Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Eylül 2008, 11:21   Mesaj No:14

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Ayetullah'il Uzma İmam Humeyni'nin (ra) Hayatı ve Yaptıkları

İmam'ın -ks- Türkiye'den Irak'a Sürgünü
Hş. 13 Mehr 1344 günü İmam Humeyni -ks- büyük oğlu Ayetullah Hacı Mustafa'yla birlikte ikinci sürgün beldesine, yani Irak'a götürüldü. İmam'ın -ks- niçin Türkiye'den Irak'a götürüldüğü sorusu uzunca cevapları gerektirse de bunları şu başlıklar altında toplayabilmek mümkündür: İran içinde ve dışındaki medrese ve diğer dini çevrelerin mükerrer baskısı, yurtdışında okuyan İranlı müslüman öğrencilerin, İmam'ın serbest bırakılması yolundaki yoğun çabalarıyla gösteri ve protesto eylemleri, Amerika'nın daha fazla güven ve desteğini kazanmak isteyen şahın İran'da kendisinin duruma hakim bulunduğunu ve memleketin güllük gülistanlık olduğunu göstermek istemesi, Türkiye devletinin güvenlik ve psikolojik sorunları, Türkiye'deki dinî çevrelerden gelen baskıların giderek artması ve bütün bunlardan daha önemlisi: O günlerde Necef medreselerine egemen olan sükut ce anti-Politik ortamla Bağdad rejiminin özel durumunun İmam'ı siyasi faliyette bulunmaktan alıkoyacağını zanneden şahın yanlış hesapları.
İmam Humeyni'nin -ks- Bağdad'a indikten sonra ilk işi bu beldede bulunan Ehl-i Beyt imamlarına -s- ait türbe ve mekanları ziyaret etmek oldu; böylece Kâzımeyn, Sâmıra ve Kerbelâ şehirlerine bir haftalık bir ziyaretten sonra İmam, Necef'te kalacağı sürgün mahalline döndü. Gittiği bu şehirlerde ulema, din öğrencileri ve halk tarafından çok yakın bir ilgiyle karşılanması, İmam'ın 15 Hordad kıyamının mesajının İran sınırlarını çoktan aşıp dünya müslümanlarının kulağına vardığın ve İmam'ın bu diyarlardaki müslümanların gönlünde yer etmiş olduğunu göstermeye yetiyordu.
Dönemin Irak cumhurbaşkanı Abdusselam Arif'in özel temsilcisiyle İmam Humeyni -ks- arasındaki kısa görüşme ve İmam'ın radyo televizyonlarla röportajda bulunma teklifini kesinlikle reddettiğini açıklaması; İmam'ın, başlattığı bu ilahi hareket ve kıyamı Bağdad rejimiyle Tahran rejimi arasında bir barış unsuruna indirgeyecek kadar basit ve uzlaşmacı bir lider olmadığını daha ilk günlerde Bağdad rejimine de ispatlamıştı. Bu yılmaz yöntem, İmam'ın Irak'ta sürgünde bulunduğu süre'ce hiç değişmedi. İmam'ı dünyanın tanınmış diğer inkılâbî ve siyasi çehrelerinden oldukça farklı ve üstün kılan bir diğer özelliği de buydu; birçok politikacının tam tersine o; en zor dönemler ve en çetin şartlarda dahi; nice kimseler için gayet normal karşılanan siyasi pazarlıklara asla girmemiş ve inandığı davanın kural ve prensiplerini asla pazarlık konusu etmemiştir. Oysa bugün herkes bunu bilmektedir ki İmam; Irak'la İran rejimleri arasında o günlerde vuku bulan sert sürtüşmelerden birinde Irak rejimine zerrece olsun yeşil ışık yakmış olsaydı Iraklılar, şaha karşı mücadelesini genişletebilmesi için İmam'ın istediği bütün imkanları seferber edecek ve onu sonuna kadar destekleyeceklerdi. Halbuki İmam -ks- böyle yapmamakla kalmadığı gibi; sözkonusu sürtüşme dönemlerinde her iki tarafla da mücadele etti ve hatta birkaç kez Irak rejimiyle karşı karşıya gelerek bu rejime karşı kıyama girişmenin eşiğine kadar geldi. İmam'ın -ks- nadide basireti ve fevkalade eğitimli kişiliği olmasaydı hiç şüphesiz İran'da daha önceki siyasi parti, hareket, kıyam ve grupların düştüğü hataya islam inkılabı da düşecek ve öncekiler gibi o da bağımlılık ve nihayet yenilginin acı akıbetinden kurtulamayacaktı.
Alıntı ile Cevapla