Konu Başlıkları: Din eğitimi 3.4. Hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Aralık 2013, 06:24   Mesaj No:2

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din eğitimi 3.4. Hafta

DİN EĞİTİMİ 4. HAFTA
AHLAKİ GELİŞİM
1. AHLAK:Ahlak kavramı bireysel olarak sahip olunan huylar, tabiatlar anlamında kullanılır ve yaradılıştan gelen hususiyetler ile cemiyet içinde kazanılan iyi ve güzel huyları anlatmak için kullanılır. Ahlâk ve etik konusuyla ilgili filozof ve bilim adamları ise hangi davranışın ahlaki olup hangisinin olmadığı yerine; ahlakın kaynağı, ahlaki gelişimin keyfiyeti gibi meseleleri irdeleme yaklaşımını benimserler.
Bilinçsiz/istem dışı, zorlamaya dayalı olarak gerçekleşen davranışlar ahlakî veya ahlaksız olarak nitelenmez.
Kohlberg ahlakı hak-haksızlık, doğru-yanlış, iyi-kötü konularında bilinçli yargılama ve karar vermeyi ve bu karar doğrultusunda davranışta bulunmayı kapsayan bilişsel bir yapı olarak tanımlamıştır.
Ahlâkın; bilişsel, davranışsal ve duygusal olmak üzere üç temel yönü vardır.
Bilişsel olarak insanlar, bir durumda yapılması ya da yapılmaması doğru olan şey hakkında düşünürler, akıl yürütürler ve kavramlar, değerler, tutumlar oluştururlar.
Davranışsal olarak insanlar, kendi ahlâkî akıl yürütmeleriyle tutarlı olabilen veya olmayabilen biçimlerde davranabilirler.
Duygusal olarak insanların, neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin düşüncelerine ve davranışlarına uyan veya uymayan “duyguları” vardır.
2. AHLAKİ GELİŞİM VE ÖNEMİ
Bireyin çocukluktan başlayarak kendi dengeli ahlaki yargı sistemini kuruncaya kadar geçirdiği sürece ahlaki gelişim denilmektedir.
Başaran (1974) ahlaki gelişimi bireyin ilk yaşlardan başlayarak toplumca beğenilen, iyi ve doğru davranışları öğrenerek yapması olarak tanımlarken,
Onur (1997) çocukların belli davranışları doğru ya da yanlış olarak değerlendirmelerine rehberlik eden ve kendi eylemlerini yönetmelerini sağlayan ilkeleri kazanma süreci olarak tanımlamaktadır. Binbaşıoğlu (1990) ise ahlaki gelişimi, bireyin toplumca kabul edilmiş olan görüşleri, inançları demek olan değer yargıları ile kültürel çevreye uyumun gelişmesi şeklinde tanımlamıştır.
Senemoğlu(1997) ahlaki gelişimi bireyin kendi değerler sistemini oluşturma yeteneğine vurgu yaparak, ahlaki gelişimin toplumun değerlerine kayıtsız şartsız bir uyma olmadığını topluma etkin bir uyum sağlamak için değerler sistemi oluşturma süreci olduğunu belirtmiştir.
Karakter, kişilik ile eş anlamlı olarak kullanılır. Kişilik/karakter, bireye özgü bir haslet olarak kullanıldığı zaman ahlak ile benzer biçimde kişiye özgü davranışların bütününe çevrenin verdiği değeri ifade eder.
Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmenin ötesinde onda bir iç denetim oluşturma aracıdır.Öğretici, alternatifler sunucu ve ikna edici disiplin; eğitimciler tarafından ahlaki gelişimi sağlamada onaylanan bir tutumken yasaklayıcı disiplin bireyin öznel muhakeme yeteneğini körelten bir tutum olarak kabul edilmektedir.
Vicdan, insanın kendisinin veya başkalarının davranışları hakkında iyi veya kötü olarak değerlendirme yapmasını sağlayan ahlaki şuurdur.
3. AHLAKİ GELİŞİM TEORİLERİ
Psikanaliz yaklaşımına göre insan çocukluktan bencillik, saldırganlık ve cinsellik ile ilgili negatif eğilimlerle doğar. Ahlaki eğitimin amacı bireyin sahip olduğu bu negatif dürtülerin kontrolünün sağlanması olmalıdır.
İngiliz emprizmine dayanan tabula rasa (boş levha) düşüncesi ise bireyin doğuştan ne iyi ne de kötü herhangi bir eğilim getirmediğini belirtir. Çocuğun ahlaki gelişimi tamamen çevresinden şekillenir. Ahlaki eğitimin amacı sosyal olarak arzu edilmeyen davranışların bastırılması toplum tarafından benimsenmiş ahlaki tutumların ise istençli biçimde benimsenmesidir.
