Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:1 Cinsiyet: Yaş:43 Mesaj:
1.277 Konular:
640 Beğenildi:17 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| Cvp: Sırat-ı mustakim ne demek
Sırat-ı müstakîm" kavramının anlamına ilişkin olarak yaptığımız
açıklamalardan şu hususlar belirginlik kazanıyor:
1- İslâm, iman, ibadet, ihlâs ve tevazu gibi Allah'a giden yollar
(sebiller), gerçeğin kaynağı olan "sırat-ı müstakîm"e yakınlıkları
oranında kâmillik ve eksiklik, pahalılık ve ucuzluk bakımından
birbirlerinden farklıdırlar. Bunların karşıtları olan küfür, şirk, inatçılık,
azgınlık ve günahkârlık için de aynı durum söz konusudur. Nitekim
yüce Allah şöyle buyuruyor: "Her birinin yaptıklarından ötürü
dereceleri vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir;
asla kendilerine haksızlık edilmez." (Ahkaf, 19)
Akılların yüce Allah'tan algıladıkları ilâhî bilgilerin durumu da
tıpkı buna benzemektedir. Yeteneklerin farklılığı oranında bu bilgi
ler farklılık arzeder, kapasitelerin çeşitliliği oranında çeşitli algılama
biçimleri ortaya çıkar. Yüce Allah'ın verdiği şu örnek de bunu
vurgulamaktadır: "Gökten bir su indirdi de dereler kendi ölçüsünce
o su ile çağlayıp aktı. (Ra'd, 17)
2- Sırat-ı müstakîm, bütün yollara egemen olduğu gibi, sırat-ı
müs-takîmin izleyicileri de öyledir. Yüce Allah onları bu yolda yerleşik
ve kalıcı kılarak onların işlerini üzerine almış ve onları da kullarının
doğru yola iletilmesinde yetkili kılmıştır. "Onlar ne de güzel
arkadaştır" (Nisâ, 69) "Sizin veliniz ancak Allah, O'nun Resulü ve
namazı kılan ve rükû hâlinde zekât veren müminlerdir." (Mâide,
55) derken, yüce Allah bunu kastetmiştir. Bu son ayetin müminlerin
emiri Hz. Ali (a.s) hakkında indiği mütevatir hadislerle sabittir.
O, bu ümmet içinde bu kapıyı açan ilk kişidir. Yeri gelince bu ayetle
ilgili olarak geniş açıklamalarda bulunacağız.
3- Yola hidayet etmenin anlamı, yolun anlamının
belirginleşmesiyle belirginleşir. es-Sihah adlı sözlükte belirtildiğine
göre "hidayet", "göstermek, delâlet" demektir. Yine aynı sözlükte
belirtildiğine göre, bu fiil Hicazlıların lehçesinde iki mef'ulü birden
etkilemektedir. Diğer lehçelerde bu fiilin ikinci mef'ulü da etkilemesi
için "ilâ" harf-i cerrine başvurulur. Bize göre de doğru olan
görüş budur. Ancak bir görüşe göre de "hidayet" kökünden türeyen
fiil, "ilâ" harf-i cerri olmaksızın ikinci mef'ulü etkilediğinde
"hedefe ulaştırma" anlamını ifade eder. Ama "ilâ" harf-i cerriyle
geçişli kılındığı zaman "yol gösterme" anlamını ifade eder. Buna
örnek olarak da şu ayet-i kerime gösterilir: "Sen, sevdiğini hidayet
edemezsin, fakat Allah dilediğini hidayet eder." (Kasas, 56)
"Yol gösterme" anlamında "hidayet" Resulullah (s.a.a) için sabit
olduğuna göre burada nefyedilen "hidayet", "hedefe ulaştırma"
anlamındaki "hidayet"tir. Nitekim şu ayetlerde, birinci anlamda
"hidayet" Allah'a, ikinci anlamda "hidayet" ise Peygambere izafe
edilmiştir: "Ve onları dosdoğru yola iletirdik." (Nisâ, 68) "Ve şüphesiz
ki sen, doğru yola götürüyorsun." (Şûrâ, 52) Şu hâlde "hedefe
ulaştırma" anlamındaki "hidayet" kökünden türeyen fiil, ikinci
mef'ulü doğrudan etkiler, "yol gösterme" anlamındaki "hidayet"
kökünden türeyen fiil ise, "ilâ" harf-i cerriyle geçişlilik kazanır.
Fâtiha Sûresi / 6-7
Ne var ki, bu görüşe kanıt olarak gösterilen ayette bizim sözümüz
vardır. Şöyle ki, ayette nefyedilen hidayet, hidayetin gerçekliğidir
ki bu, yalnızca Allah'ın elindedir. Yoksa bu gerçekliğin
bazı dereceleri kesinlikle Peygamber için sabittir. Diğer bir ifadeyle;
nefyedilen, hidayetin cinsi değil, kemal derecesidir. Ayrıca bu
açıklama, Firavun hanedanı arasında yer alan bir müminin sözlerini
içeren ayetin işaret ettiği anlamla çelişki arzetmektedir: "Ey
kavmim! Bana uyun, sizi doğru yola götüreyim." (Mü'min, 38) Çünkü
bu ayette "hidayet" kökünden türeyen fiil, "ilâ" harf-i cerri olmaksızın
mef'ulü etkilediği hâlde "yol gösterme" anlamını ifade
etmektedir.
Buna göre bizce "ilâ" harf-i cerri ile kullanılıp kullanılmamasına
göre "hidayet" kökünden türeyen fiilin anlamında bir değişlik
meydana gelmez. Bu fiilin "ilâ" harf-i cerri olmaksızın ikinci
mef'ulü etkilemesinin "dahalt'ud-dâre=eve girdim" cümlesindeki
kurala bağlı olması da mümkündür.
Kısacası hidayet; işaret etmek, yolu göstermek suretiyle hedefi
göstermektir. Bu da bir çeşit "hedefe ulaştırmak" demektir. Allah'ın
düzeni, sebepler düzeni olduğuna göre, bunun gerçekleşmesi
için yüce Allah bir sebep oluşturur. Bu sebep hedefin belirginleşmesini
ve sonuçta kulun bu hedefe ulaşmasını sağlar. Yüce
Alah bu düzene şu şekilde işaret etmektedir: "Allah kimi hidayet
etmek isterse, onun göğsünü İslâm'a açar." (En'âm, 125)
Şu ayet-i kerime de buna bir örnektir: "Sonra derileri ve kalpleri
Allah'ın zikrine (meylederek) yumuşar. İşte bu, Allah'ın hidayetidir;
dilediğini bununla doğru yola iletir." (Zümer, 23) İfadenin orijinalinde
geçen "telînu=yumaşar" fiilinin "ilâ" harf-i cerriyle geçişli
kılınmasının sebebi, eğilim ve güven gibi bir anlamı içermesini
sağlamaktır. Kalbin yumuşaması, yüce Allah'ın kalpte, Allah'ın
zikrini algılamasını, ona yönelmesini ve onunla güven bulmasını
sağlayacak bir netlik meydana getirmesidir. Allah'ın yolları (sebilleri)
farklı olduğu gibi, yol-larının farklılığı oranında hidayeti de farklılık
gösterir. Şu hâlde her yolun karşılığında ona özgü bir hidayet
vardır.
__________________
Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |