Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj:
3.062 Konular:
340 Beğenildi:1352 Beğendi:451 Takdirleri:9934 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: ANKARA İLİTAM İslam Tarihi ve Medeniyeti Ders Özetleri 1.2.3.4.5 Üniteler ÜNİTE: 4 ANADOLU VE BALKANLARDA KURULAN TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİ Doç. Dr. Seyfettin ERŞAHİN Giriş_____________________________________________ _______ Türklerin Anadolu’ya yönelmesini sağlayan etkenler: 1- Türk Göçleri : Selçuklular; Seyhun ötesindeki kalabalık Türkmen (Oğuz) kitlelerini, tarım ve hayvancılığa elverişli toprakları almak ve İslam ülkelerindeki kurulu düzene zarar vermelerini önlemek için Anadolu’ya sevkediyordu. 2- Bizans Anadolusu’nun Durumu: Anadolu halkı Bizans yönetiminden memnun değildi; köylülere ağır vergiler yükleniyor ve Ortodoks olmayanlara baskı yapılıyordu. Kısacası yönetimin baskısı, salgın hastalıklar ve savaşlar nedeniyle Anadolu nüfusu iyice azalmıştı. Selçuklu Dönemi Anadolu seferleri iki merhalede gerçekleşmiştir: 1- Keşif Hareketleri Aşaması: Selçuklular, Karahanlı ve Gazneli devletlerinin baskısı ile yeni bir yurt arayışına girmişlerdi. Bu amaçla keşif birlikleri göndererek Anadolu’ya ilk akınları başlatmışlardır. Bu akınlarda Bizans ordularının ikmal yolları üzerindeki şehirler hedef olarak seçilmiş ve bölgedeki Bizans gücüne ağır darbeler vurulmuştur. Düzenli Selçuklu ordularının Bizans-Gürcü-Ermeni müttefik güçlerine karşı kazandığı ilk savaş ‘Pasinler Savaşı’dır.(1048) Bizans yenilgiyi kabul ederek barış antlaşması yapmıştır. Buna göre 9. y.y.’da İstanbul’da yapılan ancak daha sonra yıkılan camiyi tamir etmeyi ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutmayı kabul etti. Ancak vergi vermeyi reddetti. 2- Fetih ve Yerleşme Aşaması: Türk akınlarını durdurmak için Romanos Diogenes, 200 bin kişilik karma bir ordu ile Doğu seferine çıktı. Alparslan onu 50 bin kişilik bir ordu ile Malazgirt’te karşıladı. Turan taktiği ile kazanılan bu zafer (26 Ağustos 1071) sonunda yapılan anlaşmaya göre İmparator kurtuluş fidyesi ile serbest kalacak, Bizans elindeki esirleri serbest bırakacak ve yıllık vergi ödeyecekti. Bu zafer ile Anadolu’nun kapısı Türklere kesin olarak açılmış, Anadolu’da irili ufaklı bir çok Türk devleti kurulmuştu. Türklerin İslam dünyasında pirestij ve liderliği güçlenirken Avrupa’da ise derin izler bırakmış ve ileride Hıristiyan Avrupa ‘Haçlı Seferleri’ olarak bilinen askeri ittifaklar oluşturmuşlardır.. Anadolu’daki İlk Türk Beylikleri_____________________________ Malazgirt Zaferi sonrasındaki antlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca Alp Arslan Anadolu’nun fethedilmesi emrini verdi. Melikşah zamanında da bu fetih hareketleri devam ettirildi. Anadolu’nun fethi ile görevlendirilen komutanlar veya oğulları hâkim oldukları bölgelerde kendi beyliklerini kurdular. Melikşah’ın ölümünden sonra (1092) bu beylikler nispeten bağımsız hareket etmişlerse de çoğu siyasî bakımdan Irak Selçuklularına bağlıydılar. Bu beylikler genellikle küçük yerel güçlerdi. Ancak Saltuklular, Danişmentliler, Mengücükler ve Artuklular diğerlerinden daha kuvvetliydi. Beylikler bulundukları bölgenin Türkleşmesini ve İslâmlaşmasını sağlamışlar ve Haçlılara karşı mücadele etmişlerdir. Zamanla Türkiye Selçukluları bu beylikleri ortadan kaldırarak Anadolu’da Türk birliğini sağlamıştır. Başlıca beylikler: · Danişmentliler (1072-1178): Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar, Amasya ve Kayseri civarında kuruldu. · Saltuklular (1072-1202): Erzurum ve civarında kuruldu. · Mengücükler (1072-1227): Erzincan ve Kemah çevresinde kuruldu. · Artuklular (1102-1207): Mardin, Diyarbakır ve Halep çevr. kuruldu. · Sökmenliler (1102-1207): Van ve Ahlat çevresinde kuruldu. · İnal (Yınal) Oğulları (1103-1183): Amid’de (Diyarbakır) kuruldu. · Çubukoğulları (1085-1113): Harput, Palu ve Arapkir çevr. kuruldu. · Çaka Beyliği (1081-1097): İzmir Beyliği olarak da bilinir. Beyliğin kurucusu olan Çaka bey ilk Türk denizcisi, kurduğu donanma da ilk Türk donanmasıdır. · Dilmaçoğulları (1085-1394): Bitlis-Erzin dolaylarında kuruldu. 2. Türkiye Selçuklu Devleti (1075–1308)________________________ Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti, Anadolu’yu Türk yurdu haline getirmiş, ekonomik hayatı canlandırmış, Haçlılar ile mücadele etmiş ve Türk denizciliğini kurumsallaştırmış bir devlettir. Oğuzların Üçoklar kolunun Kınık boyuna mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah tarafından kurulmuştur. Süleyman Şah (1075-1086) Antakya’dan Anadolu’ya girererek ilerledi. Konya ve çevresinden sonra İznik’i fethederek burayı ‘devlet merkezi’ yaptı. Bizans’ın yerel tekfurluklarla çekişmesinden faydalanarak hakimiyetini güçlendirdi. Anadolu’ya gelen Türkmenler de kitleler halinde bölgeye göçe başladı. Çukurova ve Antakya’yı da aldıktan sonra Suriye Selçuklu Meliki Tutuş’la yaptığı savaşı kayberek savaş meydanında öldü. Devlet bir süre İznik’te vekil bıraktığı Ebu’l Kasım tarafından yönetildi. Süleyman Şah’ın oğlu 1. Kılıçarslan (1092-1106), Melikşah’ın ölümünden sonra serbest kalarak İznik’te törenle karşılandı ve devletin başına geçti. İznik’i imar etti, devleti yeniden teşkilatlandırdı. Bizans’ı geri püskürttü. Bu esnada I. Haçlı Seferi ile karşılaştı. İznik’i elinde tutamayınca Konya’ya geri çekilip burayı başkent yaptı. Malatya ve Musul’u da aldı. B. Selçuklular üzerine düzenlediği bir bir seferde Habur Irmağı’na düşerek boğuldu. O zaman Musul valisi olan I. Kılıçarslan’ın büyük oğlu Şehinşah da esir alındı. Şehinşah (1110-1116) esaretten kurtulup Konya’ya gelerek tahta geçse de Danişmentliler onu tahttan indirip damatları I. Mesud’u sultan ilan ettiler. I. Mesud (1116-1155) Danişmentliler’in vesayetinden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu’dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. II. Haçlı Seferi’ne karşı başarılar elde etti. İstikrar ve yükselme dönemi başladı. Adil yönetim sebebiyle bir çok hıristiyan Türk idaresine bağlandı. 