Konu Başlıkları: Din Eğitimi 10.11.12.Hafta
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Aralık 2013, 17:00   Mesaj No:2

serpil

Medineweb Kıdemli Üyesi
serpil - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:serpil isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 43
Üyelik T.: 03 Temmuz 2007
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:38
Mesaj: 316
Konular: 35
Beğenildi:16
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Din Eğitimi 10.11.12.Hafta

11. Hafta

11. YAYGIN DİN EĞİTİMİ
Yaygın Din Eğitiminin Mahiyeti
Yaygın din eğitimi, her yaştan insanlara ihtiyaca dayalı olarak temel dini bilgileri kazandırmayı, bu konudaki eksikleri gidermeyi, yanlışları düzeltmeyi amaçlayan eğitim faaliyetlerinin bütünüdür. kurslar, seminerler, konferanslar, paneller, müftülüklerce yürütülen irşat faaliyetleri, basınyayın Camilerde verilen vaazlar, hutbeler, çeşitli vesilelerle düzenlenen yoluyla yapılan bilgilendirme çalışmaları birer yaygın din eğitimi faaliyetidir.

Yaygın din eğitimi, “beşikten mezara kadar eğitim” anlayışı ile ihtiyaç duyulan her zaman, uygun olan her mekanda, ihtiyaç ve beklentilere uygun muhtevayla ve uygun şekilde ömür boyu devam eder. Takviye, geliştirme, yeni durumlara uyum ve intibak yeteneği kazandırma amacı güden yaygın eğitim faaliyetleri yalnız dini alanda değil, bütün alanlarda
eğitimli, eğitimsiz herkesi kapsamaktadır.

Artık günümüzde yaygın eğitim, genel eğitimin çok önemli bir parçası olarak, kuşaklar arası eğitim farkını azaltmayı, örgün eğitimin ulaşamadığı kitlelere iletişim araçlarının desteği ile eğitim vermeyi sağlayacak, hızlı sosyoekonomik gelişmenin ortaya çıkardığı bir ihtiyaç olarak görülmektedir (Varış,1985). Bu yolla, gelişen dünyada gençyetişkin- yaşlı arasındaki farkın kaldırılmasına, kitlelerin bütün olarak ve sürekli eğitilmesine çalışılmaktadır. Belli düzeyde örgün eğitim imkanlarının herkes tarafından kullanılır olması, hatta bunun bazı batılı ülkelerde olduğu gibi 8-11 yıl zorunlu tutularak herkesin belli düzeyde eğitim görmesinin sağlanması yaygın eğitim ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır. Aksine yaygın eğitime, eğitilmişlerin eğitimini de içine alacak şekilde daha büyük bir genişlik kazandırılarak "yaşam boyu eğitim" den söz edilir olmuştur.

Dini alanda da durum aynıdır. İnsanın din ile ilişkisinin, dini tavır ve yaşantılarının hayat boyu devam etme özelliğinden ve gelişen sosyal, kültürel, teknolojik şartlar karşısında dini inanç ve yaşantıların sürekli canlılığını koruma ihtiyacından dolayı yaygın din eğitimi faaliyetleri vazgeçilmez bir zorunluluk olmaya devam edecektir. Bu bakımdan din eğitimi içinde yaygın din eğitimi hem kapsam hem de etkinlik itibariyle önemli bir yer tutmaktadır. Konunun İslami yönü ise başlı başına bir zorunluluğu işaret etmektedir. İslam’da ilim öğrenme yükümlülüğü "beşikten mezara" boyutunda ele alınırken öğretme yükümlülüğü
belli düzeyde herkese, onun üstünde de bu konuda yetkin olanlara görev olarak verilmiştir: "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun” (Ali İmran, 3/104)

Bu ayetteki hayra çağırmak, iyiliği emretmek, kötülüğü men etmek tefsir
kitaplarında kısaca Allah’ın emirlerinin ve yasaklarının öğretilmesi olarak açıklanmıştır. Demek ki insanların sürekli öğrenme ihtiyacında olduğu bilgileri bir kesim onlara her fırsatta öğretecektir. İşte bu fırsatlardan biri örgün eğitim ise diğeri de yaygın eğitimdir.

