Cevap: sakarya ilitam Hadis Tarihi 1-14. Haftalar
hadis tarihi-4.hafta özetidir.
TESPİT DÖNEMİ–2
Hadislerin Rivayet Şekli: En güzel şekli, hadislerin Hz. Peygamber’den duyuldukları gibi aynen alınıp nakledilmeleridir.
Mânâ bozulmamak şartıyla, Hz. Peygamber’in kullandığı lafızların yerine benzerleri kullanılarak rivayet edilirdi.
Uzun hadislerde metni aynen akılda tutma zor olduğundan böyle hadislerin mânâlarıyla rivayet edilmeleri caiz görülmüştür.
Hadislerin, mana ile rivayetini caiz gören zatlar
Hz. Aişe, Abdullah b. Mes’ûd, Ebu'd-Derdâ' ve Enes b. Malik gibi sahabeler
Hadislerin Yazılması: caiz olup olmadığı tartışılmıştır. Hadislerin yazılıp yazılamayacağı konusunda birbirleriyle çelişen haberler bulunduğu için Hadîs usulünde bu duruma ıhtilâfu’l-hadis, ilgili hadislere de muhtelifu’l-hadis denir.
Birbirine zıt görünen hadislerde dört ihtimal söz konusudur:
1- Ya bu hadislerden bir kısmının hükmü sonradan kaldırılmıştır. Buna nesh denir. Hükmü kaldırılmış yani mensûh olanlar bırakılır, hükmü baki ve geçerli yani nâsih olanlar alınır.
2- Yahut bunların bir kısmı sıhhat ve amel edilme bakımlarından diğerlerinden daha üstündür. O zaman da durumu daha üstün (râcih) olanlar alınıp diğerleri yani mercûh olanlar bırakılır. Bu işe tercih denir.
3- Veya bunlar farklı durum, kişi veya zamanlarla alâkalıdırlar, dolayısıyla onlar, bu yönleri ortaya konularak yorumlanırlar ki buna da cem, te’vîl veya telfîk denir.
4- Bu durumlardan hiçbiri tespit edilemezse o zaman o hadisler tamamen bırakılır, onlarla amel edilmez. Bu duruma da tevakkuf veya tesâkut denir.
Bazı sebeplerden dolayı hadislerin yazılması önceleri yasaklanmış, daha sonra bu sebeplerin ortadan kalkmasıyla bu yasak kaldırılmıştır. Bunun sebepleri:
Yazının gelişmemişliği, ashabın yazıyı az bildiği, hadislerin Kur’an-ı Kerim’le karışma endişesidir.
Hz. Peygamber(SAV)’den sonra uzun yıllar hadis yazılamayacağı kanaatinin sebepleri:
Bu kanaat Hz. Peygamber(SAV)’in yasağına dayanmamaktaydı.
1- Bazı vahiy kâtiplerinin kendilerine kâtiplik yaptıkları sürece konmuş olan hadis yazma yasağını ömür boyu sürecek bir yasak olarak değerlendirmeleri ve bu doğrultuda kanaat belirtmeleridir.
2- Kur’ an-ı Kerim dışındaki şeylerle meşgul olunup Kur’ an-ı Kerim’in ihmal edileceği düşüncesi.
3- O günkü toplumun sahip olduğu ilim zihniyeti. O günkü toplumun yazılı bir kültürü yoktu. Her şey hafızalarda muhafaza edilmekte, satırlarda değil sadırlarda bulunan ilme önem verilmekteydi.
4- Yazılanlara güvenilip ezberlemenin terk edileceği endişesi. Bazı kimselerin hadisler yazılırsa ezberlemeleri terk edilir endişesi taşıdıkları görülmüştür.
5- Yazılan hadislerin ehli olmayan kimselerin eline ulaşıp onlarda yanlışlıklar, tahrifler, ekleme ve çıkarmalar yapacağı endişesidir.
