Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Aralık 2013, 14:39   Mesaj No:4

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: sakarya ilitam İslam Hukuk Usulü 9-14. Haftalar

12. HAFTA
Haber Kavramı, Mütevatir Haber ve Hadislerin Sıhhati
I. Sünnet ve Sünnetin Verilerinin Sıhhati Meselesi
İslam‟ın birinci kaynağı olan Kur‟an-ı Kerim, iki yol ve yöntemle koruma altına alınmıştır. Hz. Peygamber Kur‟an inmeye başladığı andan itibaren özel olarak seçtiği vahiy katiplerine Kur‟an‟ı yazma görevi vermiştir; bu resmi yazıcılar yanında ALLAH Rasulü‟nün Arkadaşlarından bazıları da kendi şahsi kullanımı için onu yazmışlardır. Diğer yol ise ezberleme/hafızaya alma şeklidir. Bedevi/ilkel toplumların temel özelliklerinden birisi, soy ağaçları, kurucu mitler/efsanevi anlatılar ve benzeri kabile veya aşiretlerin ortak hafızası sayılan geleneksel bilgilerin nesilden nesile sözel olarak aktarılmasıdır. Peygamber Efendimizin gönderildiği 7. yüzyıl Arap toplumunda, eskilerin bilgileri anlamında Eyyamü‟l-Arab, soy ağaçları ve özellikle şiirlerin önemli olaylar ve günler sırasında ezberden okunması sık rastlanılan yaygın bir olguydu. Dilsel Mucize olan Kur‟an‟ın ezberlenmesi bu toplumun fertleri için doğal bir alışkanlık haline bir şekilde geldi. Bu aynı zamanda çok gelişmemiş olan Arap yazısının doğurabileceği muhtemel okuma sorunlarına karşı ikinci bir koruma tedbiri işlevi görüyordu. “Kurra” yani “Okuyucular” denilen bir grup böylece İslam tarihindeki ilk ulema/bilginler topluluğunu oluşturdular. Ancak bunların bilgisi büyük ölçüde Kur‟an‟ın okunması bilgisiyle sınırlıydı. Yazı geliştikçe Kurra‟nın önemi azalacak ve İslam toplumunda yeni tür bilgi uzmanlıkları gelişecektir.

A. Hadis Usulü ve İsnad
Hadis ilmi nebevi öğretiyi sağlıklı ve doğru bir şekilde tespit etmek için özel bir yöntem geliştirmiştir. Bu yönteme isnad adı verilmektedir. İsnad temelli hadis ilmi yöntemi, bir bilginin “sahih” bir biçimde aktarılabilmesi için, onun Peygamberimizin zamanından kayda geçirilip yaygınlaştığı döneme kadar kimlerin elinden geçtiğini tespite çalışır ve bu kişilerin söz konusu bilgiyi sağlıklı bir biçimde aktarabilecek asgari kapasite ve güvenilirliğe sahip olup olmadıklarını araştırır.

1. Sahabe, Ravi ve Rical İlmi
Sözel kültürde yaşayan ve yaşatılan Peygamber mirası böylece sistematik bir derleme etkinliğine kavuşmuştur. Nebevi bilgiler tek bir kaynaktan gelmemektedir; aksine Peygamberimizin etrafında bir şekilde bulunmuş olan kişilerin hafızasından diline ve yaşamına dökülmektedirler. Bu yüzden hadis ilmi öncelikle bu ilk nesli tanımlamakla işe başlamaktadır. Sahabe (arkadaş manasına gelen sahabi kelimesinin çoğulu) adı verilen ilk nesil Müslümanlar nebevi bilgi zincirinin altın halkasını temsil/teşkil etmektedir.
Çünkü Peygamber‟e ait bilgilerin birinci elden alınacağı başka bir yol yoktur. Sahabe kimdir? Hadis ilmi, çok kısa bir süre bile olsa, Hz. Muhammed‟le görüşen ona inanmış herkesi sahabe kabul etmektedir. Çünkü o kısa anda bile Peygamberimiz o kişiye bir bilgi vermiş olabilir. Amaç Peygamberimize ait tüm verileri toplamak olduğuna göre en küçük bir olasılık bile devre dışı bırakılmamalıdır. Hadis ilminin sahabe nesli için yaptığı ikinci değerlendirme isnad sisteminin bilgi aktarıcılarında aradığı kriterlerden biri olan adalet (doğruluk, dürüstlük) kriteriyle ilgilidir; buna göre sahabi ismini alan bir kimse güvenilirlik sorgulamasına tabi değildir. Bu genel değerlendirmenin nedeni Hz. Peygamber‟in etrafındaki ilk neslin dini açıdan özel bir konuma sahip olmalarıdır. Kur‟an-ı Kerim‟in bir çok ayetinde ALLAH Rasulü‟nün arkadaşlarını öven, onlara özel bir konum veren pasajlar mevcuttur. Efendimizin pek çok hadisinde de sahabeyi öven ifadeler yer almaktadır. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Arkadaşlarıma dil uzatmayın. Canım elinde olana (ALLAH‟a) yemin olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, onlardan birinin sadaka olarak verdiği bir müdde (ölçüye) hatta yarım müdde bedel olmaz.” (Müslim, Fedailü‟s-Sahabe, 54 [221/2540]).

