Durumu: Medine No : 33478 Üyelik T.:
09 Kasım 2013 Arkadaşları:29 Cinsiyet: Memleket:sıratı mustakım Yaş:48 Mesaj:
2.632 Konular:
164 Beğenildi:1155 Beğendi:1570 Takdirleri:5244 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: AMERİKAN SALDIRISI SONRASI SUDAN'DA DURUM... Sefer Turan .. 21.09.1998 .. Ka İlaç Fabrikasını Bombaladığı Sudan’da ABD’nin Açmazı
İSEDAK Ekonomi Zirvesi’ne, Ömer El-Beşir’in de katılacak olmasına ABD’nin tepkisi, bu ülkenin, 1998 yılında bombalayarak yerle bir ettiği Şifa İlaç Fabrikasını akıllara getirdi. Fabrika, ülkenin en büyük ilaç üreten kuruluşu ve bölgenin ciddi sağlık problemlerinden olan sıtma ile mücadelede kullanılan kinin ve verem tedavisinde kullanılan klorokin üreten tek tesisi olması nedeniyle Sudan için son derece önemli bir konuma sahipti. Afrika ilaç sanayisine girebilecek potansiyele sahip olan bu tesisin vurulması ve akabinde ülkeye uygulanan ilaç ithalatı yasağı ülkenin çözümü zor sorunlarla yüz yüze kalmasına neden olmuştur.
22.11.2009
Sudan Şifa İlaç Fabrikasının ABD Tarafından Bombalanması Üzerine Bir Değerlendirme
İslam Konferansı Örgütü‘nün (İKÖ), 7–9 Kasım 2009 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlediği 25. İSEDAK Ekonomi Zirvesi’ne Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in de katılacağını açıklaması Avrupa Birliği gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de tepkisine neden olmuştur. ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu yetkilisi Philip Gordon yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Sudan Hükümetine vereceği mesajın Amerika ve Avrupa ile tutarlı olması gerektiğini belirtmiştir. Bu açıklamayla birlikte iki ülke arasında mevcut problem bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Esasen Sudan ile ABD ilişkileri Cafer Numeyri’nin 1983 yılında ülke genelinde Şeriat’ı ilan etmesiyle bozulmuş, El-Beşir döneminde ise ülkenin daha radikal bir kimlik kazanması ve öte yandan dış politikada özellikle Çin ile sıkı bir işbirliğine gidilmesi ABD’nin Sudan’a askeri müdahalede bulunmasına gerekçe oluşturmuştur. Bu çerçevede, 1998 yılında Sudan’da bulunan Şifa İlaç Fabrikası’nın ABD tarafından bombalanması iki ülke arasında tırmanan gerginliğin en açık göstergesi olarak görülmüştür.
1970’den İtibaren Sudan-ABD İlişkileri
1969 askeri darbesiyle Sudan’da yönetimi ele geçiren Cafer Numeyri, iktidarının ilk yıllarında Sovyetler Birliği ile yakın bir işbirliği geliştirmiştir. Ancak ordu içerisindeki komünist subaylarla arasının açılması üzerine Numeyri, söz konusu subayları tasfiye sürecine giderek(1) İngiltere, ABD ve bu ülkelerin açıkça destek verdiği Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Bu çerçevede Numeyri ABD, IMF ve Suudi Arabistan’dan muazzam krediler almış ve pek çok yatırım taahhütleri edinmiştir. Ancak, ülkede yaşanan ekonomik bunalım ve Numeyri’nin halkına karşı antidemokratik tutumu kendisine karşı büyük bir muhalefetin doğmasına neden olmuştur. Yönetimine karşı yükselen muhalif sesleri bastırmak amacıyla sert bir politika izleyen Numeyri, 1982 yılında Sudan Parlamentosu’nu ve Güney Sudan’ın bölge parlamentosu olan Yüksek Yürütme Konseyi’ni kapatmış ayrıca İran tarafından desteklenen Hasan el Turabi’nin de etkisiyle 9 Eylül 1983 tarihinde ülke genelinde Şeriat ilan etmiştir.
Şeriat hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle radikal bir kimlik kazanan Sudan’ın bu durumu gerek özerk yönetime sahip Güney Sudan’ın, gerek kuzeyde yaşayan muhalefetin gerekse ABD’nin büyük tepkisine yol açmış ve bu döneme kadar Amerika tarafından Sudan’a yapılan yardımlar bir anda kesilmiştir.
