Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01Haziran 2014, 19:13   Mesaj No:5

umut628

Medineweb Aktif Üyesi
umut628 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:umut628 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 24048
Üyelik T.: 01 Ocak 2013
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 242
Konular: 66
Beğenildi:64
Beğendi:0
Takdirleri:110
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Atatürk ilk.ink tar II 1-8 ünite özetleri

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ 2

ÜNİTE 5 – 1938'DEN 2002'YE EKONOMİK GELİŞMELER

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA VE SONRASINDA EKONOMİK DURUM (1939-1950)

Devletçiliğin Duraklama Yılları (1939-1945)

Atatürk sonrasında kurulan Dr. Refik Saydam hükümetinin programında üç konu ağırlık ve öncelik taşıyordu. Demiryolu yapımının devamı; Denk bütçe politikası; Devletçilik ilkelerine bağlılık.

Stagflasyon: Ekonominin yüksek enflasyon ile küçülme sürecidir.

Mal kıtlıkları çok sayıda üretici ve aracının karaborsa yoluyla hızla zengin olmasına fırsat yarattı. 26 Ocak 1940’da olağanüstü koşullar karşısında ulusal ekonomiyi ve savunmayı ilgilendiren konuların çözümü için Milli Koruma Kanunu yürürlüye girdi. 2 yıl boyunca Ekmek karneyle verildi. Türkiye krom ve bor gibi madenleri yüksek fiyattan satma imkânı bulmuştur.

Bu dönemde Avrupa’da kamu ve özel sektör tam bir dayanışma ve iş birliğinin en iyi örneğini verirken, Türkiye’de bu iki kesim arasında çatışmalar Kasım 1942’de güç gösterisine dönüştü. Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na destek veren CHP Meclis Grubu 12 Kasım 1942’de Varlık Vergisi’ni kabul etti. Olağanüstü ekonomik ve mali koşullar çerçevesinde bir defaya mahsus olarak yapılan bu düzenlemeyle; piyasadan para çekerek enflasyonla mücadele etmek, savaş yıllarının şartlarından yararlanarak çok para kazanmış ancak bu kazancın vergisini vermemiş olanlardan vergi almak ve devlet gelirlerini artırmak amaçlanmıştı.

Devletçiliğin Gerileme Dönemi (1946-1950)
II. Dünya Savaşı’nın son bulduğu Mayıs 1945 günlerinde Türkiye’de “siyasal güç” ile “ekonomik güç” arasındaki çatışma yeni boyutlar kazanıyordu. Hükümet, karşı koymalara aldırış etmeden “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nu çıkarmıştı. Yasa özel ormanların ve büyük toprak sahibi ailelerin arazilerinin bir kısmının kamulaştırılmasını öngörmekteydi. Temel amaç topraksız çiftçileri toprak sahibi yapmaktı. Ancak yasanın çıkmasına ve uygulamaya konması karşı çıkan büyük toprak sahiplerinden Adnan Menderes, Emin Sazak, Cahit Oral, Fevzi Karaosmanoğlu gibi ünlü politikacılar muhalefetlerini sürdürdüler.

21 Temmuz 1946’da yapılan erken genel seçimler muhalefet 62 milletvekili yeni meclisi kurulmuştu. Seçimden sonra istifa eden Başbakan Saraçoğlu’nun yerine görevlendirilen Recep Peker, ekonomide gerçekçi ve yeni düzenlenmelere girişti. ABD dolarını devalüe edilmesi ve gerçekçi kur değerlerine gelmesi için uğraştı ancak aradığı desteği bulamadı. İktidar ile Muhalefet partilerinin arasındaki ilişkiler siyasal istikrarsızlık yaratıyordu. Bu istikrarsızlık yüzünden Peker istifa etti. Eylül 1947’de hükümeti kurması için Hüseyin Saka görevlendirildi. Saka’da bu siyasal ve ekonomik anlamdaki istikrarsızlık ve bölünmüş karşısında baskılara dayanamayarak istifa etti.