Yaygın din eğitimini gerektiren sebepleri şunlardır:
1- Dini yönden öğrenme ve öğretme faaliyetinin ömür boyu devam eden bir görev olması
2- Gelişen sosyal ve kültürel hayat şartlarında dini inanç ve yaşantının sürekli canlılığını koruyabilme ihtiyacı
3- İnsanın daima yeni bilgiler öğrenmeye ve öğrendiklerini hatırlamaya ihtiyaç Duyması

Türkiye'de örgün din eğitimi Milli Eğitim Bakanlığınca, yaygın din eğitimi faaliyetleri de bir anayasal kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu kurum Anayasa'nın 136. maddesinde şu şekilde yer almaktadır:

"Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”



Anayasa’da “özel kanunu” diye ifade edilen Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş ve görevlerini düzenleyen 22.6.1965 tarih ve 633 sayılı kanunun 1.07.2010 tarih ve 6002 sayılı kanunla değişik 7/b Maddesine göre Başkanlık bünyesinde Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Artık Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bünyesinde eğitim hizmetlerini
yürütmek üzere bir genel müdürlük hizmet verecektir.

Şüphesiz yaygın din eğitimi çalışmalarının odak noktasını camiler oluşturmaktadır. Camiler, müslümanların toplanıp ibadetlerini yaptıkları "Allah'ın evi" kabul edilen kutsal mekanlar olmakla beraber, aynı zamanda birer dini eğitim öğretim yerileridir. İslam dininin ilim öğrenmeyi "beşikten mezara" kadar süren bir görev sayması sebebiyle başlangıçtan beri camiler ve mescitler birer öğretim merkezi olarak kullanıla gelmiştir. Halen her yaştan ve her kültür seviyesinden insanlar ibadet maksadıyla camilere gidip buralarda verilen hutbe ve vaazları dinlemektedirler. Beş vakit namaz için günde beş kez müminleri toplayan
camiler hutbe ve vaazların dışında düzenlenen diğer dini eğitim faaliyetleri için de hazır fiziki mekanlardır. Ayrıca Cuma ve bayram namazlarında okunan hutbelerin ibadetin bir parçası olarak namaz içinde yer alması yaygın din eğitimine ibadet ölçüsünde bir anlam katmaktadır.

Günümüzde artık bir meslek haline gelmiş bulunan din görevliliği, sadece toplu ibadetlerin, cenaze, nikah vb. dini hizmetlerin yerine getirilmesinden ibaret değil, belki bunlardan da önemli olarak halkın dini konularda bilgilendirilmesi ve aydınlatılması işidir. İslam dininde, alimler peygamberlerin varisleri kabul edilerek (Ebu Davud:3641) onlara
insanları ilahi doğrulara çağırma, bilgilendirip irşat etme görevi vermiştir. Bu görevi peygamberler yaptıklarına göre onların varisleri de yapacaklardır.

Peygamberimiz "İnsanların bilgisine ihtiyaç duyduğu kimse bilgisini onlara anlatmayıp saklarsa kıyamet gününde Allah onun ağzına ateşten bir gem vurur" (Ebu Davud: 3658, Tirmizi: 2649) buyurmuştur. Bu hadis de müminlere, bildiklerini ihtiyaç duyan insanlara öğretmelerini tehditkar bir ifade ile emretmektedir. Bütün bunlar, bugün din görevliliği mesleğini icra edenlere İslam dininin insanların dini bilgi ihtiyaçlarını giderme, onları dini yönden aydınlatma görevi verdiğini göstermektedir. Bu görev aynı zamanda dini açıdan oldukça faziletli ve şerefli bir görevdir.

Din görevlileri ve din öğreticileri Allah'a ve Resulüne vekalet anlamına gelen irşat ve davet görevini, yaygın din eğitimi anlayışı ile hassasiyetle yerine getirmek durumundadırlar.

