Konu Başlıkları: Hz.Hüseyinden Sözler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Ağustos 2008, 13:18   Mesaj No:5

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Hz.Hüseyinden Sözler

Gece, yüksekten aşağıya doğru süzülen bir şelale gibi iyice çökmüştü Kerbela çölüne. Hüseynîler bu saatten itibaren savaş hazırlıklarına başlamışlar, savaş sırasında düşman ordusunun kadınlara ve çocuklara baskın yapabileceklerini düşünerek çadırların etrafına hendekler kazmışlardı. Hendekleri doldurmak, böylece saldırı sırasında düşmanın yaklaşmasını önlemek için kazılan hendekleri ateşe vermek üzere gereken çalı çırpı ve odun parçaları temin edilmişti.
Artık herkes kendi çadırındaydı. Pek yakında madde aleminden mana alemine yolculuk yapacakları için son anlarını dahi değerlendirmek istemekteydiler.
Namazlar, Kuran tilavetleri ve ilahi dergâha münacatlar... Bunların tümü, yegâne maşuklarına hediyeydi Hüseynî yiğitler tarafından. Kerbela, o zamana kadar hiç bu kadar ibadeti bir arada görmemişti nedense...
Ve bir türlü bitmek bilmeyen sabır gecesi... Zillete boyun eğmemek, zulmün karşısında hakkı haykırmak ve böylece İslam’da “kıyam” denen bir şeyin olduğunu gelecek nesillere duyurmak için Yezîdilerin karşısında bir dağ oluşturan bu azınlık, bir an evvel şehit olup Hakk’ın dergâhına varmak için sabırsızlanmaktaydı.
Onlar bunu düşünürken ertesi günün neler getireceğini, yarın neler olacağını çok iyi bilmekteydiler: Kurbanlar verilecek, kan akıtılacak, Hak Teâla tarafından iman ve ihlasları denenecek ve nihayet öldürüleceklerdi. Onlar, tüm bunlara rağmen yine de mutluydular.
Hüseyin’in (a.s) çocuklarından Zeyn'ül-Abidin (a.s), günlerden beri pek vahim bir hastalığa yakalanmıştı. Hasta yatağından başını kaldırarak babasını izlemeye koyulmuştu. O yiğit önder Rabb’iyle o kadar meşguldü ki, ibadet halinde bir değil, bin düşman askeri üzerine yürüse haberi olmayacaktı belki de...
Zeyn'ül-Abidin (a.s), dikkatle babasını temâşa ederken çadırlarının önünde birinin olduğunu fark etmişti. Dışarıda bekleyen Ebuzer-i Gifari’nin sadık kölesi Cevn’di. Cevn, içeri girebilmek için efendisinden izin istiyordu.
Savaşçıların kılıçlarını tiz ve keskin yapmada mahir olan Cevn, iyi bir kılıç tamircisiydi. İzin alır almaz içeri girmiş, görevini yapmak için hemen işe koyulmuştu. Cevn kılıçlarla uğraşırken İmam Hüseyin de bir yandan manalı manalı şiirler okumaya başlamıştı:
Ah ey felek!
Ne kadar da kötü bir arkadaşmışsın meğer!
Sana eşlik eden dostların yarın ölecekler
Oysa sen hâla geceyle gündüzü sıralamaktasın
Kader kimi isterse alır, götürür
Karşılığında bir bedel de istemez
Sonuçta herkes Allah'a dönecek
Ve her canlı benim yolumu izleyecek
Zeyn'ül-Abidin (a.s), babasının tekrar tekrar okuduğu bu şiirin ardından bir anda gözleri dolmuştu. Sanki babasının başına gelecekleri bu şiirden çıkarıyor gibiydi. Ancak Zeynep, kardeşinin yanık yüreğiyle okuduğu bu şiirden oldukça etkilenmişti. Bulunduğu yerden ayağa fırlayıp İmam'a sarıldı ve feryat etmeye başladı:
-Ne kötü bir musibet bu ya Rab! Keşke ölüm sizden önce bana gelse! Babam Ali'yi, anam Zehra'yı ve kardeşim Hasan'ı bugün yitirmiş gibiyim; ey Ehl-i Beyt'ten geriye kalan ve ey geride kalanların feryadına yetişen kardeşim!
İmam Hüseyin (a.s) kardeşini perişan bir halde görünce bağrına basıp teselli etmeye çalıştı. Sonra eliyle kardeşinin gözyaşlarını silip buruk bir edayla seslendi:
-Kardeşim! Dikkatli ol, sakın ola ki şeytan sabrını elinden almaya kalkışmasın!
Ancak İmam da hüzünlüydü. Kûfelilerin yaptığı vefasızlıklar onu bir hayli etkilemişti. Başını aşağı eğerek kendi kendine fısıldadı:
-Eğer güvercinler kendi hallerine bırakılsalardı huzur içinde uyurlardı!
Zeynep daha da kederlendi. İkinci kez kardeşine sarılıp feryat etmeye başladı:
-Ah kardeşim, ölüme teslim oluyorsun demek! Senin yokluğunu düşünmek bile beni perişan ediyor.
Gözü yaşlı hatun daha fazla dayanamayıp İmam'ın kolları arasında bayıldı. Bunun üzerine İmam, onu yavaşça yere uzattı. Daha sonra su getirip yüzüne serpti. Zeynep serin suyun etkisiyle kısa sürede kendine geldi. İmam, kardeşinin yavaş yavaş gözlerini açtığını görünce yumuşak bir edayla ona teselli verdi:
-Kardeşim! İlahi takvadan ayrılma... ve Allah'ın sana takdir ettiği şeylere karşı sabret. Bilesin ki yeryüzündekiler bir gün ölecek, gökyüzündekiler de (onlarla birlikte) yok olup gidecek. Mahlukâtını kudretiyle yaratan, insanları diriltip kendi katına çıkaracak olan Allah'tan başka herşey yok olucudur. O ki, birdir ve ortağı da yoktur. Kardeşim! Ceddim Resul-u Ekrem benden daha iyiydi, babam Ali benden daha iyiydi, annem Fatıma benden daha iyiydi, kardeşim Hasan benden daha iyiydi; ancak onlar da bu dünyadan göçüp gittiler. O halde bana ve tüm Müslümanlara Allah Resulü en güzel örnektir.