Demokrat Parti Dönemi (1950-1960)
14 Mayıs 1950 yılında genel seçimle Demokrat Parti oyları %53’ünü alarak tek başına iktidar olmuştur. Hükümetin göreve başlamasından bir ay sonra, 24 Haziran 1950’de Kore Savaşı başlamış, piyasalarda hammadde ve tarım ürünlerinin fiyatları yükselmiş bu sebeple hükümet tarım sektöründe üretimi artırmaya yönelik önlemler olarak üç temel iktisadi hedefi belirlemiştir:

1) Tarıma öncelik verilecek: “Yeni toprakların tarım açılması sağlandı”. “Çiftçinin ürettiği buğday dünya fiyatları üstünde bir fiyatla alınırken, fiyat artışları tüketicilere yansıtılmadı.” “Tarım makineleşmesi hızlandırıldı.” Bu üç temel politika yanında ucuz kredi, düşük vergi, uygun iklim koşulları ve elverişli ihraç fiyatlarıyla hükümet, çiftçinin refahını 1953 yılının sonuna dek artırmayı başarmıştır. 1954 yılından itibaren elverişsiz hava koşulları üretimin azalmasına ve ekonominin tarıma dayılı sisteminin bozulmasına sebep olmuştu.

2) Sanayileşme özel kesim öncülüğünde yürütülecek: Devletçilik döneminin temel kurumu Sümerbank, Neo-liberal döneminin temel finansal kurumu da Türkiye Sınai Kalkınma Bankasıdır. Bu banka 1960 yılına dek “ithal ikamesi” stratejisine uygun olarak kurulan ve daha çok tüketim malı üreten sınai işletmelere destek vermiştir.

3) Dış ekonomik ilişkilerde devlet müdahaleleri asgari düzeye indirilecek: Menderes Hükümeti, OEEC ve ABD’nin ekonomik ve teknik yardımları olmadan ülkenin kalkınamayacağı görüşündeydi. Bu nedenle Batı’lı dostların telkinlerine uyarak dış ekonomik ilişkilerde liberalleşme süreci başlamıştı. Hükümet, döviz darboğazını aşmak için ithalatta liberasyona (dış ticaret serbestliği) son verdikten son bazı önlemleri yürürlüğe koymuştu: Gümrük vergisinde değer esasına geçilmesi, gümrük tarifelerinin yükseltilmesi, ithal malları fiyat kontrol dairesinin kurulması ve Milli Koruma Kanunu’nun uygulamaya konulması.

Ağustos 1958 İstikrar Kararları
Hükümet ekonomiyi kurtaramayacağını anlayınca üyesi bulundukları Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’ndan (OEEC) teknik ve mali yardım talep etmiştir.

İstikrar raporundaki önlemler şöyleydi:
- Türk Lirasının değeri düşürülecek ve “katlı kur” sistemine geçilerek ihraç cinsine göre prim uygulanacak.
- Para arzı sıkı kontrol altına alınacak. Bu nedenle emisyon (sürüm) hacmi ve kredi hacmi daralacak ve kredi politikasında seçici olunacak.
- Kamu iktisadi kuruluşlarının ürünlerinin fiyatları yükseltilecek ve açıkları kapatılacak. Dolayısıyla kamu transfer harcamaları da azalacak.
- İthalat rejimi yeniden düzenlenecek, ihtiyaçlar için üç aylık kotalarla ve bir program içinde yürütülecek
- Bütçe denkliği için gelir artırılırken harcamalar kısılacak
- Yatırım projelerinde verimli ve kısa vadeli olanlara öncelik verilecek

PLANLI KALKINMA DÖNEMİ

Planlı Döneme Giriş

Askeri yönetimin 27 Mayıs İnkılap Hareketi Niçin Yapıldı? adını taşıyan açıklamasının Plansız bir yatırım politikası ve suistimaller başlıklı ikinci kısımda ekonomik durumu şöyle eleştiriyordu:

“Düşük iktidarın takip ettiği iktisadi ve mali politika maalesef memleketi mali bir uçuruma sürüklemiştir. Kalkınmanın her şeyden önce plana, bir hesaba dayanması gerekmektedir. Eski iktidarın “görülmemiş kalkınma” diye vasıflandırdığı kalkınma hiçbir plan ve hesaba istinat etmiyordu.”Bu sebeple Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuştur.

DPT’nin yasal iki temel görevi vardı:
Birincisi, Hükümete iktisadi ve sosyal konularda danışmanlık yapmak,
İkincisi, Hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek uzun ve kısa vadeli planları hazırlamak.

