Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16 Ağustos 2008, 02:51   Mesaj No:2

medinelii

Medineweb Sadık Üyesi
medinelii - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:medinelii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1808
Üyelik T.: 11 Mayıs 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:42
Mesaj: 657
Konular: 89
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Sağlam bir tasavvuf çizgisinde hangi özellikler bulunmalıdır?

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Tasavvufun tahalluk ve tahakkuk olmak üzere iki mertebesi; yani boyutu vardır. Tahalluk, tasavvufun eğitim boyutudur. Tasavvufi hayat, tarikat, manevi makamlar, seyr u sülûk ve âdâb gibi konuları kapsar. Tahakkuk ise tasavvufun ma’rifet, işâret ve bilgi boyutudur. Bu da insanın ma’nevî eğitim sayesinde ahlâk ve takvâ açısından yükselişi ve Allah’a yaklaşması sonucu kâinattaki bazı ilâhî sırlara âid elde ettiği bilgilerdir. Nitekim Kur’an’daki: “Allah’tan korkun Allah size öğretsin.’ (el-Bakara, 2/282) âyeti takvânın bir takım manevî bilgilere erme vesilesi olduğuna işaret etmektedir. Bir kudsî hadisteki: “Kulum bana nâfilelerle yaklaşmaya devam eder. Hatta ben onu severim. Ben onu sevince de gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı… olurum” (Buhârî, Rikak, 38) ibâreleri, kulluk ve nâfile ibâdet ile insanın kâinâttaki ilâhî kudretin etkisini anlamaya başlayacağını anlatmaktadır. Aslında ehl-i sünnet inancına göre bütün insanların fiillerinin gerçek mutasarrıf ve hâlıkı Allah’tır. Ancak insanlar gözlerindeki dünya ve mâsivâ perdesi sebebiyle bunu görememektedir. Yani bir başka ifade ile herkesin gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı Allah’tır. Çünkü bütün fiillerde yaratıcı O’dur. İnsanlar bu gerçeği nâfile ibâdetlerle Hakk’ın sevgilisi olacak konuma geldikleri zaman farkedebilirler. Kur’an’da Allah’ın, kulların fiillerini kendine izâfe etmesi bundandır. Nitekim ‘Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı.’ (el-Enfâl, 8/17) ‘Bildikleriyle amel edene Allah bilmediklerini öğretir.’ (Hilyetü’l-evliyâ, X, 15) hadisinde de aynı konuya işâret edilmektedir.
Tasavvufun bu iki özellği tasavvufî hayat ve tasavvufî düşünce olmak üzere iki mertebenin meydana gelmesini sağlamıştır. Bunların ikisi de birbirine bağlı olmakla birlikte aslolan kulluğa yardımcı tasavvufî hayattır.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Tasavvuf, İslâmî ilimler mozaiğinin bir parçasıdır. Nasıl tefsir, hadis ve fıkıh asr-ı saâdette var olan bir ilim ise tasavvuf da muhtevâsı itibarıyla öyledir. Çünkü İslâm’ın ihsan boyutunu, îmanın îkan; yani yakînî bir kıvamda yaşanmasını sağlayan tasavvuftur. Kur’an’da bahsi geçen takvâ, zikir, huşû, tevbe ve rızâ gibi kalb amellerinin nasıl gerçekleşeceğini Kur’an ve sünnetten alıp tatbiki olarak öğreten zâhidlerdir, sûfîlerdir. Tasavvufun asr-ı saâdetteki adı belki zühddür, ihsandır, rabbânîliktir ama; tasavvuf öz ve muhtevâ itibarıyla o gün de vardır. Nitekim elinizdeki eserin 3-7. bölümleri arası okunacak olursa büyük sahâbîlerden herbirinin tasavvufta belli özellikleriyle imam ve önder oldukları görülecektir.

Alıntı ile Cevapla