Cevap: sakarya ilitam İslam Hukuk Usulü 9-14. Haftalar
11. Hafta
I.DELİL: SÜNNET
PEYGAMBERî BEYANIN KURÂNI KERİM’LE İLİŞKİSİ
Sünnet Nedir?
Sünnetin kelime anlamı; yol, tutum, metot ve davranıĢ biçimi demektir. Bu anlamda ALLAH‟ın da (cc) bir sünneti vardır. ALLAH‟a yakışır, ALLAHça diyebileceğimiz bu özelliğe, sünnetullah denir. Onun tabiatta geçerli olan, Şaşmaz kanunlarıdır. Kuranı Kerim‟de “ALLAH’ın sünneti değiştirilemez” denirken anlatılan budur.
İslam geleneğinde hep üçe ayrılarak anlatıla gelmiştir:
1.Sözlü sünnet
2.Fiilî sünnet
3.Takrirî sünnet
B.Sünnetin Mahiyeti ve vahiy ile İlişkisi (Kurana göre yeri, kaynak değeri)
Ġslam‟ın kaynağı elbette vahiydir ve vahiy de ALLAH‟tan (cc) farklı derecelerde gelen bilgilerdir. O halde hakiki anlamda dinin bir tek kaynağı vardır ve o da ALLAH‟tır (cc). Bu anlamda sünnet Kurânı Kerim‟den bağımsız bir kaynak değildir. Sadece Kuranı Kerimin bir beyanıdır ve ondan bizim anlamadıklarımızın Hz. Peygamber (sa) tarafından anlaşılan ve hayata geçirilenleridir. Bu sebeple ġatıbî gibi bazı usul âlimleri sünneti müstakil bir kaynak saymazlar.
Ama biz Kuranı Kerim‟de bulamadığımız pek çok hükmü sünnette bulmamız anlamında, o da bir kaynaktır ve bu anlamda sünnet dinin, mecazen de olsa ikinci kaynağı sayılır.
ġöyle de diyebiliriz:
ALLAH insanların uymaları gereken hükümleri ve kuralları, kısaca dinini, özel yetiştirdiği bir elçi vasıtası ile insanlara bildirmiştir. Bu elçi bir beşer olmakla beraber, ALLAH‟ın (cc) elçisi olarak diğer insanlardan farklı özelliklere de sahiptir. ALLAH (cc) vahyinin esası olan Kurânı Kerim‟i ona göndermiş ve ondan bunu beyan etmesini/açmasını istemiştir. O da sözleriyle, fiilleriyle, onaylarıyla, kısaca bütün bir hayatıyla Kurânı Kerim‟i yaşayarak beyan etmiştir. O halde onun hayatı, yani sünneti Kurânı Kerim‟in canlı kılınmış halidir diyebiliriz.
C.Sünnetin Kuranı Kerim’den Farkı
• Kaynak açısından: Kurânı Kerim ALLAH‟ın (cc) sözüdür. Sünnet ise Hz. Peygamberin (sa) sözüdür. ALLAH (cc) Hâliktir/Yaratıcıdır, Hz. Peygamber (sa) ise mahluktur/yaratılandır. O halde Kurânı Kerim ile sünnet arasında, Hâlik ile mahluk arasındaki fark kadar fark vardır.
• Sübut açısından: Kurânı Kerim‟in tamamı bize tevatür yoluyla ulaşmıştır. Kuran‟da sübutundan Şüphe edilen hiçbir ayet yoktur. Sünnette ise mütevatir olanlar böyledir ama bunlar çok değildir. Sünnetin kahir ekseriyeti sahih olsa bile zan ifade eden yollarla/âhad kanalla gelmiştir.
• Bağlayıcılık açısından: Kurânı Kerim‟in tamamı dindir. Onda beĢeri hiçbir yön yoktur. Sünnette ise Hz. Peygamber‟in sadece bir beĢer olarak yapıp ettikleri de vardır. Onlar bizim için din değildirler. Onun üzüldüğünde, kızdığında, sevindiğinde gösterdiği tepki, verdiği refleks sadece ona ait bir husustur. Ayrıca sadece Hz. Peygamber‟e (sa) has özellikler ve hükümler de vardır. Mesela onun dörtten fazla evlenmesi caizdir. Teheccüd namazı onun için farzdır vb.