DPT örgütlenip, kadrolaştıktan sonra hazırladığı raporun maddeleri şöyleydi:
- Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi içinde kalkınma yapılacak,
- 15 yıllık perspektif içinde 5 yıllık planlar hazırlanacak,
- Karma ekonomi düzeni içinde “plan”, kamu kesimi için “emredici”, özel kesim için ise “yol gösterici” nitelik taşıyacak,
- Plan tüm sektörleri kapsaya “makro plan” niteliğinde olacak.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)

Adalet Partisi başkanı Süleyman Demirel’in öncülüğünde ve oyçokluğu ile kurulan yeni hükümet ile iktisadi ve kalkınma planı yürürlüğe konulmuştur. Plan sonucunda, “Kalkınma özdeştir sanayileşme” ilkesine uygun olarak sanayi sektörü büyürken tarımın payı azalmıştır. Sanayi ithal ikamesine ve kamu kesimine ağırlık veren bir strateji uygulanmıştır. Birinci planın en ilginç sonuçlarından biri, özel sektör sınai yatırımlarının yıllık veya toplam olarak plan hedeflerini aşmış olmasıdır. Birinci Plan döneminde ekonomide istikrar içinde hızlı büyüme sağlanmış ve enflasyon oranı ortalama %5.3 civarında gerçekleşmiştir.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968-1972)

Demirel Hükümeti’nin 1967 yılında İkinci Plan hazırlıklarını yaparken iki önemli kozu vardı. İşçi dövizlerinin yıldan yıla artması ve Sovyet Rusya’nın teknik ve mali yardımının devam etmesi. 1 Ocak 1968 yılında bu plan yürürlüğe girdi.
Demirel Hükümeti özel olarak sınai yatırımları, genel olarak tüm özel sektör yatırımlarını desteklemeyi kolaylaştırmak ve yasallaştırmak için 933 sayılı Kalkınma Planı’nın Uygulanması Esaslarına Dair Kanun’u yürürlüğe koymuştur. Bu yasa uyarınca Teşvik ve Uygulama Dairesi tarafından, Teşvik belgesi kapsamında kredi ve döviz bulmakta devletten yardım gören girişimciler, aynı zamanda vergi indirimi ve yatırım indiriminden de yararlanıyorlardı.
1969 yılındaki seçimden sonra Demirel hükümeti ülkenin kalkınması ile ilgili planlar yerine oy getiren politikalarda ısrarlı olmuş ve bu durum ülkeyi ve ekonomiyi darboğaza sürüklemiştir. Ülke içindeki siyasal, sosyal ve ekonomik huzursuzluk kontrol edilemez boyuta gelince 1971’de Silahlı Kuvvetler duruma müdahale etmiştir.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)

Üçüncü Planı, Ferit Melen Hükümeti 1973^de yürürlüğe koymuştur. AET ile imzalanan protokol ile plan, hızlı sanayileşme ve tüketim malları yerine ara ve yatırım malları üretiminin ağırlık kazandığı bir sanayi yapısına ulaşmayı hedef almıştır.

GSMH’da ortalama yıllık büyüme hızı, öngörülenin altında gerçekleşmiştir. Bu olumsuzluk birinci derece tarım sektörünün doğa koşullarına büyük çapta bağlı kalmasından kaynaklanmıştır. Yaşanan diğer gelişmeler sonucunda ekonomi tarihimizde ilk defa ihracatın ithalatı karşılama oranı %29.6’ya düşmüştür.
Olumlu gelişmeler ise, işçi dövizlerinde giriş %50 civarında artmış ve dış ticaret açığını bu döviz gelirleriyle karşılamak mümkün olmuştur. Plan dönemi sonunda ülke vadesi gelen dış borçlarını ödeyemez hale gelmiştir.

Dördüncü Plan Dönemi (1979-1983)

Demirel ile Başbakanlık Müsteşarlığına getirilen Özal’la birlikte “24 Ocak 1980 Kararları” diye anılan istikrar programını hazırlamışlardır.

Planla birlikte enflasyon kontrolden çıkarak üç haneli olmuş, büyüme hızı negatif sonuç vermiş, döviz kıtlığı yüzünden petrol fiyatları artmış, yatırımların ertelenmesine, üretimin daralmasına, mal kıtlıklarının ve kuyruklarının yaygınlaşmasına neden olmuştu. Yer altı Ekonomisi (Kaçak ithalat ve ihracat) büyük boyutlara ulaşmıştı. Piyasada resmi ve karaborsa olmak üzere iki fiyat oluşmuştu. DİSK kapatılmış, sendikal faaliyetler askıya alınmış, sanayileşme durmuş ve işsizlik büyük boyutlara ulaşmıştı.

