Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj:
3.036 Konular:
340 Beğenildi:1437 Beğendi:478 Takdirleri:10498 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Mezhepler tarihi 3. Hafta MEZHEP 3. HAFTA KLASİK MEZHEPLER TARİHİ KAYNAKLARI ve TEMEL ÖZELLİKLERİ 1. Nevbahtî ve Fıraku’ş-ŞiaAdlı Eseri Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî’dir (ö.311/923) Mûtezile’nin akılcılığından ve metodundan etkilenmesi ve bazı Mûtezilî görüşleri İmâmiyye Şiasına uygulaması sebebiyle Mûtezilî tabakat yazarları onu itizale meyletmiş bir Şiî olarak kabul ederler.Günümüze ulaştığı bilinen tek eseri Fıraku’ş-Şia’sıdır. Fıraku’ş-Şia adlı eser, isminden de anlaşılacağı üzere, Nevbahtî’nin Şia içerisinde ortaya çıkan fırkalar hakkında ayrıntılı bilgi vermek ve İmamiyye fırkasını savunmak üzere kaleme aldığı ve günümüze ulaşan en önemli eseridir.Bu eserde müellif, imâmet meselesini merkeze alarak İslâm ümmetini genel bir tasnife tâbî tutmuştur. Buna göre müellif, önce müslümanları; (ı) Hz. Peygamberin vefatının ardından Hz. Ali’nin imâmetini savunanlar (Şia). Bütün Şii fırkalar bu ana fırkadan doğmuştur. (ıı) Sa’d b. Ubâde’nin başkan olmasını isteyen Ensar, (ııı) imâmet meselesinin ümmetin seçimine bırakıldığını ileri sürüp Hz. Ebû Bekir’in halifeliğini tercih edenler şeklinde üçe ayırmış, Sonra da (ı) Hz. Osman’ın şehit edilmesinin akabinde Hz. Ali’ye biat edip “cemaati” oluşturanlar (Şia) , (ıı) Ali’ye muhalefet edip önce Talha, Zübeyr ve Aişe, ardından da Muaviye etrafında toplananlar ve (ııı) hiçbir tarafa meyletmeyip çekimser davrananlar (Mürcie- Mu‘tezile) diye daha belirgin bir tasnif yapmıştır .Nevbahtî, giriş mahiyetindeki bu bilgilerden sonraimâmet görüşlerini merkeze alarak İslâmî fırkaları Mürcie, Havâric, Mu‘tezile ve Şia olmak üzere dört ana gruba ayırmıştır.Nevbahtî’nin asıl hedefi, kendi dönemine kadar Şia içinde zuhur eden fırkaları açıklamaktır. Bu itibarla Fıraku’ş-Şia’nın, on iki imâm Şiîliğinin ilk üç asırlık tarihine ışık tutan eski ve temel bir kaynak olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bununla birlikte eserde, fırkaların doğuş sebeplerine temas edilmemiş, gruplara ait görüşler tahlile tabi tutulmamış, konular kısa ve yüzeysel olarak işlenmiştir. Eserde o, Hz. Ali’den başlayarak sırasıyla her bir imamı ve döneminde zuhur eden fırkaları ele almış ve nihayetinde 12. İmam Muhammed Mehdi’ye kadar gelmiştir. Özellikle o, her imamın vefatından sonra Şii toplumda meydana gelen ayrışmalara yer vermiş, ölen imamın yerine geçecek yeni imamın kimliğiyle alakalı tartışmaları eserine taşımıştır. Bu arada Nevbahtî, fırkaların imamet görüşleri dışındaki görüşlerine hemen hemen hiç yer vermediğini de söylemek gerekir.Nevbahtî’nin Fıraku’ş-Şia adlı eseri, kendisinden sonra başta Şii mezhepler tarihi yazarları olmaküzere Mutezilî ve Sünnî âlimlere kaynaklık etmiştir. 