Muhammed Ebu Zehra şöyle diyor:
"Allah Teala' nın Kur' anı Kerimde (sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun) buyurduğu kimseler dinin inceliklerini bilen, onun meramını anlayıp maksadını kavrayan vaizler ve mürşidlerdir. Onların yaptığı iş büyük bir şereftir. Çünkü yaptıkları Allah' ın dinini insanlara açıklamaktır." (Ebu Zehra, t.y./94)

Günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı, yaygın din eğitimi konusuna titizlikle eğilmekte, bu konudaki hizmetleri hem yasaların kendisine yüklediği bir görev hem de dini bir sorumluluk olarak yerine getirmeye çalışmaktadır.

Yaygın Din Eğitiminin Hedefi ve Muhtevası
Genel eğitim içinde toplum eğitiminin önemli bir parçası kabul edilen yaygın eğitim çalışmaları belli bir yaş grubunu hedef almayıp yediden yetmişe her yaştan insanlara yönelik olduğu için yetişkin eğitimi olarak da değerlendirilmektedir. Zira örgün eğitim yetişme çağındaki çocukları ve gençleri hedef alırken yaygın eğitim de istisnai durumlar dışında genel anlamda yetişkinleri hedef almaktadır.

Çocukların gelişim süreçlerini esas alan eğitim modeli ile yetişkin eğitimine yönelik eğitim modeli ayrı şeylerdir. Her ikisi de eğitim kategorisine girmesine rağmen ikisi arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bunlardan yetişme çağındaki çocuklara yönelik olanına pedagoji, yetişkinlere yönelik olanına ise andragoji denilmektedir.

Diğer bir ifadeyle pedagojik eğitimin hedef kitlesi gelişim çağındaki bireyler iken andragojik eğitimin hedef kitlesi fiziksel ve zihinsel gelişimini tamamlamış olan yetişkin bireylerdir. Her iki eğitime muhatap olan insanlar; ilgileri, ihtiyaçları, yeterlikleri, birikimleri ve öğrenme güdüleri bakımından farklı özelliklere sahiptirler.


Bu yüzden yetişkinin eğitimi için ileri sürülen varsayımlar, çocuğun eğitimi için öne sürülen varsayımlardan oldukça farklıdır.

İnsanların sosyal, zihinsel ve biyolojik farklılıklarına bağlı olarak onların öğrenme becerilerinde farklılıklar olacağı, yetişkine pedagojik esaslara dayalı eğitim vermenin doğru olmayacağı tezinden hareketle andragoji doğmuştur. Amerika’da mesleğe yönlendirmenin hız kazandığı 20. yüzyılın başlarında sürdürülen çalışmalar sonucu mesleğe yönlendirmenin sadece çocuklarla ilgili bir mesele olmadığı yetişkinlerin de birer meslek edinmelerinin gerekli olduğu anlaşıldı. 1920’li yılların ortalarına gelindiğinde yetişkinlerin çocuklardan farklı ilgilere ve
yeteneklere sahip oldukları görülerek onlara farklı eğitim vermenin gereği üzerinde durulmaya başlandı.

Yetişkinlerin öğrenmeleri hakkında geliştirilen kavramalar, anlayışlar ve araştırma sonuçları Harry Overstreet’in 1949 yılında yayınlanan “Olgun Akıl” adlı eserinde bir araya getirilmiş oldu. Daha sonra Malcolm Knowles’in öncülüğünde 1968 yılında yapılan çalışmalar sonucu andragoji, teorisi, yetişkinlerin etkin öğrenmelerini sağlamada kullanışlı bir model haline getirildi. (Öner, 2001)

