Ali Şeriati
“Benim hamurumu felsefe, hikmet ve irfanla yoğurmuşlar. Hikmet, bende sonradan kazanılmış veya hafızada birikmiş bir ilim değildir. Bilakis özümdedir. O benim sıfatımdır. Ağırlık, iç güdüler ve vücut ısısı gibi sıfat ve niteliklere sahip olduğum gibi, hikmete ve felsefeye sahip bir varlığım da ben. Felsefe, binamın harcında, ruhumun özünde, derinliklerindedir. Hatta dostlarımdan birinin şakayla dediği gibi; kıyafetim, bedenim, davranışlarım, sözlerim ve sessizliğimde…
23 Kasım 1933‘te Horasan eyaletine bağlı Sebzivar‘ın Mezihan köyünde dünyaya gelir. Babası büyük alimlerden Muhammed Taki Şeriati’dir. İlk tahsilini babasından alır. Onun inancına göre Onun üstün yeteneği ecdadından aldığı genler sayesindedir. Meşhed‘de bulunan diğer alimlerden gerekli diğer dersleri alır. Erken bir yaşta Arapça ’yı öğrenir. Erken yaşlardan itibaren yazı yazmaya, çeviri yapmaya başlar. Lise tahsilinden sonra Meşhed Üniversitesine bağlı edebiyat fakültesine gider. Öğrenciliği sırasında değişik dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanır.
Ali Şeriati daha erken yaşlarda İslami hareketin içine girer. Erken yaşlarda Ulusal Direniş Cephesine katılır. Bu harekete karşı devlet temkinlidir ve Ali Şeriati ve babasının da bulunduğu bir çok kişi tutuklanır. Şeriati sekiz ay hapiste kalır.
Edebiyat fakültesindeyken Sorbon Üniversitesinden burs alır. Ve Fransa ‘ya gidip dinler tarihi ve sosyoloji üzerine ders alır. Fransa’dayken Cezayir kurtuluş hareketinde aktif olarak görev alır. Bu hareketlerinden dolayı Fransa‘da saldırıya uğrar ve birkaç ay hastahanede yatar. Şeriati dinler tarihi ve sosyoloji alnında ki doktorasını tamamladıktan sonra İran‘a dönerken Türkiye sınırında yakalanır. Birkaç hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.
Şeriati‘nin Türkiye ve İran‘da gördüğü bu uygulamalar Onun içini hayli acıtmıştır; çünkü Ona göre Türkiye ve İran İslam'ın yüzyıldaki merkezleridir ama modernist dünya bu iki güzide ülkeyi modernist dünyaya çekmiş ve kendi dinleri olan İslam'a düşman etmiştir. Ali Şeriati İran‘a döner dönmez çalışmalarına başlar. Özellikle aydın ve genç tabakaya hitap eder. Aydınların bilinçlenmesi gerektiğini, gençlerin yetişmesi gerektiğini söyler Hüseyn-i İrşad‘a katıldıktan sonra bu söylemleri daha da artar.
Artık Onunla birlikte bir İslami düşünce çığırı başlar. Söylemleri aydın kesim ve gençler arsında büyük yankılar uyandırır. Hüseyn-i İrşad bir süre sonra kapatılır ve Savak, Şeriati için tutuklama emri çıkarır. Şeriati‘yi bulamayan Savak babasını tutkular. Şeriati babasını tutuklanmasından bir ay sonra teslim olur. 1976 yılına kadar küçük bir hücrede tek başına kalır. Bu yılda Cezayir eski dış işleri bakanı Abdülaziz Buteflig’in girişimleri sonucu serbest bırakılır.
Ali Şeraiti düşünce olarak bir çığır açmıştır. O klasik İslami düşünürler gibi davranmamış Öz’e Dönüş çağrısında bulunmuştur ama bu öz geleneksel dini öz değildir. İçinde Muhammed’i (sav) diriliş ve ruhun, Ali ve Eb-u Zer‘in devrimci ruhunun bulunduğu yenilikçi bir Öz’e dönüştür. Bu görüşlerinden dolayı Türkiye’de Şii, İran’da Sünni olarak eleştirilere maruz kalmıştır. Ancak Şeriati’in devrimci ruhu ve samimiyeti Ona yapılan eleştirilerin önüne geçmiş ve düşüncelerini çığ gibi büyütmüştür. Özellikle İran devriminin en önemli unsuru olan gençler Onun söylemleriyle kendi yürek devrimlerini gerçekleştirmişler ve daha sonra toplumsal devrimlilerini gerçekleştirmişlerdir.
|