Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.185 Konular:
1383 Beğenildi:174 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Şehadete Giden Yol - İstanbul – 1434 Şehâdete Giden Yol - İstanbul 1434 / 2013 Bölüm-29
Şimdi siyâsî hamleler ve tesîrleri devreye giriyordu. Müslim, savaş meydanında hakîkaten yiğit bir insandı. Ancak savaşın sadece meydanda cereyân etmediği de bir başka hakîkattı. Saray önlerine gelip hasmını kıstırınca beklememeliydi. Hemen gizli açık bütün çıkışları tutmalı, saray içinin halkla bağını her açıdan kopartmalı, halkın arasında insanların direncini ve zaaf noktalarını tesbît eden, onları yönlendiren insanlar bulundurmalı, varsa ayıklamalı, yoksa dışarıdan sızmalara mâni olmalıydı. Çıkan her sesten, uçan her sinekten haberi olmalıydı. Kısa zaman içinde saray plânını çıkarmalı, kasrı ele geçirmek, vâli ve adamlarının irâdesini çökertmek için harekete geçmeliydi. Heyecân sönmeden, çevresindekilerin zihinlerinde farklı ihtimâller dönüp dolaşmadan, şeytân damardaki kana karışmadan o, fitneyi söndürmeliydi. Olmadı. Belki de kan dökmeden istediğini elde etmek niyetindeydi, elde edemedi. Ancak bu tavrı, daha çok kan dökülmesinin sebebi de olabilirdi. Hâni’nin evindeki tavrının kendisini buralara getirdiği gibi.
Karşı siyâset harekete geçti. Saraya sığınan, Ubeydullah’ın yanında bulunan kabîle reîsleri, şehrin ileri gelenleri sarayın çatısında, duvarlarında, balkonlarında görünmeye başladılar. Herkes kendi yakınlarına saray önünden ayrılmaları için işâret ediyor, işâretle harekete geçmeyenleri, ayak sürüyenleri tehdît ediyorlardı. Bu, “Müslim’in ordusunu terk edin, yoksa!..” demekti.
Çok geçmeden yaprak dökümü başlamıştı. Soğuk ve sert rüzgâra direnen yapraklar da vardı. Şimdi Müslim’in yapmadığını Ubeydullah yapmaya başlamıştı. Gizlice saraydan çıkardığı bazı emîrleri ve kabîle reîslerini halkın içine saldı. Halk arasında dolaşmalarını, Müslim’in yanında yer almanın nasıl bir tehlike olduğunu, onun yanında yer alıp devlete karşı durmanın başlarına neler açabileceğini, verecekleri bedelin çok ağır olacağını, Şâm’dan gelecek güçlü bir ordunun geride neler bırakarak döneceğini iyi düşünmelerinin gerektiğini onlara anlatmalarını emretti.
Devlet yanında yer almak onları yükseltir, aksi büyük belâlarla yüzleşmelerine, başlarına belâ almalarına sebep olurdu...
Ubeydullah’ın halk arasına saldıkları, onun tembîhlerini yerine getirmeye başladılar. Herkes kendi yakınlarının, tanıdıklarının arasında dolaşıyor, geleceğe yönelik gönüllere korku salmaya devam ediyorlardı. Bir süre sonra anneler gelmeye başladı çocuklarının yanlarına. Müslim’in ordusunda yer alanların anneleri. Sadece anneler de değil, yaşlı babalar, kardeşler ve hanımlar… Sessizce yaklaştılar çocuklarının, kardeşlerinin ve eşlerinin yanlarına; “-Yarın Şâm ordusu çıkar gelirse bu sayıyla onlara karşı ne yaparsınız?” dediler. “-Sen eve dön. Şimdilik diğer insanlar zaten yeter de artar bile!” Birkaç kişinin yokluğunun hiçbir şey değiştirmeyeceğini dile getirdiler. Dinlenmeye ihtiyâcının olduğunu, birkaç gün dinlenmenin doğru olacağını, bu zaman zarfında da bulanıklığın gideceğini, sislerin dağılabileceğini, önlerini, gelecek günlerini daha iyi görür hâle geleceklerini, o zaman harekete geçmelerinin, ne tarafı tutacaklarını tâyin etmenin daha doğru olacağını söylediler.
Onlar çocukları, kardeşleri, eşleri için hakîkaten endîşe ediyorlardı. Söylediklerini de bu endîşe ve samîmiyetle söylüyorlardı. Söylenilen sözler, yapılan ısrarlar çok geçmeden tesîrini göstermeye başladı. Dirençler kırılıyor, irâdeler çöküyordu. Zihinlerdeki bahâneler artık birbiriyle yarışıyordu. Ayrılışlar başlamıştı. Ayrılan her insan geride kalanların üzerinde buruk bir tesir bırakıyor, sanki bir karanlık sessizce kasrın önünde bekleyenlerin üzerine çöküyordu.
Başlayan yaprak dökümü giderek daha da hızlanmıştı. Kalplerde çoğalan endîşeleri artırarak devam ediyordu…
Sayı 500 civârına düşmüştü. Burada da durmadı. Sayı düşünce geride kalanların ve yakınlarının korkusu daha artmıştı. Korkuyla birlikte ısrr da arttı. Azalma devam ediyordu. Müslim’in çevresinde yer alanların sayısı kısa bir zaman diliminde 300 civarına düştü. Kavuran sıcağın altında hızla buharlaşmaya devam eden bir su birikintisine benziyorlardı. Yapraklar dökülmeye, sular buharlaşma devam etti ve sayı 30’a düştü. 4.000 sayısının eriyerek 30 kişiye, sadece 30 kişiye düştüğünü düşününüz.
Bütün bunlar yaşanırken, Müslim hangi duygular içindeydi bilemiyoruz. Târîh bunu bize aktarmıyor. Ancak onun yerine kendini koyan her insan, o duygulardan bir kısmını kendi kalbinde hissedebilir... |