Cevap: İstanbul ilitam Arapça-2 metin tercümeleri 7.ÜNİTE من الحزن والكآبة إلى الفرح والسعادة HÜZÜN VE KASVETTEN SEVİNÇ VE MUTLULUĞA
كان الشيخُ موسى يَعيشُ في أصْعَب الأيام من حياته، حيث أنه قد فَقَدَ زوجته الفريدة قبل أيام. Musa Bey hayatının en zor günlerini yaşıyordu. Çünkü kendisi günler önce biricik eşini kaybetmişti.
إنه يبْحث عن شيء معجزوي يُسَلِّي ما به من حُزن وألم، ولا يعلم كيف يهدأ ألم الفراق هذا في نفسه. İçindeki üzüntü ve elemi dindirecek mucizevî bir şey arıyor, içindeki bu ayrılık acısı nasıl yatışır bilmiyordu.
يمتلئ بيته بالزائرين للعزاء ويخلو، ولكن لا يتمكن من أحدهم أن يخفف آلامه، ويجفف دموع عينيه. Evi teselli için ziyarete gelenlerle dolup boşalıyor, fakat acılarını hafifletip gözyaşlarını kurutmaya hiç kimsenin gücü yetmiyordu
والحق أنه يرتاح أحيانا، ولكن لم يسبق وقت طويل حتى يعود إليه الحزن والكآبة أضعافا مضاعفة. Doğrusu zaman zaman rahatlıyor, ama fazla bir zaman geçmeden hüzün ve kasvet kendisine kat be kat fazlasıyla geri dönüyordu.
بينما هو يتردد بين العواطف المتضاربة، إذ بلغ أذنيه صوت المؤذن المؤثر في الأفئدة، والمحيي القلوب بعد موتـها. Birbiriyle çarpışan duygular arasında mekik dokurken, müezzinin gönüllere işleyen, kalpleri ölümlerinin ardı sıra yeniden dirilten sesi kulaklarına çalındı.
فغشيه ارتياح غريب، فتوضأ وأسرع إلى مسجد الحي ليطيل حالة الهدوء فيه وليقاوم أحزانه، بل ويظل مقاوما جميع صعوبات الحياة. Kendisini garip bir rahatlık hissi kapladı, abdest aldı ve içindeki sükûnet halini uzatmak ve hüzünlerine gem vurabilmek, dahası hayatın tüm zorluklarına karşı dirençli kalabilmek için mahalle camiine koştu.
عندما دخل من باب المسجد فتح يديه إلى السماء ودعا قائلا: Camiin kapısından girince ellerini gökyüzüne açtı ve şöyle diyerek dua etti:
يا رب العالمين! إنك تعلم ما تخفي الصدور وما تعلن. وما يخفى عليك شيء في الأرض ولا في السماء. Ey Alemlerin Rabbi! Şüphesiz sen kalplerin gizlediğini de açığa vurduğunu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey senden gizli kalmaz.
ويا صاحب كل شيء! نجني من تلك الآلام، Ey her şeyin sahibi! Şu acılardan beni kurtar.
يا قاضي الحاجات! إنك تؤتي الهدوء من تشاء وتنزع السعادة ممن تشاء، وتُسعد من تشاء وتُشقي من تشاء، بيدك الخير إنك على كل شيء قدير. Ey hacetleri gideren! Dilediğine huzur verir, dilediğinden de mutluluğu çekip alırsın, dilediğini mutlu, dilediğini mutsuz kılarsın, irade senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
يا مجيبا دعوات عباده! استجب دعائي برحمتك يا أرحم الراحمين. Ey kullarının dualarına icabet eden! Ey merhametlilerin en merhametlisi, dualarıma rahmetinle karşılık ver.
لم تبدأ الصلاة بعد، لِمَا يستمر الواعظ في إلقاء نصائح قيمة على الجماعةِ، Henüz namaz başlamamıştı, çünkü vaiz cemaate değerli öğütler vermeye devam ediyordu.
ويقول: يا أيها المسلمون! كل من على الدنيا فان، ويبقى وجه ربنا ذو الجلال والإكرام. Şöyle diyordu: Ey Müslümanlar! Dünya üzerindeki herkes fanidir. Yücelik ve kerem sahibi Rabbimizin zatı baki kalacaktır.
يا غافلا! إنك لا تستطيع رفع إصبعك دون مشيئة ربك. Ey gafil! Rabbim istemeden parmağını kaldırmaya gücün yetmez.
يا إنسانُ! تنازل عن دعوى الألوهية، ودع نفسك في تقدير من بيده ملكوت كل شيء. Ey insan! Tanrılık iddiasından vazgeç ve kendini her şeyin hükümranlığı elinde olanın takdirine bırak.
ربنا آتنا في الدنيا حسنة وفي الآخرة حسنة وقنا عذاب النار. Rabbimiz! Bize dünyada da ahrette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru
ولما خرج الشيخ موسى شعر أنه في خفة مثل الطيور، لما تذكّر أن العباد عاجزون عن تغيير ما جاء من عند ربـهم. Musa Bey çıktığında kendisini kuşlar gibi hafif hissetti. Zira kulların, Rableri katından geleni değiştirmekten aciz olduklarını yeniden hatırlamıştı.
عندما يمشي متوجها إلى بيتها جأر إلى الله قائلا: اللهم اغفر لي غفلتي ونسياني قدرتك وعظمتك، واعف عني إنك أنت العفو القدير. Evine doğru yürürken şu sözlerle Allah’a yalvardı: Allah’ım gafletimi ve kudret ve azametini unutmuş olmamı bağışla ve beni affet. Affına nihayet olmayan ve mutlak kudret sahibi sensin sen. |