• Vahiy olma açısından: Kurânı Kerim‟in tamamı birinci derecede vahiydir. Kurânın beyanı anlamındaki sünnete bir anlamda vahiy denmesi doğrudur ama bu vahiy Kurânı Kerim‟de olduğu gibi lafzı ile manası ile birinci derecede bir vahiy değildir. Ayrıca sünnetin safi beşeri bir tasarruf olup, bilgi kaynağı dünyevî tecrübeler olanı da vardır.
• İcaz açısından: Kurânı Kerim‟in tamamı mucizdir, yani beşer onun bir benzerini yapamaz. Namazda ALLAH kelamı olarak okunur. Sünnet ise böyle değildir. Hz. Peygamber Arabın en fasih konuĢanıdır, efsahul-Arab‟dır. Ona çok az ifade ile pek çok şeyler anlatabilme özelliği, “cevamiu’l-kelim” verilmiştir. Ama o yine de bir beşerdir ve onun sözleri muciz sayılmamıştır. Kaldı ki, onun sözlerine bütün olarak muciz diyebilsek dahi, bizzat onun kendi mübarek ağızlarında dökülen kelimeleriyle nakledilen hadisi Şerifleri çok değildir. Sahabe onun sözlerini mübarek ağızlarından çıktığı gibi aktarmaya azami gayreti göstermekle birlikte, onun her hangi bir konudaki sözleri bazen farklı raviler tarafından az da olsa farklı kelimelerle aktarılabilmiştir.
• Kurânı Kerim‟i beşeri duyguların ve tarihî şartların etkilerini taşıyan Şifahi bir söz olarak göremeyiz. O iner inmez yazıya geçirilmiştir ve bu itibarla onun bir adı da Kitap’tır. Kitap, tespit edilmişliği ve değinmezliği anlatır. Sünnet ise daha çok varid olduğu şartların ürünüdür, Şifahidir ve üç asır Şifahi olarak nakledilmiştir. Onda beĢer duygularının tezahürleri vardır.
• Delalet açısından: Bir beĢer sözü manaya delalette sonsuz ihtimaller içeremez. Onda nihayet iki üç delalet hesaba katılmıĢ olabilir. Kurânı Kerim ise sonsuz manalar içerebilir. Onun farklı dizilişi, kelimelerin seçimi ve birbirleriyle olan korelasyonları, çapraz iliĢkileri, dizinleri sınırsız ihtimalleri gösteriyor olabilir.
• Tarihsellik açısından: Batıda ortaya çıkan anlama metotlarından etkilenen bazı ilim adamlarımızın zannettiği gibi Kurânı Kerim‟in içerdiği hükümler ve onun delaleti belli bir zamanla ve mekanla sınırlı değildir. Kısaca Kurânı Kerim delaletiyle tarihsel değildir. Onun Arapçalığı, belli bir tarihte, belli bir mekânda, belli olaylar karsısında ve belli muhataplara gelmiş olması delaletinin de tarihsel olmasını gerektirmez. Çünkü o duygularının ve anladıklarının esiri olan, kısaca anlık düşünen bir beşerden sadır olmamıştır. Ama sünnet bir beşer sözü olması itibariyle tarihsel delaletler de içermiş olabilir.
• Sünnet Kurânı Kerim‟in beyanıdır. Şatıbî‟nin dediği gibi, beyan eden, beyan edilene tabidir. Öyleyse aslolan Kurânı Kerim‟dir. Bu sebepledir ki sünnetin Kurânı Kerim‟le çelişmesi/tearuzu söz konusu olamaz.
• Anlaşılmaları açısından: Kurânı Kerim‟in anlaşılması için onun indirilmesine sebep olan olayları/esbâb-ı nüzulü bilmek elbette önemlidir. Ama bu zorunlu değildir. Bu sebeple Kurânı Kerim‟in çok az ayeti için sebebi nüzul zikredilmiştir ve iĢin ilginç yanı, bu tür hadislerin pek çoğu da sahih değildir. Oysa sünnetin oluĢma sebepleri/esbâb-i vürud onun anlaşılması için son derecede önemlidir. Çünkü sünnet birimleri çoğunluğu itibariyle olaylardan, mekandan ve zamandan bağımsız değildir. Bu çevre ilişkisine bağlam da diyebiliriz ve sünnetin bağlamını bilmek onu doğru anlamak için son derecede önemlidir.
|