Konu Başlıkları: Namaz kavramı ve çeşitleri
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Mayıs 2014, 17:29   Mesaj No:2

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Namaz kavramı ve çeşitleri

Namaz Çeşitleri ve Rek‘atları
Hanefî fıkıh bilginlerine göre, namazlar, şer’î hükmü açısından farz, vacip,
sünnet ve nâfile olmak üzere dört çeşittir.

Farz Namazlar
Farz namazlar farz-ı ayın ve farz-ı kifâî olmak üzere iki kısma ayrılır.
Günlük beş vakit namaz ile haftalık cuma namazı farz-ı ayındır. Günlük beş
vakit namaz, yükümlülük çağındaki her bir Müslümana ayrı ayrı farzdır.
Günlük farz namazlar, sabah iki, öğle dört, ikindi dört, akşam üç ve yatsı dört
olmak üzere bir günde toplam on yedi rekâttır. Farz-ı ayın olan haftalık cuma
namazı, cuma günü öğle vaktinde öğle namazı yerine iki rekât olarak kılınır.
Kendisine cuma namazı farz olmayan kişiler (mesela hanımlar) de gönüllü
olarak bu namazı kılınca ayrıca öğle namazı kılmazlar. Defin edilmeden önce
ölü için kılınan cenaze namazı ise farz-ı kifâyedir. Bu namaz bir kısım
Müslüman tarafından kılınınca, diğer Müslümanlardan sorumluluk kalkar.
Rükû ve secdesi olmayan bir namaz olduğu için bu namazın rek‘atı yoktur.

Vacip Namazlar
Yatsı namazından sonra kılınan üç rekât vitir namazı ile ramazan ve kurban
bayramlarında ikişer rek‘at kılınan bayram namazları vacip namazlardır. Bu
namazlar, Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikî mezheplerinde sünnet namazlar arasında
yer almakla birlikte, bu mezheplerde bayram namazlarının farz-ı kifâî olduğu
görüşü de vardır. Bir kimsenin kendi iradesiyle kılmayı adadığı nezir
namazları da vacip hükmündedir. Bu namazlar en az iki rek‘at olur. İki
rek‘at olan tavaf namazı da vaciptir.

Sünnet Namazlar
Bunlar, farz namazlardan önce veya sonra Hz. Peygamber’in sünnetine
uyularak kılınan namazlardır. Bunlara revâtib adı da veriler. Bunlardan bir
kısmı sünnet-i müekkede, bir kısmı da sünnet-i gayr-i müekkede olarak
isimlendirilir. Gayri müekked sünnetlere müstehab ve mendub da denir.
Sabah namazının farzından önce iki, öğle namazının farzından önce dört
farzından sonra iki, ikindinin farzından önce dört, akşam namazının farzından
sonra iki, yatsı namazının farzından önce dört farzından sonra iki rekât sünnet
kılınır. Ramazan ayında yatsı namazından sonra yirmi rek‘at kılınan terâvih
namazı da sünnet-i müekkede türünden bir namazdır. Cuma namazının
farzından önce kılınan dört rek‘at ilk sünneti, farzının hemen akabinde
kılınan dört rek‘at son sünneti vardır.

Nâfile Namazlar
Nâfile kelimesinin biri dar, diğeri geniş olmak üzere iki anlamı vardır. Nâfile
kelimesi geniş anlamıyla farz ve vacip namazların dışında kalan bütün
namazları ifade eder. Sünnet namazlar da bu kapsamda sayılır. Nâfile
kelimesi dâr anlamıyla ise farz, vacip ve sünnet namazların dışında kalan
namazları ifade eder. Bunlara reğâib, müstehab, mendub ve tatavvu‘
namazları da denir. Bu namazlara tahiyyetü’l-mescid, tesbih, istihâre gibi
nâfile namazlar örnek olarak verilebilir. Bunlar, Hz. Peygamber’in uygula
malarına dayanılarak belirli zamanlarda veya bazı vesilelerle Allah’a
yaklaşmak ve sevap kazanmak amacıyla kılınan namazlardır. Nâfile
namazlar en az ikişer rekât kılınır. Bir hadiste, kulun ilk önce farz
namazlardan sorguya çekileceği ve farzların eksik olması halinde bunların
sünnet ve nâfile namazlarla tamamlanacağı belirtilmiştir (Buhârî, “Salât,”
188). Mümin, farz, sünnet, nâfile ayırımı yapmaksızın bütün bu ibadetleri
yerine getirmeli ve böylece âhirete hazırlık yapmalıdır.