Silahlı Kuvvetlerin desteğinde kurulan Bülent Uslu Hükümeti, 1981 yılı başından itibaren “çalışma barışını”, “can ve mal güvenliğini” sağlayıp, “yer altı ekonomisi” kontrol altına alınınca, ulusal ekonominin makro göstergeleri hızla ve büyük ölçüde olumlu yönde gelişme gösterdi.

Demirel ve Özal’ın mimarları olduğu 24 Ocak Kararları “İstikrar Programı” diye anılan programın öngördüğü hedefler şöyleydi: Mal darlıklarını gidermek, kuyrukları kaldırmak, enflasyonu aşağıya çekmek, ihracatı artırarak dış ticaret açığını küçültmek, büyüme hızını pozitif yapmak ve yükseltmek, piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak.

Anti-enflasyonist ve dışa açılmayı özendiren önlemler 1981 yılının başından itibaren olumlu sonuçlar vermiştir.

1981 yılında özel sektörün beklediği iki yeni uygulama başlamıştı. Bunlar, Merkez Bankası’nın 30 Nisan’dan itibaren günlük döviz kuru ilanına başlaması ve 30 Temmuz’da Sermaye Piyasası Kanunun yürürlüğe girmesidir.

Beşinci Plan Dönemi (1985-1989)

1982 Anayasası yürürlüğe girdikten sonraki ilk genel seçimlerde Anavatan Partisi ile seçimi kazanan Özal, planlama tarihimizin en şanslı dönemi olan Beşinci Plan Dönemi’ni yaptığı planla yaşatacaktır. Çünkü ilk kez bir siyasi iktidar veya hükümet hazırladığı planı beş yıl kesintisiz ve arızasız uygulama olanağı bulmuştur.

Özal hükümeti” 1984 yılı başından itibaren iki temel hedefe yönelik önlemlere öncelik vereceğini belirtmişti.

1) Enflasyonu aşağıya çekmek
2) Ödemeler bilançosu sorununu çözmek.

Temel iktisat politikaları şunlardı:
- Sıkı para politikası ve mevduata pozitif reel faiz verilmesi,
- Özel yabancı sermayenin tüm faaliyet alanlarına girişinin serbest bırakılması,
- Kit’lerin özelleştirilmesine başlanılması,
- Kamu yatırımlarının altyapı alanlarında yoğunlaştırılması,
- Günlük döviz kuru ilanına geçilmesi,
- Döviz işlemlerinde büyük ölçüde serbestiye geçilmesi,
- İthalatta serbestliğe (liberasyon) geçilmesi, yasakların ve miktar kısıtlamalarının istisnai kılınması,
- İhracatın çok yönlü olarak teşvikine devam edilmesi,
- Altın ithalatının ve ihracatının serbest bırakılması, İstanbul Menkul Değerler Borsasının açılması ve işlemeye başlaması.

Özal Hükümeti’nin uygulamaya çalıştığı “dışa açık büyüme modeli” ve yukarıda sayılan başlıca politikaların ortak hedefi piyasa ekonomisine geçişi hızlandırmak ve tamamlamaktı.

Beşinci Plan Dönemi sonunda,
- Enflasyon iki katına çıkmış,
- Büyüme hızı gerçekleşmemiş,
- Sanayi sektöründe istikrar içinde büyüme olmamış ve planlanan hedefin altına kalınmış,
- Mal üreten ihracatçılar değil de doğrudan ihracat yapanların desteklenmesi “hayali ihracatçı”ların ortaya çıkmasına yol açmış,
- Serbest piyasa ekonomisi adı altında düşürülemeyen Enflasyon yüzünden zengin daha zengin, yoksul daha yoksul olmuştur.

ALTINCI PLAN DÖNEMİ (1990-1994)

Daha önce bir plan hazırlayan Özal, Altıncı planı da hazırlama imkanı bulan kişidir. Özal Cumhurbaşkanı oldu, Yıldırım Akbulut da Başbakan oldu. Altıncı planı Akbulut uygulamaya koydu.

Plan, Beşinci Plan’dan farklı değildi.

Planın birinci yılının sonunda, doğu bloğu ülkeleri başta Sovyet Rusya olmak üzere teker teker sosyalizmi terk ettiklerini ve Batı tipi çoğulcu demokrasiye geçmeye karar verdiklerini ilan etmeye başlamıştı.

