Konu Başlıkları: Tekfir kaideleri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Kasım 2013, 01:43   Mesaj No:6

hiranur86

Medineweb Aktif Üyesi
hiranur86 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:hiranur86 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 27674
Üyelik T.: 25 Nisan 2013
Arkadaşları:2
Cinsiyet:bayan
Yaş:38
Mesaj : 156
Konular: 6
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Tekfir kaideleri

Tekfir meselesi İslam ümmetinin en büyük sorunlarından biridir. Bu sorun sahabe döneminde Hariciler ile başlayıp günümüze kadar devam ede gelmiştir. Tarihin belli aralıklarında artış gösteren bu hastalık son zamanlarda yine nüvelenmeye başlayan bir hastalıktır. Bu hastalığın tedavisi zor fakat gereklidir. Tekfir, ümmete her anlamda zarar veren ve İslam düşmanlarını sevindiren bulaşıcı bir hastalıktır.

Tekfir iki tarafı keskin bıçak gibidir. Tekfir edeni veya edileni keser. İki taraftan birine zarar verir. Bu durumda tekfirden sakınmak asli vazifelerdendir. Bu giriş kısmında konuya yabancı olan okuyucular için tekfirin ne olduğunu kısaca izah edelim.

Tekfir; bir müslümanı veya müslüman kabul edilen bir kimseyi küfre nisbet etmek; küfre girdiğini söylemektir. Tekfir hastalığının ana sebebi cehalettir. Taassuptur. Müslümanın müslümanı tekfir etmesi ümmetin en büyük fitnelerindendir. Peygamber efendimiz (s) tekfir ile ilgili olarak ümmetini şöyle uyarıyor.

"Kim kardeşine kafir derse, ikisinden biri mutlaka kafir olmuştur. Eğer itham edilen kafir değilse, küfür itham edene döner." (Buhari-Müslim)

Şunu çok iyi bilmek gerekir. Her insan tekfir etme yetkisine sahip değildir. İslam devletinde Kadı İslam devleti olmayan yerlerde tekfir etme yetkisi alimlerdedir. İslam hukuk dinidir. Her meselenin bir disiplini vardır. Tekfir konusunda birçok şartlar ortaya koymuştur. Bunların en önemlilerinden biri "tevil olan yerde tekfir olmaz" Bir insanın kafir olmadığı bir şekilde imanının olduğu herhangi bir şekilde ispatlanabiliyorsa o tekfir edilemez.

Tekfir konusunda alimlerin yazmış olduğu eserlere bakmadan, ezberletilen cümleler ile tekfir hastalığına müptela olan Müslümanları, alimlerin eserleri ile tanıştırmak gerekir. Çünkü o hastalığa müptela olanlar ilme hürmet ederler. Kalpleri temizdir fakat davranışları çirkindir. Kardeşlerimize şifa vesilesi olmalıyız.

İslam tarihi kitaplarına baktığımızda tekfirciliğin babası sayılan haricileri, Hz.Ali tekfir etmemiştir. Kendisine sorulmasına rağmen tekfir etmemiştir. Bugün hangi müslüman kardeşimiz hariciler kadar ileri gitmişlerdir ki onlar tekfir ediliyor. Hem sormak lazım tekfir hastalığına müptela kardeşlerimize, ahirette tekfir ettiğiniz insanlar ile ilgili hesabı nasıl vereceksiniz? Birini tekfir etmediğinizde ahirette bunu size soracaklar mı? Bu görüşün delili nedir kaynağı nedir? Yoksa teviller ile mi tekfir ediyorsunuz? Tevil olan yerde tekfir olmaz.

