Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Ekim 2013, 23:45   Mesaj No:2

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Bilimleri-Ünite4: Suçluluk Psi. Tövbe

Nevrotik Suçluluk Duygusu: Kaygıya, öz- saygının kaybedilmesine ve çatışmalara yol açan gerçek veya hayali bir ihlalden kaynaklanan bir suçluluk duygusudur. Psikanalizde bu duygunun, ego ile süperego arasındaki çatışmadan kaynaklandığı ve bilinçsiz veya bilinçli bir cezalandırılma korkusuyla ilişkili bir kaygı şeklinde kendini gösterdiği varsayılır.
Suçluluk duygusunun onu tamir etme duygusuna da yol açtığı, belki suç kavramının kendisi kadar eskidir. Suçluluk duygusu, biri yanlış olduğunu düşündüğü bir şey yaptığında ortaya çıkar. Yani bu noktada farkındalık sözkonusudur. Kişi herhangi bir nedenle suçluluk duyduğunda, genellikle, bu duygusunu azaltmaya çalışır. Bu azaltma da değişik yollardan sağlanabilir; birey kötü davranışını dengelemek için iyi bir davranışta bulunabilir; kendine acı verici bir şey yapar ve böylece kendini kötü davranışı için cezalandırabilir; ya da suçluluk duygusuna yol açan eyleminin olumsuz yönlerini en aza indirgemeye çalışabilir. İlk iki yaklaşım kişiyi bir yardım isteğine uymaya daha eğilimli yapacaktır. Eğer yardım isteği birine bir iyilik yapmayı, iyi bir davranışta bulunmayı, ya da kendine acı vermeyi içeriyorsa, yardım etmek bireydeki suçluluk duygusunu azaltmak eğilimindedir. Bu nedenle, suçluluk duygusu içindeki insanlar, suçluluk duymayanlarla karşılaştırıldıklarında, yardım etmeye daha eğilimli olacaklardır. Bir dizi araştırma bu görüşü desteklemiştir.
İslam Dini suçu, kişinin “yapısal” yani kişilik özellikleri ile, “kurumsal” yani çevresel faktörlerin ortak ürünü olarak açıklar. İşlenen bir suçta kişinin ve çevrenin ortak rolü vardır. Fakat, işlenmiş olan bir suçta çevrenin olumsuz etkisi ne kadar fazla olursa olsun hiçbir zaman suçlunun kişisel sorumluluğunu sıfıra indirgemez. Suça tedavi olarak teklif ettiği çözümler vardır. Tövbe bunlardan biridir. İslam, insanın doğuştan masum ve iyi olduğu temeline dayanır. Bu yüzden, sonradan olan suçluluk haline tövbe yoluyla tedavi öne sürülür. Tövbe ile istiğfar kavramları içerik olarak farklı açıklanmaktadır:
“İstiğfar kelimesi, Arapça “GFR” kökünün, istek bildirme kalıbından türemiş bir isimdir. Kök anlamı, bir şeyin üstünü örtmek demektir. Bu açıdan Kuran’da Allah’ın gafur olarak isimlendirildiği birçok ayette O’nun hataları örten ve affeden –olduğu açıklanmaktadır. (3/135; 9/80; 12/98) İnsanı tövbeye götüren ve onu motive eden “affedilmenin istenmesi” yani istiğfar yaşantısıdır. İstiğfar bireyin Allah’tan yardım dilemesi anlamına gelirken, tövbe insanın kendi çabasının ürünüdür. Bu anlamda istiğfar bireyin Allah’tan kendisini tövbe konusunda başarılı kılmasını istemesidir. Bu nedenle ayetlerde çoğu zaman istiğfar tövbeden önce kullanılmaktadır. Elmalılı Hamdi Yazır ise “Rabbinizden af talep edin ve sonra O’na tövbe edin (11/3) ayetini aynı surenin bir başka ayetiyle bağlantı kurarak açıklar: Allah’tan bağışlanma isteme, inanç ve salih amel-insanın özbilincinden doğan kendine ve başkalarına yararlı, üretici eylemlerle olacaktır. Bundan dolayı kalpte hissedilmeyen kuru bir af isteğiyle kalınmamalı ve O’na tövbe edilmelidir, diyerek istiğfar ile tövbenin mutlaka beraber bulunması gerektiğini ifade eder. (bkz. Yazır, 1992, IV, s. 515) Tövbe ile istiğfarın birbirinden ayrı yaşayışlar olduğuna şu ayette de işaret edilmektedir. “Ey Muhammed! Hem kendinin, hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile-istiğfar et. (47/19) Ayetten anlaşıldığı gibi istiğfar, hem kişinin kendi şahsına hem de başkalarına yönelik olarak yapılabilmektedir. Çünkü istiğfar bireyin kendisinin veya başkalarının hatalarınının bağışlanmasını içeren bir dua çeşididir. İstiğfarı bir tür itiraf olarak düşünebiliriz. Her dinde ve kültürde bu itiraf farklı gerçekleşebilir. Mesela, İslam’da günahın itirafı Allah’a yapılırken, Hıristiyanlıkta dinin temsilcisinin huzurunda yapılır. Günlük hayatta da insanlar çoğu kez bir dosta ve arkadaşa kendini sıkıştıran ya da bunaltan duygularını düşüncelerini ve suç sayılan fikirlerini itiraf etmek suretiyle rahatlamak isterler. Hata yapan için suçluluk duygularından kurtulmanın en güzel yollarından biri de suçunu itiraf etmesidir. Çünkü itirafın rahatlatıcı bir fonksiyonu vardır. Sonuçta, kişinin hatasını Allah’ın huzurunda itiraf ederek ondan af talep etmesi istiğfarı, olumsuz davranışlarını tekrar yapmamak üzere kararlı bir şekilde terk etmesi tövbeyi oluşturmaktadır. Tövbe “dönmek” anlamına gelen Arapça “T.V.B” kökünden türemiş bir kavramdır. Dini terminolojide, insanın kendine ve başkalarına zarar veren düşünce ve davranışlarının farkına varması, bir daha yapmamaya karar vermesi, iyi ve güzel olana yönelmesidir. İlahi dinlerin hepsinde tövbe en önem verilen değerlerden biridir:
Alıntı ile Cevapla