Dünyada bilgi ve teknoloji alanında yaşanan hızlı gelişmeler karşısında sürekli yenilense bile pedagojik eğitimin yeterli olması beklenemezdi. Ortaya çıkan yeni bilgi ve teknolojilere uyum sağlama ihtiyacı sürekli eğitimi gerekli kılıyordu. Diğer yandan giderek azalmakta olan sınırlı maddi kaynakların bilinçli ve akılcı kullanılması gereği de yetişkin
eğitimini gündeme getiriyordu. Her yetişkinin bilinçli bir üretici, bilinçli bir tüketici ve bilinçli bir kullanıcı olması gerekiyordu. Bunun için önce “Halk Eğitimi” kavramı etrafında düzenlenen eğitim etkinlikleri giderek “Yetişkin Eğitimi” adıyla yeni bir eğitim alanı ve ayrı bir eğitim modeli olarak gelişti. Bugün artık pedagojik eğitim alanının dışında her yaştan, her eğitim düzeyindeki insanları kuşatan geniş bir eğitim alanının önemsendiğini görüyoruz. Bu alandaki eğitim çabalarının pedagojik eğitim çabaları kadar gerekli olduğu kabul edilmektedir. Çünkü insanların öğrenme yetenekleri hayat boyu devam etmekte, bilgi de “beşikten mezara” kadar kazanılması gereken bir değer olmayı sürdürmektedir.

Bu gerçekten hareketle insanların dini bilgi, anlayış ve davranış kazanmalarında oldukça etkili bu geniş alanın, dinin öğretimi açısından ihmal mümkün değildir. Mevcut pedagojik din öğretimi imkanlarının yetersizliği, siyasi ve ideolojik mülahazalarla bu imkanlar üzerindeki olumsuz etkiler yetişkin din eğitiminin önemini daha da artırmaktadır.

Günümüzde dini bilgi, duygu ve düşünceleri andragojik eğitim yoluyla kazandırmaya yönelik çok değişik faaliyetler yürütülmektedir. Bunları vaazlar, hutbeler, konferanslar, paneller, sohbetler, radyo ve televizyon konuşmaları diye sıralayabiliriz. Her ne ad altında olursa olsun farklı yaşlardan insan topluluklarına dini bir konu anlatılacaksa bunun pedagojik değil andragojik esaslara göre yapılması gerekir. Çünkü muhatap kitle bir sınıfta toplanmış aynı yaş grubundan, aynı gelişim düzeyindeki çocuklar değil, farklı yaşlardan, farklı anlayışlarda, farklı bilgi ve düşüncelere sahip insanlardır. Yani muhatap grup birçok bakımdan birörnek (homojen) değildir. Ayrıca yetişkinlerin öğrenme yaklaşımlarında okul eğitimindeki çocuklara göre belirgin farklılıkların bulunduğu gerçeği de dikkate alınınca yetişkinlere yönelik din eğitimi çalışmalarının ayrı bir alan olarak ele alınıp yürütülmesinin gerektiği daha iyi anlaşılmış olur. Andragojik eğitim modeli dikkate alınmadan yetişkinlere yönelik din eğitimi çalışmalarında istenen başarının elde edilmesi mümkün olmayacaktır.

Yetişkinlerin Öğrenme Farklılıkları
Yetişkinler, çocukluğun hayal ve heves atmosferinden çıkıp hayatın gerçekleri ile yüzleşerek onları umut, kaygı ve sorumluluk duyguları ile tecrübe etmiş bireylerdir. Çocuklar ise onların yaşadıklarını henüz yaşamadıkları için dünyaları doğal olarak yetişkinlerin dünyasından farklıdır. Buna bağlı olarak yetişkinlerin ilgileri, korkuları, umutları ve arzuları çocuklarınkilerden farklı olduğundan onların öğrenme yaklaşımları ve motivasyonları da aynı şekilde çocuklardan farklıdır. Bu farklılık, yetişkin eğitim modeli olan andragojinin özelliklerinin belirlenmesini ve pedagojiden farkının ortaya konulmasını sağlamaktadır.

Yetişkinlerin belirgin öğrenme farklılıkları şöyle sıralanmaktadır:
1- Yetişkinler kendi kararlarından sorumlu oldukları şeklinde bir benlik algısına sahiptirler. Bu bakımdan muhatap oldukları bilgilere karşı seçici ve sorgulayıcı davranırlar.