Namaz Yükümlülüğü
Bir kimsenin namaz ibadeti ile yükümlü olması, farz veya vacip bir namazın
bir kimsenin zimmetinde sabit olup ondan sorumlu tutulması için o kimsede
bazı şartlar aranır. Bu şartlar şunlardır:
Müslüman Olmak
Müslüman olan her erkek ve kadına namaz farzdır. Fıkıh bilginlerinin
çoğunluğu, Müslüman olmayanların namazla yükümlü olmadığı
kanaatindedir. Yeni Müslüman olmuş bir kimsenin daha önceki namazları
kazâ etmekle yükümlü olmadığı hususunda dört mezhep görüş birliği
içindedir. “İnkâr edenlere, inkârcılıklarından vazgeçerlerse, geçmiş
günahlarının bağışlanacağını söyle” (el-Enfâl 8/38) meâlindeki ayet ve
“İslâm, daha öncesini siler” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,199,204)
anlamındaki hadis bu hükmün açık delilidir.
Büluğ (Erginlik)
Büluğ, çocukluk çağının son bulup gençlik çağının başlaması demektir.
Erginlik çağına ulaşmamış çocuklar Allah katında namazla yükümlü
değildir. Ancak temyiz yeteneği gelişmiş çocuk namaz kılarsa bu geçerlidir.
Hz. Peygamber’in, çocukların yükümlülük çağına gelmeden önce namaz
disiplinini kazanmış olmalarını sağlamayı hedefleyen hadisi (Ebû Dâvûd,
“Salât”, 26; Müsned, II,180,187) gereğince, çocuk yedi yaşına gelince velisi
tarafından yavaş yavaş namaza alıştırılır; on yaşına ulaştığında bunun
üzerinde biraz daha fazla durulması, hattâ hafif zorlayıcı ve disiplin sağlayıcı
tedbirlere başvurulması gerekir. Pek tabiidir ki, bu hususta söz konusu görev
ve yükümlülük, büluğ çağına ulaşmamış çocuğa değil, velisine yöneliktir.
Nitekim “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et” (Tâhâ
20/132), “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden
koruyun” (et-Tahrîm 66 /6) meâlindeki ayetler de bu konuda velinin görevli
ve yükümlü bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Akıl
Dinî yükümlülüklerin söz konusu olabilmesi için, kişinin aklî melekelerinin
yerinde olması (temyiz gücüne sahip bulunması) şarttır. Aklî melekeleri
yerinde olmayan kişiye mecnun (deli) denir ki, günümüzde bu akıl hastası

terimi ile ifade edilmektedir. Akıl hastalığı sürekli olduğu gibi kısa süreli de
olabilir. Kısa süreli baygınlık hali, uyku gibidir; bayılan kişi bu hal geçince
kılamadığı namazları kazâ eder. Uzun süreli baygınlık hali ise namaz
yönünden kısa süreli akıl hastalığı gibidir. Uyuyan kişiden namaz
yükümlülüğü düşmez. “Bir namazı uyku veya unutma sebebiyle vaktinde
kılamayan kimse, onu hatırladığı zaman kılsın” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 11)
anlamındaki hadis, uyuyan kişinin uykuda geçen namazlarını ve unutanın
unuttuğu namazları kazâ etmesi gerektiğinin açık bir delilidir. Kadınlar hayız
ve nifas hallerinde ne edâ ne de kazâ yoluyla namaz kılmakla mükellef
değillerdir. Aksine bu dönemlerinde namaz kılmaları haramdır.
Alıntı ile Cevapla