Demirel-İnönü Koalisyonu
1991’deki seçimden birinci parti olarak çıkan DYP ve üçüncü parti olarak çıkan SHP koalisyon hükümeti kurdular. Koalisyon, halka taahhüt ettiklerini gerçekleştiremediler. Başarısız bir koalisyondur.

Özal 1993’te vefat edince DYP Başkanı Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı oldu.

Büyük Kriz ve Ekonomik Seferberlik Yılı (1994)

5 Nisan Kararları

Yükselen kamu açıklarına bağlı olarak artan iç faiz oranları sıcak para girişini hızlandırmış ve TL’nin reel olarak aşırı değer kazanmasına neden olmuştu. Bu gelişme Türk ekonomisinin hızla rekabet gücünü kaybetmesine yol açmıştır. Ekonomideki iç ve dış denge bozulmuştu. İthalat artmış, ihracat yavaşlamış ve dış ticaret açığı önemli bir boyuta ulaşmıştı. Bunun üzerine Başbakan Tansu Çiller 5 Nisan günü “Olağanüstü İstikrar Tedbirlerini” açıklamıştır.

- Enflasyonu hızla düşürmek, TL’ye istikrar kazandırmak, ihracat artışını hızlandırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı, sosyal dengeleri de gözeten sürdürülebilir bir temele oturtmak,
- Bir taraftan ekonominin hızla istikrara kavuşturulması amaçlanırken, diğer taraftan istikrarı sürekli kılacak yapısal reformları gerçekleştirmek,
- Kamu açıkları hızla aşağı çekilirken kamunun ekonomideki rolünün yeniden tanımlanması ve yeniden örgütlenmesini sağlamak; üretim yapan sübvansiyon dağıtan bir devlet yapısından piyasa mekanizmasının tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlayan ve sosyal dengeleri gözeten bir devlet yapısına geçmektir.

5 Nisan Kararlarının Yol Açtığı Gelişmeler

Hazine, Mali tarihimizin en yüksek şok faizini uygulayarak yıllık bileşik faizi %406 olan üç aylık %200 faizli hazine bonosu çıkarmıştır.

Altıncı Plan sonunda Türkiye üç rakamlı enflasyon ve negatif büyüme dolayısıyla “stagflasyon” içinde ayakta durmaya çalışmıştır. İç ve dış borçlar karşılanamaz duruma gelmiş, işsizlik ve yoksullaşma devam etmiştir. Küçük bir azınlık ise faiz, temettü, kira ve kar gelirlerini katlamaya devam olanağı bulmuştu. Kayıt dışı ekonomi büyümüştür.

1995 Geçiş Programı

1994 Büyük Ekonomi Krizi’ni aşmak ve ekonominin makro dengelerini oluşturmak yönünde önlemleri içeren 1995 Geçiş Programı’nın temel sonuçları etkili olan bir olumlu, bir de olumsuz gelişme olmuştur.

Olumlu gelişme, 6 Mart’ 1995’te Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Antlaşması’nın imzalanmasıdır.

Olumsuz gelişme, yılın ikinci yarısından itibaren ülkenin siyasal belirsizliklere doğru sürüklenmeye başlaması ve sonunda 24 Aralık’ta erken genel seçime gidilmesidir. Bu yüzden kamu harcamaları kontrolden çıktı. Parlamento ve hükümet arasında işbirliği olmadığı için, 1996 Mali Yılı Genel ve Katma Bütçelerinin yasallaşması mümkün olmamış ve üç aylık Geçici Bütçe ile devletin yönetilmesi kararlaştırılmıştır. Bu sonuç ülkenin iç ve dış piyasalarda itibar kaybetmesine yol açtığı için borçlanmanın maliyetini yükseltmiştir.

Yedinci Beş Yıllık Plan Dönemi (1996-2000)

Yedinci Plan “demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve liberalizm” gibi kavramların ortak değerler olarak önem kazandığı, mal ve finans piyasalarının, bilgi ve teknolojinin ülke sınırlarını aştığı, ekonomik ve bir anlamda da siyasal ve kültürel bir küreselleşmeye doğru gidildiği bir dönemde hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur.

Plan DYP-CHP Koalisyon hükümeti tarafından hazırlandı.

Yedinci Planın ve Gümrük Birliğinin Birinci Yılı (1996)
Başbakan Erbakan 18 Ekim’de yaptığı açıklamada “denk bir bütçe tasarısını” Meclise sunduklarını ilan etmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan matematiksel olarak gelirleri kadar harcama yapacaklarını gösteren bir bütçe tasarısı hazırladıklarını ilan ediyordu.

Plan’ın öngördüğü büyüme hızının üzerinde bir büyüme hızı gerçekleştirildi; enflasyon bir yıl öncekine oranla daha da arttı, yüksek enflasyon, yüksek büyüme hızını besliyordu; Türkiye Avrupa Birliği ülkelerinden ithal ettiği sanayi mallarına sıfır gümrük uygularken üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi yürürlüğe koymuştur.

Yedinci Planın İkinci Yılı ve Refahyol Hükümeti (1997)
1997 yılında İMKB’de ilk kez “Bileşik Endeks” bir dolar düzeyini yakalamıştır.
Yedinci Planın Üçüncü Yılı ve Anasol Hükümeti (1998) (Sonuç: Olumsuz; ikinci kez geçici bütçe yapıldı)

1998’de Vergi Reformu Kanunu 29 Temmuz’da yürürlüğe girerek, vergi tabanının genişlemesini sağlayacak önlemler getirmekteydi.

Hükümet düşmüş, 1999 mali yılı bütçe görüşmeleri sahipsiz kaldığı için, tarihimizde ikinci kez altı aylık “geçici bütçe” hazırlanması ve uygulanması zorunluluğu doğmuştur.

Ecevit Hükümeti döneminde PKK’nın elebaşı İtalya’da ortaya çıkmış, Türkiye’nin iade talebi reddedilmiş, ülkede İtalyan malları boykot edilmiş ve ekonomik ilişkiler askıya alınmıştır.

1997 yılında Asya ve 1998 sonunda Rusya patlak veren finansal kriz, Türkiye’nin iç ve dış makro dengelerini olumsuz etkilemiş, büyüme hızı yavaşlamış ve enflasyon oranı düşmüştür.

1999 Yılı: Deprem ve Ekonomik Kriz (1999)
Ülkeyi seçime sokmaya hazırlayan Ecevit’in Başbakanlığı ülkede olumlu karşılanmıştır. PKK elebaşısın Kenya’da yakalanması, PKK terörünün kontrol altına alınması Doğu illerine yardım ve yatırım paketinin açıklanmasına ortam yaratmıştır.

Altyapı, yarım kalmış yatırımlar, yeni yatırımlar için ucuz kredi, köye dönüşler ve hayvancılığın teşviki, uzman personel, eğitim ve sağlık hizmetleri açığının kapatılması gibi maddeler yardım ve yatırım paketinin başlıcalarıydı.
4389 sayılı Bankalar Kanunu 23 Haziran 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2 maddesine istinaden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun kurulması, Türk Bankacılık Sisteminin artık idari ve mali özerkliğe sahip, tüzel kişiliği olan bir Kurum’un yönetim ve denetimine bırakılmasını ifade etmeydi.

Anayasa’da 14 Ağustos’ta yapılan değişiklikle, Anayasaya ilk kez “özelleştirme” kavramanın girmesi, uluslararası sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların ulusal veya uluslararası tahkim yoluyla çözülmesine olanak sağlanmıştır.

17 Ağustos Depremi: Toplumsal ve Ekonomik Yıkım
Depremden sonra bölgenin yeniden inşası için Deprem Fonu oluşturulmuştur.
Eylül 1999’da yürürlüğe giren 4447 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası iki önemli yenilik getirmiştir. Birincisi, erkeklerde emeklilik yaşı 60, kadınlarda 58 çıkmış, ikincisi ise İşsizlik Sigortası kurumlaştırılmıştır.

Marmara ve Düzce depremlerinin ardından ekonomik kayıpları karşılamak üzere 29 Kasım 1999 tarihinde Deprem Vergisi çıkarılmıştır.

Enflasyonu Düşürme Programı
Merkez Bankası, Enflasyonu Düşürme Programını açıklamıştır.
Dört temel unsur şöyle açıklanmıştır:
- Sıkı maliye politikası,
- Enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası,
- Kur ve para politikası,
- Siyasi iradenin desteği.
Bu açıklamalardan sonra borsa rekorlar kırarak yükselmiş, faizler düşmüştür.

Merkez Bankası’nın programı, yumuşatılmış “döviz kuru çapası” ile yine esnetilmiş “para kurulu” uygulamaları üzerine oturtularak iki alt döneme ayrılmıştı.

