Cevap: Atauzem fıkıh usulü dersi (özet) 3.ÜNİTE a-Şer'î Delil ve İslam Hukukunda Kaynak Kavramı : Bir terim olarak delil ise, sağlıklı bir zihinsel işlemde araştırılan hususa dair hüküm vermeye ulaştıran veya hükmün kanıtlanmasını sağlayan vasıtaya denir. Fıkıh literatüründe “şer'î delil” genel olarak, şer'î ameli bir hükme götüren şey diye tarif edilmektedir.
Kitap, yani Kur'an-ı Kerim ile Hz. Peygamber'in (s.a.s.) Sünneti İslâm'ın temel kaynağıdır. Kitap veya Sünnet’ten bir senedi bulunması halinde icmâ da bu kaynaklar arasında yer almaktadır. Bu üç şer'î delil, söz konusu özellikleri sebebiyle asli delilleri oluştururken, bunların dışındakilere fer’î deliller denilmektedir. Asli Deliller – Fer’î (Tâlî) Deliller: Esasen şer'î delillerin, müsbit (kendisiyle yeni bir hükmün sabit olduğu) deliller ve muzhir (kendisiyle yeni bir hüküm sabit olmayıp zaten var olan bir hükmün ortaya çıkmasına vesile olan) deliller şeklindeki tasnifi de bu tasnifle ilgilidir. Buna göre Kitap, Sünnet ve icmâ müsbit şer'î deliller iken, kıyas muzhir bir şer'î delildir. Nakli Deliller – Aklî Deliller: Nakli delil, Kitap ve Sünnet’ten ibarettir. Bu iki delil aynı zamanda nass olarak da isimlendirilmektedir. Nakli delil bir kritere göre de, oluşumunda müçtehidin herhangi bir katkısı olmayan delildir.
Lafız veya mana bakımından doğrudan vahye dayanmayan veya diğer bir anlatımla, oluşumunda müçtehidin katkısı bulunan deliller ise aklî deliller olarak isimlendirilmektedir. Kıyas, istihsan ve ıstıslah gibi deliller aklî deliller kapsamındadır. İttifak Edilen Deliller – İhtilaf Edilen Deliller: Kitap ve Sünnet ittifak edilmiş asli delillerdendir. Sahabe icması da ittifak edilmiş deliller arasındadır. Kat'î Deliller - Zannî Deliller: Vahy-i metluv olarak da tanımlanan Kur'an-ı Kerim bize kadar mütevatir olarak ulaştığından, sübut bakımından bütünüyle kat'îdir.
Mütevatir olarak nakledilen hadisler sübut bakımından kat'îdir; ilm-i yakin ifade eder. Âhâd hadisler ise zannidir; yani zann ifade eder. Hanefilerin tasnifindeki meşhur hadis ise, kat’îye yakın bir konumdadır; tuma’ninet yani kalp mutmainliği ifade eder ki, bu da zannilik ile katilik arasında olup, katiliğe daha yakındır. 2-NAKLİ DELİLLER
A- KİTAP a- Kitabın Tarif ve Özellikleri : Kur’an’ın orijinal Arapça nazm ve de manasının bir arada bulunmadığı metinler Kur'an-ı Kerim sayılmaz. Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim’in başka dillerdeki meal ve tercümeleri Kur’an olarak isimlendirilemez. c- Kitabın Hükümleri Açıklayış Üslubu ve Hükümlere Delaleti : Ayetlerin tamamının sübutları kat'î olduğundan, delaletleri de kat'î ise ve bağlayıcı bir şekilde hüküm bildiriyorsa, bu ayetlerle farz ve haram hükümleri sabit olur. Delaleti zannî olan ayetlerin bağlayıcılığı en üst düzey ise bunlarla da, vacib veya tahrimen mekruh hükümleri sabit olur. B- SÜNNET a- Sünnetin Tarifi ve Çeşitleri : Hanefi fakihlere göre ise, Sünnetin bir kısmı mütevatir, bir kısmı âhâd, bir kısmı da mütevatir ile âhâd arası (meşhur) bir seviyedeki hadîs rivayetleriyle bize kadar ulaşmıştır.
Sünnetle ilgili başka bir sınıflandırma ise, “Sünnetü’l-Hüdâ” ve “Sünnetü’z-Zevaid” şeklindeki ayırımdır. Bu ayırımın esası, Peygamber Efendimiz’den (s.a.s.) nakledilen söz, fiil ve takrirlerin, ibadet ve benzeri dînî boyutlu olup olmamasıdır. İbadet gibi dînî boyutlu olanlar “Sünnetü’l-Hüdâ” olarak vasıflandırılırken, günlük hayatın akışı içindeki davranışları (âdet-i seniyyeleri) ise, “Sünnetü’z-Zevaid” olarak vasıflandırılmıştır. c- Sübut ve Delalet Açısından Sünnet Çeşitleri : Şafiiler başta olmak üzere bazı müçtehitlere göre âhâd hadisler, tahrim ve vücubiyet (farziyet) ifade edebilmektedir. Hanefilere göre âhâd hadislerle sabit olabilecek en üst düzey teklifi hüküm ise, vacib ve tahrimen mekruhtur.
Hanefilerce yapılan tasnifte delaletleri kat'î olan meşhur hadislerin bağlayıcılığı da en üst düzeyde ise, (Hanefilere göre) bunlarla farz ve haram seviyesinde hükümler sabit olabilir. d- Âhâd Hadislerin Kaynak Değeri : Müçtehit imamların hepsi âhâd hadislerin hüküm istinbatında kullanılması gerektiği konusunda hem fikirdirler.
İmam Şafii, sıhhat şartlarını haiz, özellikle de senedi muttasıl olan âhâd hadislerin hüküm istinbatında kullanılacağını söylemiştir.
İmam Ahmed b. Hanbel, bu konuda İmam Şafii gibi düşünmekle birlikte, senedin muttasıl olması şartını aramamış, dolayısıyla mürsel hadislerinde hüküm istinbatında kullanılacağını kabul etmiştir.
İmam Malik ise, âhâd hadis konusunda amel-i ehl-i Medine’ye uygun olmasını şart koşmuştur.
Hanefiler ise, özellikle ravinin fakih olmasını ve rivayet ettiği hadise aykırı davranmaması gibi şartlar koşmuşlardır. e- Mürsel Hadislerin Kaynak Değeri : Hadislerin senedinde ittisali (kopma olmamasını) temel şart olarak kabul eden Şafiiler, prensip olarak mürsel hadislerin hüküm istinbatında kullanılmayacağı görüşündedirler.
Buna göre İmam Şafii’nin yine mürsel hadisleri kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Maliki ve Hanbeliler başta olmak üzere müçtehitlerin büyük çoğunluğu mürsel hadislerin hüküm istinbatında kullanılabileceğini kabul etmektedirler. alıntıdır |