Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Ekim 2013, 23:45   Mesaj No:3

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Bilimleri-Ünite4: Suçluluk Psi. Tövbe

Yahudilikte Tövbe: Yahudi kutsal kitabında tövbeyi ifade etmek amacıyla “dönmek”, “geri gelmek” anlamına gelen “şuv” fiili kullanılmaktadır. Bu fiil, genelde Tanrı’ya ve dolayısıyla O’nun emrettiği yaşayış tarzına dönme, yani tövbe etme anlamına gelmektedir. Yahudi Kutsal Kitabı Tanah’ta tövbeyle ilgili çeşitli ifadeler bulunmaktadır. Eski Ahit’te “tövbe”, daha çok kalbin arındırılması ve Tanrı’ya döndürülmesi şeklindeki ifadelerle dile getirilmiştir:
Hıristiyanlıkta Tövbe: Tövbe; kişinin kendi hatalarını kınaması ve onlardan pişmanlık duymasıdır. Daha yüce bir hayat tarzını arzu etmesi ve ona ulaşmak için harekete geçmesidir. İşlediği hatadan pişmanlık duyarak bir daha aynı tür davranışta bulunmamaya karar vermesidir. Hata engelini ortadan kaldırarak, Tanrı’nın çağrısına uyma ve O’nunla barışmadır. Tanrı’yla birlik sağlama ve hataları terk etmek suretiyle toplumla da barışmadır. Bu ifadelerden tövbede üç aşamanın olduğu ortaya çıkmaktadır: Kişinin yaptığı kötülüğün farkına varması, kötülüklerinden dolayı kendini kınaması ve hataları terk ederek Tanrı’nın rızasına uygun bir hayata dönmesidir. Hıristiyanlıkta tövbenin kabulü konusunda, Tanrı’nın yanında kilisenin de bir rolü bulunmaktadır. Çünkü tövbe uygulaması kilise denetiminde yapılmakta ve sonuçta
“Kilise Affı” verilmektedir. Kefarette bulunanlar, kilise tarafından affedilmekte ve bu af vasıtasıyla Tanrı’nın da affını kazanmaktadır.
İslam’da Tövbe: Kuran tövbe konusundaki yaklaşımını sergilerken insanın hem hata yapmaya, hem de hatalarından vazgeçebilmeye eğilimli olduğu fikrinden hareket etmektedir. Çünkü o, bir yandan hatanın olumsuz sonuçlarını belirtirken, bir yandan da insanlara hatalarından kurtuluş yollarını göstererek, hatalı olmalarına rağmen onları hatalarından sıyrılmaya ve müspet bir yaşayış tarzını dönmeye davet etmektedir. Kuran Terminolojisinde insanların davet edildiği bu yeni yaşayış tarzına “tövbe” adı verilmektedir. Kuran’a göre bireyin kötü ve olumsuz yaşantı şeklini daha güzel ve olumlu bir halle değiştirmesi, tövbe ile mümkün olmaktadır. Hangi fiillerin ve yaşayış tarzlarının kötü, hangisinin iyi olduğu da yine Kuran’da belirlenmektedir. “Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönlünüze sindirmiştir. Küfrü (isyancılığı), isyanı (Allah’ın emirlerine karşı gelmeyi) ve fıskı (günah işlemeyi) da size çirkin göstermiştir.” (49/7). Kuran’a göre hiçbir insan tövbe ihtiyacı dışında kalamaz. Diğer bir ifadeyle hem inananlar hem de inanmayanlar tövbe edebilir. “…Ey iman edenler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz” (24/31) ayetinde Allah’a inananları günah işledikleri zaman tövbeye davet etmektedir. Ancak Allah’ın bu daveti inanan insanlarla sınırlı kalmamakta, bir çok ayette inanmayan kişiler de tövbe ile İslam dinine çağrılmaktadır. (2/159-160; 37/86-88; 6/153; 9/3,5,11) Tövbenin kabulü konusunda da, dinler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Yahudilikte tövbeleri kabul etme yetkisi, sadece Tanrı’ya aittir; kimse bu yetkiye aracı veya ortak olamaz. Tanrı tamamen kendisine ait olan bu yetkiyle tövbe eden kullarının yanlışlarını affetmektedir. Bu konuda Yahudilikle İslam arasında bir benzerlik bulunmaktadır. Hıristiyanlıkta ise, af konusu oldukça farklıdır. Çünkü Tanrı ve İsa adına bu affı verme yetkisi ruhban sınıfına aittir. Tövbe amaçlı uygulamalardan sonra rahip, tövbekâra bu affı vermektedir. Havarilerden kiliseye geçen bu yetkiye göre, onların affettiğini Tanrı’da affetmektedir. İslam’da ise kullarını affetmek ve onların tövbelerini kabul etmek, tamamen Allah’a mahsustur. Hz. Muhammed’ in zaman zaman tövbeye yöneldiğini gerek Kuran’dan gerek hadis literatüründen öğreniyoruz. Kuran’ da Hz. Muhammed’ in tövbe ettiği ve tövbesinin kabul edildiği belirtilmektedir. (9/117) Kuran Hz. Peygamberi tövbe eden bir insan olarak göstermekle inananları etkilemek istemekte ve onların daha çok tövbe eden, daha çok arınan bireyler olmalarını önermektedir.
Tövbe insandaki bilinç seviyelerine göre, korku ve ümit hisleri eşliğinde çeşitli derecelerdeki hata ve kusurları bırakarak daha iyiye, daha güzele, ideal olana yönelme, eksikliğini görüp kendini bütünleme, böylece şahsiyetini olgunlaştırma yolunda bir yöntem, bir araç özelliği taşımaktadır. Her seviyedeki insanı bulunduğu düzeyden bir üst düzeye çıkarma, her bilinç düzeyinde ilerlemeyi sağlama konusunda bir vasıtadır. Kişiliğin gelişme sürecinde tıkanmaları, sapmaları önleyerek ilerlemedeki akışı kolaylaştırmaktadır. Tövbede insanın inandığı değerle kendi arasına başka bir insanın girmesi sözkonusu değildir. Özgün benliği ile Aşkın Varlık arasındaki ilişkiyi insan bizzat kendisi kurmaktadır.
Alıntı ile Cevapla