Konu Başlıkları: Tefsir Usülüne Giriş
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Eylül 2008, 20:13   Mesaj No:20

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Tefsir Usülüne Giriş

çııÖÖçşıÜüMe'sûr (Rivâyet Yoluyla) Tefsirde Görülen Ayrılıklar
Me'sûr (rivâyet yoluyla) tefsirde görülen ayrılıklar üç türlüdür:
1. Sadece lafızda farklılık olmakla birlikte anlamın bir olması. Bu ayrılığın âyetin anlamına herhangi bir etkisi yoktur. Mesela yüce Allah'ın: "Rabbim şunları hükmetti. Kendisinden başkasına ibadet etmeyin..." (el-İsra, 17/23) buyruğu hakkında İbn Abbas (hükmetti anlamını verdiğimiz) "kadâ" lafzını “emretti” diye açıklamıştır. Mücahid “tavsiye etti” er-Rabi b. Enes “vacip kıldı” diye açıklamışlardır. Bu tefsirlerin anlamı bir ya da birbirine yakındır. Bundan dolayı bu tür açıklama farklılıklarının âyetin anlamında herhangi bir etkisi olmaz.
2. Hem lafız, hem anlamın farklılığı ile birlikte aralarında çelişki olmadığından ötürü âyetin her iki anlama gelme ihtimalinin bulunması. Bu durumda âyet her iki anlama göre ele alınır ve bu iki anlama göre tefsir edilir. Böyle bir ayrılık; her bir görüşün âyet-i kerimenin ifade ettiği anlamı örneklendirmek ya da çeşitlerinden birisine işaret etmek için dile getirilmiş olduğu kabul edilerek telif edilir.
Buna örnek yüce Allah'ın şu buyruğudur:
"Sen onlara kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp çıkmış, derken şeytanın kendisine uydurduğu ve sonunda azgınlardan olmuş kimsenin haberini oku. Eğer biz dileseydik onu bunlar sebebiyle yükseltirdik. Fakat o, yere mıhlandı ve hevâsına uydu." (el-Araf, 7/175-176)
İbn Mesud dedi ki: Sözü edilen kişi İsrailoğullarından bir adamdır. İbn Abbas'tan gelen rivayete göre bu Yemenlilerden bir adam imiş. Bir görüşe göre de Belkâlılardan bir kişi imiş.
Bu görüşler, âyet bunların hepsini anlatma ihtimalindedir, diye telif edilebilir. Çünkü herhangi bir çelişki olmaksızın hepsi ihtimal dahilindedir. Bu durumda sözkonusu edilmiş herbir görüş, bir örneklendirme olmak üzere dile getirilmiştir.
Bir başka örnek de yüce Allah'ın: "Ve dolu dolu kadehler de vardır." (en-Nebe, 78/34) buyruğudur. İbn Abbas dedi ki: "Dihâka: dolu dolu" demektir. Mücahid peşpeşe, ardı arkasına diye, İkrime ise: Saf ve katıksız, diye açıklamışlardır.
Bu görüşler arasında bir aykırılık yoktur. Âyetin bütün bu anlamlara gelme ihtimali vardır. Dolayısıyla âyet bütün bu anlamlara göre yorumlanır ve herbir görüş anlamın bir türünü açıklamak için ortaya konulmuş olur.
3. Lafız ve mana farklı olmakla birlikte âyetin aynı anda -aralarındaki çelişki dolayısıyla- her iki anlama gelme ihtimalinin bulunmaması. Bu durumda âyet ya siyâkın (ifade akışının) yahutta başka bir hususun delâleti ile ikisinden daha çok tercih edilenine göre yorumlanır.
Buna örnek yüce Allah'ın şu buyruğudur:
"O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkasının adı anılarak boğazlanmış olanları haram kıldı. Kim çaresiz kalırsa saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla (yiyebilir). Şüphesiz Allah çok mağfiret edendir, çok merhametlidir." (en-Nahl, 16/115)
İbn Abbas dedi ki: "Meyte (ölü)" hakkında saldırmamak ve ondan yemesi halinde haddi aşmamak diye açıklamıştır. Bir diğer açıklamaya göre; o imama karşı çıkmaksızın ve yolculuğunda isyankâr olmaksızın (bu şartla) zaruret miktarı yiyebilir, demişlerdir.
Tercih edilen açıklama birincisidir. Çünkü âyet-i kerimede ikincisine delil teşkil edecek bir taraf yoktur. Diğer taraftan sözü edilenlerin helal kılınmasından maksat, zaruretin bertaraf edilmesidir. Bu da imama karşı çıkmak halinde de, haram yolculuk halinde de, başka hallerde de sözkonusu olabilir.
Bir diğer örnek:
"Kendilerine mehir tayin etmiş olduğunuz hanımları onlara dokunmadan önce boşarsanız tayin ettiğinizin yarısını (onlara) verin. Ancak kendileri veya nikâh akdini elinde bulunduran kimsenin bağışlama hali müstesnâ." (el-Bakara, 2/237)
Ali b. Ebi Talib Radıyallahu anh nikâh akdini elinde bulunduran kimsenin koca olduğunu, İbn Abbas da veli olduğunu söylemiştir. Tercih edilen görüş ise birincisidir. Çünkü mana ona delâlet etmektedir. Ayrıca bu hususta Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den bir hadis rivayet edilmiş bulunmaktadır.
Alıntı ile Cevapla