Konu Başlıkları: Din eğitimi 6.7.hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Aralık 2013, 06:56   Mesaj No:1

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Din eğitimi 6.7.hafta

Din eğitimi 6.7.hafta

DİN EĞİTİMİ 6.HAFTA
DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNİN HUKUKİ TEMELLERİ
DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNİN ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİNDEKİ TEMELLERİ
1. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Ararlık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini kabul etmiştir. Beyanname Türkiye tarafından 6 Nisan 1949 tarihinde onaylanmıştır. Beyannamenin 18. maddesi imzalayan devletlere din öğretimi özgürlüğünün ve hakkının tanınmasını emretmektedir.
“Herkes düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak dinini veya inancını değiştirmeyi de içerir. Aynı şekilde bu hak dinini ve inancını tek başına veya topluca özel olarak veya açık bir şekilde öğretme, uygulama ibadet ve törenler şeklinde gösterme özgürlüğünü içerir”.
Tanınan bu hak ve özgürlüklerin kullanılması ve sınırlandırılması ise İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 29. maddesi ile düzenlenmiştir.
“Herkes haklarını kullanırken ve hürriyetlerinden yararlanırken, başkalarının da hak ve hürriyetlerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeni ile genel refahın haklı gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur.”
23 Mart 1976’da yürürlüğe giren, Türkiye tarafından onaylanmış bulunan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne dair önemli ilkeler içermektedir. İlgili 18. madde şu şekildedir:
Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca sahip olma özgürlüğü ile tek başına veya başkalarıyla birlikte toplu bir biçimde, aleni veya özel olarak, dinini veya inancını ibadet, uygulama, öğretim şeklinde açığa vurma özgürlüğünü de içerir. Hiç kimse, kendi tercihi olan bir dini kabul etme veya inanca sahip olma özgürlüğünü zayıflatacak bir zorlamaya tabi tutulamaz.
“Bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlık veya ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamalara tabi tutulabilir.”
“Bu sözleşmeye taraf devletler, annebabalar ile kimi durumlarda vasilerin kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı göstermeyi taahhüt ederler.”
2 Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme
Türkiye’nin üyesi olduğu 1949 yılında kurulan bir diğer kuruluş olan Avrupa Konseyi’nin insan hakları alanındaki ilk belgesi 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeye taraf devletlerin taahhüt ettikleri yükümlülüklerin hayata geçirilmesi için etkin bir sistemin oluşturulmuştur. Bu amaçla sözleşmenin ihlal edilip edilmediğini denetleyen bir mahkeme kurulmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ismini alan bu mahkeme dünyadaki ilk insan hakları mahkemesidir. AHİM’in tazminattan başka bir hükme karar verme yetkisi olmamakla beraber, verdiği kararları Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi denetlemektedir. Bakanlar Komitesi bu bağlamda, yeni bir ihlale yol açılmaması için ilgili devletten gerekli adımların atılmasını istemektedir. Türkiye, Sözleşmeyi 18 Mayıs 1954'de onaylamıştır. İlgili sözleşmenin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü ile ilgili 9. maddesi; “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak din ya da inancını değiştirme özgürlüğüyle, din ya da inancını tek başına veya topluca ve açık ya da özel olarak ibadet, öğretme, uygulama ve gözetme yoluyla açıklama özgürlüğünü de kapsar. Din ve inancını açıklama özgürlüğü ancak demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin gerekleri, kamu düzeninin, genel sağlık ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan ve yasayla konulan sınırlamalara bağlıdır.” şeklindedir.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine 1952 yılındaki ek protokolün 2. maddesi ise; “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri
yerine getirirken, anne ve babaların çocuklarına kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme özgürlüğüne sahiptir.
Türkiye ek protokolün 2. maddesini 430 sayılı ve 3 Mart 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat kanunu hükümlerine aykırı olmamak çekincesi ile kabul etmişir.
3. Devlet Okullarında Dinler ve İnançların Öğretimi Hakkında Yol Gösterici Toledo Prensipleri
1975 yılında 35 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi ile başlayan sürecin günümüzde vardığı aşama olan (AGİT) 2007 Mart ayında İnanç ve Din Özgürlüğü Danışma Konseyi’nin çalışmaları sonucunda yayınlanan “Devlet Okullarında Dinler ve İnançların Öğretimi Hakkında Yol Gösterici Toledo Prensipleri” isimli raporla din öğretiminin demokratik bir yaklaşımla ve demokratik vatandaşlığa katkı sağlayacak şekilde yürütülmesi adına önemli bir çalışmaya imza atmıştır.
Söz konusu raporda sonuçlar olarak şu maddeler sıralanmaktadır:
1. Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak herkesin din ve inanç özgürlüğü hakkına saygı duymanın önemini takdir etmeyi güçlendirebilir, demokratik vatandaşlığı besler, sosyal çeşitlilik