ABD’den aldığı desteği yitiren Numeyri 6 Nisan 1985 yılında gerçekleştirilen bir askeri darbe sonucu iktidardan uzaklaştırılmış ve 1986 yılının Nisan ayında yapılan seçimle askeri döneme son veren Sadık el Mehdi başkanlığında bir koalisyon hükümeti kurulmuştur. Ancak Numeyri iktidarında başlayan ve Mehdi döneminde devam eden 1983 iç savaşında, isyancılara karşı fazla müsamahalı davrandığı gerekçesiyle bozulan koalisyon hükümetinden doğan boşluk Turabi’nin desteği ile 30 Haziran 1989 tarihinde Ömer el-Beşir tarafından yapılan bir darbe ile doldurulmuştur. İktidara geldiği andan itibaren Beşir, ülkede ciddi bir İslamlaştırma politikası izlemiş, ayrıca ABD yerine AB üyesi ülkelerin yanısıra, Çin, Malezya, Suudi Arabistan, Rusya ve Türkiye ile yakın ilişki kurmuştur. Öte yandan, Sudan’ın 1991 Körfez Savaşı’nda açıkça Irak’ı desteklemesi ve ABD’nin 1994 Somali denemesinin başarısızlıkla sonuçlanması ABD’nin yeni bir Afrika açılımını gerekli kılmıştır. Sudan’da yaşanan bu gelişmelerin diğer Arap Devletlerine model olmasından çekinen ABD yönetimi diğer Batılı Devletleri yanına alarak ülkede iki büyük ekonomik krizin yaşanmasına neden olan ekonomik ambargo uygulamış ve Arap Ülkelerince Sudan’a verilen kredilerin kesilmesini sağlamıştır. Ancak ABD’ye karşı takip ettiği politikadan geri adım atmayan Beşir’in direnişçi Hamas, Hizbullah, İslami Cihat gibi hareketlerle diyalog kurması ve 1993 yılında Uluslararası Müslüman ve Arap Halkları Kongresi düzenlenmesi ABD’nin Sudan’ı teröre destek veren ülkeler listesinde ilk sıralara yerleştirmesine ve ülkeye Afrika ve İslam ülkelerinden izole etmeye yönelik ambargo başlatmasına neden olmuştur. (2)
ABD ile Sudan arasında yaşanan bu derin ayrılık dönemini takiben 1995 yılında Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e Etiyopya’ya gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında suikast girişiminde bulunulması ve suikastı gerçekleştiren eylemcilerin Sudan’a kaçtığının iddia edilmesi Sudan ile Amerika’yı bir kez daha karşı karşıya getirmiştir. Olaydan Sudan’ı sorumlu tutan ABD, Birleşmiş Milletlerde Sudan’a yönelik ekonomik, askeri, siyasi, sağlık ve gıda alanında yaptırım kararı alınmasına neden olmuştur. (3)
Tüm bu gelişmelerin arkasından 1998 yılında Amerikan askerlerinin Körfez bölgesine girişinin ve Irak’a BM ambargosunun sekizinci yıldönümünde Kenya’nın başkenti Nairobi ve Tanzanya’nın başkenti Darusselam’da bulunan ABD elçiliklerine 257 kişinin hayatını kaybettiği ve 5000’ne yakın kişinin ise yaralanmasına neden olan bombalı saldırılar düzenlenmiştir. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton bombalama olaylarının arkasında Usame bin Ladin’in olduğunu ve Ladin’in 75 cruz füzesi ile söz konusu saldırıları gerçekleştirdiğini ayrıca saldırılarda kullanılan füzelerin Kuzey Hartum’da bulunan ve Suudi Arabistan kökenli Sudan vatandaşı Salahaddin Ahmed İdris’e ait Şifa İlaç Fabrikasında üretildiğini iddia etmiştir. Clinton Yönetimi söz konusu tesiste ayrıca kimyasal silah üretildiğini de (sinir gazı üretimi yapıldığını) savunmuştur. Bu iddialarla harekete geçen Amerika 20 Ağustos 1998 tarihinde Şifa İlaç Fabrikasını bombalayarak söz konusu tesisi yerle bir etmiştir. Saldırı sonucu onlarca sivil hayatını kaybetmiş ve ülkede meydana gelen ilaç sıkıntısının ardından çoğu çocuk pek çok Sudanlı hayatını kaybetmiştir. Ancak fabrikanın bombalanmasının hemen ardından açıklama yapan Sudan Hükümeti, fabrikada Amerika’nın iddia ettiği gibi herhangi bir kimyasal silah üretimi yapılmadığını ve tesiste tamamen Sudan halkının ihtiyaç duyduğu ilaç üretiminin gerçekleştirildiğini belirtmiştir.