2- Yetişkinler kendilerini rahat hissettikleri ortamlarda öğrenmeye istekli olurlar.
3- Yetişkinler öğrenme ihtiyacını kendileri belirlerler, ihtiyaç duymadıkları konularda öğrenmeye istekli olmazlar.
4- Yetişkin grubu, çocuk grubundan daha keskin ve çeşitli bireysel farklılıklara sahiptir.
5- Yetişkinler depolanıp saklanacak bilgilerden çok hayatlarında uygulanabilir pratik değeri olan bilgilere eğilimlidirler.
6- Küçükler; ödül, müeyyide gibi dış etkenlerle öğrenmeye motive olurken yetişkinler ikna olma, öz saygı, ihtiyaç karşılama gibi iç etkenlerle öğrenmeye motive olurlar.

Yetişkinlerin bu öğrenme farklılıklarından hareketle onlara yönelik andragojik eğitim modelinin pedagojik öğretim modelinden farklı yönlerini ortaya koyan özellikler tespit edilmiştir. Andragojik öğretim ilkeleri denilen ve yaygın din eğitiminde de aynen dikkate alınması ve uygulanması gereken bu özellikleri maddeler halinde sıralayabiliriz.

Andragojik Öğretim İlkeleri
Yetişkinlerin bu öğrenme farklılıklarından hareketle andragojik eğitim modelinin ilkeleri şöyle sıralanmaktadır:

1- Andragojide esnek öğretim tarzı uygulanır
2- Yetişkinler için uygun öğretim ortamları gerekir.
3- Andragojik eğitim samimi ve dostça yaklaşımla yürütülür.
4- Andragojik eğitim ihtiyaçlara göre verilir.
5- Andragojik eğitimde sonuçlar dikkatle gözlenir.
6- Andragojik eğitimde günlük sosyal dil kullanılır.
7- Dikte edici değil özgürleştirici bir yaklaşım takip edilir.
8- Pragmatik ve akılcı bir öğretim tarzı benimsenir.
9- Andragojik eğitimde grup normları dikkate alınır.

Şimdi bu maddelerden her birini kısaca açıklamaya çalışalım
1- Andragojide esnek öğretim tarzı uygulanır
Yetişkinlerin kendi kararlarının sorumluluğunu yüklenici benlik algılamaları göz önünde tutularak onlara verilecek bilgilerin rahatlıkla kavramalarını sağlayacak bir düzen içinde sunulması gerekir. Öğretici tarafından belirlenen doğruların tek gerçeklik olarak sunulmayıp alternatifleri de verilerek karşılaştırma yapılmalı, dinleyenlerin kendi
mukayeselerini yapıp karar oluşturmalarına imkan tanınmalıdır. Dini konularda kalıplaşmış görüş ve kararların tek gerçeklik şeklinde tartışmaya kapalı olarak aktarılmasına dayanan öğretim tarzının yetişkin eğitimi konusunda işe yaramadığı, aksine olumsuz neticeler verdiği
İslam toplumlarının genel yapısına bakılarak kolayca anlaşılabilir.

2- Yetişkinler için uygun öğretim ortamları sağlanır
Yetişkinlerin ilgileri, ilişkileri ve problemleri dikkate alınarak onlarla verilecek eğitim için uygun ortamlar seçilmelidir. İş, eğlence, dinlenme vb. özel meşguliyet ortamlarındaki insanlarla din öğretmeye kalkışmanın pratik bir yararı olmaz. Farklı kaygı ve zihinsel gerginliğin yoğunlaştığı anlarda teselli niteliğindeki telkinler dışında dini anlatımlardan bir
sonuç beklenemez. Hutbe ve vaazlar için camiler uygun din eğitimi ortamları olsa bile buralarda havanın üşütücü derecede soğuk veya bunaltıcı derecede ağır olması, cemaatin bir an önce namazı kılıp işine yetişme kaygısı içinde olması, rahatsız edici ses sistemi gibi durumlar, ortamı uygun olmaktan çıkaran etkenlerdir. Böyle durumlarda ezan okunduğu halde vaaza devam etmek, hutbeyi uzatmak faydasız ve anlamsız olduğu kadar rahatsız edici de olur. Konuşmanın anlamsız hale geldiği durumlarda sözlerini tamamlamaya çalışan hatipler sadece
kendilerini tatmin etmiş olmaktadırlar.