Benim güzel kardeşim; sakın ola ki ölümümden sonra feryat etmeyesin, yüzünü gözünü tırnaklamayasın, yüksek sesle ağlayıp sesini nâmahreme duyurmayasın! Zira düşman, feryadının çokluğuyla daha da sevinir, galeyana gelir...
Hüseyin (a.s), Zeynep’e hitaben yaptığı bu uyarının hemen ardından yarenlerinin yanına giderek boş kalan çadırlardan birini erkeklerin temizlik ihtiyaçlarını giderebilmeleri için hazırlamalarını emretti.
Hüseyin (a.s) hazırlanan çadıra girdikten sonra sıra oluşturulmuş, onun hemen ardından Bureyr’in içeri gireceği kararlaştırılmıştı. Bureyr çadırın yanına geldiğinde yanında bulunan arkadaşlarından biriyle şakalaştı. Onun bu hareketine kimse bir anlam verememişti. İçlerinden biri merakla sordu:
-Ey Bureyr! Şimdi şaka yapmanın sırası mı?
Bureyr, neşesini bozmadan cevap verdi:
-Sizler de çok iyi bilmektesiniz ki, ben çocukluğumdan bu yana asla yersiz şakalar yapmamışımdır. Ama şimdi o kadar mutluyum ki, kendime hakim olamıyorum bile. Aziz dostlarım! Yarın şehit olup ebedi saadete ve sonsuz nimete kavuşacağımı kesin olarak biliyorken nasıl mutlu olmam?..
Kızıl Feryat / Metin ATAM
Alıntı ile Cevapla