2. Sahih Hadis
Kuşkusuz yöntemin temelinde isnad ve kişi tanıma programı olsa bile hadis ilmi bilgilerin doğruluğunu tespitte bunu yeterli görmüş değildir; aksine bir bilginin aynı zamanda başka bilgilerle karşılaştırılmasını önemsemiş ve içerdiği bilgilerin, yani hadisin isnadı değil de metninin aynı türden başka bilgilerle çelişkili olması durumunda hangisinin doğru olduğunu tespit için başka kriterlere de başvurmuştur. Ama son noktada bir isnadın sağlam olması yani isnadın belirtilen testleri başarıyla geçmesi, bu isnada dayalı bilginin (metnin) “sahih” nitelemesini alması için yeterli kabul edilmiştir. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar 3./9. yüzyılda meyvesini verecek ve bir önceki bölümde saydığımız Hz. Peygamber‟in hadislerini derleyen hadis mecmuaları, ya da sahih hadis koleksiyonları ortaya çıkacaktır.

B. Fıkıh Usulü ve Sıhhat Meselesi
Fıkıh, yukarıda geçtiği üzere, başlangıçta nakli bilgileri anlatmak için kullanılan ilim kavramından farklı olup onu aşan bir başka bilişsel faaliyetin adıdır. İlk ortaya çıktığında re‟y ile eş anlamlı kullanılan fıkıh, kısaca, bu nakli bilginin uzman bireyin (müçtehit) zihin süzgecinden geçerek Müslümanların hayatını yönlendiren normatif/kural koyucu bir bilgiye dönüştürülmesi etkinliği olarak tanımlanabilir.

C. Haber Kavramı
Bu bağlamda fıkıh usulü kendisi gibi rasyonel temelli kardeş disiplin olan Kelam‟la birlikte haber (aktarılan bilgi) kavramını geliştirmişler. Geçmişte olan veya şimdi ama doğrudan tanıklık etmediğimiz olaylar hakkında bize aktarılan bilginin doğruluğunu tespitte insan akıl ve deneyimi hareket noktası olarak alınmaktadır.

1. Mütevatir ve Âhâd Haberler
Fıkıh usulünün bu doğrultuda yaptığı ilk sınıflama bilgilerin öncelikle kesin ve kesin olmayan şeklinde ikiye ayrılmasıdır.
3. Sünnet ve Haberler
Sünnetin aktarımı meselesine bu teoriyi uygularsak, Hz. Peygamber‟in sünnetinde somutlaşan İslam‟ın temel esaslarının ve özünün mütevatir haberler aracılığıyla güvence altına alındığını ve sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarıldığı görülmektedir.

II. Kesin ve İhtimalli Bilgi
Bilginin kesin-doğru (kat„î) ve olasılıklı-doğru (zannî) şeklinde iki kategoriden oluştuğu fikri İslami epistemolojinin yaptığı köklü bir ayırımdır. Buna göre dini (şer„î) bilgi en başta aktarılan bilgidir ve bunlar da ya doğruluğu kesin olan ya da doğruluk ihtimali yüksek olan iki sınıftan oluşur. İşte sünnet söz konusu olduğunda sünnetin mütevatir yolla aktarılan bilgileri, doğruluğu kesin olan bilgilerdir. Ama sünnet sadece mütevatir yolla aktarılan bilgilerden oluşmamıştır.

III. Hadis Usulü ve Fıkıh Usulü
Öncelikle her ikisinin de sahih bilgiyi aradıklarını belirtmemiz gerekir. Ancak aynı arayış içinde olsalar da amaç açısından bir fark söz konusudur. Hadis usulü Peygamberimize ait bir bilginin sahih formunu bulmayı amaçlamakta ve bu sebeple de bilgiyi aktaranlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ancak fıkıh usulü ise bir bilginin Hz. Peygamber‟le ilişkisini kurarken söz konusu haberin içerdiği normun/hükmün Peygamberimizin öğretileri içerisinde durduğu yeri ve konumu da belirlemeye çalışır.
Alıntı ile Cevapla