Hz. Peygamber Hayattayken Yazılanlar:
Bunlar da iki kısma ayrılabilir:
1- Bizzat Resulullah’ın Emriyle Yazılanlar: Medine Sözleşmesi, Nüfus Sayımı Tutanağı, İmtiyaz Belgeleri, Yahudilerle Yapılan Yazışmalar, Dine Çağrı Mektupları, Görevlilere Verilen/Gönderilen Talimatnameler, Hz. Peygamber’in Mekke’nin fethinde okuyup da
Yemen’li Ebu Şah’ın isteği üzerine yazılıp bu sahabiye verilen hutbeyi de burada zikredebiliriz.
2- Ferdî Gayretlerle Yazılanlar: Abdullah b. Amr ibni’l-As’ın Hz. Peygamber’den şahsen izin alarak hadis yazdığı meşhurdur. Hz. Peygamber’den bizzat duymuş olduğu hadislerden bir sahife meydana getirmiş ve ona es-Sahîfetu’s-Sâdıka ismini vermiştir.
On yıl Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunmuş olan Enes b. Malik, Resûlullah’dan duyup yazdığı, sonra da huzurunda okuduğu bazı "kitaplara yani yazılı Evraka sahipti.
Hafızasının zayıflığından şikâyet eden bir sahabiye Hz. Peygamber’in yapmış olduğu;
"Hafızana sağ elinle yardım iste (yani yaz!)" tavsiyesi üzerine, yazı yazmayı bildiği anlaşılan bu Sahabi hadis yazmış olmalıdır.
Mısır kökenli bir sahabi ve Hz. Peygamber’in azatlısı olan Ebu Râfi’ de Hz. Peygamber’den hadis yazımı için izin istemiş ve kendisine izin verilmişti
Hz. Peygamber’in İrtihalinden Sonra Sahabe Döneminde Yazılan Hadisler:
Hz. Ebe Bekir’in 500 kadar hadisi yazdığı fakat sonra bunları imha ettiği nakledilmektedir.
Hz. Ömer’in de hadisleri yazma teşebbüsü olmuştu. Ancak o, bir ay süreyle yaptığı
İstişare ve istiharelerden sonra, önceki ümmetlerin, ALLAH’ın Kitabı yanında başka kitaplar edinerek saptıklarını söyleyerek "sünen"i yazmaktan vazgeçmiştir.
Hz. Ali’nin, içinde bazı hadislerin yazılı olduğu bir sahifesi var olduğu nakledilir.
Ebu Hureyre’nin de Hadîs sahifeleri vardı. En çok hadis rivayet etmiş sahabi olan Ebu
Hureyre’nin pek çok yazılı hadis malzemesine sahip olduğu nakledilmektedir.
Abdullah b. Abbas eline yazı malzemeleri alarak sahabeleri kapı kapı dolaşmış ve
Onlardan duyduğu hadisleri yazmıştır.
Semure b. Cundeb’in de, içinde "pek çok ilim" bulunan bir sahifesi vardı.
Cabir b. Abdillah, Mescidi-i Nebi’de ders halkası olan ve hadiste yetkili bir alim sayılan bir sahabi idi. Onun da hacla ilgili bir kitabının olduğu nakledilmektedir.
Abdullah b. Ömer’in de Hadîs sahifelerinin olduğu ve evinden dışarı çıkmadan önce onlara göz attığı nakledilmektedir.
Hadisin Değeri Hakkında Tartışmalar:
Sahabe-i kiram içinde hadisin dindeki yerini ve değerini tartışan, onu kabul etmeme eğiliminde olan hiç kimse görülmemiştir. Sahabeden sonra gelen Müslümanların arasında, nadiren de olsa, hadisin önemini kavrayamayanlar görülmeye başlandı.(hariciler) hadisin önemini anlamayıp sadece kurandan hüküm kabul ettiler. Oysa ALLAH, peygambere hüküm koyma yetkisi vermiştir zaten. Hadis delil olarak inkâr edilemez.
|