3- Andragojik eğitim samimi ve dostça yaklaşımla yürütülür.
Andragojik dini eğitim kesinlikle dostça olmalı, kin, nefret ve düşmanlık içeren ifade ve tavırlardan kaçınılmalı, herhangi bir zümre, grup, özellikle de şahıslar hedef alınmamalıdır.
Unutmamak gerekir ki cemaatte hedef alınan veya kin duyulan zümre ile kendini özdeşleştirip üzerine alınanlar mutlaka bulunacaktır. Bazı hatipler cemaatten birilerini dolaylı bir yolla eleştirmeyi hatta konuşurken “sana söylüyorum” dercesine yüzüne bakmayı marifet
zannederler. Halbuki peygamberimiz “Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz” (Buhari, İlim, 11; Müslim, Cihad, 164; Ebu Davud, Edeb, 17) buyurmuştur. Bir toplumda eleştirilip hedef alınmak her insanın nefretini çeker. Ayrıca konuşma üslubunda
muhataplara saygılı davranmak, kaba sözlerden kaçınmak, insanları bilgisiz ve aptal yerine koymamaya özen göstermek başarılı bir yetişkin eğitimi için çok önemlidir.


4- Andragojik eğitim ihtiyaçlara göre verilir.
Andragojik din eğitiminde verilecek bilgiler muhatapları genel ve ortak ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Uygun bilgi eğitim veren kişinin önemli ve yararlı gördüğü değil, ona muhatap olanların ihtiyaç duyduğu bilgidir. İhtiyaç, var olan durumla istenen ve beklenen durum arasındaki boşluğu ifade eder. Dini yönden var olan aksaklıkları ve olumsuzlukları
sayıp dökmek ve irdelemekten ziyade onları ortadan kaldıracak tedbirler ve teklifler üzerinde durmak gerekir. Andragojik eğitimde muhatapların ihtiyaçları eğitim veren kişinin o andaki üstünkörü varsayımları ile belirlenmemeli, sistematik gözlemle, anketle veya cemaat içindeki
dikkatli kimselerin görüşlerinden elde edilen verilere dayandırılmalıdır.

5- Andragojik eğitimde sonuçlar dikkatle gözlenir.
Eğitimde sonuçların test edilmesi ve değerlendirilmesi başarı için önemlidir. Andragojik eğitimin sonuçlarını test etme, sınavla ölçme imkanı olmadığından iyi bir gözlemle bunu yapmaktan başka yol yoktur. Bazı durumlarda dinleyenlerin soru sormak itirazda bulunmak şeklindeki tepkileri konunun doğru anlaşılıp anlaşılmadığı hususunda fikir verse de
yeterli değildir. Yetişkin din eğitimi etkinliklerinin çoğunda özellikle hutbelerde, vaazlarda kitle iletişim araçları ile yapılan konuşmalarda dinleyenlerin soru sorma, açıklama isteme, itiraz etme imkanları da olmadığından yapılan etkinliğin sonuçları, insanların tutum ve
davranışlarında gözlenebilir değişikliklerle ölçülebilir.

Andragojik ölçme ve değerlendirme yöntemi sınavlarla değil, kapsamlı ve sistematik gözlem, görüşme ve anketlerle yapılır. Dini hatipler, iletişim becerilerini geliştirebilmek, başarı düzeyini yükseltebilmek için bu değerlendirme yöntemlerini uygulamak zorundadırlar. Yıllarca
bir camide hutbelerle, vaazlarla ve diğer etkinliklerle cemaate din eğitimi hizmeti veren bir din görevlisi cemaatte belirgin dini tutum ve davranış değişiklikleri göremiyor ve onlardan olumlu kanaat bildirimleri alamıyorsa onun eğitim çabalarının olumlu sonuçlar verdiği söylenemez.

