Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Şubat 2014, 13:11   Mesaj No:25

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:39
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:174
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Şehadete Giden Yol - İstanbul – 1434

Şehâdete Giden Yol - İstanbul 1434 / 2013 Bölüm-26

Aynı hayâl kırıklığını daha fazlasıyla yaşayan biri daha vardı: Şerîk İbn A‘ver. Müslim’e; “-Neden çıkmadın. Seni engelleyen neydi? Neden onu öldürmedin?” dedi. Sesinde, tavrında ve sorusunda hayâl kırıklığının izleri vardı.

Şerîk, hayâl kırıklığında haklıydı. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmezdi. Geçmeyecekti. Tuzakları anlaşılmış, Vâlî’yi ortadan kaldırmaya kadar uzanabilecek kararlılıkları belli olmuştu. İbn Ziyâd, bundan sonra daha tedbirli ve dikkatli olacaktı. Bütün tehlikeler ortadan kalkıncaya kadar da halk arasına karışmayacaktı. Şaşkınlık yaşasa da bu tuzak en çok onun işine yaramış, onu uyarmıştı. Artık her an ihtiyatlı davranmayı seçecekti.

Müslim, Şerîk’in hayâl kırıklığı ve sitem dolu sorusuna cevap verdi:

“Rasûlullah’tan gelen bir hadîs. O şöyle buyuruyor:

(( الإِيماَنُ ضِـدُّ الْفَتْـكِ، لاَ يَفْتِـكُ مُؤْمِنٌ.))

“Îmân, gizlice insan öldürmeye zıttır. Mü’min, tuzak kurarak gizlice, habersiz durumdaki bir insanı öldürme yolunu seçmemelidir.”[1]
Onu bu şekilde evinizde öldürmeyi doğru bulmadım.”

Bu, çok sâfiyâne bir cevaptı. Müslim’in gösterdiği delîl doğru bir istidlâl şekli miydi, tartışılırdı. Ancak cevabı ve öldürmeme sebebi ne olursa olsun kuş kafesten uçmuştu. Bir daha kolay kolay kafese girmeyeceği de artık bilinen bir hakîkatti.

Şerîk kaçan fırsatı ifâde eder bir tavırla; “-Eğer onu öldürseydin, şimdi kasrda sen oturuyor olurdun. Kimse de bunu yadırgamaz, ona arka çıkmaya kalkmazdı. Basrâ’yı da sen yönlendirirdin. Onu öldürseydin zâlim ve fâcir bir insanı öldürmüş olurdun,” dedi.

Kaçan fırsata üzgünlüğü her hâlinden belli idi. Söylediklerinde o daha haklı görünüyordu. Gelecek günler artık ne getirirdi, bunu ancak Allah bilirdi. Ancak gökyüzünde biriken bulutlar, yerden savrulan tozlar gibi yaşananlar hiç de pırıltılı ve ferâh günlerin habercisi değildi.

Şerîk bundan üç gün sonra vefât etti. O da, bütün kavga ve kargaşaları geride bırakmıştı…

Kûfe ileri gelenleri Hânî’nin kapısına dayanmışlar, onu Vâlî Ubeydullah’ın yanına varması için zorluyorlardı. Râzı edinceye kadar ısrarlarına devam ettiler. Sonunda Hânî’yi alarak Ubeydullah’ın yanına getirdiler. Hânî’ huzûra girince Ubeydullah, yanında oturan Kâdı Şüreyh’e[2] döndü. Demek istediğini bir şâirin sözleriyle özetledi:

“Ben onların yaşamasını istiyorum, onlar benim ölümümü.”
Hânî’ Ubeydullah’a selâm verdi. Ubeydullah’ın karşılığı soruyla oldu: “-Yâ Hânî’! Müslim İbn Akîl nerede?” Hânî’; “-Bilmiyorum,” dedi. Hânî’nin evine kadar ulaşmayı başaran, onun evinde Müslim’e biât eden ve Humus’tan getirdiğini söylediği parayı teslîm eden Temîm asıllı âzâdlı ayağa kalktı.Ubeydullah Hânî’ye; “-Bu şahsı tanıyor musun?” diye sordu. Hâni’ çaresiz; “-Evet,” diye cavap verdi.

Elleri yana düşmüştü. Ömründe kendisini hiç bu kadar çâresiz hissetmemişti. Zihnindeki bütün kurgular silinmişti. Gelirken bu buluşmayı nasıl geçiştireceğinin hesaplarını yapıyor, söyleyeceklerini ve davranışlarını zihninde evirip çeviriyor, farklı durumlara göre kendisini ayarlamaya çalışıyordu. Şimdi çâresizdi. İnkâr da faydasız…

[1] Hadîsi, bu şekliyle İbn Kesîr, Târîh’inde zikrediyor.(El-Bidâye ve’n-Nihâye (8/ 156).

Hadîs, Sünen-i Ebû Dâvûd’da, Cihâd bölümünde(3/ 212-213) Ebû Hureyre’den “zıt” kelimesi yerine yakın manâyı vurgulayan bir başka kelimeyle nakledilir.
Hadisin lafzı şöyledir:
(( الإِيماَنُ قَيَّـدَ الْفَتْـكِ، لاَ يَفْتِـكُ مُؤْمِنٌ.))
“Îmân, mü’mini gizlice insan öldürmekten korur. Mü’min, tuzak kurarak gizlice, habersiz durumdaki bir insanı öldürme yolunu seçmemelidir.”
Her iki şekilde de hadîs, mü’minin ğadr yolunu seçmemesini istiyordu. Harb ilânından, mücâdele fiilen başladıktan sonra da mı böyleydi? Bu ayrıca incelenmesi gereken bir konuydu.
Hadîsin şerhi için bak: (Câmiu’l-Usûl 10/ 209).

[2] Şüreyh İbn Hâris el-Kindî. Kâdî Süreyh olarak tanınır. Tâbiî devrinin en meşhûr kâdîsıdır.
Hz Ömer, Osman, Ali ve Muaviye devirlerinde kâdîlık yapmış Haccâc’ın Irak Vâlîlği yaptığı devrede affını isteyerek bu makâmdan çekilmiştir.
Fıkhî bilgisi engin, hadîs rivâyetinde sika, hâkimlikte güvenilir bir insandır.
Edebiyât ve şiirde tanınmış ve sayılı insanlardan bilinmiştir.
Uzun ömürlü bir ilim ehlidir.
İslâm Hukûk Târîhinde ciddî bir yeri vardır.
Hicrî 78 târîhinde Kûfe’de vefât etmiştir.
Alıntı ile Cevapla