Cevap: Ramazan Hilalini Gözetleyin
Bir kez daha, rüyet mi, hesap mı?
Önceki yıllarda yazdıklarımı bugüne uyarlayarak tekrarlayacağım.
Önce geçerli olan hükmü söyleyeyim. Ramazan'ı başlatmada isabet edilmiş ya da edilmemiş, bu herkes için çok önemli değil. Önemli olan herkesin aynı günde oruca başlaması ve aynı günde bayram etmesidir. Bunun zamanını da Diyanet bir şekilde tespit edip takvimlere yazıyor. Ve biz biliyoruz ki, şu anda Diyanet'i yönetenler böyle konularda derdi olan, duyarlı insanlardır. Dolayısıyla oruç tutanların izleyeceği emin yol, bu takvime göre hareket etmelerinden ibarettir.
Sahur için de böyledir, iftar için de böyledir.
Bizim sözümüz ulemaya. Bu kadar kolay bir meselenin nasıl halledilemediğine, nasıl dünyadaki bütün Müslümanların aynı günde oruca başlayıp, aynı günde bayram etme sevincini yaşayamamalarına.
Gerçi bazı İslam ülkeleri için meselenin siyasi ve de ekonomik boyutu bulunduğundan onlar bu işin halledilmesini asla istemezler. Ben, on yıl sonra herkes benim sözüme gelecek diyordum ama görünen o ki, meselenin halli aslında güçlü ve samimi bir iradenin, yani bu işi ümmetin meselesi olarak gören bir İslam devletinin bulunmasına bağlıdır.
Şimdilik işin özü şu:
Kur'an-ı Kerim Ay'ın da Güneş'in de dakik bir hesapla seyrettiklerini ve özellikle Ay'ın aynı zamanda bir hesap ölçüsü olduğunu en az on ayette bildiriyor. Ve İslam'daki zaman anlayışının bir göstergesi olarak biz ibadetlerimizi zaman ayarlı yapıyoruz. Namaz da, oruç da, hac da böyle. Bu zamanların genel prensiplerini Kur'an-ı Kerim'den, detaylarını ise Sünnet'ten alıyoruz.
Konuyla ilgili olarak, ihtilafların dayandığı olan iki önemli hadisi şerif var.
1.Efendimiz Şaban'ın son gününü ikircikli oruç tutanlara uyarıda bulunuyor, böyle şüpheli bir oruç tutmayın diyor ve 'Aylar 29 ya da 30 gün çeker. O halde hilali görerek oruca başlayın, görerek bayram edin. Hava bulutlu olursa Şaban'ı otuza tamamlayın. (Diğer bir rivayette, takdir edin, yani hesap yapın' diye ekliyor.
2.'Biz ümmi bir milletiz; okuma yazma ve hesap bilmiyoruz. O halde hilali görerek oruca başlayın görerek iftar edin'.
İmdi, bu hadislerin sadece bir cümlesi ve de Kur'an-ı Kerim'deki onlarca ayet hesaba katılmadan alınarak bunca fırtınalar koparılır. O cümle şu: 'Hilali görerek oruca başlayın'. Bir usulü fıkıh kuralı sadece bu parçaya uygulanır ve 'emir vücub ifade eder, o halde hilali görerek başlamak ve bitirmek farzdır' denir. Oysa namazlar da böyledir. Hz. Peygamber 'Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın' der ve namaz vakitlerini Güneş'e göre eşyanın gölge boyuyla anlatır. Ama kimse mesela ikindiyi kılarken yere bir çubuk dikip, gölge boyunun ne kadar olduğuna bakmaz. Takvime bakar, namazını kılar.
Birinci hadisi şerifle anlatılan şey, şüpheli bir orucun tutulmaması, bunun için ya hilali görerek ya da hesap yaparak yaptığımızdan emin olunmasıdır. Yani mesele rüyet değil emin olma meselesidir.
İkinci hadisi şerif bu konuda daha da açıktır. 'Biz hesap kitap bilmediğimiz için görerek başlamak görerek bitirmek durumundayız' demek, hesaba kitaba itibar etmeyiz demek olabilir mi? Aksine, bilseydik öyle yapardık demektir. Çünkü biz hesabı kitabı, kısaca ilmi İslam'ın ne denli teşvik ettiğini biliyoruz. Şu andaki durum budur denmiştir. Bu durumun çaresi de böyle davranmamızdır. Bu ölçü tabii bir ölçüdür ve hesap kitap bilmeyen için kıyamete kadar da devam edecektir.
Oysa bugün Ay'ın hareketleri saniyesine kadar bilinebilmektedir. Efendimiz'in buyurduğu gibi, Ay da Allah'ın bir ayetidir ve bu ayet bugün en azından hareketleriyle iyi okunabilmektedir.
Tarihte hesaba karşı çıkan fakihler, bu konuda ilm-i nücûmu yani astrolojiyi kastettikleri için karşı çıkmışlardır. İtibar edilmemesi istenen şey, astronomi değil astrolojidir.
Bunu sadece biz söylemiyoruz; her biri birer müçtehit sayılan merhum Zerkâ, Ahmet Muhammed Şakir ve Kardawî de söylüyor. Hicrî Altıncı Asır'daki fakihimiz Sübkî, hesap kesin olursa rüyete artık itibar edilmez diyor.
O halde Müslümanları birleştirici tek çare bu kevnî ayeti iyi okumaktan geçer. Bunun esası da yeni ayı kavuşum/içtima dedikleri an ile başlatmaktır. Bu an bütün dünya için aynıdır. İşte her ay bir kez olan kavuşum bugün (Cuma) Türkiye saatiyle 10.09 dur. Yani biz sabah dokuzdan beri Ramazan'dayız ancak bu sahurla başlayan bir zaman dilimi olmadığı için oruca yarın başlayacağız. Yani takvimlerimizin başlangıç tespiti doğrudur.
Ancak takvimlerimize göre bayramın ilanında problem vardır. Onu da o zaman yazarız.
Faruk Beşer (Yeni Şafak)
__________________ |