40 yıl saltanattan sonra vefat etti ve yerine oğlu II. Kılıçarslan geçti. II. Kılıçarslan (1155-1192), babasının yolundan giderek büyük hamleler yaptı. Anadolu’da siyasi birliği kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişi sağlamaya çalıştı. Bizans’a karşı Miryakefalon (Düzbel/Karamukbeli) Savaşı’nı kazanarak (1176) Anadolu’da kalıcı olduğunu gösterdi. Batı Anadolu’nun fethine başlandı. Yaşlanınca toprakların idaresini onbir oğlu arasında paylaştırdı. Bu sırada Selahattin Eyyübi Kudüs’ü alınca III. Haçlı Seferi başladı. Anadolu’dan geçmeye çalışan Haçlılara büyük kayıplar verdirildi. Haçlılar çok kalabalık olduğu için bir kısmı Kudüs’e ulaşabildi. Gıyaseddin Keyhüsrev (İlk saltanatı: 1192-1197): Tahta geçince kardeşleri arasındaki taht mücadelesi başladı. Rükneddin Süleyman Şah (1197-1204): Tokat hakimi olduğu sırada Konya’da tahta oturdu. Birliği sağladıktan sonra Bizans’ı tekrar vergiye bağladı. Saltuklu Devleti’ne son verdi. Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci Saltanatı: 1205-1211): Devletin hudutlarını emniyete almak için Bizans ve Ermeniler’le mücadele etti. IV. Haçlı Seferi ile İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını ele geçiren Bizanslılar bölgeden atıldı. 1211’de Bizans’lılarla Alaşehir’de yapılan savaş kazanıldı. G. Keyhüsrev savaş meydanını dolaşırken bir düşman tarafından öldürüldü. İzzettin Keykavus (1211-1220): Daha çok ekonomik sorunlara, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Sivas’ta yaptırdığı Darüşşifa’nın yanındaki türbeye defnedildi. Yerine kardeşi I. Alaaddin Keykubat geçti. I. Alaaddin Keykubat (1220-1237): Türkiye Selçukluları’nın en parlak devridir. Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı sınırlarda tedbir alındı. Akdeniz’de önemli bir üs ve tersane olarak Kolonoras (Alaiye) Kalesi alındı. Celaleddin Harzemşah Erzincan yakınlarında Yassıçemen’de yenilgiye uğratıldı. (1230) Diplomatik yolla Moğol tehlikesine karşı tedbir aldı. Yerine İzettin Kılıç’ı veliaht tayin etse de büyük oğlu onun yerine geçti. II. Gıyasettin Keyhüsrev (1237-1246): Eğlence düşkünüydü, ülkede iç barışı koruyamadı. Moğol istilası nedeniyle 13. y.y.’da Anadolu’ya gelmiş olan çok sayıdaki Türkmen sebebiyle ülkede ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan sıkıntı vardı. Bunu fırsat bilen Baba İshak’ın başlattığı Babailer İsyanı ancak iki yılda bastırılabildi. Devletin zayıf durumunu gören Moğollar, Türkiye Selçukluları’nı Kösedağ Savaşı’nda (1243) büyük yenilgiye uğrattılar. Böylece Moğol hakimiyetine girilmiş oldu. Can ve mal güvenliği sarsıldı. Bilim ve sanat merkezleri tahrip edildi. Dağılma sürecine girilmiş oldu. Çeşitli Oğuz boylarına mensup Türkmenler ve kumandanlar beylikler kurmaya başladı. Türkiye Selçukluları 1308’de tarih sahnesinden çekildi. Beylikler Dönemi___________________________________________ Moğol İlhanlı hâkimiyetinin zayıflamasıyla birlikte Türkmen beyleri bulundukları bölgelerde bağımsızlıklarını ilan etmişler ve kendi beyliklerini kurmuşlardır. Bu döneme Beylikler Dönemi adı da verilmektedir. Uçlarda yer almaları sebebiyle Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük hizmetleri vardır. Beylikleri şöyle sıralayabiliriz: - Karamanoğulları (1256–1474): Karaman, Konya ve Niğde çevresinde kurulmuş olup Moğollarla, beyliklerle mücadele etmiştir. Kendilerini Anadolu Selçukluları’nın mirasçısı kabul ettikleri için Osmanlıları çok uğraştırmış ve ancak Fatih döneminde kesin itaat altına alınmıştır. Anadolu’nun Türkleşmesine ve Türk kültürünün gelişmesine hizmet ettiler. - Germiyanoğulları (1300–1429): Kütahya ve çevresinde kurulmuştur. Bizans’ı vergiye bağlamış ve Osmanlılarla yakın ilişki içerisinde olmuşlardır. Yıldırım Bayezid onların damadı olmuştur. II. Yakup çocuğu olmadığından ülkesini Osmanlılara vasiyet etmiştir. - Saruhanoğulları (1313-1410): Manisa ve çevresinde Germiyanlı komutanlardan Saruhan Bey tarafından kurulmuştur. Önce Yıldırım tarafından, daha sonra da Çelebi Mehmet tarafından beyliğe son verilmiştir. - Aydınoğulları (1308-1426): Aydın ve çevresinde Germiyanlı komutan Aydın oğlu Mehmet Bey tarafından kurulmuştur. Kuvvetli bir donanma kuran Gazi Umur Bey dönemi en parlak devirleridir. - Karesioğulları (1293-1359): Balıkesir ve çevresinde kurulmuş olup kısa ömürlü bir beyliktir. Orhan Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır. Hacı İlbey ve Evrenos Bey gibi ileri gelenleri Osmanlılara katılarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. - Menteşeoğulları (1282-1424): Muğla ve çevresinde kurulmuştur. Denizcilikte ileri gitmişler, Güney-Batı Anadolu’nun ve sahillerinin Türkleşmesini sağlamışlardır. - Hamitoğulları (1280-1423): Antalya ve Eğridir bölgelerinde kurulmuş olup sonraları iki kola ayrılmışlardır. - Sahibatoğulları (1288-1342): Afyonkarahisar ve çevresinde kuruldu. - Eşrefoğulları(1280-1326): Beyşehir ve Seydişehir çevr. kuruldu. - Alâiye Beyleri (1233-1462): Alaaddin Keykubad zamanında Alanya’da kurulan küçük bir beylik olup önce Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirildi, ardından da Memlükler’e satıldı. - Canik Beylikleri (… -1427): Orta Karadeniz bölgesinde kurulmuş beylikler olup II.Murat zamanında Osmanlılara bağlanmıştır. - Tâceddinoğulları (1378-1428): Niksar ve çevresinde kurulmuş olup çoğunlukla Osmanlılar’ın yanında yer almıştır. - Candaroğulları (1292-1461): Kastamonu ve Sinop (İsfendiyaroğulları) çevresinde iki kol halinde hakimiyet kurmuşlardır - İnançoğulları (1262-1335): Ladik ve Denizli bölgesinde kurulmuştur. İlhanlı Hakimiyetinin Ardından Kurulan Türk Devletleri____________ İlhanlı Devleti (1256-1344), Moğol Cengiz İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra İran’da kurulmuş ve yaklaşık bir asır Orta Doğu’nun siyasi, sosyal ve kültürel hayatında söz sahibi olmuştur. İlhanlı hükümdarı Ebu Said’in 1335’te ölümünden sonra devlet dağılma sürecine girmiş, bu aşamada Anadolu’da Eretna Beyliği, Kadı Burhaneddin Devleti, Dulkadiroğulları, Ramazanoğulları Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar gibi devletler kurulmuştur. Eretna ve Kadı Burhaneddin Devletleri (1344–1398): Uygur Türklerinden Emir Eretna tarafından Sivas ve Kayseri civarında kurulmuştur. Dulkadiroğulları (1337–1521): Maraş ve Elbistan civarında kurulmuştur. Osmanlılar ile Memlükler arasında tampon bölgede olduklarından varlıklarını sürdürebilmek için kâh birinin kâh diğerinin hakimiyetini kabul etmişlerdir. Ramazanoğulları (1353–1608): Adana ve çevresindeki Çukurova bölgesinde kurulmuş olup Memlükler ve Dulkadiroğulları gibi iki önemli güç arasında bulunmuşlardır. Yavuz döneminden itibaren de Osmanlıların yanında yer almışlardır. Karakoyunlular (Baranlılar) (1351–1469): Doğu Anadolu, Azarbeycan, İran ve Irak’ta hakimiyet kurmuşlardır. En parlak dönemlerini Kara Yusuf dönemlerinde yaşamışlardır. Ondan sonraki taht kavgaları Cihan Şah döneminde sona erse de onun da Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’a iki defa yenilmesi üzerine hakimiyetleri sona ermiştir. Akkoyunlular (1340–1514): Doğu Anadolu, Azarbeycan, İran ve Irak’ta hüküm süren Oğuzlar’ın Bayındır koluna mensup bir hanedandır. En parlak dönemlerini yaşadıkları Uzun Hasan döneminde (1453-1478) Azarbeycan’ı ele geçirip başkenti Tebriz’e taşımışlar ve sınırlarını Hazar’a kadar genişletmişlerdir. Otlukbeli’nde Osmanlılar’a yenilince (1473), Uzun Hasan’ın bütün Türk dünyasının lideri olma hayali sona erdiği gibi devlet de taht kavgaları sonunda ikiye ayrılmıştır. Şah İsmail, Tebriz’i ele geçirerek Safevi Devleti’ni kurmuştur. 