6- Andragojik eğitimde günlük sosyal dil kullanılır.
Andragojik eğitimde dini bilgilere muhatap olan insanların farklı yaşlarda, statülerde, bilgi ve kültür düzeyinde olmaları kaçınılmazdır. Onlara iletilecek verilen eğitimde bu farklılıklar dikkate alınarak herkes tarafında kolayca anlaşılabilir bir dil kullanılmalıdır. Bu da herkesin kullandığı günlük sosyal dildir. İçlerinde sadece bir kısmının anlayacağı bir dille veya sadece bir kısmının ilgisini çekecek bir üslupla verilen eğitimden herkesin yararlandığı ve verimli bir sonuç almak mümkün olmaz. Dil, üslup, konu ve yöntem bakımından cemaatin ortak noktaları yakalanmalıdır. Aynı konu anlatılacak olsa bile bunun kırsal kesimde ve kenar muhitteki insan grubuna ayrı, entelektüel kesimdeki insan grubuna ayrı yoğunlukta, düzeyde ve üslupta sunulması gerekir.

7- Dikte edici değil özgürleştirici bir yaklaşım takip edilir.
Yetişkinlere yönelik eğitimde insanlara öğretmen edasıyla “gerçek budur, bunu böyle biliniz, şunu kabul etmelisiniz, şöyle davranmalısınız” yaklaşımı içinde olmak doğru değildir. Muhatapların kendilerine özgü değerlendirme yapma, karar oluşturma, seçici davranma eğilimleri dikkate alarak düşüncelerin önünü açıcı, değişim alanlarını ve yollarını gösterici, kıyaslama imkanı verici, danışmanlık edici bir yol izlemelidir. Yetişkin insanlar üzerinde etkili olan başarılı danışmanlar nutuk çekmekten çok paylaşır, zorla kabul ettirmek yerine sunar,
istemekten çok önerir, kabul etme veya reddetme hakkını karşısındakine bırakarak onun karar oluşturmasına imkan verir. Yetişkin insanlar başkalarının kararlarını kolayca benimsemek istemezler ama kendi verdikleri kararları sahiplenir arkasında durur ve gerektiğinde onları
savunurlar.

8- Pragmatik ve akılcı öğretim tarzı benimsenir.
Yetişkinler uygulanabilir pratik bilgilere daha fazla ilgi duyduklarından andragojik eğitimde bu durum dikkate alınarak insanların motivasyon unsurlarına, konuların onların dünyaları ve ilgi alanları ile bağlantılı olmasına, bilgilerin yarar ve zarar ilişkilerine önem verilmelidir. İdeolojik ve afaki heyecanları tahrik eden konuşmalar dinleyicilerin ilgisini çekip onları motive ediyor görünse bile kanat oluşturmada, olumlu davranışlar kazandırmada işe yaramamakta aksine duygu yoğunlaşmaları rasyonel olmayan eğilimlere yol açmaktadır.

9- Andragojik eğitimde grup normları dikkate alınır.
Belli meslek, inanç ve anlayışlar etrafında toplanmış gruplara yönelik yetişkin eğitiminde grubun ortak değerleri, davranış ve yaşayış biçimleri dikkate alınmalı onları hedef alan, eleştiren, ayıplayan tutumlardan kaçınılmalıdır.


“Grup normları, grup yapısının muhtevasıdırlar. Bu sebeple grup davranışı, normatif davranışla yani grup normlarına uygun davranmakla eş anlamlıdır. Algılamada tutum ve davranışlardaki stereoptik (tekrarlayıcı) benzerlikler, ayırt edilemez bir şekilde grupla psikolojik olarak özdeşleşmesinin sonucudur. Dolayısı ile grup üyeleri, grupta sergilenen ortak davranışların normatif standartları kendilerine bir alt kimlik (grup kimliği) geliştirirler. Bu kimlik onların korunması gereken özel alanıdır.

Böylesi özdeş gruplara eğitim verilirken dikkate alınması gereken husus; öncelikle grup normlarının oluşturduğu özel alanı ihlal etmemek, bu küçük dünyanın normatif davranışlarına ve alt kimlik özelliklerine aykırı düşen sözlerden, tutum ve davranışlardan kaçınmak ve herhangi bir şekilde grupla çatışmamaktır. Grup normları yanlış ve düzeltilmesi gereken durumlar ise yine de onları hedef alıp rencide etmek ve onlarla çatışmaya girişmek, andragojide sonuç alıcı işe yarar bir yöntem değildir.


Alıntı ile Cevapla