anlayışını teşvik eder ve aynı zamanda toplumsal bütünleşmeyi geliştirebilir.
2.Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak, “diğerleri”nin inançlarını anlamamaya dayanan çekişmeleri azaltma ve onların haklarına saygı duymayı cesaretlendirme üzerine önemli bir
potansiyeline sahiptir.
3. Dinler ve inançlar hakkında bilgi sahibi olmak nitelikli bir eğitimin önemli bir bölümüdür. Bu bilgi tarihin, edebiyatın ve sanatın çoğunu anlamak için gereklidir; kişinin kültürel ufkunu genişletmede ve mazi ile şimdinin karmaşıklıklarına vukûfiyetini derinleştirmede yardımcı olabilir.
4. Dinler ve inançlar hakkında öğretim, dinler ve inançlar arasında anlaşmazlıklar bulunduğunda bile diğerlerinin haklarına saygı duyma telkin edilerek verildiğinde oldukça etkili olmaktadır.
5. Kişilerin dini ya da dini olmayan şahsi kanaatleri bu kişileri dinler ve inançlar hakkında öğrenim görmekten dışlamak için yeterli sebebi oluşturmaz.
6. Ayırt edici dini ihtiyaçlara cevap olarak uygulanan mantıklı adaptasyon politikalarının din ve inanç özgürlüğü haklarını ihlal etmekten kaçınması gerekir. Hem, çok kesin biçimde hukuki bir sorun teşkil etmediği durumlarda bu tür adaptasyon ve esneklikler hoşgörü iklimi ve karşılıklı saygı inşa etmeye katkıda bulunur.
7. Din ve inançlar hakkında öğretimin zorunlu dersler halinde verildiği durumlarda bunlara katılması gerekenlerin din ve inanç özgürlüğünü ihlal etmeyecek biçimde yeterince tarafsız ve objektif
olması gerekir. (bununla birlikte devletler bu düzenlemelerde kısmi ya da tamamen muafiyete izin vermede özgürdürler.)
2. DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNİN ULUSAL HUKUK METİNLERİNDEKİ TEMELLERİ
Türkiye’deki din eğitimi ve öğretiminin hukuksal metinleri olarak, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat (öğretim birliği) Kanunu, 1982 tarihli Anayasanın 24. maddesi, 14 Haziran 1973 ve 1983 tarihli değişiklikle yürürlükte olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 32. maddesi ile 12. maddesi sıralanabilir.
1. Tevhidi Tedrisat Kanunu:3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 430 sayılı ve 1982 Anayasasının 174. maddesi ile de güvence altına alınan bir kanundur. Yürürlük maddeleri ile birlikte toplam 7 maddeden oluşan kanunla Osmanlı dönemindeki mektep medrese ikilemine son verilmiş, eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında bir elden yönetilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu kanunun ilk dört maddesi şu şekildedir:
Madde 1. Türkiye dahilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur.
Madde 2. Şer'iye ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaleti'ne devir edilmiştir.
Madde 3. Şer' iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mekatip ve medreseye tahsis olunan mebaliğ maarif bütçesine nakledilecektir.
Madde 4. Maarif Vekaleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünun'da bir İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir. Kanunun 4. maddesinden hareketle din görevlisi yetiştirmek üzere İmam Hatip okulları ve yüksek din uzmanları yetiştirmek üzere de İstanbul’da İlahiyat Fakültesi açılmıştır. Bu kanun mesleki din eğitimi kurumları olan İmam Hatip liseleri ve İlahiyat Fakültelerinin günümüzde de en büyük yasal dayanağı konumundadır.
2. Anayasanın 24. Maddesi: 1982 tarihli anayasanın 24. maddesi temel haklar ve ödevler kısmının din ve vicdan hürriyetini düzenleyen maddesinin din dersleriyle ilgili 4. fırkası şu şekildedir:
“Madde 24. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer
alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.”
Anayasanın 24. maddesinin 4. fırkasıyla üç temel ilke getirilmiş ve bu ilkeleri anlatan üç cümleye yer verilmiştir. Bunlar:
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılacaktır.Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alacaktır.
Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olacaktır.
Bu madde, günümüzde hala din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilk ve ortaöğretimde okutulan zorunlu dersler arasında olmasının en büyük anayasal dayanağını oluşturmaktadır. Ancak dersin zorunlu oluşuna özellikle laiklik ilkesi ile din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle ciddi eleştiriler yöneltilmeye devam edilmektedir.
3. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. ve 32. Maddeleri:
Madde 12(Değişik: 16/6/1983 2842/4 md.) Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesi ise imam hatip okullarını ortaöğretimde yer alan hem mesleğe hem de yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumları olarak tescil etmektedir. Bu madde imam hatip liselerinin günümüzdeki mesleki ve yüksek öğrenime hazırlayıcı konumunu belirlemesi açısından önem arz etmektedir.
Madde 32 İmam hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığınca açılan orta öğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır__
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması... Medineweb.net Videolar Medine-web 5 210 23 Eylül 2024 20:24
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 391 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 261 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 1103 27 Nisan 2020 21:40