Birinci alt dönemde “enflasyona ilişkin beklentilerin program hedefleri ile uyumlu hale getirilmesine çalışılırken, döviz kuruna ilişkin risklerin ve belirsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar” öngörülmüştü.

İkinci alt dönemde, “döviz kuruna uygulanan sınırlamalar azaltılırken, para politikası araçlarının daha etkin biçimde kullanılması uygun bulunmuştu”.
10 Aralık 1999 tarihinde AB Helsinki Zirvesinden “Türkiye diğer aday ülkelerle eşit koşullarda AB aday ülke” olarak kabul edildi.

2000 Yılında Ekonomik Gelişmeler:

Siyasal İstikrar Ekonomik İstikrarsızlık

Türkiye 2000 yılına üç olumlu gelişmenin verdiği moralle girmişti.
1. AB’ye Aday Ülke Statüsü kazanmıştı,
2. Enflasyonu aşağıya çekme programı yürürlüğe konmuştu,
3. Üçlü koalisyon hükümeti (DSP-MHP-ANAP) uyum içinde çalışıyordu ve siyasal istikrarı sürdürmekteydi.

Hükümet tarafından yürürlüğe konan İstikrar Programı, Sosyoekonomik hedefler belirlemişti:
- Üç yıl sonunda enflasyonu tek haneli orana indirmek,
- Reel faizleri süratle aşağıya çekmek,
- Kamu finansman dengesini sağlık ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak,
- Ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek,
- Yapısal reformları hızla gerçekleştirmek.

Genel çerçevede Yedinci Plan dönemi son yılı ve Gümrük Birliği beşinci yılında meydana gelen başlıca olumlu ve olumsuz sosyoekonomik gelişmeler ana hatlarıyla şöyle sıralanabilir:
- Faizler düşmüş, İMKB rekorlar kırmıştır.
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu çalışmaya başlamıştır.
- Özelleştirme alanında büyük ihaleler yapılmıştır.
- Asker ve politikacı olmayan Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçilmiştir.
- 25 Ağustos 1999’da 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası uygulama başlanmıştır. Bu uygulama ile Zorunlu Tasarruf adı altında kesinti yapılması son verilmiştir.
- Ekonomi istikrar içinde büyüme sürecinde başarıyla ilerliyordu.

Merkez Bankasının uyguladığı “Para ve Kur” politikası karşısında yeniden yapılanmaya gidemeyen Etibank Bank Kapital, TMSF’ye devredilmiştir.

Kasım 2000 Mali Krizi

Bankacılık sisteminden kaynaklanan ve tüm mali piyasalarda güveni sarsan önemli bir kriz yaşandı. Kötü yönetilen bankaların kapatılması ve TMSF’ye devredilmeye devam edilmesi tüm mali piyasalarda korku ve paniğe yol açmıştır. Bu telaşla bankalar yoğun bir şekilde döviz toplamaya girişmiştir. Bu gelişme Yabancı tasarrufçuların da kaçışını hızlandırdı.

Piyasalarda TL sıkıntı başladı. Mali tarihimizdeki ilk kez gecelik repo faizi %1700’e yükseldi. Borsa %26 düştü.
IMF’den yardım talep edildi. IMF’ye verilen 3. Ek Niyet Mektubu ile krizin büyük ölçüde aşıldığını söylenebilir.

Yedinci Plan Döneminin Değerlendirilmesi (1996-2000) (Sonuç: Olumsuz)
Fiyatları aşağıya çekmeyi sağlamada araç olarak kullanılan “kur çapası” veya “kur politikası” dış ekonomik ilişkilerde dengeleri altüst etmiştir. Zira 2000 yılında ülke ekonomi tarihinin en büyük “dış ticaret” ve “cari işlemler” açığı ortaya çıkmış ve ülke daha çok dış borç aramak zorunda kalmıştır.
Gümrük Birliği’nin ilk beş yıl içindeki işleyişi Türkiye’ye yarar yerine zarar getirmiştir.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (2001-2005) (Sonuç: Olumsuz)
Sekizinci Planı Bülent Ecevit’in başında bulunduğu hükümet hazırladı.
Plan, enflasyonu AB kriterleri ile uyumlu düzeye düşürmeyi, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamı tesis etmeyi ve AB’ne tam üyelik hedefi doğrultusunda ekonominin rekabet ve uyum gücünü artırmayı öne çıkarmaktadır.