Almanya’nın Sudan Büyükelçisi Werner Daum’da bombalama olayının yaşandığı gün yaptığı bir açıklamada hiç kimsenin Şifa İlaç Fabrikasını bir kimyasal fabrika olarak tanımlayamayacağını belirtmiştir.(4) Ayrıca fabrikanın Avukatı Ghazi Suleiman tarafından yapılan başka bir açıklamada ise, fabrikanın diyabet, ülser, tüberküloz, romatizma ve hipertansiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların yanı sıra antibiyotik ve sıtma tedavisinde kullanılan tablet ve şurupları da içeren farmasötik ilaçların yüzde 60’ını ürettiği belirtilmiştir.(5)
Öte yandan 25 Ağustos 1998 tarihinde, Şifa İlaç Fabrikasının bombalanmasına ilişkin bir Amerikan İstihbarat görevlisi tarafından basına verilen bir brifingde, Ladin ile Şifa Fabrikası arasındaki bağlantının belirsiz olduğunu açıklanmış ayrıca, konuya ilişkin Reuters haber ajansına bir istihbarat görevlisinin yaptığı açıklamada ise söz konusu fabrika ile bin Ladin arasında doğrudan bir bağın bulunmadığı belirtilmiştir.(6)
Irak’ın Sudan’a kimyasal silah ve bilgi transferi yaptığına dair diğer bir Amerikan yönetimi iddiası, yine bir Amerikan istihbarat servisi görevlisinin bu yönde bir kanıtın bulunamadığına dair açıklaması ile yalanlanmıştır.(7)
ABD tarafından bombalanarak yerle bir edilen Şifa İlaç Fabrikası ülkenin en büyük ilaç üreten kuruluşu olması ve bölgenin ciddi sağlık problemlerinden olan sıtma ile mücadelede kullanılan kinin ve verem tedavisinde kullanılan klorokin üreten tek tesisi olması nedeniyle Sudan için son derece önemli bir konuma sahipti. Afrika ilaç sanayisine girebilecek potansiyele sahip olan bu tesisin vurulması ve akabinde ülkeye uygulanan ilaç ithalatı yasağı ülkenin çözümü zor sorunlarla yüz yüze kalmasına neden olmuştur.
Sonuç:
1986 yılında ABD tarafından terörü desteklediği ve kimyasal silah ürettiği gerekçesiyle Libya’da bulunan bir ilaç kompleksinin vurulması, Libya’nın uluslararası arenada daha düşük profilli bir politika izlemesine neden olmuştur.(8) Ancak aynı beklenti Sudan konusunda gerçekleşmemiş ve Sudan Amerika’nın kıtaya yönelik dış politika çıkarlarının önünde engel olmaya devam etmiştir. Öte yandan, düşük sülfürlü, kolay işlenebilir petrole sahip ve yeni keşiflerle beraber petrol üretimini artıracak olan Sudan’ın başta enerji kaynaklarının kullanımı olmak üzere pek çok alanda Çin ile yakın işbirliğine girmesi kıtanın önemli enerji koridorlarını kontrol altına almak isteyen ve bu amaçla kıtada güvenlik eksenli politika yürüten ABD’nin hedefinde yer almasına neden olmuştur.
Öte yandan, iki kutuplu dünya sisteminin ortadan kalkmasının ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin ardından ABD, ortaya çıkan uygun uluslararası ortamda, kendi çıkarları doğrultusunda küresel anlamda ciddi değişiklikler yapma fırsatını yakalamış ve bunu değerlendirmeye çalışmıştır.(9) Bu bağlamda ABD kimyasal silah ürettiği gerekçesiyle Sudan’ın gerek kendi halkının ilaç ihtiyacını karşılayabileceği gerekse diğer kıta ülkelerine ilaç ihracatında bulunabileceği bir ilaç fabrikasını kesin kanıtlara sahip olmadan yerle bir edebilme cesaretini gösterebilmiştir. Halbuki çokuluslu ilaç firmalarının devasa pazar payına sahip olduğu Afrika kıtasında, kendi üretimini yapabilecek düzeye gelmiş bir fabrikaya sahip olan ve fakat alt yapı tesisleri ile teknolojik imkanların yetersiz olduğu bir ülkeye kimyasal silah üretildiği iddiasıyla müdahalede bulunulması elbette dünya kamuoyunun dikkatlerinden kaçmamıştır.
(Müberra Coşar)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1 TIĞLI İbrahim, “Sudan-ABD İlişkileri”, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. Erişim Tarihi:09.11.2009
2 TIĞLI, “Sudan-ABD İlişkileri”…
3 TIĞLI, “Sudan-ABD İlişkileri”…
4 The Al-Shifa Bombing: September 1998 A Tımeline of Some of the Events Following the American Missile Strike On the Al-Shifa Factory in Sudan, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Erişim Tarihi:11.11.2009
5 Amerıcan Claims About The Al-Shıfa Factory Put To The Test, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], Erişim Tarihi:11.11.2009
6 The Al-Shifa Bombing: September 1998…
7 Amerıcan Claims About The Al-Shıfa Factory…
8 Kemal İnat, Burhanettin Duran ve Muhittin Ataman, “Dünya Çatışma Bölgeleri”, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004, s.71.
9 Hatem Cabbarlı, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi: Kavramı, Anlamı, Amacı ve Türkiye’ye Yansımaları”. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] - 59k Erişim Tarihi:5.11.2009
__________________
Vakit namazinizi kildiniz mi? Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz. |