Cevap: sakarya ilitam İslam Hukuk Usulü 1-8. haftalar
8. HAFTA
Lafızların Anlam İfade Etme Dereceleri ve Kullanımı: Hakikat‐Mecaz; Sarih‐Kinâye; Zâhir‐Nass
I. Hakikat
terimi terminolojide, “dilde kendisiyle konulduğu anlamda kullanılan lafız” olarak tanımlanmaktadır. Bu lafız türleri ise, lugavî, örfî ve şer’î olarak üç kısma ayrılmaktadır.
Lugavî hakikat, dilde hangi mana için konulmuş ise o manada kullanılan lafız anlamına gelmektedir. Örneğin, güneş (şems) ve ay (kamer) lafızları bilinen lugavi manaları için vaz olunmuştur.
Örfî hakikat, örfen hangi mana kastediliyorsa o manada kullanılan lafız anlamına gelmektedir. Örneğin, ed‐dâbbetü (dört ayaklı hayvan) lafzı örfi hakikat olarak zikredilebilir.
Şer’î hakikat, Şarî Teâlâ’nın kasdetmiş olduğu manada kullanılan lafızdır. Örneğin, namaz (salât),
hac ve zekat gibi lafızlar, Şârî’nin belirli bir anlamı ifade etmek için vaz etmiş olduğu lafızlardır.
Hakikatin hükmü, vaz’ edilmiş olduğu mananın sabit olması ve bu manaya hükmün bağlanmasıdır.
Ayrıca “kelâm’da asl olan mânâyı hakikîdir” (Mecelle, md. 12) ilkesinde ifadesini bulduğu üzere, lafzın hakikî anlamına göre yorumlanması mümkün ise, o lafız mecâzî anlamına göre yorumlanamaz. Ancak aşağıda değinileceği üzere mecazi anlamda yorumlanmasını gerektiren bir ilgi ya da karîne söz konusu ise, lafız mecâzî anlamında yorumlanır.
II. Mecaz
Terminolojide mecâz terimi, konulduğu anlamın dışında kullanılan lafız olarak tanımlanmaktadır.
Lafzın hakikî anlamının kastedilmediğini gösteren bir ilgi ya da karîne, lafzın konulduğu anlamın dışında başka bir anlamda kullanılmasının kabul edildiği lafızdır.
Lafzın hakiki manasına göre anlamlandırılması mümkün olduğu sürece, mecazi anlamına göre
yorumlanması söz konusu değildir. Hakiki manasına göre lafzın anlaşılmasına mani olan her hangi bir ilgi veya karine söz konusu olması durumunda lafzın mecazi anlamı ile yorumlanması ya da hükmün verilmesi gerekir. Bu meyanda Mecellenin 61. maddesinde “Manayı hakiki müteazzir oldukta mecaza gidilir” kaidesi yer almaktadır.
III. Sarih
“bir lafzın hakikat ya da mecaz olarak o anlamda çok kullanılıyor olmasından ötürü, tam bir açıklıkla kendisi ile kastedilen anlamın açık olduğu lafız” türüdür.
Sarih olan lafızda konuşanın niyetine bakılmaksızın, lafzın gereği sabit olur. Örneğin, “bu malı sana
sattım” deyince satış akdi meydana gelir. Satıcının “bu sözümle kiralamayı kastetmiştim” demesine itibar edilmez. Çünkü satıcının ifadesi satım akdi için sarihtir.
IV. Kinâye
Kinâye, yine hakikat ya da mecaz olsun kendisi ile kastedilen anlamın, kullanım gereği gizli olduğu
lafızdır. Bu türden lafzın gerçek anlamı ancak bir karîne ile anlaşılabilir ve kinâyenin gereği ancak niyet
veya halin delâleti ile sabit olabilir.
Örneğin, erkeğin eşine “dilediğin yere git” sözü ile talâk manası ya da başka bir anlamı kastetmesi
mümkündür. Kastedilen anlamın belirlenebilmesi için söz sahibinin niyetine veya hâlin delâletine bakılır.
Lafzın delaleti
Hanefî fıkıh usûlü bilginleri sözün delâlet ettiği anlama açıklığını hiyerarşik bir sınıflama yaparak ortaya koymuşlardır. Bu meyanda anlamı en az açık olandan daha fazla açık olana doğru
yapılan dörtlü sınıflama şöyledir; zâhir, nas, müfesser ve muhkem.
Öte taraftan Mâlikî ve Şâfiî usûl bilginleri anlama delâleti açık olan lafızları zâhir ve nas olmak
üzere ikiye ayırmaktadırlar. Onların sınıflamasındaki nass Hanefî usûl bilginlerinin terminolojisindeki
müfessere karşılık gelmektedir.
V. Zâhir
Zâhir terminolojide, “kendisinden murâd edilen anlamın hiç bir düşünceye (teemmül)
gerek kalmaksızın işitilmekle bilindiği lafız/isim” olarak tanımlanmaktadır. Hanefî usûl bilgini
Pezdevî zâhiri, “siygasıyla murâd edilenin dinleyici için açık olduğu her söze (kelâm) verilen ad” olarak tarif etmiştir. Ancak sözün kendisinden çıkarılan anlam sözün asıl sevkedilme ya da söylenme nedeni değildir.
Zahir, amm bir lafız olarak geldi ise, umumu üzere terki gerekmektedir. Tahsise delalet
eden bir delil söz konusu olmadıkça hükmü bazı fertleri ile sınırlandırılması mümkün değildir.
Zahir mutlak bir lafız olarak gelmiş ise, lafız ıtlakı üzere bırakılmaması gerekmektedir. Yine bir
delil bulunmadığı sürece takyid edilmesi söz konusu değildir. Eğer has bir lafız ise, hangi manayı ifade için vaz edilmiş ise, o mananın kastedildiğine hükmetmek gerekmektedir.
VI. Nass
Anlamı açısından nass, zâhir olan lafza oranla daha açık bir anlama sahiptir. Açık bir biçimde
manasına delâlet eden nass, kendisinden çıkarılan hüküm sözün asıl sevk sebebini teşkil eden lafızdır.
Nass, bu anlam için sevk edilmiştir ya da söylenmiştir. Bununla birlikte nass, tevil ve tahsis ihtimalini açık bulunmaktadır. Nassın hükmü ile zahir lafzın hükmü aynıdır. Delil bulunması durumunda lafzın açıkça anlaşılan
manasından çıkarılarak tevil edilebilmesidir. Ancak nass, zahir ile karşılaştırıldığında daha az ihtimalle
tevile açıktır
|