Rousseau’nun asil yabani fikrine dayanan doğuştan masumiyet düşüncesidir. Buna göre çocuk doğumda iyilik potansiyeli ile doğar ancak ana-babasından ve çevreden kötülüğü öğrenir. Bu nedenle ahlak eğitiminin hedefi çocuğun iyi potansiyelinin kısıtlanmadan özgür gelişiminin sağlanmasıdır.
Kur’an-ı Kerim insanın şerefli ve en güzel biçimde ve fıtrat üzere yaratıldığını belirtirken doğuştan gelen ahlaki kabiliyete işaret etmiştir. Buna göre insan doğuştan iyi veya kötü bir ahlak getirmese de iyi veya kötüye yönlendirilebilecek bir fıtrat getirmektedir.
Freud tarafından geliştirilen psikanalitik kuram, davranışı yönlendiren bilinçdışı güdülere vurgu yaparak ahlaki gelişimi açıklar. Freud’a göre insan kişiliği yönüyle bilinç bir buzdağı gibi sadece suyun yüzeyinde görülen kısmıdır. Gerçekte davranışlara yön veren, tutumları belirleyen bilinçaltıdır ki; bu bilinçaltı buzdağının görünmeyen kısmı gibi görünen kısmına oranla çok daha büyüktür.
Freud kişiliğin üç ana sistemden oluştuğunu belirtir. Bunlar: id, ego ve süper ego’dur
.İdAçlık, susuzluk, cinsellik, acıdan kaçma, hazza yönelme gibi temel biyolojik ihtiyaçlardan oluşan güdüler olduğu için kişiliğin en erken gelişen bölümüdür. İd güdüleri doyuma ulaşmak için bireyi davranışlarda bulunmaya zorlar.
Ego İdin doyuma ulaşmak için çabaladığı güdüleri toplumsal ve törel değerlerle uyumlu hale getirmeye çalışır. Örneğin id’den gelen açlık, cinsellik gibi güdüler uygun koşullar sağlanana kadar ego tarafından kontrol edilir. İd’den kaynaklanan güdülerin gerçekleştirilebilmesi için tasarı geliştirir.
Süper ego sosyal ilişkiler içinde diğer insanlar tarafından aktarılan geleneksel değerler ile toplumsal, törel, kültürel alışkanlık ve kuralların içselleştirilmiş şeklidir. Çocuk ana-babadan başlayarak, öğretmenler ve diğer yetişkinlerle kurduğu etkileşimler ile sosyal yaşamın gereklerini, iyi ve kötü davranışın neler olduğunu öğrenir. Süper egonun bir alt sistemi olan vicdan da bu süreçte gelişir.
Davranışçı görüşe sahip psikologlar da ahlaki yargıların nasıl oluştuğu üzerinde durmuşlardır.Bireyin onay gören ve pekiştirilen davranışları “doğru” hoş görülmeyen, cezalanan davranışlar ise “yanlış” olarak kabul edilmektedir.
Sosyal öğrenme teorisyenleri de ahlaki gelişimİn modelleme yoluyla gerçekleştiğini söylerler. Çocuk ahlaki ilkeleri taklit ederek ve taklit ettiği davranışların olumlu karşılığını alarak öğrenir.Bir oğul babasını gözlemleyerek erkek gibi davranmayı, kız ise annesini model alarak kadın gibi davranmayı öğrenir.
Bilişsel gelişimciler ahlaki gelişim üzerinde de durarak ahlaki gelişimin de bilişsel gelişim gibi birbirinden niteliksel olarak farklılaşan dönemler halinde olgunlaşmaya bağlı olarak ortaya çıktığını öne sürmüşlerdir.
3. KOHLBERG’İN AHLAK GELİŞİMİ KURAMI
Piaget’in öğrencilerinden olan ve ondan oldukça etkilenen Amerikalı eğitimci ve psikolog Kohlberg, Piaget’e ait zihinsel ve ahlaki gelişim modellerine dayanan bir ahlaki muhakeme gelişimi teorisi geliştirmiştir.
Piaget çocuklar üzerine yaptığı araştırmalarda doğru ve yanlışa yönelik yargılarının yaşa bağlı olarak farklılaştığını fark etmiştir. Örneğin çocuklar 7–10 yaşlarına kadar başkalarından izleyerek öğrendikleri oyunlar oynamakta; oyun onarken oyunun kurallarını anlama, değiştirme ve sorgulamaya çalışmamaktadırlar. Bu yaşlardan itibaren ise oyunun kurallarını anlamaya, gerektiğinde ortak karar vererek değiştirmeye başlamaktadırlar.