4. OSMANLI DEVLETİ a. Kuruluş Dönemi (1299–1453)______________________________ Osmanlı hanedanı Oğuzlar’ın 24 boyundan Kayı boyuna mensuptur. Osmanlıların küçük bir uç beyliğinden bir cihan devleti düzeyine çıkmasını kolaylaştıran bazı iç de dış etkenlerden söz edilebilir. Dış etkenler: - Dış etkenlerin başında Kösedağ Savaşı (1243) sonrasında Anadolu’da meydana gelen kargaşa ve otorite boşluğu gelmektedir. - Bölgenin kadim devleti Bizans hanedân mücadeleleri, saray entrikaları ve tekfur isyanları sebebiyle zayıflamıştı. - Balkanlarda ve Avrupa’da da siyasî birlik yoktu. - Bölge devletleri sürekli birbirleri ile savaş halindeydi. Bunun yanısıra İngiltere ve Fransa arasında süren ‘Yüzyıl Savaşları’ (1337-1431) da Osmanlı’nın Avrupa’da ilerlemesini kolaylaştırmıştır. - Osmanlı’nın Batı Anadolu’daki ilk yerleşim yerinin jeopolitik konumunun da büyümede etkisi vardır. İç etkenler: - Türk-İslâm gaza geleneği ve fetih politikası Osmanlı’nın en önemli dinamiklerinden biri olmuştur. - Bu bağlamda yarı tasavvufî mahiyetteki Gâziyân-ı Rum, Ahiyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum ve Bacıyân-ı Rum gibi unsurlardan yararlanmışlardır. - Osmanlı yöneticileri, pek çok Türk İslâm hükümdarının yaptığı gibi, doğudaki Müslüman topraklarına yönelme yerine batıdaki Hıristiyan ülkelerini fethe öncelik vermişlerdir. - Osmanlının büyümesinin bir diğer etkeni de iskan siyaseti ile adalet ve hoşgörü anlayışı idi. Fethedilen toprakları elde tutabilmek başka bir ifade ile Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak için Osmanlılar yeni bölgelere Türkmenleri yerleştirdi. - Osmanlı’nın, hanedanlık geleneği ve merkezî otorite anlayışı da yükselişine yardımcı olmuştur. Eski Türk devletlerinde görülen ‘Devlet hanedanın ortak sorumluluğu altındadır’ anlayışı I. Murat ve Fatih tarafından merkezi otorite lehine değiştirilmiştir. Süleyman Şah ve Ertuğrul Gazi Önemli sayıda Kayı ‘gaza’ amacıyla Erzurum ve Erzincan’dan sonra Güneydoğu Anadoluya yöneldi. Beyleri Süleymanşah Halep’e giderken Fırat’ta boğulur ve ‘Caber Kalesi’ne gömülür. Onun yerine geçen oğlu Ertuğrul Gazi 400 kişilik bir grupla Ankara’nın batısındaki Karacadağ’a kadar gelir. Eskişehir civarında Rumlar’a karşı kazandığı başarı üzerine Söğüt, Domaniç ve ErmeniBeli kendilerine ikta olarak verilir. Ertuğrul Gazi, 1281’de ölünce yerine küçük oğlu Osman bey geçer. Osman Bey (1281-1326) - Bisanslılarla mücadele ederek Bilecik, İnegöl, Yarhisar ve Karacahisar’ı onlardan aldı. - Yönetim merkezini Söğüt’ten Bilecik’e taşıdı. - Geçici bir süre şeklen de olsa İlhanlı hakimiyetini kabul ettiler. - Bizanslılar’ın Osmanlılar’ı durdurmak için giriştikleri Gemlik Koyunhisar (Bafeon) Savaşı’nı kazandılar. Orhan Bey (1326-1362) - Hedefi Anadolu Türk birliğini sağlamak ve batıya ilerlemekti. - Bursa’yı fethederek babası Osman Gazi’nin vasiyeti üzerine mezarını oraya taşıdı. - Komutanları Akçakoca ve Karamürsel’in İstanbul kıyılarına akınlar yapmaları üzerine telaşa kapılan Bizans İmparatoru büyük bir ordu ile harekete geçse de ‘Maltepe (Palekanon) Savaşı’nda yenildi.(1329) - Bundan sonra İznik ve İzmit ele geçirildi. - Taht kavgalarının olduğu Karesi Beyliği ele geçirilerek (1345) Türk birliğini sağlama yönünde ilk adım atılmış ve Rumeli’ye geçiş için önemli bir bölge ele geçirilmiş oldu. - Osmanlı ilk kez Karesi Beyliği donanması ile deniz gücüne sahip olmuş ve Rumeli’ye geçişte bu donanmadan yararlanmışlardır. - Osmanlılar Rumeli’ye geçmek için fırsat kollluyordu. Onlardaki taht kavgalarından yararlanarak oğlu Süleyman Paşa komutasındaki bir orduyu Rumeli’ye gönderdi. Kazanılan zafer ile Bizans’tan Gelibolu’daki Çimpe Kalesi alınarak bir ‘üs’ olarak kullanılmaya başlandı.(1356) Fethedilen bölgelere Anadolu’dan getirilen Türkmenler yerleştirilerek bölgenin Türkleşmesi de başlamış oldu. Süleyman Paşa’dan sonra kardeşi Murat Bey Rumeli’deki fetihlerle görevlendirildi. I. Murat (1362-1389) - Hedefi Rumeli ve Balkanlar’daki fetihleri devam ettirmek ve Anadolu Türk birliğini kurmak idi - Balkanların karışık durumundan yararlanarak Edirne, Filibe, Keşan ve çevresi alındı. - Türk ilerleyişini durdurmak isteyen karma Haçlı ordusu Sırpsındığı’nda bozguna uğratıldı. (1364) - Çirmen Zaferi ile Batı Trakya ve Makedonya’nın bir kısmı alındı. (1371) - Zafer sonrasında başkent Edirne’ye taşındı ve on yıl süren mücadelede fethedilen yerlere Türk nüfusu kaydırılarak demografik denge Osmanlı lehine değiştirilmeye çalışıldı. Balkan fetihlerine bir süre ara verilerek Anadolu’da Türk birliğini sağlamaya yönelik çalışmalara geçildi: - Oğlu Bâyazıd’i Germiyan Beyi’nin kızı ile evlendirerek bazı yerler çeyiz olarak Osmanlıya alındı. - Bazı yerler de Hamitoğulları’ndan satın alındı. - Candaroğulları da Osmanlı hakimiyetine girdiğinden tek sorun Karamanoğulları kalmıştı. Tekrar Rumeli’ye yönelindi: - Bütün Bulgaristan alındı. (1387) - Haçlı ordusuna karşı I. Kosova Zaferi kazanıldı. (1389) I. Murat, savaş meydanını gezerken bir Sırplı tarafından hançerlenerek öldürüldü. I. Bayezid (1389-1402) - Babasının ölümünü fırsat bilerek beylikleri tekrar ele geçirdi. - Candaroğullarına ait Kastamonu, Amasya ve Merzifon civarı Osmanlı hakimiyetine girdi. - Fırat’ın batısındaki topraklar Osmanlı sancağı altında birleştirildi. Balkanlardaki Fetihler: İstanbul’u alabilmek için ilk olarak Anadolu Hisarı inşa edildi. Kuşatma altındaki Bizans’ın talebi üzerine bütün Avrupalı devletlerden oluşan 120 bin kişilik Haçlı Ordusu Niğbolu Ovası’nda bozguna uğratıldı. (1396) Geri kalan ganimatle Edirne ve Bursa’da çok sayıda cami, medrese ve imaret inşa edildi. Ankara Savaşı (1402): - Osmanlı toprakları Fırat’a kadar uzandığı sırada Timur da İran, Azarbeycan ve Irak’ı da ele geçirmişti. Türk dünyasının önderliğine soyunan iki komutan ve ordusu Ankara Çubuk Ovası’nda karşılaştı. Bazı askerlerin