2. Kummî ve el-Makâlât ve’l-Fırak Adlı Eseri Sa‘d b. Abdullah el-Kummî’nin (ö. 301/913-14) Şia’nın önde gelen âlimlerinden biridir. Yemen’den Kum’a gelip yerleşen Eş‘arî kabilesine mensuptur. İmâniyye’nin on birinci imamı Hasan el- Askerî ile görüşmüş, döneminin pek çok âliminden ders almıştır Kummî’nin Şia mezheplerinin kollarına dair kaleme aldığı bu eser, müellifin çağdaşı olan Hasan b.Mûsâ en-Nevbahtî’ye ait Fıraku’ş-Şia’ya benzer bir muhteva ve ifade şekline sahiptir. Kitabın girişkısmında Hz. Peygamberin vefatı üzerine hilafet konusunda ortaya çıkan ihtilaflar ve oluşan gruplar,Hz. Ali’nin vefatından sonraki gruplaşmada meydana gelen değişikliklere ve zuhur eden tâlî fırkalaratemas edilmiş; sonuç olarak Şia, Mürcie, Mutezile ve Havaric’ten teşekkül eden dört ana mezheptensöz edilmiştir. Kummî’nin, eserini inşa ederken imâmet odaklı bir tasnife gittiği görülmektedir. Şia dışındaki fırkalara genel bir temastan sonra bu fırka içindeki parçalanmalara dikkat çekmiş ve özellikle imâmların vefatından sonra ortaya çıkan grupları incelemiştir. 3. Eş‘arî ve Makâlâtü’l-İslâmiyyînAdlı Eseri Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’nin (ö.324/935-36) itikâdî İslâm mezheplerine dair kaleme aldığı bu eserinin tam adı Makâlâtü’l-İslâmiyyîn ve’htilâfü’l-musallîn’dir. Eş‘arî’nin, Mûtezileden ayrıldıktansonraki bir tarihte bu eserini yazdığı kabul edilmektedir. Eser iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Eş‘arî, Hz. Peygamberin vefatından sonra Müslümanların hilafet konusunda ihtilafa düştüklerini, sırasıyla Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’yi halife seçtiklerini belirttikten sonra Ali’nin hilafetiyle birlikte bazı tartışmaların zuhur ettiğini ve bu ihtilafların günümüze kadar devam ettiğini bildirmiştir. Eş‘arî, burada müslümanların ayrıldığı mezhepleri Şia, Havaric, Mürcie, Mu‘tezile,Cehmiyye, Dırâriyye, Hüseyniyye, Bekriyye, Ashâbü’l-Hadîs ve Küllâbiyye şeklinde on grup halindesıralamıştır. Daha sonra her ana fırkayı ele alarak kendi içinde gruplara, grupları da –eğer varsa- tâlîkollara ayırmak sûretiyle tasnif etmiştir. Nitekim Şia’yı; Ğâliyye, Râfızâ ve Zeydiyye şeklinde üç anagruba ayırmıştır. Şiî fırkaların tâlî kollarıyla birlikte yekun sayıları kırk beşi bulmaktadır. İkinci olarakHâricî fırkaları ele alan müellif, bunların alt kollarını ve temel görüşlerini açıklamıştır. Hâricîleri, tâlî kollarıyla birlikte on dokuz grup halinde değerlendirmiştir. Üçüncü sırada ise Mürcie mezhebini elealmış ve bunları da on iki gruba ayırmıştır. Başta îman olmak üzere fısk, küfür, va‘d-vaîd, teşbîh, , ru’yet ve Kur’an gibi konular hakkındaki görüşlerine yer vermiştir. Müellif, Mu‘tezile ekolünegeniş yer ayırmış, Bağdat ve Basra ekollerine temas ederek bunların kelâmî görüşlerini sıralamıştır.Bu bölümün son kısmında Cehmiyye, Dırâriyye ve yukarda zikrettiğimiz diğer ana grupların görüşlerininakletmiştir. Makâlâtü’l-İslâmiyyîn’in ikinci kısmı, felsefî ihtilaflara, tabiiyyât ve ilâhiyyât meselelerine ayrılmıştır. Bu bağlamda müellif; cisim, araz, cevher, hareket sükûn, malûm-meçhul, irade-ihtiyar, tevlîd-tevellüd, nübüvvet ve âhiret halleri gibi pek çok konudaki görüşleri zikretmiştir. Bu bölümde konu başlıklarının altında mezheplerin ortak görüşleri veya belli bir ekolün görüşleri verilir. Dahaziyade Mutezilî âlimlerin görüşlerine ağırlık verildiği bu kısımda diğer ekollere ve görüşlerine de yerverilmiştir. Eser, imamet, kabir azabı, sırat köprüsü, mizan, esma ve sıfat ve kelamullah konularındaMutezile ve Şia başta olmak üzere diğer İslam fırkalarının görüşleriyle tamamlanır. Eş‘arî, kitabın mukaddimesinde önceki mezhepler tarihi yazarlarının bazı