10–11 yaşından sonra ise çocuklar kurala niçin uyulması gerektiğini anlama yeteneği kazanmaktadırlar. Bu yaşlardan itibaren çocuk kurallarla ilgili kendi öznel yargılarını geliştirmektedir. Bu yaşlar aynı zamanda çocukların davranışların ardındaki niyetlerin öneminin de fark edilmeye başlandığı dönemlerdir. Bilerek ve isteyerek bir bardağı kıran çocuk mu daha suçludur, yoksa ana-babasına yardım etmek isterken beş bardağı kıran mı? gibi ikilemlere dayalı araştırma sonucunda dışa bağlı dönem ve özerk dönem olarak iki ahlak gelişimi evresi belirlemiştir.
Dışa bağlı dönem, on yaşına kadar olan dönemi kapsar. Bu dönemde çocuklar ahlaki yargılar açısından başkalarına bağımlıdır. Yetişkinler tarafından konulan kuralları sorgulamadan kabul ederler. Annesine yardım niyeti ile de olsa daha fazla bardağı kıran çocuk daha yaramazdır. Özerk dönem 11 yaş ve üstüne doğru görülmeye başlayan çok yönlü ve göreli ahlak anlayışı devresidir. İçinde bulunulan durumlara göre ahlaki yargılara varılır ve kurallar değerlendirmeye tabi tutulur. Başkalarının değerlendirmelerinden çok kendi değerlendirmeleri ahlaki davranışı belirler.
Kohlberg ahlak gelişiminin genel bilişsel yeteneklerdeki ilerlemelere dayandığını, bilişsel gelişimde olduğu gibi ahlaki aşamaların birinden diğerine geçen ve bir öncekinin yerini alan değişmez diziler içinde ortaya çıktığını söylemiştir.
Kohlberg ilkelere dayalı ahlaki yargının gelişmesinde çocuklarla birlikte ergenler ve yetişkinler üzerinde yoğunlaşmış ve araştırmalarında ahlaki ikilemler kullanmıştır.Gelişim evreleri adım adım birbirini izlemektedir. Örneğin, ikinci evrenin egoist bireyi dördüncü evreye atlayamamaktadır. Birey, yavaş yavaş ikinci evrenin egolarından kurtularak, üçüncü evrede aile ve akran gibi küçük gruplara yönelmekte daha sonra dördüncü evrede geniş gruplara yönelmektedir.
Kohlberg’in ahlaki gelişim evreleri de Piaget’in zihinsel gelişim evreleri gibi özümleme ve uyum sağlama sonucu gelişir. Buna göre evreler, düşünce yapılarında meydana gelen niteliksel değişikliklerdir.
Kohlberg, 10–16 yaşları arasında değişen erkek çocuklara çeşitli ikilemler yöneltmiş ve sorular sormuş ve bunlara verilen yanıtları kategorilere ayırarak üç düzeydeki altı ahlak gelişim evresi belirlemiştir. Kohlberg’in sormuş olduğu ikilemler yasa ve yaşam gibi değerlerin karşı karşıya geldiği durumları içerir.
Kohlberg’in en çok bilinen ahlaki ikilemlerinden birisi şöyledir:
Avrupa da bir kadın az görülen kanser hastalığının bir türü nedeniyle ölmek üzeredir.Eczacı ilaç için 2000 dolar ister. Eczacıya karısının durumunu anlatır, ondan ilacı ya daha ucuza vermesinin ya da parasının yarısını daha sonra vermeyi önerir. Fakat eczacı Heinz’ in önerisini kabul etmez. Bunun üzerine çaresi kalmayan Heinz eczaneye gizlice girip ilacı çalar.
Kohlberg bu ikilemi anlattığı çocuklara “Heinz ilacı çalmalı mıydı? Niçin çalmalıydı? Niçin çalmamalıydı? Hasta karısı değilde başka birisi olsaydı çalmalı mıydı? Hasta düşmanı olsaydı çalmalımıydı? Gibi sorular sorarak aldığı cevaplarla insanların altı yargı aşaması geçirdiklerini ve bu altı aşmanın üç düzey içinde yer aldığını belirlemiştir.
3.1. Ahlaki Gelişim Düzeyleri
1. Gelenek Öncesi Düzey (İlk Çocukluk)
Bu düzey Piaget’in dışsal kurallara bağlılık döneminin özelliklerini kapsar. Kurallar başkaları tarafından konur. Bu düzeydeki çocuk, kültür içinde kabul edilen iyi ve kötü ölçütlerine göre davranır.