Kasım 2000 krizi ile plan, yürürlüğe girmeden gündemden düşmüştür. Hükümet günü kurtarma uğraşı içine girdi.

Şubat 2001 Krizi
Bu kriz ile “Döviz Çapası”’na dayalı “Enflasyon Düşürme Programı” terk edildi.

Kemal Derviş ve Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı
Derviş’in 14 Mart 2001 günü açıkladığı üç aşamalı kurtuluş planı şöyleydi:
- Bankacılık sektörüne ilişkin önlemler süratle yürürlüğe konarak mali piyasalarda belirsizlik azalacak ve kriz ortamından çıkılacak,
- Döviz kurunun ve faizin belirli bir istikrar kazanması sağlandıktan sonra ekonomik karar birimlerine orta vadeli bir perspektif kazandırılacak,
- Makroekonomik dengeler yeniden oluşturularak ekonomide yılın ikinci yarısından itibaren büyümeye geçiş ortamı sağlanacak.

ÜNİTE 5’E SORU VE CEVAPLARLA BAKIŞ
Lozan Antlaşmasına bağlı olarak yapılan Ticaret Sözleşmesine göre Türkiye 1929 yılına kadar gümrük tarifelerini değiştirme hakkından yoksundu.
Devletçilik modelinin ana öğesi ve hedefi: “Devlet öncülüğünde planlı sanayileşme”’dir.

II. Dünya Savaşı’nın Türkiye üzerinde yarattığı olumsuzluklar;
- Avrupa’da savaş başlayınca Türk Hükümeti bir milyon genç insanı silahaltına alması,
- 1929 Büyük Bunalımı’nın tersine bu kez tarım ürünleri fiyatları sürekli yükselmiştir. Örneğin, buğdayın fiyatı 13.5 kuruştan 100 kuruşa, zeytinyağının fiyatı 85 kuruştan 350 kuruşa çıkmıştır.
- Savaş yıllarında yaygın hale gelen mal kıtlıkları çok sayıda üretici ve aracının karaborsa yoluyla hızla zengin olmasına fırsat yaratmıştır.
- Sanayi ve hizmetler sektöründe yetişmiş işgücü kıtlığı üretim ve verimliliğin düşmesine yol açmıştır. Toplam talep hızla artarken toplam arz yetersiz kalınca fiyatlardaki artış denetimden çıkmıştır.

12 Kasım 1942’de TBMM’de kabul edilen Varlık Vergisi ile Çiftçin korunması amaçlanmıştır.

Menderes Hükümeti boğulmakta olan ekonomiyi kurtaramayacağını anlayınca üyesi olduğu Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı (OEEC)’den teknik ve mali yardım talep etmiştir.

Beş Yıllık Kalkınma Plan Dönemleri:
- Birinci: 1963-1967
- İkinci: 1968-1972
- Üçüncü: 1973-1977
- Dördüncü: 1979-1983
- Beşinci: 1985-1989

- Altıncı: 1990-1994
o 1995 Geçiş Programı
- Yedinci: 1996-2000
- Sekizinci: 2001-2005

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 22 yıllık perspektif anlayışına uygun hazırlanmıştır.

Dördüncü Plan döneminde 24 Ocak 1980’de yürürlüğe konan İstikrar Programı’nın kısa vadede öngördüğü hedefler şöyledir:
- Mal darlıklarını gidermek, kuyrukları kaldırmak,
- Enflasyonu aşağıya çekmek,
- Büyüme hızını pozitif yapmak ve yükseltmek,
- İhracatı artırarak dış ticaret açığını küçültmek

1995 Geçiş Programının olumlu gelişmesi, 6 Mart’ 1995’te Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Antlaşması’nın imzalanmasıdır. Gümrük Birliği Antlaşması 1 Ocak 1996’da yürürlüğe girmiştir.

Hükümetin 2000 yılında yürürlüğe koyduğu üç yıl vadeli İstikrar Programı vazgeçilmez sosyoekonomik hedefleri şunlardır:
- Reel faizleri süratle aşağıya çekmek,
- Kamu finansman dengesini sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak,
- Ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek,
- Yapısal reformları hızla gerçekleştirmek.
alıntıdır
__________________
O yüz , her hattı tevhid kaleminden bir satır;
O yüz ki , göz değince Allah ' ı hatırlatır.
Alıntı ile Cevapla