yanlışlar yaptığını söylerken kendisinin bundan kaçınacağını açıklamıştır. Eş‘arî, Ehli Sünnete mensup olduğu halde, mezhepler hakkında tarafsız kalan ve ilmî zihniyetten ayrılmayan ilk ve başlıca bilgindir. Eş‘arî’nin kendinden önceki müelliflere muhalefetettiği şeylerde dikkat çeken husus, bu gibi eserlerde kelâm mücadelelerinin yürütülmesine taraftarolmamasıdır. Mevcut bilgilerin tahrif edilmemesini, hasmın sözüne ilaveler yapılmamasını ve onlarınfikirlerini oldukları gibi, hakikate yakın bir surette göstermeyi amaç edinmiştir. Eserde yapılan şey,mezhepleri tasnif etmek ve sıralamak, sonra her mezhebin aldığı unvandan hareket ederekisimlendirme sebeplerini, kime mensup olduklarını göstermek ve her mezhebin diğerinden temeyyüzettiği kendine has esasları tespit etmektir Müellif, sadece vakıaları nakletmekle yetinmiştir. Ayrıca o, kendinden sonraki Sünnî mezhepler tarihi yazarlarından farklı olarak, 73 fırka hadisine hiç değinmemiş ve kendisini bu sayıyla sınırlandırmamıştır. İmam Eş’arî’nin bu eseri, Eş’arî makalat geleneğinde önemli bir yer tutmakla birlikte geleneğin oluşması ve gelişmesinde Bağdadî ve Şehristânî kadar etkili olduğu söylenemez. Diğer taraftan Eş’arî’nin böyle bir eseri kaleme alması ve burada tarafsız bir metot uygulamasında onun Mutezile ekolündeki geçmiş deneyimlerinin etkili olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Aslında Eş’arî, erken sayılabilecek bir dönemde mezhepler tarihi eserlerinin hangi usulle yazılmaları gerektiği konusunda güzel bir örnek sunmuştur. O, kendisinden önceki makalat yazarlarının tarafsız ve dürüst davranmadıklarını, muhaliflerini kötülemek için en marjinal görüşleri onlar adına naklettiklerini ve dahası onların görüşlerine bazı eklemeler yaparak çirkin bir tutum içinde olduklarını belirtmiştir. Eş’arî, mezheplerin görüşlerini naklederken kendi kanaatini vermekten uzak durur ve ayrıca bu görüşleri de eleştirmez. 4. Malatî ve et-Tenbîh ve’r-reddAdlı Eseri Fıkıh, kıraat ve mezhepler tarihi âlimi olan Ebü’l-Hüseyn Muhammed b. Ahmed el-Malatî et- Tarâifî (ö. 377/987) Malatya’da doğmuş ve ilk tahsilini burada görmüştür. Onun günümüze ulaşan tek eseri et-Tenbîh ve’r-redd ‘alâ ehli’l-ehvâ’sıdır. Malatî eserinde, dalâlete düşmüş İslâmfırkalarının sayımında ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını bildiren hadisteki sayıya sadık kalmak içinmezhepleri çeşitli şekillerde tasnif etmiş, bu arada farklı tasnif ve tekrarlardan da kurtulamamıştır. Malatî, 73 sayısına ulaşmak için Zenâdıka’nın beş gruptan, Cehmiyye’nin sekiz, Kaderiyye’nin yedi, Mürcie’nin on iki, Râfızâ’nın on beş ve Harûriyye’nin yirmi beş fırkadan meydana geldiğini açıklamış ve bunların görüşlerine yer vermiştir. et-Tenbîh, henüz mezhepler tarihi literatürününgelişmediği bir dönemde yazıldığı için kendinden sonraki eserlere göre bazı farklılıklar içermektedir. Konumuz açısından bu eserin orijinal yanı, Malatî’nin İslâm mezheplerini 73 fırka hadisine göretasnif etmiş olmasıdır. Malatî’nin bu yaklaşımı, tam anlamıyla Bağdâdî’nin el-Fark’ında kendinibulmuş ve Sünnî mezhepler tarihi yazıcılığında bir geleneğin başlamasına zemin hazırlamıştır. 5. Abdülkâhir el-Bağdâdî ve el-Fark Beyne’l-FırakAdlı Eseri Ebû Mansûr Abdülkâhir b. Tâhir et-Temîmî el-Bağdâdî (ö. 429/1037-38) meşhur bir Eş‘arî kelâmcısı ve mezhepler tarihi yazarıdır. 