1. Aşama: Ceza ve İtaat Eğilimi: Bu düzeydeki çocuklar sadece otoriteye uyar ve cezalandırmaktan kaçınırlar. Genel olarak olayların dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verirler.
2. Aşama: Faydacı Görelilik Eğilimi: Çocukların kendi ihtiyaç ve isteklerini karşılanması önemlidir. Kurallara ancak ihtiyacı karşıladığı sürece uyulur.
2. Geleneksel Düzey (Son Çocukluk-İlk Erginlik)
Bu düzey ahlak gelişiminde üç ve dördüncü aşamaları kapsar. Birey için aile, grup ve ulusun beklentileri her şeyden önemlidir. Kendi ihtiyaçları bazen grubunkine göre ikinci planda kalır.
3. Aşama: Kişiler Arası Uyum Eğilimi: Öncelikle akran grupları ve diğer insanlarla işbirliği gözlenir. Başkaları tarafından onay görmek, iyi çocuk olmak önemlidir. Benmerkezciliğin azaldığı olaylara başkaları açısından bakabilme özelliğinin kazanıldığı dönemdir.Artık yaptıklarını sadece ceza almamak için değil, aynı zamanda başkalarını mutlu etmek için de yapmaya çalışır.
4. Aşama: Kanun ve Düzen Eğilimi: Bu dönemde doğru davranış, otoriteye ve sosyal düzene uygun olarak kişinin görevini yerine getirmesidir. Artık, akran gruplarının yakın çevrenin ve ailenin kurallarının yerini, toplumun kuralları ve kanunları almıştır. Kanunlar sorgulanmaksızın uyulmalıdır.
3. Gelenek Sonrası Düzey (Son Erginlik ve Sonrası)
Bireyin, başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değer sistemini örgütlediği düzeydir. Birey yaklaşık olarak 14 yaşından itibaren bu düzeye ait özellikler göstermeye başlamaktadır.
5. Aşama: Sosyal Sözleşme Eğilimi: Kanunların kullanımı ve bireysel haklar eleştirici bir şekilde incelenir. Toplumun kanunları ve değerlerinin göreli ve topluma özgü olduğu kabul edilmektedir. Kanunların demokratik olarak değiştirebileceği ilkesine sahiptirler.
6. Aşama: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi: Bu aşama ahlak gelişiminin sonuncu aşamasıdır. Kişi, ahlak ilkelerini kendisi seçip oluşturur. Birey yazılı veya başkaları tarafından empoze edilen çeşitli yasa ve kurallardan bağımsız olarak kendi özerk değerler sistemini oluşturur. Bu ilkeler; adalet, eşitlik, insan hakları gibi bazı soyut kavramlara dayalıdır. Kohlberg’in bu kapsamlı ahlaki gelişim kuramı büyük oranda benimsenmekle birlikte bazı eleştirilere de maruz kalmıştır. Bunların başında teorinin demokratik liberalizmi en üst ahlaki aşama olarak sunması,teorinin altıncı aşamada sivil itaatsizliği teşvik eden bir yaklaşım benimsemesi,Teorinin sadece erkekler üzerine yapılan araştırmalarla kurulmuş cinsiyete bağlı gelişim farklılıklarını dikkate almaması, ahlaki gelişimde ana-baba, çevre gibi dışsal faktörleri yeterince göz önüne almayışı olmuştur.
4. Erikson’ın Psiko-Sosyal Kişilik Gelişimi Kuramı
En büyük yapıtı olan "Çocukluk Çağı ve Toplum" 1950 yılında yayınlanmıştır. Bu eser insanın tüm hayat süresi boyunca fiziksel, bilişsel, dürtüsel, cinsel değişiklikler ve bu dönemlerde yaşanan krizler ile şekillenen, ego gelişiminin ve oluşabilen patolojik durumların bir çizelgesidir. Freud'un öğrencisi olan Erikson,kişiliğe ilişkin bazı görüşlerinde Freud’un yanılgılara düştüğünü ileri sürerek psikosoyal kişilik kuramı olarak adlandırılan bir kişilik kuramı geliştirmiştir.
Erikson'un kuramı temel olarak şu düşüncelere dayanır. Genel olarak insanların temel ihtiyaçları aynıdır. Benlik ya da egonun gelişimi, temel ihtiyaçların karşılanmasıyla oluşmaktadır. Gelişim dönemler halinde meydana gelir. Her dönem gelişim için fırsatlar sağlayan bir krizle veya psikososyal problemle nitelenir. Farklı dönemler bireyin güdülenmesinde farklılıklar oluşturur.
