhamete râm olur. Bu sebeple günümüzde merhamet ve onun tezâhürleri olan infak, yardım, kimsesizlerin elinden tutma ve onların yanı başında olma gibi güzel vasıflarla mücehhez olmalıyız. nasıl ki çocuklarımzı küçük yaşta namaza alıştırmamız gerekiyorsa, onlara infak ve yardım heyecanı kazandırarak, muhtaç ve muzdaripleri sevindirmeye de alıştırmamız gerekmektedir. Bu faziletli işlere onları küçük yaşlarda alıştıramazsak ileride netice almamız zorlaşır. onlar, mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunun idraki içinde büyümeli; kendilerini -bir nevi- veznedar, emânetçi ve hizmetkâr olarak bilmelidirler. Bu şekilde yetişen nesiller, târihimizdeki yardım ve fazilet seferberliklerini tekrar canlandırabilirler ve toplumumuz da huzur bulur. Hâsılı yüksek duygulu, ince rûhlu mü’minlerin, yardıma muhtaç, kimsesiz ve himâyesiz yetimlerin yanında olmaları zarûrîdir. Mü’minin, muhtaçları arayıp bulması, maddi ve manevi olarak onlarla ilgilenmesi, bilhassa onlara İslâm’ın güler yüzünü göstermesi icab eder. Yetimi ve muhtacı arayıp bulan, onların başını okşayan Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’i düşünmelidir. Zira Âlemlerin Sultânı Efendimiz -aleyhisselâtü vesselâm- da bir yetim idi. |