350/961 yılı civarında Bağdat’ta doğduğu kabul edilmektedir. Bağdat, Nisâbûr ve İsferâyin’de tahsil hayatını sürdürmüş ve döneminin tanınmış âlimlerinden ders okumuştur. Bilahare Nisâbûr ve İsferâyin’de müderrislik vazifelerinde bulunmuş ve 429/1037-38yılında İsferâyin’de vefat etmiştir. On yedi ayrı ilim dalında ders okuttuğu nakledilen Bağdâdî’nin,özellikle kelâm, mezhepler tarihi, fıkıh ve usûlü, edebiyat ve matematikte üstat kabul edildiğibildirilmiştir.26 O, asıl şöhretini el-Fark beyne’l-fırak ve Usûlü’d-dîn adlı eserleri ile kazanmıştır. Her ikieserinde de Ehli Sünnet akidesini kendine has bir üslûp ile tasnif etmiş ve muhaliflere karşı bu akideyititizlikle savunmuştur. Onun en önemli eseri İslâm Mezhepleri Tarihi sahasında kaleme aldığı vekendisinden sonraki müelliflere kaynak teşkil eden el-Fark’ıdır. Müellif bu eseriyle kendisinden sonra bu sahada eser telif edecek olan İsferâyînî ve Şehristânî gibi pek çok Sünnî âlime 73 fırka hadisine göre eserlerini tertip etme hususunda örnek olmuştur. Ayrıca Bağdâdî’nin ortaya koyduğu metot ve üslûp devam ettirilmiş ve İslâmî fırkalar; dalâlet ehli ve fırka-i nâciye şeklinde iki ana grup halinde ele alınır olmuştur. el-Fark, beş ana kısımdan oluşmaktadır. Müellif, girişte 73 fırka hadisinin farklı rivayetlerini senetleriyle birlikte zikretmiş ve bilahare genel bir değerlendirme yapmıştır. İkinci kısım iki bölümden oluşmaktadır. Bunların ilkinde “İslâm Ümmeti” ifadesinin açıklamasını ve bu konudaki görüşleri vermiş, ikincisinde ise ümmetin nasıl ihtilaf ettiği ve yetmiş üç fırkaya ayrıldığını açıklamıştır. Buna göre Râfizîler yirmi, Hâriciler yirmi, Kaderiyye yirmi, Mürcie beş, Neccâriyye üç, Bekriyye, Dırâriyye, Cehmiyye ve Kerrâmiyye fırkaları birer olmak üzere yetmiş iki, fırka-i naciye ile birlikte yetmiş üç sayısını bulmaktadır. Bağdâdî, burada yetmiş üçüncü fırkanın Sünnet ve Cemaat ehliolduğunu belirttikten sonra bunların Hadis ve Rey sınıflarından oluştuğunu bildirmektedir.Bağdâdî, sapkın fırkalar (Fıraku’l-ehvâ) başlıklı üçüncü kısmı, sekiz bölüme ayırmış ve burada altkollarıyla beraber ana grup olarak; Râfizîler, Hâriciler, Kaderiyye-Mu‘tezile, Mürcie, Neccâriyye,Kerrâmiyye ve Müşebbihe ile birlikte Cehmiyye, Bekriyye ve Dırariyye fırkalarını zikretmiştir. BöyleceBağdâdî, 72 sapık fırkayı ve görüşlerini açıklamış olmaktadır.Dördüncü kısımda Bağdâdî, İslâm’a mensup olmadıkları halde İslâm’a nispet edilen fırkalara yervermiş ve bu bağlamda; Sebeiyye, Beyâniyye, Harbiyye gibi yirmi aşırı fırkayı İslâm milleti tanımınındışında değerlendirmiştir. Beşinci ve son kısımda Bağdâdî, “Kurtuluşa Eren Fırka” (Fırka-iNâciye)’nin vasıflarını, faziletlerini ve bunların necatta olduklarını açıklamıştır. Müellifin yedi bölümhalinde işlediği bu kısımda; Ehli Sünnet ve’l-cemaatin kendi içindeki gruplarına, imâmlarına ve temelgörüşlerine yer verilmiştir. 6. İsferâyînî ve et-TebsîrAdlı Eseri Ebü’l-Muzaffer Şehfûr b. Tâhir el-İsferâyînî, V. (XI.) yüzyılın başlarında İsferâyin’de doğdu. Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin öğrencisi oldu ve onun kızıyla evlendi. Selçuklu veziri Nizâmülmülktarafından Tus’ta ders okutmakla görevlendirildi. Uzun süre müderrislik yaptığı ve öğrenci yetiştirdiğiTus’ta vefat etti (ö.471/1078).34 Hocası Bağdâdî’nin etkisinde kaldığı ve onu örnek aldığı kabuledilmektedir. Müellif, kurtuluşa eren fırkanın Ehli Sünnet olduğunu ispat etmek üzere dinî delillerdenbaşka, bazı sosyolojik deliller de ileri sürmüştür. Ona göre temel İslâmî eserlerin Sünnî âlimlerceyazılmış olması ve bunların İslâm aleminde yaygınlık kazanması, ayrıca dünyada mevcut mescit veribatların çoğunun Sünnîlerce inşa edilmiş olması bu mezhebin doğruluğunu kanıtlayıcı mahiyettedir. Kitabın mukaddimesi ilk ihtilaflara dairdir. Müellif, Râfizîlerden başlamış ve sırasıyla Kaderiyye, Mürcie, Neccâriyye, Dırariyye, Bekriyye, Cehmiyye, Kerrâmiyye ve Müşebbihe, Gâliyye ve Bâtınıyye fırkalarının görüşleriyle bunların eleştirilerine yer vermiştir. Ayrıca putlara, yıldızlara, ineğe tapanlar, Dehrîler, Mecûsiler, Brahmanlar gibi inanış ve düşüncelere de kısaca temas etmiştir. Bu yönüyle o, İslam fırkalarının yanı sıra diğer din ve mezheplere de yer vermek suretiyle hocası Bağdâdî’den farklı bir usul geliştirmiş, bir bakıma Şehristânî’nin habercisi olmuştur, denilebiir .İsferâyînî, hocası gibi ana fırkaları on grup halinde tasnif etmiştir. Ancak fırkaların tali kollarının sayımında bazı farklılıkların olduğu görülmektedir. Müellif, ana fırkaları; Revâfız, Havaric ve Kaderiyye mezheplerini yirmi, Mürcie’yi yedi fırkaya ayırmıştır. Bunlara Bekriyye, Neccâriyye, Dırâriyye, Cehmiyye ve Kerrâmiyye ilave edilirse sayı 72 ikiyi bulmaktadır. Bir de fırka-i naciye eklenirse sayı tamam olmaktadır. 7. İbn Hazm ve el-FaslAdlı Eseri Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endelüsî el-Kurtubî (ö. 456/1064), Zâhirî mezhebinin en büyük temsilcisidir. Kurtuba’da, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babasının vezirlik vazifesinde bulunması sebebiyle ilköğrenimini saray hocalarından almış, bilahare devrinin önemli âlimlerinden ilim tahsil etmiştir. İbn Hazm, usulcü, fakih, muhaddis, tarihçi, edip veşair olarak ün yapmış pek çok eser telif etmiştir. İbn Hazm’ın el-Fasl’ında kendisinden önce dinler ve mezhepler hakkında yazılmış eserleri, bazılarının hacimli ve anlaşılmalarının güç olması, bazılarının ise çok kısa olması sebebiyle mezhepleri ve dinleri yeterince inceleyemedikleri ve eleştiremediklerinden şikayet ederek dinler ve İslam fırkalarını ele alan ama bu tür eksiklikleri olmayan orta hacimde bir kitap yazmak istemiştir. Bu yüzden eserinde Yahudilerin ve Hıristiyanların kutsal kitapları ve İslam fırkalarının bazı görüşlerinin eleştirisi üzerinde yoğunlaşmış ve sataşmacı, sert ve katı bir üslup kullanmıştır Burada o, oldukça tarafsız bir tutum sergilemiş, ayrıca yaptığı alıntıların kaynaklarını açık bir şekilde belirtmiştir. Halbuki İbn Hazm, aynı tarafsızlığı ve akademik üslubu İslam fırkalarına karşı göstermemiştir. Konuları itibarıyla el-Fasl, dört bölümde değerlendirilebilir. Birinci bölüm, iki kısımdan oluşmaktadır. Müellif, hakikatin bilgisine katkıda bulunacağı düşüncesiyle önce epistemoloji ve ontoloji konularına yer vermiştir. Burada gerçeğin bilgisine ulaştıran istidlal metotları üzerinde durmuş ve bu bağlamda Allah’ın varlığı ve alemin yaratılmışlığı konularında çeşitli deliller zikretmiştir.
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|