saf değiştirmesi ve Kara Tatarlar’ın Osmanlı’ya arkasını çevirmesi üzerine savaş kaybedildi. Esir alınan Yıldırım, Timur’un yanında 7 ay şehir şehir dolaştırılınca üzüntüsünden öldü. - Savaş sonrası ortaya çıkan Fetret Devri (1402-1413) boyunca Yıldırım’ın oğulları arasında taht mücadelesi yaşandı. Bu mücadeleden Çelebi Mehmet galip çıktı. Çelebi Mehmet (1413-1421) - Kardeşlerinin bir kısmını bertaraf ettikten sonra birliği sağlamaya yöneldi. - Karamanoğulları’nın nüfuzunü kırdı. Candaroğulları’ndan Çankırı ve Canik (Samsun) çevresini geri aldı. - Ülkeyi karıştıran Şeyh Bedrettin isyanını bastırıp onları idam ettirdi. Ülkede sükünet hakim olmaya başladığı anda vefat etti. II. Murat (1421-1451) - Amcasının isyanını bastırıp ona destek olan Bizans’ı cezalandırmak için İstanbul’u kuşatsa da bu sefer küçük kardeşinin isyanı üzerine kuşatmayı kaldırdı. - İsfendiyar Bey’i itaat altına aldı. İzmir, Aydın ve Menteşe civarını ele geçirdi. - Avrupalıların düzenleyeceği Haçlı Seferi öncesinde Balkanlar’daki Osmanlı varlığını tehlikeye düşürmemek için Macarlar’la Edirne-Segedin Anlaşması’nı imzalandı (1444) ve tahttan feragat etti. - Küçük yaştaki bir çocuğun tahta geçmesini fırsat bilen Macarlar anlaşmayı bozup yeni bir Haçlı Seferi düzenlediler ve Varna’da yenilgiye uğradılar. (1444) - Varna’nın intikamını almak isteyen Sırplar bu kez de II. Kosova Muharebesi’nde yenilgiye uğratıldı.(1448) Bu iki zafer Osmanlı’nın Balkanlardaki durumunu iyice güçlendirmiş, Bizans’ın Avrupa’dan yardım alma ümitleri ve Haçlılar’ın Anadolu’ya yönelik emelleri ortadan kalkmıştır. Yükselme Dönemi (1453-1579)________________________________ Bu dönemde Osmanlı devleti bir bölge devleti olmaktan çıkmış, üç kıtaya yayılmış, Akdeniz ve Karadeniz’e hakim olarak dünyanın en güçlü devleti durumuna yükselmiş ve ‘cihan devleti’ (imparatorluk) haline gelmiştir. Devlet yapısı, toprak sistemi, ordu, sanat, bilim ve edebiyat sahalarında zirveye ulaşmış ve barış ülkesi olmuştur. Yavuz’dan itibaren Osmanlı padişahları İslam dünyasının önderi olarak halifelik görevini de üstlenmiştir. II. (Fatih Sultan) Mehmet (1451-1481) Siyasi, dini ve ekonomik açılardan Bizans’ı ortadan kaldırmak öncelikli hedefiydi. Bizans’a gidecek yardımlara engel olmak için boğazın Avrupa yakasına Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. 29 Mayıs 1453’teki nihai hareketle fetih tamamlanmış ve Fatih ünvanını almıştı. İslâm dünyasında pirestiji artarken Avrupa için çağ açıp çağ kapamıştır. Batı politikası: - İstanbul’un fethinden sonra cihan devleti hayalini kurmak için Balkanlar ve Anadolu’da bir dizi askeri faaliyette bulundu: Sırbistan, Mora, Eflak ve Boğdan, Arnavutluk ve Bosna-Hersek fethedildi. Bogomil mezhebindeki Bosnalılar kendilerine iyi davranılması sebebiyle zamanla müslüman olmuşlar ve kendilerine ‘Boşnak’ denilmiştir. - Bizans’ın yeniden dirilmesini önlemek için Ege Adaları’nı aldı. - Napoli Krallığı’nın elindeki Otranto kalesi fethedilse de II. Bayezid döneminde tekrar elden çıkmıştır. - Osmanlılar karadaki en güçlü rakibi Macarlara karşı başarılı akınlar düzenlerken, denizdeki en güçlü rakibi Venedik 1479’daki anlaşmayla vergiye bağlandı. Doğu politikası: - Türk birliğini sağlamak için Anadoluya yöneldi: Amasra,Candaroğulları veTrabzon Rum İmparatorluğu’nu ele geçirdi. - Otlukbeli Zaferi (1473) ile Akkoyunlular tehlike olmaktan çıkarıldı. Karamanoğulları ortadan kaldırıldı. - Ceneviz kolonilerini ortadan kaldırarak Karadeniz tam bir Türk gölü haline geldi. - Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanma Kefe, Azak ve Menkup iskele ve kalelerini ele geçirdi. 1478’de Kırım Hanlığı Osmanlı hakimiyetine girdi. Böylece Kafkas Türkleri ile ilişkileri başladı ve Batıya karşı 350 yıl boyunca en güçlü müttefikleri olan Kırım Hanlarını kazanmış oldular. II. Bâyezid (1481-1512) - Daha çok iç sorunlarla ve kardeşi Cem Sultan’ın saltanat mücadelesini bertaraf etmek için uğraşmıştır. (Cem Sultan ise mücadeleyi kazanamayınca sırasıyla Karamanoğulları, Memlükler, Rodos Şövalyeleri ve İtalya’ya sığınmıştı.) Bu gelişmeler dışarıda fetih hareteketlerini bir süre durdurmuş ve içeride Türk kökenli yöneticiler ile devşirmeler arasındaki rekabeti körüklemiştir. - Safeviler’in Tekeli yöresinde başlattığı Şahkulu isyanı zorla bastırıldı. - Boğdan’ın fethi tamamlandı. - Endülüs müslümanları ve Yahudiler’e yapılan yardım dönemin en önemli olayları arasındadır. (1484) Osmanlı donanması müslümanları Kuzey Afrika kıyılarına, Yahudileri ise Osmanlı topraklarına taşımışlardır. Yavuz Sultan Selim (1512-1520) - Şah İsmail’e karşı Çaldıran Zaferi’ni kazanarak (1514) Doğu Anadolu topraklarını ülkesine kattı. - Dulkadiroğulları Beyliği’ne son verdi. - Memlük Sultanı Kansu Gavri’yi Halep’in kuzeyinde Mercidabık’ta mağlup etti. (1516) - Yeni Memlük Sultanı Tomanbay’ı ise Kahire’nin kuzeyindeki Ridaniye’de yenilgiye uğratarak Memlük Devleti’ne son verdi. (1517) Bu sefer sonunda Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz Osmanlı hakimiyetine girdi. Mekke Şerifi şehrin anahtarını ve Kutsal Emanetleri Yavuz’a teslim ederek itaatini bildirdi. - Bu arada Baharat Yolu da Osmanlılar’ın eline geçti. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) Bu dönemde Osmanlılar; - Batıda: Macarlar, Avusturyalılar ve Almanlar ile - Doğuda: İran ile, - Denizlerde: Venedik, Papalık, Rodos ve Malta donanmaları ile, Hint Okyanusu’nda da Portekiz ve İspanyollar ile savaşmışlardır. Osmanlı-Macaristan İlişkileri Macarlar Osmanlı’ya Balkanlar’da sürekli sorun çıkarıyorlardı. Önce sıçrama noktası olarak Belgrat fethedildi. Macarlar, bazı desteklerle Osmanlı’ya bir cephe oluşturunca Mohaç MeydanMuharebesi’nde (1526) yenilerek Budin (Budapeşte) ele geçirildi. Osmanlı-Avusturya İlişkileri Avusturya, Osmanlı’nın Macaristan siyasetinden rahatsızlık duyarak Budin’i işgal edince Kanuni, I. Viyana Kuşatması’nı gerçekleştirdi. (1529) Ancak kışın bastırması üzerine geri dönmek zorunda kalındı. Budin tekrar elden çıkınca Kanuni, ‘Alman Seferi’ adıyla bilinen askeri harekatla mukabele edip işgal edilen yerleri geri aldı.