Selamunaleykum hocam.Allah razı olsun yazınız çok güzeldi ve şunu belirtmeliyim ki öyle bir zamanda yaşıyoruz ki
gerçekte kim alim kim değil insan emin olamıyor.Kalpler Allahın elinde en güzelini ve yine en çirkinini yalnızca Rabbim bilir bunun için de yorum yapmak,kesin hüküm vermek haddim değil.Ancak bazı güpegündüz açık olan gerçekleri de görmek lazım..Başbakan bu ülkenin her yönden gelişmesi ve insanların her yönden eşitliği için yoğun çaba harcamıştır ve hala da harcamaktadır.[DM][/DM]En basitinden bir örnek verecek olursak; Zeki ve belkide gereken destek sağlanması sonucu büyük işler başaracak nice başörtülü kızlar üniversite kapılarından başından örtüsünü çıkarmadığı için kovulmuş ve hastalıklı muamelesi görmüştür ama şimdi başımızda örtümüz o sıralara rahatlıkla oturuyoruz,hastaneye gidiyoruz isteyen gerek hemşiresi olsun gerekse herhangi bir çalışanı başında örtüsü işini rahatlıkla yapabiliyor.Daha marmara projesi gibi müthiş birçok projeyi,ülkenin maddi yönden ilerlemesini,çoğu insan sıcak yatağında yatıp suriyede ki katliamları masum bebeklerin kimyasal maddelerle ölmesini görmeyip ilgilenmezken başbakanın tüm dünyaya haykırdığı suriyeye yardım çağrısını ve gönderdiği yardım malzemelerini söylemiyorum bile.. Bunlar hepimizin açık bir şekilde bildiği şeylerken hala buna rağmen bedduayı anlamıyorum.Kaldı ki bedduanın haklı bir yanı da olamaz. Ama iş alimliğe ve ibadete gelince o konuda yorum yapamam herkes kendi ibadetinden sorumludur.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lânet eden değil, aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. Mekke döneminde İslâmî tebliğ etmek üzere Tâif'e gittiğinde, orada kötü bir davranışla karşı karşıya kalmış; dönüşte taş yağmuruna tutulmuş, mübarek ayakları kanlar içerisinde kalmıştır. O sırada Allah tarafından kendisine "Onlar aleyhinde yapacağı bedduanın kabul edileceği, dilerse onları helâk edeceği" bildirilmiş, fakat Peygamber Efendimiz (s.a.s) "Hayır, belki bunların sulbünden sana ibadet edecek çocuklar doğar, yâ Rabbi!.." demiştir. Uhud'da dişini kıran, yüzünü yaralayan düşmanları için:"Allah'ım! Kavmimi hidayete erdir, çünkü onlar yaptıklarını bilmiyorlar." (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, IV /314) diye dua etmiştir.[DM][DM][/DM][/DM]
Rabbim hepimizi hidayete erdirsin,ne başkaları için ne de kendimiz için dünya ve ahiretimizi zayi edecek işler yaptırmasın.Amin