İnsan hayatını her birine özel bir psikolojik bunalımın eşlik ettiği sekiz dönemde incelemiştir. Erikson’a göre, kişilik, bu sekiz dönemin tümünde de gelişimini sürdürür ve bir dönemde olumsuz yaşanan denge, uygun çevresel şartlar sağlandığı takdirde, bir sonraki dönemde olumlu yöne geçebilir.
Bu yönüyle kişilik gelişiminin çocukluk dönemine takılıp kalabileceğini öngören Freud’dan kesin biçimde ayrılmaktadır.
1. Evre: Güvene Karşı Güvensizlik Karmaşası: Doğumdan başlayarak bir yaşına kadar sürer. Bu dönemde bebekler kendilerine, anne babalarına veya çevrelerine karşı temel güven veya güvensizlik duygusu geliştirirler.Eğer güven ihtiyacı ileride de giderilmezse yaşadıkça kararsız, karamsar bir kişilik gelişmiş olur. Bebeğin ağladığında okşanması, kucağa alınıp sevilmesi, karnının doyurulması ona güven duygusu kazandırır.
2. Evre: Özerkliğe Karşı Utanma ve Kuşkuculuk Karmaşası: Bir yaşından üç yaşın sonuna kadar sürer. Edindikleri yeni yetenek ve becerileri kullanma ve sergilemeye çalışan çocuklar ebeveynleri tarafından desteklenmeyi beklerler. Eğer ebeveyn çocukları yavaş yavaş özerkleşmeye başladığı bu dönemde onaylar ve teşvik ederse çocuk özgüven kazanır.
3. Evre: Girişkenliğe Karşı Suçluluk Karmaşası: Üç yaşından altı yaşın sonuna kadar süren aşamadır. Çocukların zihin, dil ve algı yeteneklerinin yanı sıra fiziksel yetenekleri de oldukça gelişmiştir. Bu nedenle çocuk artan psişik ve fiziksel enerjisini çeşitli etkinliklerle ortaya koymak ister. Girişkenliğin artması problemli davranışların da artmasına sebep olur.
4. Evre: Çalışkanlık ve Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu Karmaşası: Altıncı yaşın sonundan on iki yaşına dek sürer. Akranlarının ve öğretmenlerinin çocuk hakkındaki yargıları benlik gelişimine yön verir. Bu nedenle özellikle okul yaşamında başarılı olmanın hazzını yaşayan çocuklar olumlu bir akademik kişilik ve kendi kendine yetme yeterliliği ile özgüven geliştirirken başarısız olanlar da bu yetenekler gelişmez
5. Evre: Kimliğe Karşı Rol Karmaşası:12 – 18 yaş dönemini kapsar. Bu dönemin temel sorunu tutarlı bir benlik gelişiminin anlatımı olan, bireyselleşme olgusudur. Bu dönemde ergen kim olduğu, yaşamına nasıl yön vereceği ve neler yapmak istediği ile ilgili soruların yanıtını bulmak ister. Bir yandan da toplumca değer gören amaçlara yönelmenin baskısını, öte yandan da ergenlikle vücudunda meydana gelen bio-kimyasal değişimlere uyum sağlama sıkıntısını yaşar. 6. Evre: Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık Karmaşası: 18–26 yaşları arasında yaşanır. Genç yetişkinlik evresi olarak bilinen bu dönemde birey arkadaşlık ve dostluk ilişkileri kurar. Gelişmiş kimlik duygusunun verdiği özgüvenle saygı ve sevgiye dayalı ilişkilere yönelir. Böylece toplumda saygın bir yer edinir.
7. Evre: Üretkenliğe Karşı Durgunluk Karmaşası:Orta yetişkinliğe denk gelen dönemdir. Önceki evrelerde gelişim karmaşalarını başarı ile tamamlayan bireyler bu dönemde kamu yararına dönük, verimli, toplumsal sorunların çözümünde sorumluluk üstlenen bir kişilik sahibi olur.
8. Evre: Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk Karmaşası: İleri yetişkinlik döneminde görülür. Bireyin yaşadığı hayatla hesaplaşma dönemidir. Önceki evrelerde sağlıklı, anlamlı, üretken bir kimlik geliştiren bireyler bu evrede huzurludurlar. Ancak üretken bir yaşam doyumundan yoksun kalan bireyler uyumsuz ve anti-sosyaldirler. Ömrünü boşa geçirmenin verdiği ıstırap, ölüm korkusu ile birleşir.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla