Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Eylül 2008, 11:25   Mesaj No:18

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Ayetullah'il Uzma İmam Humeyni'nin (ra) Hayatı ve Yaptıkları

İmam Humeyni'nin -ks- Irak'tan Paris'e Hicreti
İran'la Irak dışişleri bakanlarının Newyork'taki özel görüşmelerinde alınan en önemli karar, İmam'ın Irak'tan çıkarılması gerektiğiydi. Hş. 1357 Mehr'inin 2. günü İmam'ın Necef'teki evi Baas güvenlik görevlilerince kuşatıldı. Bu haber İran, Irak ve diğer bazı islam ülkelerinde halkın büyük tepkisine neden oldu. Irak istihbarat başkanı, İmam'la yaptığı bir görüşmede Irak'ta ikametini sürdürebilmek için mücadeleyi bırakması ve siyasete karışmaması gerektiğini, ancak bu durumda Irak'ta kalmasına izin verilebileceğini söylediğinde İmam -ks- kendisinin islam ümmeti karşısında taşıdığı sorumluluk gereği, susmasının mümkün olmadığını ve hiçbir şekilde uzlaşmaya yanaşmayacağını vurguluyordu kararlılıkla (59).
Hş. 12 Mehr günü İmam, Küveyt'e gitmek üzere Irak'tan ayrıldı. Ancak Küveyt hükumeti, İran rejiminin müdahelesi sonucu İmam'ın Küveyt'e girmesine izin veremeyeceğini açıkladı. bunun üzerine İmam'ın Lübnan veya Suriye'ye gidebileceği ihtimali üzerinde konuşulurken İmam -ks- oğlu Hüccet'il islam Seyyid Hacı Ahmed Humeyni'yle -ra- meşverette bulunup ona danıştıktan sonra Paris'e hicret etmeye karar verdi (60). Mehr ayının 14. günü İmam Paris'teydi. Paris'teki ikametinin üçüncü günü, Paris yakınlarındaki Nofel Lö Şato'da bulunan bir İranlının evine yerleşti. Bu sırada Elize sarayının görevlileri İmam'a, Fransa cumhurbaşkanının "siyasi faaliyette bulunmama" yolundaki mesajını resmen bildirdiler. İmam'ın bu mesaja tepkisi pek sert olmuş ve kendisine uygulanan bu kısıtlamaların demokrasi iddialarıyla bağdaşır yanının bulunmadığını hatırlatarak bir havaalanından diğerine gidip bir ülkeden diğerine dolaşmak zorunda bırakılsa bile gaye ve hedefinden asla vazgeçmeyeceğini bildirmişti (61). Dönemin Fransa cumhurbaşkanı jiskardesten yazdığı hatıratında İmam Humeyni'nin Fransa'dan çıkarılması yolunda kendisinin emir verdiğini, ancak bu emrin uygulama safhasına konulacağı sıralarda, o günlerde çaresizlik içinde kıvranan şahın siyasi temsilcilerinin hemen devreye girerek Fransa'nın bu girişiminin İran halkında kontrolü imkansız tepkiler doğuracağını hatırlattıklarını ve bunun ister İran'da, ister Avrupa'da yaratacağı tatsız neticelerin sorumluluğunu kendilerinin üstlenemeyeceklerini belirtir ve emri geri almak zorunda kaldığını vurgular (62).
İmam'ın Paris'teki 4 aylık ikameti boyunca Nofel Lö Şato, dünyanın en önemli haber merkezine dönüşmüştü. Bu süre zarfında İmam, kendisiyle yapılan röportajlarda islam devleti ve bu hareketin geleceğe yönelik hedefleri konusunda önemli açıklamalarda bulunmuş ve çeşitli konularda görüşlerini bütün dünyaya açıklama fırsatı bulmuştu. İmam bir taraftan bir açıklamalarda bulunur ve sesini bütün insanlara duyurmaya çalışırken, bir taraftan da, o sırada en buhranlı ve en hassas merhalesini yaşayan İran'daki islâmi hareketi, bulunduğu yerden idare edip yönlendirmedeydi (63).
Şerif İmani başbakanlığındaki yeni hükumet 2 aydan fazla dayanamamıştı, şah, general Ezhari'yi yeni bir kabinenin başına getirmiş ve hükumet fiilen "askerî"leşmişti. Yeni iktidar daha fazla insan öldürdüğü halde halkın kıyamını zerrece sindiremedi. Şah tam bir zavallılık içinde Amekira'yla İngiltere büyükelçilerinden kendisine çözüm göstermelerimi istiyor, ne var ki onların gösterdiği çözüm yolları da çok geçmeden akamete uğruyordu (64).
Tâsuâ ve Âşurâ günleri Tahran ve diğer şehirlerde sokaklara dökülen milyonlarca insanın yaptığı gösteriler "İran halkının şah rejimini istemediğini ispatlayan meşu bir halkoylaması" olarak değerlendirilmiş ve bu değerlendirmeyle anılır olmuştu.
Şah rejimini kurtarmak için bütün çarelere başvuran Amerika şimdi, son kozunu oynamakta ve şaha "Milli Cephe" liderlerinden Şahpur Bahtiyar'ı başbakanlığa atamasını istemekteydi. Dünyanın 4 büyük sanayi ülkesinin liderleri Guadlup Konferansı'nda Bahtiyar hükumetini destekleme kararı almıştı (65). Bu kararın hemen ardından, Nato kuvvetleri komutan yardımcısı General Hayzer çok gizli bir görevle Tahran'a gelecek ve burada iki ay kalarak şah rejimini kurtarmaya çalışacaktı. General Hayzer daha sonra hatıratını aktarırken bu çok gizli görevinin ne olduğunu itiraf edecekti: O, İran ordusundaki yüksek rütbeli subayların sivil Bahtiyar hükumetini desteklemesini, yeni hükumete bir çeki düzen verilmesini, bütün ülkeyi saran grev ve boykotlara bir son verilmesini ve nihayet hş. 28 Mordad 1332'dekine benzer bir darbeyle şahın tekrar tahta geçip iktidarı ele geçirmesini sağlayabilmek amacıyla görevlendirilmişti(66)!
Ne var ki İmam, İran halkına gönderdiği mesajında bu değişikliklere kanılmamasını ve nihai zaferi kazanıncaya kadar mücadeleye devam etmenin farz olduğunu belirterek Amerika'nın bütün oyunlarını bozuyordu!
İmam Humeyni, mevcut iktidarı tanımadığını açıklayarak 1357 Dey ayında "İnkılab Şûrâsı"nı (Devrim Konseyi) kurdu. Bu sırada şah da "saltanat şûrâsı"nı kurmuş ve kukla meclisin Bahtiyar hükumetine güvenoyu vermesini sağladıktan sonra 26 Dey'de İran'dan kaçmıştı.
Şahın kaçtığı haberi kısa zamanda bütün İran'da yayıldı, halk büyük bir coşkuyla sokaklara dökülerek bu zaferi kutlamaktaydı. General Hayzer'in İran ordu kurmayları ve İran'daki Amerikalı askeri müsteşarlarla yaptığı aralıksız toplantılar Bahtiyar hükumetinin grecleri bastırıp gösterileri durdurmasına yardımcı olamadı.
/ Şeytanın bütün orduları elele verdiği halde Allah'ın nurunu söndüremiyordu şimdi./
Alıntı ile Cevapla