Kur’ân'ın Tertibi
Kur’ân'ın tertibi mushaflarda yazılı, kalplerde ezberlenmiş olduğu şekilde ardı arkasına okunması demektir.
Bu tertip üç çeşittir:
Birincisi kelimelerin tertibidir. Herbir kelimenin âyetteki yerinde olması demektir. Bu da nas ve icmâ ile sabittir. Bunun vücubu ve ona muhalefetin haram olduğu hususunda muhalefet eden kimse olduğunu bilmiyoruz. Meselâ "Elhamdulillahi Rabbi'l-âlemîn" yerine (aynı anlamda): "Lillahi'l-hamdu Rabbi'l-alemin" diye okumak caiz değildir.
İkinci tür: Âyetlerin tertibidir. Bu da herbir âyetin surenin o âyete ait olan yerinde olması demektir. Bu da nas ve icmâ ile sabittir. Tercih edilen görüşe göre bu tertibe de uymak vaciptir, ona muhalefet haramdır. Bir kimsenin "er-Rahmani'r-Rahim mâliki yevmi'd-din" yerine "maliki yevmi'd-din er-Rahmani'r-Rahim" diye okuması caiz değildir.
Sahih-i Buhârî'de
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] rivayete göre Abdullah b. ez-Zübeyr, Osman b. Affan Radıyallahu anh'a yüce Allah'ın: "İçinizden geride eşler bırakarak vefat edecekler eşlerine (evlerinden) çıkarılmayarak bir yıllığına kadar faydalanmalarını vasiyet etsinler." (el-Bakara, 2/240) buyruğunu diğer âyetin, yani yüce Allah'ın: "İçinizden vefat edenlerin bıraktıkları eşler kendiliklerinden dört ay on gün beklerler." (el-Bakara, 2/224) âyetinin neshettiğini, halbuki tilâvette bunun (neshedici âyetin) daha önce yer aldığını söylemiş ve niye (böylece) yazmadın, diye sormuş. Osman Radıyallahu anh ona şöyle demiş: Kardeşimin oğlu, ben Kur’ân'daki hiçbir şeyi yerinden değiştiremem.
İmam Ahmed, Ebu Davud, Nesaî ve Tirmizî, Osman Radıyallahu anh'dan rivayet ettiklerine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e aynı zamanda birden çok sûre inmiş oluyordu. Üzerine herhangi bir buyruk nâzil oldu mu, (vahiy) katipliğini yapanlardan birilerini çağırır ve şöyle derdi: Bu âyetleri şu şu hususların sözkonusu edildiği sureye yerleştiririz.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Üçüncü tür sûrelerin tertibidir. Herbir sûrenin mushaftaki yerini alması demektir. Bu ictihad ile sabittir. Dolayısıyla bu tertibe riayet vacip değildir. Muslim'in, Sahih'inde
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Huzeyfe b. el-Yemân Radıyallahu anh'dan rivayete göre o bir gece Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte namaz kıldı. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem önce Bakara suresini, sonra Nisa, sonra da Al-i İmran surelerini okudu. Buhârî
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] muallak olarak (sened zikretmeksizin) el-Ahnef'den namazın birinci rekatinde Kehf suresini, ikincisinde de Yusuf ya da Yunus suresini okuduğunu rivayet etmekte ve onun, Ömer b. el-Hattab ile birlikte sabah namazını kıldığını ve Ömer’in bu sûreleri (böylece) okuduğunu nakletmektedir.
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye dedi ki: Bir surenin önce diğerinin sonra okunması caiz olduğu gibi, yazılışta da bu caizdir. Bundan dolayı ashab-ı kiram'ın yazdıkları mushafların yazılış sırasında surelerin sıralanışı çeşitlilik arzetmektedir. Fakat Osman Radıyallahu anh döneminde mushaftaki sıra üzerinde ittifak ettiklerinden ötürü bu sıranın ortaya çıktığını görüyoruz. Çünkü raşid halifeler sünnet olarak bunu böylece ortaya koydular. Hadis-i şerif de, onların sünnetlerine (din ile ilgili uygulamalarına) uymak gerektiğine delildir.