Durumu: Medine No : 36490 Üyelik T.:
14 Aralık 2013 Arkadaşları:17 Cinsiyet: Memleket:karaman Mesaj:
812 Konular:
38 Beğenildi:239 Beğendi:586 Takdirleri:449 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: TUZ / Tuzun Faydaları ve Zararları Tuz Çeşitleri
Tuz dünyada genel olarak üç yöntemle elde edilmektedir.
1) Deniz suyunun kurutulmasıyla elde edilen DENİZ TUZU.
2) Deniz veya kaya tuzunun rafine edilmesiyle elde edilen sofra tuzu
(Saf Sodyum Klorür)
3) Dünyanın farklı bölgelerinde çıkarılan KAYA TUZU veya KRİSTAL TUZ. Deniz Tuzu
Dünyamızın yaklaşık %70' ini denizler oluşturur. Deniz suyunda yaklaşık olarak %3,5' ini tuz oluşturmaktadır. Bu oran, denizden denize %1 ile %4,5 arasında değişiklik göstermektedir. Denizlerden tuz elde etme yöntemi en eski yöntemlerden biridir. Deniz kenarlarına suni göller yapılır, deniz suyu bu suni göllere alınır, güneş enerjisiyle buharlaştırılıp, arta kalan tuz alınarak elde edilir. Deniz suyunda, çok fazla miktarda bulunan sodyum klorla birlikte, doğada bulunan ve suda çözülebilen 84 elementte bulunmaktadır. Deniz tuzu, kaya tuzu, özelliklede kristal tuz, elementler ve iz elementler bakımından birbirlerine oldukça yakındırlar. Denizlerin tuzu mineraller açısından oldukça zengindir. Ancak deniz tuzu, çevre kirliliğinden dolayı, ağır metallerle yüklüdür. Bunun yanı sıra neredeyse bütün deniz tuzları rafine edilmektedirler. Sofra Tuzu (Rafine Tuz)
Rafine edilmiş tuzun kaynağı; deniz ve kaya tuzudur ve 84 element içerir. Bu doğal tuzlar rafine edilerek içerisindeki 82 element ve iz elementler alınır, geriye sadece saf sodyum klor kalır. Böylece rafine tuzun doğal tuzla hiçbir ilişkisi kalmaz. Bundan dolayı sofra tuzunun insan vücuduna faydasından çok zararı vardır. Çünkü sofra tuzu insan vücudu için agresif ve dışarı atılması gereken bir maddedir.
Vücudumuz bu agresif zehiri dışarı atabilmek için 1 gram tuza karşılık, 23 misli suya ihtiyaç duyar. Bu tuzu dışarı atabilmek için vücutta yeteri kadar su varsa; böbrekler günde 5-7 gram kadar tuzu dışarı atabilir. Vücutta yeteri kadar su yoksa, bu agresif zehiri dışarı atabilmek için hücrelerdeki su kullanılır. Hücre suyu bu iş için fazla miktarda kullanılırsa, hücrelerde su kıtlığı başlar ve hücreler ölür.
Eğer hücre ölmeyip mutasyona uğrarsa, vücutta çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Rafine edilmiş tuzun, tansiyonu artırmasının sebebi işte burada yatar. Çünkü yüksek tansiyon, vücutta sürekli bir su kıtlığının ürünüdür. Rafine tuzu vücuttan çıkarmak için hücre feda edilince, vücudun hızlı bir biçimde kuruma süreci başlar.