(1533) Sefer sonundaki anlaşmaya göre Avusturya arşidükü Ferdinand Macaristan üzerinde hak talep etmeyecek ve elinde bulundurduğu Macaristan toprakları için Osmanlı’ya vergi verecekti. Ancak Macar Kralı’nın ölümü üzerine anlaşmayı bozunca Kanuni, 1562’de Macaristan’ı alarak Erdel Beyliği’ni oluşturdu. Son seferini Avusturya’ya yapan Kanuni, Zigetvar Kalesi kuşatması sırasında hastalanarak öldü. Osmanlı-Fransız İlşkileri Fransa politikasının esası Fransa’yı yanına çekerek Avrupa hıristiyanbirliğini parçalayıp kıta üzerinde etkin olmak ve coğrafi keşifler sonrasında zayıflayan Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmaktı. Roma Cermen İmparatoru Şarlken’e esir düşen Fransuva Kanuni’den yardım isteyince beklenen fırsat da çıkmış oldu. 1535’te imzalanan ticaret ve dostluk anlaşmasına göre; her iki ülke serbest ticaret hakkı elde etmiş ve bu anlaşma iki hükümdar hayatta olduğu sürece geçerli olmuştur. Ancak bu kapitilasyonlar sonraları sürekli hale getirilince Osmanlı ekonomisi giderek dışarıya bağımlı hale gelmiştir. Osmanlı-İran İlişkileri Çeşitli sebeplerle zaten var olan gerginlik Osmanlı’nın Avrupa’ya sefere çıkması ve Safeviler’in Doğu Anadolu’daki topraklara saldırması ile daha da artmış, bunun üzerine Kanuni İran’a iki sefer düzenleyerek Tebriz ve Bağdat’ı almıştır. (1534) Sonuçta Amasya Antlaşması imzalanarak (1555) Bağdat, Erivan, Tebriz ve Doğu Anadolu Osmanlılar’a bıraklıdı. Böylece Osmanlı’nın sınırları Hind Okyanusu’na kadar dayanmıştır. Hint Seferleri Portekizlilerin Hindistan’da sömürge kurarak Müslümanların ticari faaliyetlerine engel olmaları, Baharat yolunu kontrol altına almak istemeleri, Hac yollarını ve Hicaz’ı tehdit etmeleri, bölge müslümanlarının Osmanlılar’dan yardım istemesi gibi sebeplerle Osmanlı Donanması Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu’nda da faaliyetlerde bulunmuştur. (1538-1553) İstenilen sonuçlar elde edilememişse de Sudan, Yemen ve Habeşistan ele geçirilmiştir. Akdeniz’de Hakimiyet Mücadelesi Coğrafi keşiflerle birlikte Avrupa denizcilikte ilerlemiş ve Akdenizde güçlü bir duruma gelmişti. Akdeniz’de hakimiyet sağlamak isteyen Osmanlı, Rodos ve çevresindeki adacıkları (1522), Cezayir’i (1533) ve Akdeniz’deki pek çok yeri hakimiyet altına almıştır. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa (Hızır Reis), Andrea Doria komutasındaki Haçlı ordusuna karşı Preveze Deniz Zaferi’ni kazanmış (1538) ve Akdeniz’in tek hakimi olduğumuzu bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Turgut Reis de Trablusgarp’ı fethedip (1551) Preveze’den sonraki en büyük deniz zaferi sayılan ‘Cerbe Savaşı’nı kazandı. II. Selim (1566-1574) Sokullu Mehmet Paşa’nın dirayetli siyaseti ile bu dönemde de fetih ruhu bir süre daha devam etti. Venedik’e bağlı Kıbrıs, Lala Mustafa Paşa tarafından ele geçirildi (1571) ve buraya çeşitli sancaklardan Türkler yerleştirildi. Bu durumu kabul etmek istemeyenlerce oluşturulan müttefik deniz gücü İnebahtı’daki Osmanlı donanmasını imha etti. (1571) Donanma tekrar yenilenerek Akdeniz’e indirildi ve Kılıç Ali Paşa komutasında Tunus yeniden geri alındı. (1575) III. Murat (1574-1595) Düzenlelenen bir seferle Kafkaslar Osmanlı kontrolüne girdi. -Türkistan türkleri ile irtibatı sağlamak, Rusya’nın ilerleyişini durdurmak, İran ile savaşlarda donanmadan yararlanmak, İpek yolunu canlandırmak ve Kafkasya’nın tamamına hakim olmak için- Don ve Volga nehirlerini birleştirmeyi amaçlayan kanal projesi ile; -Avrupa’nın Hint Okyanusu’ndaki üstünlüğüne son vermek, Güney Asya müslümanlarını Avrupa’nın baskısından kurtarmak ve baharatın kaynağına giden en kısa yolu elde etmek için açılan- Süveyş Kanal Projesi Sokullu’nun ölümü ile sonuçsuz kaldı. (1579) Duraklama Dönemi (1579-1699)_____________________________ Sokullu’nun ölmesi ile başlayıp Karlofça Antlaşması (1699) ile biten zaman dilimi Osmanlının duraklama dönemine olarak kabul edilir. Bu dönemde kısmen fetihler devam etmekle birlikte içyapıda başlayan bozulma bir süre sonra dış ilişkileri de etkilemiştir. Duraklamanın başlıca sebepleri: - Merkez ve taşra yönetimi ile ordudaki bozulmalar, - Ulema sınıfı ve eğitimdeki yozlaşmalar, - Ekonomik durgunluk ve - Geleneksel toplum yapısının değişmesi olarak sıralanabilir. Buna ilaveten Osmanlı Devleti artık; Doğuda: Azerbaycan, Hazar Denizi ve İran dağlarına, Batıda: Orta Almanya ve Adriyatik hattına, Güneyde: Umman ve Habeşistan’a, Kuzeyde: Kırım ve Ukrayna bozkırlarına kadar genişlemiş, çöllere, okyanuslara ve güçlü devletlere dayanan coğrafyası, 22 milyon km2lik yüzölçümü ile doğal sınırlarına ulaşmıştı. Bir yandan da Avrupa’da güçlü devletler ortaya çıkmaya başlamış, coğrafî keşiflerle dünya ticaret yolları denizlere kaymış, Avrupa ilim ve teknolojide önemli ilerlemeler kaydetmişti. III. Mehmet (1595-1604) zamanında Avusturya’ya karşı devam ettirilen savaşlarda Eğri, Kanije ve Haçova zaferleri elde edildi. I. Ahmet (1604-1617) ise Zitvatoruk anlaşmasını imzalayarak (1606) Avusturya İmparatoru’nun Osmanlı Sultanına denkliğini kabul edince Avrupa’daki üstünlüğün sona erdiği de kabul edilmiş oldu. I. Mustafa’nın bir yıl sonra ölmesi üzerine genç yaşta başa geçen IV. Murat’ın (1623-1640) saltanatının ilk yıllarında insiyatif valide Kösem Sultan’da olsa da padişah kısa zamanda otoriteyi tesis etmiş ve bozulan hazineye çekidüzen vermiştir. Kendisini yeterince güçlü hissedince Bağdat’ı Safeviler’den geri almış ve Kasr-ı Şirin Antlaşması ile bugünkü sınırlara yakın Türk-İran sınırı çizilmiştir.(1639) I. İbrahim (1640-1648) zamanında ise devlet her alanda geriledi. Sonunda öldürülüp çocuk yaştaki IV. Mehmet (1648-1687) tahta çıkarıldı. Bu arada Harem ve Yeniçeri Ocağı devlet işlerine istedikleri gibi müdahele eder oldular. Bu durum Köprülü Mehmet Paşa’nın 1656’da sadrazamlığına kadar devam etti. Köprülüler ailesinden diğer sadrazamlar 18. y.y.’a kadar belirleyici rol oynamışlardır. Daha geniş yetkilerle sadrazamlığa getirilen oğul Köprülü Ahmet Paşa zamanında ise Avusturyalılar’a Uyvar ve Neograt kalelerinin Osmanlıya ait olduğu kabul ettirilirken ayrıca Girit ve Podolya da Osmanlı’ya bağlandı. Fazıl Ahmet Paşa’nın genç yaşta ölmesi üzerine yerine Kara Mustafa Paşa sadrazamlığa getirildi. Ancak Viyana bozgunu (1683) hayatına mal olmuştu. Bozgun, Avrupa’da büyük sevinç uyandırmış ve Türkleri Avrupa’dan atmak için Kutsal İttifak oluşturulmuştur. (1696) İç İsyanlar Duraklama döneminin en önemli olaylarından biri de iç isyanlardır. 17. y.y.’da uzun savaşlar, ehliyetsiz idareciler, iltimas ve rüşvet, tımar sisteminin bozulması halkın huzur ve asayişini sarsmış ve bu durum pek çok isyanın çıkmasına sebep olmuştur. Bu isyanlar üç grupta incelenebilir: 1- Taşradaki Celali İsyanları: Tımar sisteminin bozulması ve köylünün artan vergilerden huzursuz olması sebebiyle çıkmıştır. 