RE: VEYSEL KARANİ HZ.
Abdullah ibn Selma şöyle dedi: “Azerbaycan’ı fethettik ve Veysel Karanî bizimleydi ve geri dönerken hastalandı. Onu taşıdık ama dayanamadı ve öldü. Bineklerimizden indiğimizde, kazılmış bir mezar bulduk ve orada akan bir su ve bir kefen ve kâfur vardı. Böylece onu yıkadık, kefenledik ve namazını kılarak gömdük. Sonradan bazılarımız diğerlerine, “Mezarını belirlemek için inelim” dediler. Ama ne mezarı ne de mezara ait herhangi bir izi bulamadık.”
Harim ibn Hayyan şöyle dedi: “Kufe’ye gittim. Karşılaştığım tek güçlük Veysel Karanî’yi bulmak ve onu sormaktı. Fırat kıyısında ona rasgelmek için koşturdum. Orada abdest alıyor ve çamaşırlarını yıkıyordu. Tarifinden onu tanıdım. Kızıl tenli, başı açık, sık sakalları olan, muhterem görünümlü biriydi. Onu selamladım ve elimi uzattım ama o bunu reddetti. Bu dersten nefesim tıkandı ….. Sonra ona seslendim: “Ey Veysel Karanî, selam üzerine olsun. Nasılsın kardeşim?” Şöyle karşılık verdi. “Ve Allah seni mübarek kılsın ey Harim ibn Hayyan. Nasılsın? Ve seni bana kim gönderdi?” Cevap verdim: “Allahu Teala.” Şöyle dedi: “…Rabbimiz her şeyden yücedir ve Rabbimizin vaadi gerçekleşti.” Şöyle dedim: “Allah seni mübarek kılsın, ismimi ve babamın ismini nasıl bildin? Andolsun ki, daha önce ne ben seni gördüm ne de sen beni gördün.” Şöyle dedi: “Nefsim senin nefsinle konuştuğunda, ruhum senin ruhunu bildi. Ruhların nefsleri vardır, tıpkı bedenlerin nefsleri olduğu gibi, ve müminler birbirlerini Allahu Teala’nın ruhuyla bilirler, birbirlerinden çok uzakta olsalar bile. Ona şöyle dedim: Bana Allah’ın Resulü’nden sözet ki, senden öğreneyim.” Şöyle dedi: “Resulallah aleyhisselam’ı görmek için yaşamadım, ne de onun sohbetinde bulundum. Ama hadis nakledenlerin bazılarıyla karşılaştım. Bazı hadisler bana erişti, tıpkı diğerlerinin sana eriştiği gibi. Bana gelince, bununla uğraşmak istemiyorum; ne de bir kadı ya da müftü olmak istiyorum.” Şöyle dedim: “Bana Kur’an’ın bazı ayetlerini oku ki senden duyayım ve benim için Allah’a dua et ve bana tavsiyede bulun.”
|