Vücut su ile nötrleştiremediği sofra tuzunu kemikler ve eklemler üzerinde kristalleştirir. Buda uzun vadede vücudumuzun ölümüne yol açacak organizma bozukluklarına sebep olur. Tuz Neden Rafine Edilir? 1) Sodyum Klorürün Yüksek Kimyasal Reaksiyon Yeteneğinden Dolayı
Saf sodyum klorür, hemen her türlü madde ile kimyasal tepkimeye girebilmektedir. Bu yeteneğinden dolayı özellikle plastik, cam, boya ve ilaç endüstrisinde çok fazla kullanılır. 2) Tuz Üretiminin %97'si Endüstride Tüketildiğinden Dolayı
Endüstrinin farklı alanlarında tuz üretiminin %97'si kullanılmaktadır. Tuz üretiminin yalnızca %3'ü gibi çok az bir kısmı sofra tuzu olarak sofralarımıza gelmektedir. Endüstri için gerekli olan saf sodyum klorürdür. Bundan dolayı doğal tuzda bulunan diğer elementler ayrıştırılarak dışarı atılır. 3) Üretim Kolaylığından Dolayı
Eskiden tuz, elemeğiyle, kazma kürekle çıkarılırdı. Bugün modern tuz tesislerinde; tuz ocaklarına su motorlarıyla su pompalanır. Bir süre sonra tuz, suda çözüldüğünden, doymuş çözelti olarak tekrar geri çekilir. Tuzla birlikte kireç, balçık, toprak, fosil kalıntıları, sıkışmış bitki kalıntıları gibi maddelerde yukarı çekilir. Yukarı çekilen bu tuzlu su; yüksek sıcaklık ve ayrıştırma basıncı altında sudan alınıp ayrıştırılarak yeniden kristalleştirilir. Farklı kimyasal ayrıştırmalardan geçirilerek, doğal tuzdan diğer elementler çıkarılır. Bu şekilde 1 litre tuzlu sudan 200-350 gram saf sodyum klorürü elde edilir. Daha parlak görünmesi, nem tutmaması ve akışkan olabilmesi için ayrıca: Kalsiyumkarbonat(CaCO3), Magnezyumkarbonat(MgCO3), Alüminyumsilikat ve Alüminyumhidroksit(AlCOH3) gibi kimyasal maddeler ilave edilir. Özellikle Alüminyum elementinin Alzheimer hastalığına yol açtığını artık hemen hemen herkes bilmektedir. Kaya Tuzu ve Kristal Tuz
Kaya tuzu, hemen hemen dünyanın pek çok yerinde bulunup çıkarılmaktadır. Ancak kristal tuza, şu ana kadar dünyanın pek az yerinde rastlanmıştır. Kristal tuzların en önemlisi; Pakistan sınırları içinden geçen Himalaya sıradağlarının altında bulunan Himalaya Kristal Tuzudur. Himalaya Kristal Tuzu, yaklaşık olarak 250 milyon yıl önce ana denizin kuruması sonucu oluşmuştur. Himalaya Kristal Tuzunu kaya tuzundan ayıran en önemli özelliği ise; yüksek basınç altında kristalleşmiş olmasıdır. Denizleri kurutan yüksek güneş enerjisinin belli bir kısmı bu tuzlarda hapsolarak depo edilmiştir. Himalaya Kristal Tuzu, su içinde çözüldüğünde, milyonlarca yıl önce içinde depo ettiği bu güneş enerjisini tekrar suya verir. Yapılan laboratuar araştırmaları; gerek kristal oluşumu açısından, gerek minerallerin bileşimleri açısından ve gerekse de çıkarılış-üretim biçimi açısından dünyadaki en kaliteli tuzun, Himalaya Kristal Tuzu olduğunu ispatlamıştır. Himalaya Kristal Tuzu; kristalleşme evrimini tamamladığından dolayı molekül yapısı çok küçük ve incedir. Bundan dolayı bu kristal tuz kollodialdir ve hücre içerisine çok rahat bir biçimde girebilmektedir. Kaya tuzu ile kristal tuz arasındaki bu fark, taş kömürü ile elmas arasındaki farkla aynıdır. Taş kömürü ile elmas kimyasal açıdan aynı minerallere sahiptirler ve her ikisi de karbon atomundan meydana gelmişlerdir. Kömür kristalleşme evrimini tamamlayamadığı için siyahtır ve saydam değildir. Elmas ise; çok yüksek bir basınç altında yoğunlaşarak saydamlaşmış, sertleşmiş ve parlaktır. İşte kaya tuzu ile kristal tuz arasındaki fark böyledir. Kaya tuzu oldukça kaba bir molekül yapısına sahiptir ve hücre içine girmesi oldukça zordur. Kristal tuz ise bunun tam tersidir.
alıntı
__________________ Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz. |