2- Eyalet İsyanları: Erzurum ve Sivas valileri ile; Yemen, Bağdat, Eflak, Boğdan gibi eyaletler… 3- İstanbul merkezli Kapıkulu isyanları. Kalenderoğlu, Karayazıcı, Deli Hasan gibi Celali isyanlarına medrese öğrencisi suhteler ve başıboş leventlerin isyanı da eklenince devlet bunları bastırmada oldukça zorlandı. Bu isyanlar yüzünden Anadolu’da dirlik düzenlik kalmadığı gibi ekonomi de çökme noktasına geldi. Yeniçeri isyanlarının hedefi ise doğrudan saray olup, Osmanlı tarihinde ilk defa bir padişah - II. Osman (1618-1622)- tahttan indirilip (Yedikule Zindanları’nda) katledilmiş ve yerine I. Mustafa getirilmiştir. Osmanlıların dört cephede Kutsal İttifak’a karşı verdiği mücadele sırasında içte de huzursuzluk artmaktaydı. IV. Mehmet’ten sonra tahta çıkan II. Süleyman (1687-1691) ve II. Ahmet (1691-1695) devirlerinde de huzursuzluk devam etti. II. Mustafa (1695-1703) ise toprak kayıplarını önlemek amacıyla Avusturya üzerine üç sefer düzenlemiş ve son seferde yenilgi alınması üzerine ittifak güçleriyle Karlofça Antlaşması (1699) imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı ilk defa batıda ciddi toprak kaybına uğruyordu. Ruslarla yapılan İstanbul Antlaşması’na göre de Azak kalesinin Ruslara terki ve İstanbul’da daimi bir elçi bulundurması kabul ediliyordu. Gerileme Dönemi (1699–1792)________________________________ Karlofça Antlaşması (1699) ile başlayıp Yaş Antlaşması (1792)’na kadar devam eden bu süreçte Osmanlı Devleti, ıslahât yaparak devleti eski gücüne kavuşturmak ve kaybettiği toprakları geri almak için çalıştı. Bu çerçevede Rusya, Avusturya, Venedik ve İran ile uzun süren savaşlar yapılmışsa da bu çabalar daha fazla toprak kaybı ile sonuçlanmıştır. Kendisini Edirne’de av ve eğlenceye veren II. Mustafa Edirne Vakası adı verilen bir ayaklanma ile tahttan indirilip yerine III. Ahmet (1703-1730)geçirildi. Rusya İle ilişkiler: İsveç Kralının Osmanlılara sığınması üzerine Rusya ile yapılan Prut Savaşı’nı Osmanlılar kazandı. (1711) Antlaşma ile Azak Osmanlılar’a verilirken Ruslar Lehistan içişlerinden ellerini çekmişlerdir. Osmanlı Venedik ve Avusturya İlişkileri Mora Venediklerden alınsa da Avusturya, Temeşvar ve Belgrat’ı alınca onlarla Pasarofça Antlaşması (1718) imzalandı. Bu anlaşma sonunda Osmanlı artık taarruz döneminin bittiğini anlayıp barışçı ve savunmacı bir siyasete yönelmiştir. Avrupa’nın üstünlüğünün farkına vararak Avrupa paralelinde islahata başlamıştır. Belgrat elden çıkınca da güç dengesi Avusturya lehine değişmiştir. Lale Devri (1718-1830) - İstanbul’da lale üretimi artmış ve sanatta lâle motifi işlenmesi sebebiyle döneme bu isim verilmiştir. - Osmanlılar barış döneminde savunmaya geçerek Balkanlardaki sınır kalelerini tahkime ağırlık verdikleri gibi bölge halkını yanında tutmak için vergi indirimine gitti. - Vezir-i âzam Damat İbrahim Paşa, Avrupayı her yönden tanımak için başkentlere elçiler gönderdi. - Matbaa açıldı, çini ve kumaş fabrikaları açıldı. - Damat İbrahim Paşa’nın İran’a başlattığı seferden netice alamaması ve bu arada Tebriz’i gizlice İran’a terkettiği haberi, muhalefeti harekete geçirdi. Patrona Halil önderliğindeki ayaklanma ile Damat İbrahim Paşa ve eğlenceye dalmış olan Sultan III. Ahmet öldürülüp bu dönem sona erdi. (1730) I. Mahmut (1730-1754) - Kafkaslar’daki sınır olaylarını bahane ederek Kırım’a saldıran Rusya’ya karşı Fransa’nın da teşvikiyle savaş açıldı. Rusya’nın yanında savaşa giren Avusturya da Eflak ve Boğdan’a girdi. Osmanlılar karşısında ummadıkları bir yenilgi almaları üzerine tekrar Osmanlılar’ın eline geçen Belgrat’ta bir anlaşma yapıldı. (1739) Bu anlaşma ile Osmanlı Pasarofça ile elde ettiği topraklardan çekildi. Rusya Azak’ı bırakıp kıyı ve deniz ticaretinin Osmanlı gemileriyle yapılmasını kabul etti. Bu anlaşma Osmanlılar’ın geçici de olsa toparlanmalarını sağlamıştır. - Askeri sahada da ıslahata girişilmiştir. Fransız asıllı Ahmet Paşa Humbaracı Ocağı’nı kurarak (1734) Avrupâi savaş tekniklerini hayata geçirdi. III. Osman (1754-1757) ve III. Mustafa (1757-1773) dönemlerinde ise tophane ıslah edilerek yeni ve güçlü toplar dökülmüş ve donanma yenilenmiştir. 18. y.y’ın ikinci yarısından sonra Osmanlı, başta Rusya olmak üzere batılı devletlerin istilasıyla karşı karşıya geldi. 1758 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar Kırım ve çevresini işgal edip Osmanlı donanmasını yakmışlardır. I. Abdülhamit’in (1773-1789) başa geçmesinden sonra imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti’nden kopartılarak sözde bağımsız bir devlet haline getirilmiştir. Rusya bu antlaşmayla kapitilasyonlar elde etmiş ve her yerde konsolosluk açma hakkı ederek Osmanlı’nın içişlerine rahatça müdahele edebileceği bir ortam temin etmiştir. Nitekim Kırım’ı 1783’te ilhak eden Rusya, Karadeniz’e hakim olarak sıcak denizlere inme politikasında ilerlemiş, Ortodoksları himaye bahanesiyle Balkanlar’daki nüfuzunu kuvvetlendirmiştir. Nihai amacı İstanbul’u ele geçirerek Bizans’ı yeniden diriltmek olan Rusya Osmanlı’yı paylaşmak üzere Avusturya ile gizli bir antlaşma yapmıştır. Osmanlı bunu haber alınca 1788’de Rusya ile savaşa girse de kaybetmiş, başa geçen III. Selim (1789-1807) gerekli islahatı yapmak için zaman istemiştir. Avusturya ile Ziştovi (1791), Rusya ile de Yaş Antlaşması (1792) imzalanmıştır. Dağılma Dönemi (1792–1922)_________________________________ Osmanlı Devleti, içteki zaafları ve dıştaki gelişmelere rağmen varlığını devam ettirmek için, bir yandan ıslahat adı verilen Avrupaî tarzdaki yenileşme hareketlerini sürdürürken, bir yandan da Avrupa’daki rekabetten yararlanarak, denge politikaları izlemiştir. Bu dönemde Avrupa’daki her büyük devletin Osmanlı üzerinde bir hesabı vardı: Rusya, bir yandan Panslavcılık siyaseti çerçevesinde Balkanlardaki Ortodoksları himaye etmeye çalışırken bir yandan da Karadeniz ve Boğazları ele geçirerek sıcak denizlere inmek istiyordu. Hedefi başta Doğu Akdeniz olmak üzere Osmanlı topraklarında yeni çıkarlar elde etmek isteyen Fransa, Osmanlıyı parçalamak için azınlıklar arasında milliyetçiliği yaymaya çalışıyordu. Asıl amacı sömürgelerine giden yolları emniyet altında tutmak olan İngiltere, daha iyi şartlarda paylaşıma girebilmek için, görünüşte Osmanlının toprak bütünlüğünü savunuyordu. Balkanlarda hâkimiyet kurmak için çalışan Avusturya’nın ise Rusya ile çıkarları çatışıyordu. Dağılma döneminin başında özellikle askeri alanda islahat yapmak isteyen III. Selim, Batılı tarzda Nizam-ı Cedid adı verilen bir ordu kurdu. (1793) Fransızlara karşı kapitilasyonlar