Sırası gelmişken şu konuya da değinmek gerekiyor. Tekfir hastası olanların fikirlerine delil olarak getirdikleri alimler onların görüşlerinden beridirler. İbn Teymiyye, İbn Kayyım, Seyyid Kutub, Abdullah Azzam ve Mevdudi gibi alimler tekfirci değil aksine tekfire karşıdırlar. Bu konuda İbn Teymiyye örneği üzerinden gidelim. İbn Teymiyye tekfir ile ilgili olarak şöyle diyor:

"Şüphesiz ki bazen belli bir söz küfür olur. Bu sebeple söyleyen tekfir edilir ve "kim şöyle derse kâfir olur" denilir. Fakat böyle bir sözü söyleyen belirli bir şahsın aleyhinde terk eden kişiyi kafir kılan delil, tam olarak ortaya çıkmadıkça o şahsın kafir olduğuna hükmedilmez.

İşte bu, kafirleri tehdit eden vaid ayetlerindeki hüküm gibidir: Allah'u Teala şöyle buyuruyor:

"Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş doldur*muş olurlar. Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir."(Nisa 10)

Bu ve benzeri vaid ayetleri haktır. Fakat muayyen bir şahıs aleyhine azaba müstahak olduğuna dair şahadet edilmez, ehli kıbleden muayyen birinin cehenneme gireceği söylenemez. Çünkü bu vaid nassları ona ulaşmamış olabilir, tahrim ayetleri ona iletilmemiş olabilir ve işlemiş olduğu haramdan dolayı tevbe etmiş olabilir... Veya onun işlediği haram fiilin cezasını silecek büyük iyilikleri olabilir veya işlediği suça keffaret olarak başına bir takım musibetler gelmiş olabilir. Hatta şefaati kabul edilen bir şefaatçi onun için şefaat etmiş olabilir.

Söyleyeni küfre sokan sözleri söyleyen adama belki haki*kati bildiren nasslar tebliğ edilmemiş olabilir. Veya ona ulaş*mış da, ona göre sabit olmamış veya onu iyice anlamamış olabilir. Bazen de Allah'u Teâlâ'nın affettiği şüpheler ona arız olmuş olabilir..."

Daha sonra şöyle demektedir:

"İşte müctehid imamların mezhepleri zikretmiş olduğumuz bu tafsilatta olduğu gibi belli bir şahıs ile nev'î birbirinden ayırt etme üzerine bina edilmiştir."( İbni Teymiyye, er-Resaili'1-Merdaniyye)

Aynı durum isimlerini zikrettiğimiz diğer ulema zatlar içinde geçerlidir. Tekfir konusunda öncü alimlerden H.El BENNA'ya kulak verelim.

"Kelime-i Şahadet getirip, onun gerek*lerini yapan, farzları ve dini vecibeleri ifa eden hiçbir müslümanı, görüşünden veya günahkarlığından dolayı tekfir etmeyiz. Ancak kendisinden küfür kelimesi sadır olursa; veya kesin olarak bilinen (zarurat-ı diniyye'den) bir hususu inkar ederse; yahut Kur'an-ı Kerim'in açık bir hükmünü yalanlarsa veya Kur'an-ı Kerim'i Arap dili üslubunun hiçbir halde ihtimal vermediği bir şekilde tefsir ederse, yada küfürden başka bir tevil ihtimali olmayan bir iş yaparsa; küfre girer."(Talim Risalesi – Hasan el BENNA)

Yusuf el Karadavi ümmet için büyük bir sorun olan bu konuda yaşadığı tecrübeler ve kendisine yöneltilen sorular ışığında bu konuyu derinlemesine ele almıştır. Fıkıh ekolleri ve onlar dışında kalan ekollerin tekfir ile ilgili görüşlerini vermesi önemli bir durum. İnsanların kendilerini nisbet ettikleri ekollere göre tekfirin ne kadar kötü bir hastalık olduğunu fark etmelerini sağlayacaktır. Nihai olarak şunu beyan etmek gerekiyor. Tekfir hastalığı Müslümanların dünya ve ahirette zarar görmelerine sebep olmaktadır. Tekfir, İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektir.
__________________
Müslüman olmak bütün otoriteleri reddedip sadece Allah'ın otoritesini kabul etmektir..
Alıntı ile Cevapla