yenilendi. (1802) Bulgaristan ve Sırbistan’dan sonra Suriye ve Hicaz’da da isyanlar çıktı. Vehhabiler Mekke ve Medine’yi ele geçirmişlerdi. (1803-1804) İstanbul’da Kabakçı Mustafa önderliğindeki isyancılar III. Selim’in yerine IV. Mustafa’yı tahta geçirip (1807) Nizam-ı Cedid’i lağvettiler. Fakat Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa yenilik taraftarlarıyla ayaklanarak karşı darbeyle II. Mahmut’u başa geçirdi. (1808) Nizam-ı Cedid, Sekbân-ı Cedid adıyla tekrar canlandırıldı. Fakat çok geçmeden çıkan bir isyanda Alemdar öldürüldü. II. Mahmut (1808-1839) dönemi hem gerçekleştirilen islahat hem de etnik ve siyasi isyanlarla bir yol ayrımına gelindiğini gösterir. Vak’ay-ı Hayriye olarak bilinen olayla Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. (1826) Kabine ve nezaret usülü benimsendi. Avrupai tarzda eğitim veren okullar açıldı. Mora isyanının bastırılmasında Osmanlı’ya yardım eden M. Ali Paşa yardımına karşılık isteyince onunla Kütahya Antlaşması imzalandı (1833) ve Suriye, Mısır ve Girit Valiliği ona, Cidde ile Adana Valiliği de oğluna verildi. Rusya ile de Mısır sorununa katkısından dolayı Hünkar İskelesi antlaşması imzalandı. Buna göre savaş durumunda her iki taraf da birbirine yardım edecek, Osmanlı Rusyaya bir saldırı durumunda boğazları kapayacaktı. I. Abdülmecid (1839-1861) döneminde imzalanan Londra Konferansı’nda Mısır’ın hukuken Osmanlı’ya bağlı kalıp yıllık vergi vermesi ayrıca Suriye, Girit ve Adana’nın Osmanlı’ya geri verilmesi kabul edildi. 1841’de imzalanan Londra Antlaşması ile de boğazların egemenlik hakkı Osmanlı’ya verilirken barış zamanlarında savaş gemilerine kapalı tutulması kabul edilerek Rusya’nın sıcak denizlere inmesi engellenmiş oldu. Tanzimat Fermanı (1839-1876) Tanzimata kadarki islahatlar Osmanlı’nın kendi iradesiyle uygulamaya çalıştığı yeniliklerken; Tanzimatla birlikte Avrupa devletleri Osmanlıyı kendi insiyatifi dışında yeni tedbirler almaya zorladı. Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın hazırladığı düzenlemeler (tanzimat), I. Abdülmecit tarafından tasdik edilmiş ve 3 Kasım 1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu /Tanzimat Fermanı adıyla ilan edilmiştir. Bu fermanda din ve ırk ayrımı gözetmeksizin tüm Osmanlı tebasının kanun önünde eşit olduğu, herkesin yasalara uygun olarak yargılanması, varlığı ölçüsünde vergilendirilmesi ve askerlik süresinin 4-5 yılı geçmemesi gibi hükümler yer alıyordu. Bu fermanla Avrupalı devletlerin en azından içişlerimize müdahelelerinin azaltılması hedeflenmekteydi. Müttefikler, Kırım Savaşı’nı ilan ederek Rusya’nın Karadeniz’deki en büyük donanmasını ele geçirdiler. Osmanlı’nın galip dönemde imzaladığı son antlaşma olan Paris Antlaşması (1856) ile taraflar işgal ettikleri bölgelerden çekilecekler, Osmanlı bir Avrupa Devleti sayılacak, Karadeniz tarafsızlaştırılacak, Osmanlı’nın toprak bütünlüğü ve Boğazların statüsü Avrupanın kefaletine verilecek, Sultan azınlıkların haklarını iyileştirmeye yönelik yeni bir islahat fermanı çıkaracaktı. Daha anlaşma müzakere edilirken Osmanlı bu İslahat Fermanı’nı ilan etti. Bu fermanla hıristiyanlar ve müslümanlar arasında eşitlik garanti edildi. İç hukuk ve ticaret hukukunda bir takım değişiklikler yapılarak ceza ve medeni hukukun bir kısmı dini esaslardan arındırıldı. Bu düzenlemelerin uygulanması daha çok I. Abdülaziz (1861-1876) döneminde gerçekleşmiştir. Ancak Avrupalı güçler ileride İslahat fermanını Osmanlı Devleti’ne müdahele etmede bir araç olarak kullanmışlardır. I. Meşrutiyet Dönemi (1876-1908) Avrupa’nın kışkırttığı ve desteklediği topluluklar bağımsızlık mücadelesine giriştiler. İsyan eden Girit ve Bulgaristan’a geniş haklar verildi. Genç Osmanlılar, Mithat Paşa’nın öncülüğünde Abdülaziz’i tahttan indirerek yeğeni V. Murat’ı başa geçirdiler. Ancak hastalığı sebebiyle üç ay sonra onu da azlederek Anayasayı (Kanun-i Esasi) ilan etmeye söz veren II. Abdülhamit’i (1876-1909) tahta çıkardılar. O da meşrutiyeti ilan etti. (1876) Bu arada Rusya azınlıkların haklarına riayet edilmediği gerekçesiyle Osmanlı’ya savaş ilan etti. Doksanüç Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonunda Gaziosman Paşa’nın kahramanca savunduğu Plevne’yi aşan Ruslar Yeşilköy’e ve Doğuda da Erzurum önlerine kadar geldiler. Meclis savaşın gidişatından padişahı sorumlu tutuyordu. O da yetkisini kullanarak etnik yapısının karışıklığı gerekçesiyle meclisi feshetti. Osmanlı Ruslarla imzaladığı Yeşilköy (Ayastefanos) Antlaşması ile Balkanlardaki slav kökenli halklara bazı ayrıcalıklar tanımıştı. Ancak gelişmeden rahatsız olan Avrupa’nın girişimi ile 13 Temmuz 1878’de Berlin Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma herkesin Osmanlıdan payına düşeni alma çabasıydı: - İngiltere de Berlin’de Osmanlı’yı destekleme karşılığında Kıbrıs’ı üs olarak istedi ve aldı. - Fransızlar Tunus’u işgal edereken İngilizler de Mısır’da hakimiyet kurdu. Bulgarlar bağımsızlıklarını ilan ettiler. - Bu dönemde yapay bir Ermeni sorunu ortaya çıkarılarak Ermeniler Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmaya başlandı. (Rusya kurulacak bir Ermeni Devleti ile sıcak denizlere inmeyi İngilizler de kendileri tarafından kurulacak bir Ermeni Devleti eliyle Ruslar’a engel olmayı planlıyordu. 1889’dan itibaren teröre başlayan Ermeniler Van, Erzurum ve Bitlis’te olaylar çıkardılar. İstanbul’da da Osmanlı Bankası’nı kanlı bir baskınla işgal ettiler. II. Abdülhamit’e yönelik bir suikast teşebbüsünde bulundular.) II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1918) Padişahın sürdürdüğü mutlakiyet denen katı yönetimi neticesinde Osmanlılık fikrinin temsilcisi Sadrazam Mithat Paşa Arabistan’a sürgüne gönderildi. Ali Suavi, Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi aydınlar bertaraf edildi. Devlet iç ve dış borçlarını kapatabilmek için batılıların elindeki Osmanlı Bankası ile mali bir antlaşma imzalamak zorunda kaldı. İngiliz ve Fransız idaresindeki Düyûn-i Umumiye İdaresi Osmanlı ülkesini adeta bir sömürge haline getirecekti. Jön Türkler (Genç Türkler) Osmanlı Devleti’nin ancak meşrutiyetin ilanı ile kurtarılabileceğini düşünüyorlardı. Selanik’te Enver ve Niyazi Beyler gibi subayların da katılımıyla güçlenen ittihatçıların baskısı ile padişah II. Meşrutiyet’i ilan etti. (23 Temmuz 1908) 27 Aralık 1908’de Meclis açıldı. İttihat ve Terakki Fırkası seçimlerden başarı ile çıkmıştı. Bu sefer de bazı devletlerin kışkırtmaları ile Meşrutiyet aleyhtarları ayaklandı ve 13 Nisan 1909’da başlatılan isyanda bir çok İttihatçı öldürüldü. Selanik’ten gelen ve kurmay başkanlığını M. Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu isyanı bastırdı. İsyandan sorumlu tutulan padişah da bir fetva ile Meclis-i Mebusan tarafından tahttan indirildi. (27 Nisan 1909) Yerine kardeşi V. Mehmet Reşat (1909-1918) getirildi. Artık insiyatif İttihatçılardaydı. Dağılma sürecinde pastadan pay almak isteyen İtalya, Trablusgarp’a asker çıkardı. (1911) Derne ve Tobruk’ta M. Kemal, Bingazi’de Enver Paşa İtalyanlar’a karşı başarılar kazandılar. Savaşı kazanamayacağını anlayan İtalya Osmanlı’yı barışa zorlamak için Oniki Ada’yı işgal etti. Balkan savaşları sebebiyle anlaşmaya mecbur olan Osmanlı Ouchy (Uşi) Antlaşması ile Osmanlılar Kuzey Afrika’dan geri çekildiler. (1912) Balkan Savaşları I. Balkan Savaşı Karadağlıların saldırısı ile başlayan savaşta Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ devletleri ittifak içinde yer aldılar. (8 Ekim 1912) Bu savaşta, Osmanlı ordusunun düzensiz durumda bulunması ve askerlerinin bir kısmının terhis edilmesi ayrıca orduda particilik ve ikiliğin çıkmasından dolayı Osmanlı mağlup olmuştur. Londra Antlaşması ile I. Balkan Savaşı sona erdi. Gelibolu yarımadası hariç Trakya, Bulgaristan’a verildi. II. Balkan Savaşı Makedonya’nın Yunanistan ve Sırbistan arasında paylaşılması Bulgaristan’ı rahatsız ediyordu. Romanya da Yunanistan ve Sırbistan’ın yanında ittifaka dahil olunca Bulgarlar’a karşı savaşa giriştiler. Osmanlı da bundan faydalanarak Edirne ve Kırklareli’ni geri almış oldu. - II. Balkan Savaşı tarafların imzaladığı Bükreş Antlaşması ile sona erdi. - Bulgaristan ile imzalanan İstanbul Antlaşması ile Meriç nehri sınır oldu. - Yunanistan’la imzalanan Atina Antlaşması ile de Girit, Yunanistan’a verildi. - Büyük devletler bu antlaşmalardan sonra Bozcaada ve İmroz’u Osmanlılar’a geri verdiler. Balkan savaşları sırasında yüzbinlerce Türk aç ve yokluk içinde başka yerlere göç etmek zorunda kalmıştır. I. Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Yıkılışı Sadrazam Mahmut Şevket Paşa öldürülünce İttihaçılar tamamen yönetimi ele geçirmişti. Bu dönemde Enver, Talat ve Cemal Paşalar en etkili insanlardı. Balkan savaşlarından sonra ordu ve donanma Avrupa’dan getirilen uzmanlar tarafından güçlendirildi. Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’nın oluşturduğu Üçlü İttifak’ın karşısında İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu İtilaf (Anlaşma) Devletleri vardı. Avusturya Macaristan Veliahdı Ferdinand, Saraybosna’da bir Sırp tarafından öldürülünce (28 Haziran 1914) bu iki cepheyi sıcak savaşa çekti. Bulgaristan ve Osmanlı İttifak Devletleri’nin, Romanya, Japonya ve ABD ise İtilaf devletlerinin yanında yer aldılar. Osmanlı yönetimi I. Dünya Savaşı’nda Almanların yanında savaşagirmekle, Kafkaslar, Balkanlar ve Ege'de kaybedilen toprakların geri alınabileceği, kapitülâsyonlar ve Düyun-ı Umumîye’den kurtulunabileceğini düşünüyordu. Almanların II. Abdülhamid devrinden itibaren Osmanlı Devleti'nin yenileşme çabalarına katkıda bulunması ve bu maksatla gönderdikleri askerî ve sivil uzmanların varlığı, İtilaf Devletleri'nin, Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalamayacağı kuşkusunu artırıyordu. Nitekim Almanya'ya ait Goben ve Breslav zırhlılarının Türk bayrağı çekilerek, Rus limanlarını bombalamasıyla Osmanlı Devleti fiilen Almanya safında savaşa girmiştir (1 Kasım 1914). Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nda; Kafkasya, Kanal, Hicaz ve Yemen,Irak, Suriye ve Filistin, Galiçya ve Çanakkale olmak üzere yedi cephede mücadele etmiştir. Enver Paşa’nın Kafkasya’daki başarısızlıkları sonunda Doğu Anadolu ve Trabzon’un düşmesi hariç aslında Osmanlı ciddi bir yenilgi almamıştır. En büyük direniş 19 Şubat 1915’ten itibaren Çanakkale’de gösterilmiş, yardım ümitleri suya düşen Rusya’da Bolşevikler ihtilal yaparak Çarlık Rusyası çökmüştür. 7 Aralık 1917’de imzalanan antlaşmayla Doğu cephesinde Türk Rus savaşı sona ermiştir. - Kanal cephesinde Cemal Paşa Fransız ve İngilizler’e karşı başarıyla direnmiş, - Hicaz ve Yemen’de Osmanlı birlikleri destek görmemelerine rağmen Şerif Hüseyin ve İngilizler’e karşı koymuşlardır. - Yine Osmanlı birlikleri Galiçya, Makedonya ve Romanya’da Avusturya ve Bulgaristan’a yardımcı olmak için büyük bir özveriyle savaşmışlardır. Ancak Müttefiklerinin savaştan yenik ayrılmasıyla birlikte Osmanlılar da ateşkes antlaşmasını imzalamak durumunda kalmışlardır. İttihat ve Terakki’nin savaştan çekilmesinden sonra Ahmet İzzet Paşa kabinesi Mondros AteşkesAntlaşması’nı imzalamıştır. (30 Ekim 1918) Ateşkes antlaşmasıyla İtilaf Devletleri, Osmanlı ülkesini işgal etme hakkını elde etmişlerdir. Bu durum, Osmanlı Devleti'nin fiilen paylaşılması demekti. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılarak 622 yıl devam eden Osmanlı Devleti’ne son verildi. SÖZLÜK: atabey: Şehzadelerin eğitimi veya bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. dîvanu'd-diyâ: Halifelik mülklerinden sorumlu idarî birim. dîvanu'z-zenâdıka: İran dinlerini yeniden canlandırmak amacıyla çıkarılan isyanları bastırmaktan sorumlu idarî birim. emîru'l-ümerâ: Abbasî Devleti'nin X. yy. da zayıflamasıyla birlikte görü-nürde halifeye bağlı fakat halifelik yetkileriyle donatılmış devletin en üst düzey yetkilisi. gulâm: Abbâsî Devleti'nde halifelerin özel birliklerinde asker olarak görev yapan savaş esiri. halku'l-Kur'ân: Mu'tezile Mezhebi'nin Kur'ân'ın yaratılmış olduğuna ilişkin görüşü. hırka-i şerif: Hz. Muhammed'in sağlığında giydiği hırka. imamet: Toplum önderliği, halifelik. İsmailî mezhebi: 765'te ölen İmam Cafer es-Sâdık'ın oğullarından İsmail'in taraftarlarının kabul ettiği mezhep. dîvanu'z-zenâdıka: İran dinlerini yeniden canlandırmak amacıyla çıkarılan isyanları bastırmaktan sorumlu idarî birim. emîru'l-ümerâ: Abbasî Devleti'nin X. yy. da zayıflamasıyla birlikte görü-nürde halifeye bağlı fakat halifelik yetkileriyle donatılmış devletin en üst düzey yetkilisi. gulâm: Abbâsî Devleti'nde halifelerin özel birliklerinde asker olarak görev yapan savaş esiri. halku'l-Kur'ân: Mu'tezile Mezhebi'nin Kur'ân'ın yaratılmış olduğuna ilişkin görüşü. hırka-i şerif: Hz. Muhammed'in sağlığında giydiği hırka. imamet: Toplum önderliği, halifelik. İsmailî mezhebi: 765'te ölen İmam Cafer es-Sâdık'ın oğullarından İsmail'in taraftarlarının kabul ettiği mezhep. 1. Dünya Savaşı Sonuçları
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|